Ebru Günay: Çözüm demokratik siyasette ısrar eden Abdullah Öcalan’da

  • 14:25 4 Aralık 2020
  • Siyaset
DİYARBAKIR - HDP Sözcüsü Ebru Günay, haftalık gündem değerlendirme toplantısında PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dönük ağırlaştırılmış tecride dikkat çekti. Ebru, Abdullah Öcalan’ın çözüm gücü olduğunu hatırlatarak, “Ülkedeki sorunların çözümü demokratik siyasette ısrar eden Öcalan’a kulak vermekten geçiyor. Öcalan konuştukça ölümler duruyor, tecrit oldukça silahlar konuşuyor” dedi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, Diyarbakır’da Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Genel Merkez Bürosu'nda haftalık basın toplantısını gerçekleştirdi. Ebru, 1994 yılında Özgür Ülke gazetesinin İstanbul’daki merkez binası ile İstanbul ve Ankara’daki bürolarının bombalanmasının üzerinden 26 yıl geçtiğini hatırlattı. Ebru, bu katliamın sorumlularını korunmaya, kollanmaya çalışılsa da halkın vicdanında mahkum edildiğini, gerçek adalet ve yargı önünde de yargılanmaktan kurtulamayacaklarını belirtti.
 
‘Samimiyetsiz açıklamalar değil icraat bekleniyor’
 
3 Aralık Dünya Engelliler Günü’ne de dikkat çeken Ebru, Dünya Engelliler Günü’nü dayanışma ve mücadele günü olarak gördüğünü ve böyle anlamlandırdıklarını söyledi. Ebru, “Engelliler süslü laflar, samimiyetsiz açıklamalar değil icraat bekliyor. Asıl engel olan bu anlayışa karşı mücadelemiz sürüyor. Engelli yurttaşlarımızın talepleri taleplerimizdir; engelsiz, eşit bir yaşam için omuz omuza mücadeleyi büyüteceğiz. Engelsiz bir yaşam için mücadelemizi büyüteceğiz, engelsiz ve özgür bir ülke yaratacağımızdan hiç şüphemiz yok” dedi.
 
‘Dayatma ile asgari ücret belirlenemez’
 
Asgari Ücret Tespit Komisyonunun ilk toplantısını bugün gerçekleştirdiğini söyleyen Ebru, milyonlarca emekçiyi yakından ilgilendiren bu sürecin demokratik, katılımcı olmasını istediklerini söyledi. Ebru, Asgari Ücret Tespit Komisyonu yapacağı birkaç toplantıdan sonra milyonlarca çalışanın bir yıl boyunca alacağı ücreti belirleyeceğini ifade etti. Ebru, “İktidarın tek taraflı ‘yaptım oldu’ dayatması ile asgari ücret belirlenemez. Biz Asgari Ücret Komisyonunun daha fazla işçi ve emekçi temsilcisinin katılımıyla genişletilmesini istiyoruz. İktidar katılımcılığa karşı; çünkü yoksulları, emekçileri ilgilendiren bu görüşmeler sonucunda her zamanki gibi cüzi bir artış ve bir yıl boyunca sefalet ücreti uygulamak istiyor” sözlerini kullandı.
 
Ebru konuşmasının devamında şu sözleri kaydetti: 
 
Savaşa, saraya ve yandaşlara kıyak yapan, bu ülkenin kaynaklarını bu kesimlere peşkeş çeken, yandaş sermayeye vergi affı getiren iktidar, sıra işçilere emekçilere gelince ‘zor günlerden geçen ülkemizde herkes fedakarlık yapmalı’, ‘müminin görevi yoklukta sabretmektir’ hamasetine başlıyor. Bu iktidara göre her ne hikmetse kemer sıkması, fedakarlık yapması gerekenler hep alın teriyle geçinenler, pazar torbasını dolduramayanlar oluyor. Asgari ücret bu ülkede yoksullara, geniş halk kesimlerine reva görülen yaşam standardıdır ve ne yazık ki o da sefalettir, açlık ve yoksulluktur. Asgari ücret 2020 yılı için brüt 2 bin 943 lira, net 2 bin 324 lira 70 kuruş olarak belirlenmişti. 
 
