Ebru Günay: Bu iktidarı gönderecek olan kadın mücadelesidir

  • 15:39 12 Kasım 2020
  • Siyaset
ANKARA - HDP Kadın Meclisi’nin Yeni Dönem Mücadele Programı kapsamında Alevi kadınlarla birlikte düzenlenen toplantıda konuşan HDP Sözcüsü Ebru Günay, “Bu iktidarı gönderecek esas gücün kadın mücadelesi ve kadın dayanışması olduğunu iyi biliyoruz. Yeni bir yaşam inşa etmenin tek yolu bir araya gelmektir. Ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe ve baskıya karşı eşit, özgür ve adil bir dünya kurabilmek için birbirimizi duyma ve dinleme zamanıdır” dedi.  
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, Ankara’nın Çankaya ilçesinde bulunan bir otelde “Alevi Kadın Buluşması” gerçekleştirdi. HDP milletvekilleri ve çok sayıda kadının katıldığı buluşmanın açılış konuşmasını HDP Sözcüsü Ebru Günay yaptı.
 
Toplantı salonuna “Alevi kadınlarla buluşuyoruz” yazılı pankart asıldı.
 
Buluşmada konuşan Ebru Günay, dilleri, inançları, kültürleri ne olursa olsun, dünyanın neresinde olurlarsa olsunlar, kadınlar olarak kendilerini bir yapan, buluşturan ve yaşamla bağları olan değerin kadın dayanışması olduğunu vurguladı. Ebru, “Bugün sizleri kadın mücadelemizin verdiği güç, beraberliğimizin yarattığı inançla selamlıyorum. Tarihi boyunca direnmiş halkların benimsediği inanç gerçekliğinin temsilcisi olan siz kadınları saygı ve sevgiyle selamlıyorum. İnancından, değerlerinden, dilinden ve kültüründen asla vazgeçmeyen; Seyid Rıza’yı, onunla birlikte cümle canın davası uğruna canı pahasına direnen Bese’yi ve nice canları saygıyla minnetle anıyorum” diye belirtti. 
 
‘Ülkeyi yönetenler kadınlara düşmanca yaklaşıyor’
 
Toplumun kadınlardan beklentileri olduğunu vurgulayan Ebru, “Çünkü toplum işsizlikle, açlıkla, sömürü, talan, tahakküm ve ayrımcılıkla boğuşurken, ne yazık ki bunun en yakıcı halini de yine kadınlar olarak bizler yaşıyoruz. Dilimiz, kimliğimiz, kültürümüz, neye inandığımız ya da inanmadığımız fark etmeksizin baskıların hedefindeyiz. Cinsiyetimiz, cinsel yönelimimiz, hayat tarzımız, giyim kuşamımız, tercihlerimiz üzerinde tahakküm kurmaya çalışan bu iktidar bizleri evlere hapsedip erkek egemen bir toplum inşa etmeye çalışmakta. Çünkü bu ülkeyi yönetenler, kadınlara düşmanca yaklaşıyor. Bu iktidar kadınların şiddete, baskıya, ölümlere, katliamlara maruz kalmasına sebep olan; bu suçları işleyen erkekleri cezasız bırakan ve koruyan bir anlayışa sahip” dedi. 
 
‘21’inci yüzyılın direnen gücü kadınlar oldu’
 
Ülkede binlerce kadının erkek egemen zihniyet ve anlayış ile katledildiğini, baskıya ve şiddete maruz kaldığını dile getiren Ebru, bu suçları işleyenlerin, bu ülkenin iktidarı tarafından korunduğunu ve cezasız bırakıldığını kaydetti. Ebru, kadınların dünyanın her yerinde süren isyanının bir parçası olduğunun altını çizerek, “Bugün Polonya’da kürtaj hakkı için direnen kadın mücadelesinin bir parçasıyız. Tüm kadınlar özgür ve eşit bir dünyaya ulaşana dek mücadelemiz devam edecek. Bugün buradaki birlikteliğimiz de bu mücadelenin teminatıdır. İktidar şimdiye kadar, tekeline aldığı medyadan tutun eğitim alanına, Diyanet’ten tutun yargıya kadar kadına karşı her türlü şiddeti kışkırtan bir siyasal dil kurdu. İktidar tüm pratiklerini bu düşmanca yaklaşım üzerinden hayata geçirdi. Ama şu an açığa çıkan şey, kadınların direnişi, tam da bu politikaların hayat bulmadığını gösteriyor. Kadınlar her türlü saldırı ve engellemeye rağmen bir araya gelmeyi başardı, itirazını dile getirdi, boyun eğmedi ve sokaklarda direnen öncüler oldu. Gerçekten de 21’inci yüzyılın durmaksızın direnen gücü kadınlar oldu” diye konuştu.
 
