Semra Güzel: Kazanılmış hakka göz diken bir Bakanlık var

  • 17:40 12 Aralık 2020
  • Siyaset
ANKARA - Meclis'te görüşülmeye devam edilen Bütçe Kanun Teklifi'ne ilişkin konuşan HDP’li Semra Güzel, “Bırakın ek ödeme yapmayı, emekle kazanılmış hakka bile göz diken bir Bakanlık gerçeği var. Bizler, şüphe duymak değil yaşamak istiyoruz. Yolsuzluğun, çıkarın, birilerinin sermayesinin korunduğu değil halk sağlığının korunduğu bir bütçe talebini yineliyoruz” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel, Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmeye devam edilen 2021 Yılı Merkezi Bütçe Kanun Teklifi'ne ilişkin konuştu. Sağlık Bakanlığı Bütçesi’ne ilişkin konuşan Semra konuşmasına Covid-19 pandemisinde yaşamını yitiren sağlık emekçilerini anarak başladı.
 
‘Bir virgül dahi değiştirilmedi’
 
Pandemi sürecinde iktidarın sağlık emekçilerine yönelik yaklaşımını eleştiren Semra, taleplerinin karşılanmadığını belirterek, “Her ne kadar hükümet tarafından sadece alkışlarla görülseler de onların emekleri şu an bu ülkede her an binlerce vatandaşın hayatını kurtarıyor. Aldıkları karşılık ne peki? Her gün hayatlarını kaybetmelerine neden olan Covid-19 hastalığına karşı başvurularının olumsuz yanıtlanması. Bizler, Sağlık Bakanlığının bütçesine dair Komisyon görüşmeleri sırasında sağlık örgütlerinin taleplerini ve  kendi eleştirilerimizi dile getirmemize rağmen, bir virgül dahi değiştirilmedi. Sonuç, günde ortalama 30 binin üzerinde yeni vakayla yönetilemeyen bir pandemi süreci. Bakanlığa gerçekten sormak istiyoruz, elini vicdanına koyarak cevabını ve hesabını kamuoyuyla paylaşmasını istiyoruz: Bu bütçeye razı mı? Pandemi sürecinde her gün onlarca yurttaşın hayatını kaybettiği, meslektaşlarınızın, zamanında omuz omuza halk sağlığı için emek verdiğiniz insanların birer birer yaşamdan koptuğunu görüyorsunuz fakat hâlâ onların taleplerini yerine getirmek yerine Hükûmetin ve sermayenin çıkarlarını koruyorsunuz” sözlerini kullandı.
 
‘Bu mudur rahmetle andığınız sağlık emekçilerine olan saygınız?’
 
Sağlık meslek örgütlerinin her gün sesini yetkililere duyurmaya çalıştıklarını kaydeden Semra, sağlık emekçilerinin "Tükeniyoruz, ölüyoruz yine Bakanlık taleplerimize kör, sağır, dilsiz kalmış durumda"  sözlerini aktardı. Sağlık meslek örgütlerinin dün Sağlık Bakanlığı önünde gerçekleştirmek istedikleri anma etkinliğini hatırlatan Semra, “Hayatını kaybeden sağlık emekçileri için 1 dakikalık saygı duruşu yapmak istediler ama engellendiler. Bu mudur rahmetle andığınız sağlık emekçilerine olan saygınız? Onlar bu süreci yönetemediğiniz için hayatlarını kaybettiler. Siz hastanelere yığılmalara, sağlık personellerinin yorulmasına, tükenmişliğe sürüklenmesine sebep oldunuz” şeklinde konuştu.
 