Asgari ücret net 4 bin TL olmalıdır
 
Bu sefalet ücreti temel ihtiyaçları bile karşılamaktan uzaktır. Açlık sınırının 2 bin 500 TL ve yoksulluk sınırının 8 bin 200 TL civarında olduğu bir dönemde insanca yaşayacak bir ücret almak temel bir haktır.  Dün BM’nin yaptığı bir toplantıda Erdoğan salgın nedeniyle 156 ülkeye ve 9 uluslararası kuruluşa destek verdiğini açıkladı. Başka ülkelere destek vermeye çalışacaklarını da bu toplantıda dile getirdi. Elbette uluslararası dayanışma önemli ama kendi ülkende işçiler, emekçiler açlıkla mücadele ederken onları görmezden gelerek böyle bir dayanışmada bulunulmamalı. Bu destekler kendi ülke vatandaşlarının yaşam standartları yükseltildikten sonra yapılmalı. HDP olarak asgari ücretin vergi ve kesintilerden muaf tutularak 4 bin TL’nin altında olamayacağını, bunun altında verilecek her tür ücretin işçileri, emekçileri ekonomik krizin, enflasyonun ve çöküşün altında bırakacağını söylüyoruz. Çünkü 2020 yılı Ocak Ayı ile Aralık ayı arasındaki alım gücü farkı yüzde 40’ı aşkın bir seviyededir.
 
İşçi sınıfı AKP’nin bu sefalet dayatmasını kabul etmiyor
 
Emek dünyası, işçi sınıfı AKP’nin bu sefalet dayatmasını kabul etmiyor. Türkiye’nin her tarafında emekçiler, işçiler ayaktadır. Tazminatlarını almak için yürüyüş başlatan madenciler ayaktadır, tazminatsız olarak işten atılan ve ücretsiz izine çıkarılan işçiler yürüyor. Birleşik Metal İş üyesi işçileri eylemlerini sürdürüyor. Sendika üyesi oldukları gerekçesiyle işten atılan Manisa Termokar işçilerinin fabrika önündeki eylemleri ve bekleyişleri sürüyor. Ödenmeyen maaşları ve tazminatları için mücadeleye başlayan Bimeks işçileri de eylemlerine devam ediyor. DİSK Emekliler Sendikası (Emekli-Sen) hakkında kapatılma davası açılması üzerine sendika birçok ilde protesto eylemler düzenliyor. Pandemi sürecinde mağdur edilen esnaflar Kadıköy’de seslerini yükseltiyor.
 
Tüm emekçilerin yanındayız
 
Hak mücadelesi veren, hak mücadelesi ile demokrasi ve özgürlük mücadelesinin ayrılmaz bir bütün olduğuna inanan yollarda olan, yürüyen, haykıran, sesini ve itirazını yükselten bütün emekçileri selamlıyoruz. Hepsinin yanındayız, hepsiyle omuz omuzayız, talepleri taleplerimizdir. Emeğin özgürleşmesi mücadelemizin başarıya ulaşmasının koşullarından biridir. Bu vesileyle bir kez daha asgari ücretin uluslararası standartlara, insanca yaşamaya uygun bir şekilde, işçilerin ailelerini de dikkate alarak ve toplu pazarlık yoluyla belirlenmesi için partimiz kampanya başlattı. Bugünden itibaren Emek Komisyonumuzun öncülüğünde bütün il ve ilçe örgütlerimiz Asgari Ücret 4 bin TL olmalı talebiyle eylem ve etkinlikler düzenleyecek. Emekçilerin, ezilenlerin, yoksullarla birlikte bu mücadeleyi büyütmeye devam edeceğiz.
 