‘AKP’nin 18 yıllık dönemi içerisinde 7 bin 500 katledilmiş’
 
Türkiye’de kadınlara yönelik şiddetin her geçen gün artmakta olduğunu dile getiren Ebru, konuşmasına şöyle devam etti: “AKP iktidarının kadına yönelik siyaset biçimi ve cezasızlık tutumu, şiddete karşı mücadeleyi de engellemeye yöneliktir. AKP’nin 18 yıllık dönemi içerisinde 7 bin 500 kadın resmi rakamlara göre katledilmiş. Yine 100 binin üzerinde kadın tacize maruz kalmış, 200 binin üzerinde kadın ise yine cinsel saldırıya maruz kalmıştır. Bunların resmi rakamlar olduğunu, şüpheli ölümlerin bu sayılar içinde yer almadığını, tablonun görünenden çok daha vahim olduğunu ne yazık ki biliyoruz. Hala akıbetinden bihaber olduğumuz Gülistan Doku’dan biliyoruz. 5 yıl önce evlerine gelen polislere galoş giyin dediği için katledilen Dilek Doğan’dan biliyoruz. Kendisine yaşatılan adaletsizliğin hesabını bedeniyle soran İpek Er’den biliyoruz. Canice katledilen Melek Arslan’dan biliyoruz. AKP iktidarının ölüm politikası sonucu yaşamını yitiren Ebru Timtik’in yaşam ve adalet hakkının insafsızca elinden alınmasından biliyoruz.”
 
‘Kadınların kazanacağı yüzyıl olacak’
 
Pınar Gültekin’i katleden faillerin arkalarına aldıkları erkek yargıyla aklanmaya çalışmalarını söyleyen Ebru, İpek Er’in failinin hiçbir şey olmamış gibi yaşamına devam etmesini kadınlar olarak kabul etmediklerini ve etmeyeceklerini vurguladı. Kadınların erkek adalet değil, gerçek adalet için, mekân tanımadan verdikleri direnişin, erkek iktidarlar tarafından çok iyi bilindiğine işaret eden Ebru, “Dünyanın her yerinde kadınlar, erkek ve otoriter rejimlere geçit vermiyor. Kadınların artık sabrı taştı. Arjantin’de, Polonya’da kadınlar meydanları doldurarak 'Elini bedenimden çek' diye haykırıyor. Pakistan’da, Sudan’da kadınlar erkek iktidarların kendi yaşamları hakkında karar vermelerine izin vermiyor. DAİŞ karanlığını yıkan Kuzey ve Doğu Suriyeli kadınlar, şimdi de yeni yaşam için tüm dünyaya umut oluyor. Kürt, Türk, Laz, Çerkes, Ermeni, Arap, Alevi, Êzidî ve Süryani kadınlar bugün Türkiye’de baskılara karşı en büyük mücadeleyi yürüten güçtür. İşte bu yüzden diyoruz, bu yüzyıl kadınların yüzyılı olacak, bu yüzyıl bin yıllardır bedenimizi, emeğimizi sömüren erkek egemenliğinin yıkılacağı ve kadınların kazanacağı yüzyıl olacaktır” şeklinde konuştu.
 
‘Çözüm masasının devrildiği 2015’ten bu yana saldırılar yapılıyor’
 