‘Kazanılmış hakka bile göz diken bir Bakanlık gerçeği var’
 
Bütçenin içeriğine dair konuşan Semra, “Bütçede koruyucu sağlık hizmetleri neredeyse yok. Ne var peki? Durmadan övündüğünüz şatafatlı, para israfı olan şehir hastaneleriniz var. Bütçede temel gündemimiz olan pandemiye dair tek bir kalem bile yok. Ne var peki? Geçen sene şehir hastanelerine 10,5 milyar TL kira ve hizmet bedeli için ayrılan ödeneğin bu sene 16 milyar 392 milyon TL'ye yükseltilmesi var. Bu bütçede sağlık emekçisine yeterli ek ödemeler, adaletli olarak bölüşülmüş ek ödemeler yok. Daha geçtiğimiz hafta Diyarbakır'da 44 sağlık emekçisinin ek ödemeleri sudan sebeplerle kesildi. Bırakın ek ödeme yapmayı, emekle kazanılmış hakka bile göz diken bir Bakanlık gerçeği var. Bu bütçede Covid-19'un meslek hastalığı sayılması için bir çalışma yok. Bu bütçede toplumsal cinsiyeti gözeten, kadın sağlık çalışanlarının kreş haklarından tutalım da izin haklarına kadar birçok hakkın esamesi dahi okunmuyor” dedi.
 
‘Zayıf olan elensin, güçlü olan devam etsin’
 
Alınan tedbirlerin yetersiz olduğunun altını çizen Semra şöyle devam etti: “Güya tedbirler alınıyor, devlet desteği verilmeden belli mekânlar kapatılıyor, yasaklar getiriliyor; güya sokağa çıkma yasağı kısıtlaması getiriliyor ama işçilere, emekçilere evde kalma hakkı verilmeden. Pandemiyle mücadele, bütünlüklü yürütülmediği, bütün yurttaşları gözetmediği sürece ancak Darwinist bir yaklaşımla ‘Zayıf olan elensin, güçlü olan devam etsin’ anlayışı olur. Burada zayıf halkalar da işçiler ve emekçiler oluyor. Pandemi sonrası, bu toplumun sağlığı nasıl olacak, işini aşını kaybeden, işe gitmek zorunda olduğu için hayatını kaybedenler bu Hükûmetin umurunda mı? Umurunda olsaydı en başından beri hastalığa dair daha dürüst olurdu. Bu denli çıkara ve sermayenin ihtiyaçlarına odaklanmış bir sağlık politikası yönetiminin ortaya çıkardığı tek bir realite var; Yönetemiyorsunuz. Risk grubu olan 10 milyon yurttaş varken cüzi miktarda grip aşısıyla bu süreç yönetilemez; sağlık çalışanlarının yasal hakları askıya alınıp ‘Ölene kadar hastanelerden ayrılmayacaksınız ‘diyerek bu salgın süreci yönetilemez.”
 
‘Bütçenin akıbetinden şüpheliyiz’
 
82 milyon yurttaşın sağlığını korumak için kullanılacak olan bütçenin akıbetinden şüpheli olduklarını ifade eden Semra,  “Çok fazla şüpheliyiz çünkü  -sağlık kurumu dahi- bu ülkede her bir kurum güvenilirliğini kaybetmiş durumda. Bakın, Sağlık Bakanlığına bağlı Türkiye Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü Kurumu 2019 Yılı Sayıştay Denetim Raporu'nda Sağlık Bakanlığının tıbbi cihaz alım sürecinde ihtiyaç planlamasının gerçekçi yapılmadığının altı çizilmiş, ‘Bakanlığın, alımı planlanan cihaza hangi hastanede gerçekten ihtiyacı olduğu, hangi hastanenin durumunun teslimat ve kuruluma uygun olduğu, hangi hastanenin bina inşaatının ne aşamada olduğu, mevcut durumla ilgili doğru ve yeterli bilgiye sahip olmadığı anlaşılmakta’ denilmiştir. Şüpheliyiz. Çünkü Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı 2019 Yılı Sayıştay Denetim Raporu'na göre, kanser projesinde kullanılmak üzere Ocak 2016 tarihinde aktarılan 13 milyon 619 bin TL'nin 2019 yılı sonuna kadar emanet hesaplarda tutulmaya devam edildiği ve projeyle ilgili herhangi bir gelişme sağlanmadığı, kanser araştırması için ayrılan ödeneğin TÜSEB'e aktarılmasının ardından dört yıllık bir sürede projede ilerlemenin sağlanmamış olduğu, kamu kaynağının etkin kullanılmadığı belirtilmiştir. Ayrıca, Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı bünyesindeki enstitülerden Kronik Hastalıklar içinde müstakil bir enstitü olabilecekken Halk Sağlığı Enstitüsüyle beraber yer almış ve sıkıştırılmıştır. Yine, Enstitüye bağlı faaliyet gösteren diğer bir birim olan Genom ve Bioenformatik Birimi, Türkiye'de bu alanda yapılan hamle, kamusal ihtiyaçları karşılamaktan ziyade sağlık alanında sermaye egemenliğini ve pazar genişliğini artırma kaygısıyla yapılmıştır” dedi.
 
