Filiz Kerestecioğlu: Bütçe teklifi kadınlar için acı bir tablo

  • 09:04 9 Kasım 2020
  • Siyaset
ANKARA - HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğu 2021 bütçe teklifinin kadınları, çocukları, dezavantajlı grupları ve mültecileri görmezden geldiğini belirterek,  Aile Çalışma ve Soyal Hizmetler Bakanlığı’nın bütçesinde sosyal yardımlara 42 milyardan fazla para ayrıldığını ancak  şiddetle mücadeleye, güvenceli istihdama, kadınların kamu hizmetlerine erişimine yönelik yatırım ödeneklerinin bütçede yer almadığını söyledi. 
 
AKP iktidarının, 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi, Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülmeye devam ediyor.  Bütçe teklifinde “kadının yer almadığı” ve “ eşitsiz olduğu” itirazları muhalefet ve kadın örgütleri tarafından sık sık dile getirilirken her sene olduğu gibi bu senede kadınların talebine rağmen kadın örgütlerine bütçe görüşmelerinde yer verilmedi. 2021 yılı bütçe teklifini “Saray, Sermaye ve Savaş” bütçesi olarak niteleyen HDP, “halkın bütçesinin oluşturulması” vurgusu yapıyor.
 
Bütçe görüşmelerinde yer alan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu değerlendirmelerde bulundu. 
 
‘Bütçe görüşmeleri katılımcı ve şeffaf değil’
 
Bütçe teklifinin genel olarak işverenin lehine ancak çalışanların, işçilerin ve kadınların aleyhine olduğunu belirten Filiz, “ Uzun zamandır iktidar, işsizlik fonu da dâhil olmak üzere sermayeden tavır alıyor. Kapitalizmin esasları böyle ama şu anda daha yoğun bir şekilde yaşayıp görüyoruz. Bir de tamamen diyaloga, istişareye kapalı bir bütçe görüşmesi geçiyor. Görüşmeler gerçekten katılımcı ve şeffaf değil. Hiçbir şekilde sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, kadın örgütlerinin düşünce ve görüşleri alınmıyor. Kadın örgütlerinin talepleri oldu ancak her sene olduğu gibi yine engellendi. Bu senede pandemi bahane edildi” dedi. 
 
‘Asgari ücret en az 4 bin olmalı’
 
HDP’nin  gündeme getirdiği  “halk bütçe teklifinin” yurttaşlık gelirine dayandığını ifade eden Filiz, asgari ücretin en az 4 bin olması gerektiğini vurgulayarak şöyle devam etti:  “Kadınların emeklilik hakkının olması gerekiyor. Bunun dışında üniversitelerde, yüksek okullardaki öğrencilerin borçlarının silinmesi, eğitimlerinin ücretsiz olarak karşılanması gerekiyor. Diyeceksiniz bunlara kaynak var mı? Evet var. İşçiler için ayrılması gereken kaynaklar  sermayeye harcanıyor. Hatırlarsanız pandeminin başında Erdoğan  iş insanları ile yaptığı toplantıda ‘memnun değil misiniz  sizin için yaptık bunları’ demişti. Hakikaten onlar için yapmaya doyamıyorlar. Bunca yoksulluk ve haksızlık içerisinde sermayeyi beslemeye doyamıyorlar ve doyamama hali de aslında tam istihdam yaratacak bir yatırım harcaması falan da değil. 
 
HDP’nin önerileri
 
İktidarın sürekli olarak “yol ve inşaat yaptık” diye övündüğünü anımsatan Filiz şöyle devam etti: “O yolların ve inşaatların depremde ne hale geldiğini görüyoruz. Farklı bir ekonomi politikası söz konusu değil. O nedenle bizim önerilerimiz halktan yana, eşitlikçi, gerçekten kaynakların adil olarak kullanabileceği bir bütçe. Biz her emeklinin en az 2 bin 500 lira aylık geliri olmasını istiyoruz. Göçmenlerde dâhil olmak üzere her vatandaşa bin lira gelir desteği sağlanmasını, asgari ücretin vergiden muaf olmasını, vergi politikalarının daha adaletli paylaşımını istiyoruz. Mevsimlik işçilerin haklarını korumak ve geliştirmek için kapsamlı düzenlemeler gerekiyor. Kiralık işçilik, taşeron işçiliğin kaldırılması gerekiyor. Ev işçilerinin sosyal güvenlik haklarını verilmesi,  KHK ile ihraç edilenlerin işlerine döneceği bir düzenleme yapılması gerekiyor. Biz madenleri kamu eliyle işletelim istiyoruz. Emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetini giderelim diyoruz. Bunun gibi daha çok şey sayabiliriz ama tüm bunlar adil bir düzenden yana olmakla yapılacak şeyler.”
 