Ebru, siyasi soykırım operasyonları kapsamında halkın oylarıyla seçilmiş milletvekillerinin, belediye eşbaşkanlarının, kadın üye ve yöneticilerinin, kadın mücadelesi yürüten aktivistlerin her gün gözaltına alınarak tutuklandığını ifade etti. Ebru, konuşmasına şöyle devam etti: “Çözüm masasının devrildiği 2015’ten bu yana partimize, faşizme karşı mücadele edenlere, kadınlara yönelik her gün gözaltı saldırıları yapılıyor. Özellikle kadınların hedefte olduğu bu gözaltı dalgalarıyla İktidar, kadın mücadelesini kırmaya ve kadınları teslim almaya niyet ediyor. 70-75 yaşlarındaki annelerimizi tutukluyor. 10 günlük bebekleri anneleri ile beraber gözaltına alıyor. Eşbaşkanlık sistemimizi kriminalize ederek biz kadınları siyaset dışına itmeye niyetleniyorlar. Halbuki eşbaşkanlık sistemi kadınların politika yapım sürecinin her aşamasına aktif rol olmasını sağlayan, kadın özgürlükçü bir sistemdir. Yerel yönetimlerde eşbaşkanlık sistemini uygulayan dünyadaki tek parti biziz. Bu deneyimimiz dünyaya ilham veriyor. Ancak kadın düşmanı AKP/MHP iktidarı bu özgürlükçü sistemi yok etmek istiyor. Bu iktidar kadınları güçlendiren, bütün kadın kurumlarımızı ve kooperatiflerimizi kapatıyor. Kadınların bir araya gelerek dayanışmalarına engel olmaya çalışıyor. Şiddetle mücadele eden onlarca kurumu kayyımlar kapattı. Kadın yoldaşlarımızı tehdit ederek korkutmaya ve sindirmeye çalışıyor.
 
Suç olan, iktidarın eşbaşkanlığa saldırısıdır
 
İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekilmeyi planlayarak, kadınları katliamlara ve şiddete karşı koruyan hukuki güvenceden yoksun bırakmak istiyorlar. İstanbul Sözleşmesi bu topraklarda yaşayan bütün kadınların uzun soluklu mücadelesi sonucu kazanılmış bir haktır. Asla geri alınmasına müsaade etmeyeceğiz. Kadınları taciz eden, çocukları istismar eden güvenlik güçlerini aklamaya cüret ediyor. Çocuk istismarını dahi yasallaştırmak istiyorlar. Yüzlerce yıllık mücadelenin sonucu elde edilen nafaka hakkını geri almak istiyorlar. Ne İstanbul Sözleşmesi ne eşbaşkanlık sistemi ne de nafaka hakkı gibi kazanılmış haklarımıza el konulmasına müsaade edeceğiz. Suç olan eşbaşkanlık sistemi değil iktidarın kadın kazanımlarına ve eşbaşkanlık sistemine yönelttiği saldırılardır. Fakat biz kadınlar birbirimizden aldığımız güçle bu saldırılara karşı en net duruşu sergileyecek ve asla geri adım atmayacağız. Eşbaşkanlık sistemini erkek iktidarın insafına bırakmayacağız!
 
Hiçbir inanç diğer inançtan daha kutsal değildir
 
Bu saldırı ve operasyonlarla bizi mücadeleden alıkoymaya niyetlenenler, belli ki kadın direniş tarihini unutmak gibi bir gaflete düşmektedirler. Değil geri adım atmak, bu operasyonlar, daha fazla direnmek, daha fazla örgütlenmek ve daha fazla bir araya gelmek için biz kadınlara daha fazla güç veriyor. Biz sadece direnmeyeceğiz aynı zamanda yeni bir yaşamı inşa etmek için bir araya gelmeye ve birlikte çalışmaya devam edeceğiz. Hiçbir din diğer hiçbir dinden üstün değildir. Hiçbir inanç diğer inançtan daha kutsal değildir. Bugün Alevi yurttaşlarımızın evleri işaretleniyor. İktidarın bu tehditlere karşı sessiz kalarak adeta saldırıları teşvik ediyor. Kutuplaştırıcı iklimin oluşmasına zemin oluyor. Biz iktidarın bu yaklaşımını kabul etmiyoruz. Bu saldırılara asla müsaade etmeyeceğiz. Munzur Gözelerinin bugün ‘peyzaj’ adı altında değiştirilmesi, Alevilik inancına, Alevi halkına ve Alevi canlara yapılan en büyük haksızlıktır. Munzur Gözeleri sadece bir sudan ibaret değildir; Alevilik inancının kutsalıdır. Dersim dağıyla, suyuyla, toprağıyla Alevi inancının kutsal mekanıdır. Bu mekâna her türlü müdahale bu inanca saldırıdır! Munzur suyuna ve Munzur dağlarına yapılan her türlü saldırı Dersim halkına ve inancına yapılmış bir saldırıdır. Doğaya da düşman olan bu iktidar, Alevi geleneğinde, sadece insanların değil, insanların yaşadığı yerlerin de canlı olduğundan bihaberdir. Cemevlerine yapılan saldırı ile mezarlıklara yapılan saldırı arasında hiçbir fark yoktur. İkisi de aynı zihniyete hizmet etmekte ve aynı amaçlarla yapılmaktadır. İkisi de halkın inançlarına, değerlerine yöneliktir.
 