Kürt halkına kesintisiz saldırı sürüyor
 
Halkı yoksulluğa mahkum eden bu iktidar Kürt halkına yönelik kesintisiz saldırılarını sürdürüyor. Bir kez daha iktidarın heybesinden Kürtlere gözaltı, tutuklama ve cezaevi çıktı. Sadece son on günde bine yakın yöneticimiz, üyemiz, seçmenimiz gözaltına alındı. Saldırıların bir konsept dahilinde ve yukarıdan talimatlarla yapıldığını İçişleri Bakanlığı itiraf etti. İçişleri Bakanlığının ‘başsavcılıklarla koordineli 42 ilde planlı operasyonlar düzenlendi. Operasyonlarda 641 şahıs gözaltına alındı’ açıklaması operasyonlarının nasıl organize edildiğinin kanıtıdır. Hukuki bir kararla değil, siyasi kararlarla koordine edilen savcıların talimatıyla bu saldırılar gerçekleşiyor.” 
 
‘Kürt halkının siyasetle bağı koparılmak isteniyor’
 
Ebru, Demokratik Toplum Kongresi’ne (DTK) dönük saldırılara da değinerek, şunları belirtti: “Gözaltı operasyonların büyük birçoğunun gerekçesi DTK toplantılarıdır. Legal, demokratik siyaset yürüten DTK’ya defalarca baskın yapıldı, delegeleri gözaltına alındı, cezalar yağdırıldı. Tüm bunlar Kürt halkının siyasetle bağını koparmaya yönelik operasyonlardır. DTK, 800 STK’nin katılımıyla bölgenin en büyük sivil toplum örgütlemesidir, meşru ve demokratik bir yapılanmadır. DTK, başta Kürt sorunu olmak üzere bölgede yaşanan ekonomik, siyasal, kültürel, ekolojik ve toplumsal sorunların demokratik ve barışçıl çözümüne zemin hazırlamak için kurulmuştur. Kürt sorununun demokratik yollarla çözümünü sağlamaya yönelik zemin hazırlayan toplumsal bir mekanizmadır. Ülkede yaşayan tüm halkların ve değişik inanç gruplarının temsilcilerini kucaklıyor. DTK, siyasal, kültürel, ekonomik vs. tüm sorunları toplumla tartışarak çözüm üretmeyi ve böylece demokrasiyi kurumlaştırmayı programına almış olan sivil toplum örgütlerinin, üst bir çatı örgütüdür. Tüm farklılıkları bağrında toplayan, aralarındaki sorunları çözmeye çalışan, bir sivil meclistir. Kürt sorununun demokratik çözümünün muhatap adreslerinden biridir.
 
‘DTK’nın hedef alınması çözümsüzlükte ısrardır’
 
DTK’nın hedef alınması çözümsüzlük politikalarında ısrardır, iktidarın örgütlenme özgürlüğüne yönelik saldırıdır. Sivil siyaseti tasfiye etmeye yönelik vesayetçi zihniyetin yansımasıdır. Bugün DTK’yı kriminalize eden hükümet yakın zamanlarda DTK ile onlarca kez görüşme yapmıştır. Dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek imzasıyla 19 Ocak 2012 tarihinde, yeni Anayasa için oluşturulan Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu çalışmalarına görüşlerini sunması için davetiye göndermiştir. İktidar konjonktüre, siyasi çıkarlarına göre DTK’yı, Kürt halkının demokratik kurumlarını kriminalize edemez. DTK çözümün muhatabıdır ve hiçbir güç onu illegal bir kurummuş gibi göstermez.”
 
‘Yeni katliamların önü açılıyor’
 
Hakkari’nin Derecik ilçesinde 30 Kasım günü askerlerin katlettiği 16 yaşındaki Özcan Erbaş’a da dikkat çeken Ebru, “Bu katliam Ceylan Önkol, Uğur Kaymaz, Berkin Elvan, Ali İsmail Korkmaz, Roboski ve Kemal Kurkut gibi pek çok sivil katliamın devamıdır. Bu katliamlara karşı uygulanan cezasızlık politikası yeni katliamların önünü açmıştır” dedi.  
 