‘Sosyal yardım yerine sosyal devlet hedeflenilmeli’
 
Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın önemli bakanlıklardan biri olduğunu ancak bütçeye bakıldığında kadın ve çocukların görmezden gelindiğine dikkat çeken Filiz,  söz konusu bakanlığın 2021 bütçe teklifinin yüzde 12,7’sini oluşturduğunu ve  bakanlığa 155 milyar lira ayrıldığını kaydetti. Ayrılan paranın yüksek bir rakam olduğunu ifade eden Filiz, “Bakanlığın bütçesi sosyal yardım temelli. Bu yapılmayacak bir şey değil tabi ki olmalı ama asıl olması gereken,  hak temelli bir sosyal devlet olma pozisyonudur. Hiçbir süreçte buna denk gelinmiyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Bütçede kadınlara yatırım yok, sığınak sayıları artırılmıyor’
 
Bakanlığın 2023 hedeflerini “kadınlar için acı bir tablo” sözleriyle değerlendiren Filiz, sosyal yardımlara 42 milyardan fazla para ayrıldığını ancak şiddetle mücadeleye, güvenceli istihdama, kadınların kamu hizmetlerine erişimine yönelik yatırım ödeneklerinin bütçede yer almadığını aktardı. Türkiye’de 81 olan Şiddeti Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) sayısının 2023’e kadar arttırılmayacağını söyleyen Filiz sözlerini şöyle sürdürdü: “Koskoca İstanbul’da tek bir ŞÖNİM olacak. Aynı şekilde 40 milyondan fazla kadının yaşadığı ülkede şu anda 150 olan sığınak sayısı eğer 2023’e kadar olabilirse en fazla 165 olacak. 104 olan engelli, bakım ve rehabilitasyon merkezi en fazla 120 olacak. Aslında hiç yatırım göremiyoruz bu bütçede. Kadınların çalışabileceği bir fabrika kurulması ya da şiddeti önleyecek mekanizmalar için başka bakanlıkların bütçeleri ile koordineli bir çalışma da göremiyoruz.”
 
‘İki milyona yakın çocuk işçi bütçede yok’
 
Bütçenin kadınların yanı sıra çocukları da görmezden geldiğini vurgulayan Filiz şu ifadeleri kullandı: “Hükümetin işçiler kadınlar, çocuklar, engeliler, yaşlılar için söz söylemesi,  kaynak üretmesi gerekirken gördüğümüz tablo içler acısı. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre çocuk işçi sayısı 720 bin civarında.  Ki, alanda çalışanlar bu rakamın 2 milyona yakın olduğunu söylüyorlar. Aynı zamanda 9 ayda bin 494 işçiyi kaybettik. Bu korkunç bir rakam. Bunun yanı sıra işçilerin haklarına yönelik her türlü engellemenin de olduğunu görüyoruz.  2003’ten beri 17 grev ertelenmiş.  Ermenek’ten gelen madenciler saldırıya uğruyor. İki üç gün önce Meclis’in kapısında kıdem tazminatı hakkını gasp ettirmemek için mücadele eden sendikacılar saldırıya uğrayabiliyor ve bütün bunlar pandemi bahanesiyle yapılıyor. Tam anlamıyla otoriter olan rejim iktisatı ile de kalıcılaştırılmaya çalışılıyor."
 
‘Savaşa milyar dolarlar aktarılıyor’
 
Bütçenin aynı zamanda “savaş bütçesi” olduğunu kaydeden Filiz, “Bu konuyu partimiz Dış İlişkiler ve Savunma Bakanlığı bütçesi görülürken daha detaylı dile getirilecektir ama birkaç söylemek gerekirse iktidarın her cenahta savaş politikası yürüttüğünü görüyoruz. İçeride ekonomi politikalarının işlemezliğini kapatmak için savaş bir araç olarak kullanılıyor ve savaşa milyar dolarlar aktarılıyor. AKP iktidarının ‘sıfır savaş politikası komşularla iyi ilişki’ söyleminden geldiği nokta, başta Suriye olmak üzere Doğu Akdeniz’den Rojava’ya ve  Ermenistan- Azerbaycan savaşına kadar sürekli bir teyakkuz ve o savaşların içerisinde olma hali. Bu savaşlardan bir şekilde nemalanma oldu diyemeyeceğim çünkü iktidar her seferinde duvara tosluyor ancak buna rağmen bu politikada ısrar ediyor” dedi. 
 