Mücadele azmimizi Zarifelerden, Besêlerden, Sakinelerden alıyoruz
 
Bugün hala Türkiye’de farklı inanç ve kültürlerin kendilerini yaşatmasını istemeyen bir egemen anlayış var. Her şeyde olduğu gibi inanç alanında da tek tip olmak dayatılıyor bizlere. Oysa Alevi inancı esas gücü ve dirayetini, her şeye rağmen var olmaktan, her şeye rağmen tekleşmemekten ve çoklu bir yaşamdan alıyor. Bu değer sadece Alevileri Alevi yapan değer değil, insanı insan yapan değerdir. Alevilik bu toprakların en kadim inancıdır. Bu inancın özgürce yaşaması için mücadele etmeye devam edeceğiz. HDP, ‘Gökkube altında yaşayan bütün insanlar kardeştir’ diyen Alevi canların sesidir. HDP, ‘Dönen dönsün biz dönmeyiz yolumuzdan’ diyen iradedir. Bizler soykırıma karşı direnen Zarife’nin mirasını devraldık. Bizler bir kavga şeklinde süren yaşamını kadın mücadelesine adayan, kadın özgürlük çizgisinden bir an olsun ayrılmayan Sakine’nin mirasçılarıyız. Bizi yolumuzdan alamazsınız. Biz mücadele azmimizi diz çökmeyen, baş eğmeyen Zarifelerden, Besêlerden, Sakinelerden alıyoruz. Onların mücadelesidir bizim yolumuzu aydınlatan, yolumuza ışık tutan. Dayanışmamıza zeval getiremezsiniz. 
 
Affı saraydan değil halktan dileyin!
 
Türkiye’de son günlerde çoğunlukla erkek-devlet zihniyetinin yarattığı kriz ve kaoslara hepimiz yakından tanık oluyoruz. Maalesef bunlardan en fazla yine biz kadınlar etkileniyoruz. Bu zihniyet ekonomiyi çökertti, rızkımızı çaldı, ekmeğimizi küçülttü, savaşlarla şiddetle canımıza, geleceğimize kast ediyor. Bu çöküş ve kötülük düzenini yaratanlar yüzsüzce kendileri çalıp kendileri oynuyor. Berat Albayrak istifa ediyor. İnanılmaz bir karartma uyguluyorlar, toplumu karanlığa mahkûm etmek istiyorlar. Adına basın dedikleri yandaş mecraları ise 28 saat boyunca bir istifayı duyuramıyor. Neyse ki hala büyük bedellerle mesleğini yapan, toplumu aydınlatan gerçek gazeteciler var. Neyse ki kendi yandaş mecralarına dönüştürmeye çalıştıkları sosyal medyada halkımız sesini ve tepkisini duyurmayı sürdürüyor. Cumhurbaşkanı saatler sonra lütfedip ‘kendisini affettiğini’ üstelik gayri ciddi bir üslupla, İletişim Başkanlığı üzerinden açıklıyor. Affı saraydan değil halktan dileyin! Bu halk sizi affediyor mu diye bir sorun! Askıda bir ekmeğe muhtaç ettiğiniz bu halk sizi affetmeyecek! İstifa etmek yetmez, bu halka yasalar önünde hesap vereceksiniz.
 
