Ebru Günay: Korku filminin son bulması tecridin kaldırılmasıyla mümkün

  • 12:00 11 Aralık 2020
  • Siyaset
ANKARA - Partisinin verilerine göre HDP’ye yönelik operasyonlarda 2015 yılından beri 16 bin 490 kişinin gözaltına alındığını 3 bin 695 bin kişinin ise tutuklandığını kaydeden HDP Sözcüsü Ebru Günay, cezaevinde devam eden açlık grevlerine dikkat çekti. Ebru, “Son 5 yıldır ülkeyi korku filmi senaryosuyla yönetiyorlar. Buradan çıkış yolu Sayın Öcalan üzerindeki tecridin son bulmasıdır” çağrısında bulundu. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin genel merkezinde düzenlediği basın toplantısında güncel gelişmeleri değerlendirdi. 
 
‘İnsanların helikopterlerden atıldığı bir dönemden geçiyoruz’
 
Yahudi halkının Hanuka Bayramı’nı kutlayarak konuşmasına başlayan Ebru,  “Ne yazık ki Türkiye İnsan Hakları Günü’nü iktidarın topluma karşı sistematik hale gelen saldırıları ve ağır bir insan hakları ihlali tablosu altında karşılıyor. AKP-MHP bloğu insan haklarını katlederek insanlığa, demokrasiye, özgürlük değerlerine meydan okuyor. OHAL ve KHK rejimi ile, cezasızlık dosyaları, işkence, infaz, kayyumlarla insanlığa meydan okuyor. Tutuklamalar, ihraç ve hasta tutsakları kaderine terk ederek insanlığa meydan okuyor. Eşit, özgür ve kardeşçe bir yaşamın temeli insan haklarıdır. İktidar bu temel hakkı ayaklar altına almıştır. Evrensel insan haklarının yok sayıldığı, ihlal edildiği, insanların helikopterlerden atıldığı, siyasetçilerin, gazetecilerin, aydınların tutuklandığı, mezarlıkların tahrip edildiği, annelere çocuklarının cenazelerinin kargo yoluyla gönderildiği bir dönemden geçiyoruz” dedi. 
 
‘5 yılda 16 bin 490 kişi gözaltına alındı, 3 bin 695 kişi tutuklandı’
 
Partisinin verilerine göre 24 Haziran 2015’den beri sadece HDP’ye karşı yürütülen siyasi soykırım operasyonlarında eş genel başkanlar, milletvekilleri, il-ilçe eş başkanları, yönetici ve üyelerinin de aralarında olduğu 16 bin 490 kişinin gözaltına alındığını aktaran Ebru, devamında şu bilgileri paylaştı: “3 bin 695 kişi tutuklandı. Tutuklananlar arasında 93 il eşbaşkanımız, 194 HDP ilçe eşbaşkanımız, 18 milletvekilimiz, 23 MYK, 21 PM üyemiz, 800'ü aşkın il ve ilçe yöneticimiz bulunuyor. Halen 7 milletvekilimiz ve 15 MYK üyemiz rehindir. 13 milletvekilimizin bu zaman zarfında milletvekilliği düşürülmüştür. Sadece 19 Ağustos 2019’dan bu yana, 3’ü büyükşehir, 5’i il, 33’ü ilçe, 7’si belde belediyesi olmak üzere toplam 48 belediyemizin kayyım darbesiyle gasp edildi. 37 belediye  eşbaşkanımız hukuksuz bir şekilde tutuklandı. Halen 18 Belediye eşbaşkanımız rehin tutulurken, 7 belediye eşbaşkanımıza ev hapsi verildi. 82 belediye Meclis üyemiz görevden uzaklaştırıldı, 119 belediye Meclis üyemiz gözaltına alındı, 2’si tutuklandı.”
 
‘Kent ablukaları en büyük vahşet tablosu olarak tarihe geçti’
 
İnsan hakları ihlalinin en büyüğünün ablukalar sürecinde yaşandığına dikkati çeken Ebru,  14 Aralık kent ablukalarında yaşanan insani, kültürel ve sosyal yıkımın üzerinden 5 yıl geçtiğini söyledi. 11 il ve 49 ilçede uygulanan sokağa çıkma yasağı adı altında uygulamaya konulan kent ablukaları döneminin  bu toprakların tarihindeki en büyük hukuksuzluklara neden olduğunu söyleyen Ebru, “ insan hakları ihlalleri ve vahşet tablolarından biri olarak tarihe geçti. Şırnak, Cizre, Silopi, Sur, Nusaybin, Yüksekova, Silvan, İdil ve Dargeçit ilçelerinde aylarca süren ablukaların üzerinden beş yıl geçmesine rağmen işlenen ağır suçlar ilgili açılan davaların hiçbirinde bir ilerleme sağlanamadı, çoğu dava takipsizlikle sonuçlandı, birçok aile cenazesine bile ulaşamadı. Yargı, yaşanan yıkım ve vahşetin üzerini örtmeye çalışıyor her zamanki gibi” ifadelerini kullandı. 
 