Semra sözlerini şu şekilde sürdürdü:
 
“Şüpheliyiz çünkü Türkiye İlaç ve Tıbbı Cihaz Kurumu faaliyetleri sonucu -Türkiye'de 150 bin civarında Parkinson hastası olmasına rağmen- Parkinson hastalığı başta olmak üzere birçok nörolojik hastalığın tedavisinde kullanılan ve şu anda kritik öneme sahip olan ilaçlarla birlikte yaklaşık 500 ilaç hastanelerde bulunmamaktadır. Meclis kapısında direnen SMA hastalarının ilaçları SGK tarafından karşılanmamaktadır. SGK'nin ödeme listesinden çıkardığı ilaçlar başta olmak üzere tüm ilaçlar döviz kurlarında yaşanan artışlar sonucu en az yüzde 30-50 arasında zamlanmıştır. İlaçlara ulaşamayan, aşırı zamlanmadan dolayı alamayan hastaların tedavileri yarım kalmış ve hasta ve hasta yakınları mağdur olmuştur.
 
Bakanlıkta deprem oluyor yolsuzluk kokuları var
 
Şüpheliyiz, çünkü Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü'nde, Uluslararası Sağlık Hizmetleri Anonim Şirketi'nde, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu'nda üst üste istifa ve görevden almalar ‘Bakanlıkta deprem oluyor, yolsuzluk kokuları var’  şeklinde yorumlanmış ve bunların satın alınan test kitleriyle alakalı olduğu iddia edilmiştir. Daha önce de USHAŞ'ın test kitlerini tek bir firmadan satın aldığı ve bu kitlerin doğruluk oranının piyasadaki diğer kitlere göre oldukça düşük, yüzde 40 doğruluk oranı olduğu gündeme gelmişti. Bakanlık önce bu iddiaları yalanlamış fakat hemen ardından ilgili alanda üst üste ya istifa etmişler ya da görevden alınmışlardır. Fakat bugün itibarıyla hâlen, test kitleri neden tek firmadan alındı, kaç paraya alındı ve kaç adet alındığına dair net bir bilgi yok. Bizler, şüphe duymak değil yaşamak istiyoruz. Yolsuzluğun, çıkarın, birilerinin sermayesinin korunduğu değil halk sağlığının korunduğu bir bütçe talebini yineliyoruz. Bu talep sadece Sağlık Bakanlığına değil bütün Hükûmetedir. Doğaya verilen tahribatlar, dezavantajlı grupları görmeme, çarpık kentleşme, betonlaşma, güvensiz GDO'lu gıdalar her gün hepimizin ölümüne neden oluyor ve ölümüne neden olmaya devam edecek. Pandemiyle mücadeleye ancak bütünlüklü bir pencereden bakabilirsek başarılı olabiliriz yoksa pandemilere gebe daha çok günler maalesef bizi bekliyor. Gelin, hep beraber, sağlık emekçilerinin taleplerini yerine getirelim ve taleplerinin karşılanması için burada, bu Meclis üstüne düşen görevi yapsın.”