Saray topluma karşı saldırıların ve kumpasın merkez üssü haline geldi
 
Bu son iki günde olanlar, ülkeyi içine sürükledikleri derin krizin ve çöküşün itirafıdır. Bu iktidar, toplumu 18 yıldır ülkeyi uçurduklarına inandırmaya çalışıyor. Gerçekten uçurdular, doları uçurdular, işsizliği uçurdular, enflasyonu, saldırıları, hayat pahalılığını uçurdular. Bu konuda rakipleri yok. ‘Ekonomi kötü, evimize ekmek götüremiyoruz’ diyenlere hatırlarsınız ‘Bu bize biraz abartılı geldi’ diyerek halkla dalga geçiyorlardı. Toz pembe tablolar çiziyor, ne kadar muktedir ve güçlü olduklarını göstermeye çalışıyorlardı. Oysa yarattıkları kriz gittikçe kendilerinin de kontrol edemeyeceği noktaya geldi. Bu zihniyetin tamamı değişmeden, Türkiye’yi içine sürükledikleri krizden çıkmak mümkün olmayacak. Bu gerçeği gizlemek için ısrarla hala her gün halklara, kadınlara, emekçilere türlü kumpaslar kuruyorlar, hak ve özgürlüklerine saldırıyorlar. Gençlik saldırı altında, doğamız saldırı altında, haklar ve inançlar, diller ve kültürler saldırı altında, kaynaklarımız talan ediliyor. Aç gözlü, doymayan, saldırgan bir yönetim anlayışı ülkenin başına bela olmuş durumda. Bu anlayıştan kurtulmaktan başka bir şansımız ve çaremiz yok. Saray topluma karşı saldırıların ve kumpasın merkez üssü haline geldi. Orada hazırlanan her tasarıda toplumun bir kesimine karşı tuzaklar var. En son hazırladıkları torba yasada da emekçilerin kazanılmış haklarını tümüyle gasp etmeye yönelik maddeleri Meclis'e getirdiler. Bu konuda partimiz, sendikalar ve muhalefet partilerinin ortak mücadelesiyle bu saldırılara artık daha fazla seyirci kalınmayacağı gösterdi. 
 
Bu ülke onlar için asla dikensiz gül bahçesi olmayacak
 
Dikkat ederseniz, bütün bu krizlerin, savaşların, ülkeye dayatılan çürümüşlüğün merkezinde tekçi, militarist, rantçı erkek aklı var. Bu zihniyet çoktan miladını doldurdu. Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, artık sabrımız kalmadı, artık hiçbirimizin durup yaşananları izleme şansı yok. Taşan sabrımız, mücadele kararlılığımız ve haklılığımızdan aldığımız gücümüz onları tedirgin ediyor. Bizi bölmeye, parçalamaya, aramızda suni çelişkiler yaratmaya çalışırken her gün kendileri parçalanıyor. Ne kadar çabalarsa çabalasınlar, gerçeği ne kadar gizlemeye çalışırlarsa çalışsınlar, saray ve saltanat hayatı sürdürenler asla rahat yüzü göremeyecek. Bu ülkeye dayattıkları düşmanlık karşısında bu ülke onlar için asla dikensiz gül bahçesi olmayacak. Çünkü bizim emeğimiz, gücümüz, hayallerimiz, değiştirme irademiz onların Saraylarından çok daha büyük. Çünkü meşruiyetlerini kaybettiler, toplumsal destekleri yok. Oysa biz halkımızın gücüne ve kendi mücadele inancımıza güveniyoruz.
 
Yolunuz açık, Hızır Yar ve Yardımız olsun!
 
Bu iktidarı gönderecek esas gücün kadın mücadelesi ve kadın dayanışması olduğunu da iyi biliyoruz. Zulme karşı direnmenin ve yeni bir yaşam inşa etmenin tek yolu bir araya gelmektir. Ayrımcılığa, cinsiyetçiliğe ve baskıya karşı eşit, özgür ve adil bir dünya kurabilmek için birbirimizi duyma ve dinleme zamanıdır. Birlikte hareket etme ihtiyacımızı bir an olsun unutmayacağız! Biz kadınlar umutla, kararlılıkla birlikte yürümeyi sürdüreceğiz. Bu karanlıkta, iktidarın baskılarına karşı kadın dayanışmasını büyütme zamanıdır. İnancımız ne olursa olsun, kadınlar arası daha güçlü bağlar kurma, dayanışma ağları örme, kadın mücadelenin parçası olma zamanıdır! Krize ve açlığa karşı emekçi işçi kadınların bir araya gelme zamanıdır! Biz kadınlar mücadele deneyimlerimizi paylaşmaya devam edeceğiz. Şiddet yüklü toplumsal algıları kırıp, barış içerisinde bir arada yaşamı tesis edecek bir demokratik cumhuriyeti yaratma zamanıdır! Sevgili canlar, Türkiye’nin geleceğini birlikte kuracağız! 21. yüzyılın kadın yüzyılı olacağına olan inancımla hepinizi selamlıyorum! Yolunuz açık; Hızır Yar ve Yardımız olsun!”
 
Ebru’nun konuşmasının ardından toplantı basına kapalı bir şekilde devam etti.