‘Valiliğinin açıklamasının her cümlesinde pişkinlik var’
 
Ebru, Özcan Erbaş’ın katledilmesinden sonra Hakkari Valiliği’nin yaptığı açıklamaya da tepki göstererek, katliamın meşrulaştırılmaya çalışıldığının altını çizdi. Ebru, “Açıklamanın her kelimesi, her cümlesinde bir aymazlık ve pişkinlik var. Bu açıklamaların aynısını pek çok katliamdan sonra duyduk. Bu katliamı biz lanetliyoruz, bu katliamlara karşı sessiz kalmayacağız ve bu katliamlara alışmayacağız. Katliamları gerçekleştiren kolluktan, onları korumak için üstün uğraşlar gösteren savcı ve hakimlere kadar tüm sorumlular, er ya da geç hukuk önünde bunun hesabını verecek” ifadelerini kullandı. 
 
‘Arama adı altında operasyon yapılıyor’
 
Konuşmasının devamında cezaevlerinde PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik ağırlaştırılmış tecrit ve cezaevlerinde baskılara karşı tutsakların başlattığı açlık grevlerine işaret eden Ebru, hükümetin taleplere cevap vermek yerine yeni ihlallerle tutsaklara saldırdığını belirtti.  Ebru, “Önceki dönem Eş Genel Başkanımız, milletvekillerimiz, belediye eşbaşkanlarımız ve yüzlerce siyasi tutsağın bulunduğu Kandıra 1 Nolu Kapalı Cezaevinde, onlarca personelle arama adı altında bir nevi operasyon yapılıyor. Bu sırada Pandemi kuralları hiçe sayılarak saatlerce koğuşlarda kalınıyor; birçok özel eşyaya, el yazısı notlara ve mahkeme savunma notlarına da Cezaevi idaresi tarafından el konuluyor. İçeride dışarıda nerede olursa olsun bütün bu saldırılara ve hak ihlallerine yönelik cevabımız direniş, demokratik ve meşru mücadeleyi yükseltmek olacak” şeklinde konuştu.  
 
‘Yeni krizlerle ayakta kalmayı amaçlıyorlar’
 
Ülkenin çatışma ve savaş atmosferine mahkum edilmek istendiğini kaydeden Ebru, “AKP-MHP yönetimi Türkiye’yi krizler girdabında çözümsüzlük siyasetiyle yönetmeye devam ediyor. Askıya alınan Anayasa, şiddet aracına dönüştürülen hukuk ile kriz yaratarak büyümeyi, büyüdükçe de yeni krizlerle ayakta kalmayı amaçlıyorlar. Kürt sorunu bu ülkenin hakikatidir ve hiçbir manipülasyonla, yalanla, hileyle örtülemez, ertelenemez, görünmez kılınamaz. Çözülmüş gibi gösterilemez. Kürt sorunu bir hakikat olarak orta yerde duruyor. Bu sorun ülkenin aynı zamanda ekmek sorunudur, alın teri sorunudur, ortak yaşam sorunudur, demokratik değerlerle yaşama sorunudur. Öldürdük, yaktık, yıktık denilerek aşabilecek bir sorun değildir. Hep söyledik: Bu sorunu çözmeyenler yozlaşacak, parçalanacak ve yıkılıp gidecek. İktidarın yaşadığı çoklu kriz tam da bu kaçınılmaz sona işaret ediyor. AKP’nin iktidarda kalmak uğruna Kürtlere saldırması AKP iktidarının da sonunu getirecektir. Sorunu şiddetle çözerim diyen iktidarların hangisi ayakta durabildi?” diye sordu. 
 