‘Erdoğan bir kez daha yargıya talimat verdi’
 
Geçtiğimiz günlerde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın HDP’li siyasetçilere yönelik yargıya talimat verdiğini hatırlatan Ebru, “ Selahattin Demirtaş’ın, Figen Yüksekdağ’ın ve rehin arkadaşlarımızın içeride tutulması için bir kez daha yargıya talimat verdi. “Demirtaş’ın hakkını koruyacak değiliz, yargımız Demirtaş’a böyle bir imkân tanımaz. Tahliyesinin asla önünün açılmasına yol vermeyiz’ diyerek Demirtaş’ı ve binlerce HDP’linin bizzat kendisinin talimatıyla içeride tutulduğunu bir kez daha itiraf etti” dedi. 
 
‘Çıkış yolu Sayın Öcalan’ın üzerindeki tecridin son bulmasıdır’
 
Türkiye’deki karanlık tablonun sebebinin savaş politikaları ve tecrit siyaseti olduğuna dikkati çeken Ebru, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye’nin bu noktaya sürüklenmesinin başlangıcı çözüm sürecinin bitirildiği 2015’tir. 22 yıldır ağır bir tecrit altında tutulan Sayın Abdullah Öcalan, 2013-2015 yılları arasında çözüm ve demokratik müzakerelerin Türkiye’yi nasıl refaha ve huzura kavuşturacağını gösterdi. O dönem bize ‘Çözüm sürecinin ancak filmini’ yapabilirsiniz diyenler son 5 yıldır ülkeyi korku filmi senaryosuyla yönetiyorlar. Buradan çıkış yolu Sayın Öcalan üzerindeki tecridin son bulmasıdır, sorunları diyalog ve müzakere yoluyla çözmektir. Bu karanlık tabloya son vermenin yolu, baskı ve saldırı kime karşı gelişirse gelişsin karşı çıkmaktır. İşte bu çözüm için yeniden cezaevleri, başta tecridin sona ermesi için yeniden açlık grevine başladılar. Şunu açıkça ifade ediyoruz, açlık grevine giren tutsakların çözüm talebi talebimizdir, bu talepler karşılanıncaya kadar mücadeleye devam edeceğiz. Türkiye’nin bu talepleri karşılamaktan başka şansı yok, başka yolu yok.”
 
Devletin ve sivil ayaklarının sürdürdüğü köklü ve sistematik bir ırkçılık var
 
Başakşehir - Paris Saint Germain (PSG) maçında yaşanan ırkçı saldırıya da değinen Ebru, bu saldırılara dair şöyle konuştu: “ Samimiyetsiz, riyakar açıklamalarda bulunanlara ‘önce evinizin içine bakın, önce yaptıklarınızla yüzleşin’ diyoruz. Türkiye'de devletin kurumları ve sivil ayakları ile sürdürdüğü köklü bir sistematik ırkçılık var. Kiliselere, cem evlerine saldıran, sosyal medyadan Kürtlere, Ermenilere, Yahudilere ölüm çağrıları yapan hiç kimse ırkçılıktan ceza almadı. Bizzat iktidar sözcüleri tarafından nefret suçları rutin şekilde işleniyor. Türkiye’de yaşayan halklar ve inançların yıllardır yaşadığı katledilme, yakılma, yok sayılma, dillerinin kültürlerinin yasaklanması, en temel hakların tanınmaması ırkçılıktır. Amed spor, Cizre Spor’un yaşadıkları ırkçı saldırıların dünyada eşi benzeri yok.”
 