‘Kadınların çoğu işini ve okulunu bırakmak zorunda kaldı’
 
Bütçenin kadınlara hiçbir şey getirmediğini yineleyen Filiz, Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu Araştırma Merkezi'nin (DİSK-AR)  Covid-19 etkisiyle revize edilen geniş tanımlı kadın işsizlik oranının yüzde 45,3 olarak açıkladığını ve 5 milyon 219 bin kadının ya iş aradığı halde iş bulamadığını ya da iş aramaktan vazgeçmiş durumda olduğunu kaydetti. Geçen yıla oranla son bir yılda istihdam edilen erkeklerin sayısının yüzde 4,5 azaldığını ancak bu rakamın kadınlarda yüzde 9 olarak gerçekleştiğini aktaran Filiz, şunları dile getirdi: "Ayrıca pandemi de rehabilitasyon merkezlerini, kreşleri, okulları ve bir takım yaşlı evlerini kapattılar. Bunların yükü kadınların omuzlarına yüklendi. Kadınların evdeki iş yükü daha da artmış oldu. Birçoğu ya okulunu ya da işini bırakmak zorunda kaldı. Kadınların  karşılaştıkları manzara bu. İstihdam için daha fazla yatırım gerekiyor yatırım olmayan bütçede kadınları bekleyen iyi şeyler olduğunu söylemek mümkün değil bu durumda.”
 
‘Pandemi sürecinde şiddet arttı’
 
Pandemi sürecinde kadına yönelik şiddetin de arttığını söyleyen Filiz, “Kadının şiddet uygulayanla aynı evde kalmasının ve buna karşılık bu süreçte hem İstanbul Sözleşmesi hem 6284 sayılı yasalarla ilgili getirilmek istenen kısıtlamalar ve alınmayan tedbirler kadınların hayatını giderek zorlaştırıyor. Ama kadın mücadelesi güçlü bir mücadele ve güçlü bir geleneğimiz var, bu yolda da önemli adımlar atılacak. Tıpkı bugüne kadar haklarımızı gasp ettirmediğimiz gibi bu alanlarda da ciddi mücadeleler yükselecektir” diye belirtti.  
 
Mültecilerin sınır dışı edilme hedefi ırkçılığın tezahürü
 
Filiz, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Genel Göç İdaresi’nin bütçesinde 2021’de daha fazla mültecinin sınır dışı edilmesinin hedeflenmesinin ırkçılığın tezahürü olduğunu söyledi. Bu ırkçılığın zaman zaman muhalefette de geliştiğini belirten Filiz, “Bize ayrılacak paylar Suriyelilere ayrılıyor gibi ırkçı yaklaşımların olduğunu görüyoruz. Oysa gerçeklik böyle değil. Mülteciler çok ucuz iş gücü olarak görülüyor. 1.5 milyondan fazla mültecinin iş bulamadığı ve işe erişemediği söyleniyor. Çok ciddi bir yoksulluğun içerisindeler. Yangında en son kurtarılacak olanlar maalesef bu politikalar nedeniyle göçmen ve mülteciler oluyor” diye kaydetti. 
 
‘Sarayın günlük harcaması kaynak olarak kullanılabilir’
 
Öncelikli olarak istişare ve diyaloğun gerekli olduğunu ve bütün alanlarda sorun yaşayan insanların sorunlarını dinlenilmesi gerektiğini söyleyen Filiz, “Sendikalar,  kadın örgütleri  ve işçilerle bütün bunları değerlendirmek gerekir. Türkiye’de kaynak yaratabilecek çok şey var. Saray’a günde 10 milyon harcama yapılması yerine yapılacak çok şey var. Burada resmen saltanat düzeni kurdular. Ve bu düzen içerisinde kaynaklar oraya aktarıldığında tabi kaynak bulamazsınız” dedi.  
 
‘İnsanların sesini yükseltmesi gerekiyor’
 
Bu süreçte muhalefet partilerine önemli roller düştüğünü ifade eden Filiz, “Güven vermek insanların elinde olanı kaybetmeyeceğine inanması ve daha adil eşitlikçi bir düzenin sağlanabileceğine inanması için hepimize rol düşüyor. Ama insanların da ‘bundan ötesi yok biz eşit bir düzende yaşamıyoruz çok fena çalıyorlar yolsuzluklar var’ diyerek hakkını aramak noktasında tıpkı madenciler ya da birçok alanda işçilerin yaptığı gibi seslerini yükseltmesi gerekiyor. Ki ben bunu yaptıklarını da düşünüyorum” diye konuştu.