‘Kürt sorunu sakız değildir’
 
Var olan Kürt sorununa da dikkat çeken Ebru, şunları belirtti: “Son beş yıldır ülkenin geldiği durum ortadadır.  Bugün gelinen noktada ‘Kürt sorunu diye bir sorunun olmadığı’ iktidar siyasetinin ortak aklı olmuş durumda. Oysa biz sizi dün uyardık bugün de sözümüzü sakınmayacağız. Siz bu soruna sahici, ciddiyetle ve ağırlığına göre yaklaşmadıkça o sizi layıkıyla tarihin çöplüğüne atar. ‘Kürt sorununu çözdük’ diyenlere diyoruz ki, Kürt sorunu sakız değildir, öyle kafanıza göre hüküm belirleyemezsiniz, haddinizi bilin. Kürtlerin siyasi iradelerine ket vurmaya devam etmekle, inkârı sürdürmekle, dillerini sürekli yasaklamakla, belediyelerini gasp etmekle, kimliklerini yok saymakla, özgürlüklerine düşmanlıkla Kürt sorununu çözdüğünüzü mü sanıyorsunuz?”
 
‘Bu mu sizin yolunuz?’
 
Ülkedeki sorunlar ve Kürt sorununa çözümsüzlüğün İmralı tecridinden kaynaklandığını ifade eden Ebru, “On yıllarca tecrit politikasını derinleştirip daha sonra Kürt sorununu bitirdiğinizi mi söylüyorsunuz? Bu vesile ile belirtmek isteriz ki bugün ülkedeki sosyal-siyasal-hukuksal tüm tecridin kaynağı da İmralı’da uygulanan insanlık ve hukuk dışı tecrittir. İmralı’da uygulanan tecrit artık ülkenin tamamında uygulanmaktadır. Krizler içinde debelenen ve her açıdan siyaseti tüketmiş, yalan siyaseti ile ayakta kalmaya çalışan bu çürümüşlük; çatışarak değil barışarak, sağduyu ile ortadan kalkar. 11 yıl önce yazılan bir ‘Yol Haritası’nı bahane ederek Sayın Öcalan’a disiplin cezası vermek, darbe mekaniğinin aslında içeride işlediğinin göstergesidir. Çözüm sürecinin yol haritasına yasak getirenler, mafya ve kirli yapılara ön açıyor. Bu mu sizin yolunuz?” dedi. 
 
‘Çözüm iradesi Abdullah Öcalan’
 
Abdullah Öcalan’ın çözüm iradesi olduğunun altını çizen Ebru, şöyle konuşu: “20 yıldır bütün imkânsızlıklara rağmen, barış için, çözüm için, diyalog için kapıları aralamaya çalışan Öcalan ve onun çözüm iradesi var. 2 buçuk yıl İmralı'da kendisiyle görüştünüz. Ondan önce 2 yıl Oslo'da dolaylı görüşmeler yaptınız. Bu sorunu bir haftada çözerim diyen bir lidere tecrit uygulamak sorunu daha da büyütmekten başka bir anlama gelmez.  Çözümün adresi de öncüsü de biziz, çözüm bu iktidara rağmen bu faşist saldırılara rağmen bu topraklarda mutlaka egemen olacak, barış içinde ve ortak bir yaşamı mutlaka kuracağız. Biz hakikatleri dillendirmeye devam edeceğiz. Mücadele geleneğimizde boyun eğme yok. Onlar vurdukça, saldırdıkça büyüyeceğiz” 
 
‘Tecrit oldukça silahlar konuşuyor’
 
Ebru son olarak da ülkenin kurtuluşunun Dolmabahçe Mutabakatına dönmekten  geçtiğini vurguladı ve şunu kaydetti: “Demokratik siyasette ısrar eden Öcalan’a kulak vermekten geçiyor. Öcalan konuştukça ölümler duruyor, tecrit oldukça silahlar konuşuyor. HDP olarak demokratik siyasetin geliştirilmesini talep eden, evrensel hukuk içinde formüle edilen çözüm önerimizi sunmaya devam ediyoruz. Demokratik uzlaşı özgür bir siyaset ve evrensel hukuk çözümün ana sütunlarıdır. Diyalog ve müzakere bu sütunların harcıdır. Bundan dolayı açıkça diyoruz ki: Bizim için onurlu barış ve demokratik siyaset tarzı esastır. Bunun yolu da Sayın Öcalan’a uygulanan ve hiçbir hukuki ve ahlaki temeli olmayan tecridin kaldırılmasından ve diyalog kanallarının açılmasından geçiyor.”