‘AKP dış politikada sıfırı tüketti’
 
Ülke içinde tek adam rejiminin dış politikada ülkeyi dışa bağımlı hale getirdiğine dikkat çeken Ebru, sözlerine şöyle devam etti: “ İçeride de dışarıda da savaş politikasıyla ömrünü uzatmaya çalışan AKP dış politikada da sıfırı tüketti, dünya açısından kriz üreten pozisyondadır. Bir taraftan ABD ile S-400’ler başta olmak üzere birçok alanda sorunlar yaşarken öte yandan AB ile başta Doğu Akdeniz, mülteciler gibi temel konularda ciddi ayrışmalar yaşıyor. Düne kadar içerideki baskıcı yönetimini sürdürmek için dış güçlere sırtını dayayan AKP, bu politikasını değiştirmeden, aynı zamanda her alanda düşman yaratarak ömrünü uzatmaya çalışıyor. Avrupa Birliği ve uluslararası güçlerin AKP ile çıkar ilişkileri çerçevesinde yürüttükleri pazarlık siyasetinin de artık sürdürülebilir bir tarafı yok. Türkiye toplumu çözüm beklerken, halkı “sahte reform söylemleriyle” oyalamak isteyen AKP-MHP ittifakı kendi çıkarları uğruna dış politikada saldırgan, tehditkar bir yolu Türkiye halklarına dayatıyor. Bunun sonucunda geçtiğimiz gün Türkiye’ye yaptırım kararı, ABD Temsilciler Meclisi’nden geçti. Daha önce de senatodan geçen yaptırım kararı Trump’ın imzalamamasıyla yürürlüğe girmemişti, fakat gelen son haberler Trump’ın yaptırım kararlarını onayladığı yönünde.
 
‘AKP iktidarı döneminde bir ilki yaşıyoruz’
 
Yine maalesef AKP iktidarı döneminde bir ilk yaşıyoruz. ABD yaptırımları konuşurken, dün gerçekleşen “Türkiye’ye yaptırım” gerçekleşen AB Liderler Zirvesi’nden de aşamalı yaptırım kararı haberleri geliyor. Aslında Avrupa Birliği, Türkiye’nin adım atmaması halinde Mart ayında yaptırımları genişletme eğilimdedir. Hem ABD hem de AB ülkelerinin Türkiye’ye yaptırımları ciddi bir başlık olarak gündemlerine alması Türkiye için ciddi bir durumdur. Türkiye bu durumu değiştirebilir, Mart’a kadar AB tarafından tanınmış süreyi fırsata dönüştürebilir. Bir beklentimiz yok ama atılacak adımlarla Türkiye’nin içeride ve dışarıda içine sürüklediği bu dar boğazdan çıkması mümkün olabilir.”
 
‘İyi bir politikadan bahsetmek mümkün değil’
 
İyi tek bir politikadan bahsetmenin mümkün olmadığını vurgulayan Ebru, pandemi süresince yaşanan sorunları  herkesin bildiğini kaydederek, “Turist gelecek, AVM sahipleri, fabrika sahipleri kar yapacak diye milyonlarca insanın hayatını tehlikeye attılar. Gerçekleri söyleyen hekimleri hedef aldılar, tehdit ettiler. İşte şimdi içerisinde bulunduğumuz durum ortadadır. Pandemi sürecini başından bu yana yönetemeyen AKP-MHP iktidarı, sağlık sisteminin çökme noktasına gelmesinden sorumludur. Yoğun bakımlarda yer olmadığı için yaşamını yitiren insanlarımızın ölümünden sorumludur. İnsanlar, birçok meselede olduğu gibi pandemi konusunda da iktidarın kendilerine yalan söylediğini biliyorlar” diye konuştu. 
 
‘Asgari ücret net 400 TL olmalıdır’ teklifimizi bir kez daha yeniliyoruz'
 
HDP olarak asgari ücretin net 4 bin TL olması gerektiği konusunda kararlılıklarını sürdüreceklerini kaydeden Ebru, “ Buna dair bütün verileri paylaştık. Enflasyon, döviz kurundaki artışlar, TL’nin yüksek değer kaybı, elektrik, doğalgaz ve temel gıda kalemlerine gelen yüzde 30’un üzerindeki zamlar zaten zorunlu bir şekilde asgari ücretin en az 4000 bin TL olmasını gerektirmektedir. Bizler uygulanacak zammın AKP iktidarının başarısız ve aciz ekonomi yönetimi karşısında tekrar erimemesi için teklifimizi yineliyoruz. Saraya, israfa, lükse, patronlara değil alın terinin sahibi emekçilere kaynak ayrılmasını istiyoruz. Biz sermayeye karşı emeği, eşitsizliğe karşı adaleti, yalana ve sömürüye karşı hakkı ve hukuku savunacağız. Üreten biziz, yöneten de biz ezilenler ve emekçiler olacağız” ifadelerini kullandı.