'Sığınma evlerinin yönetiminde kadın örgütleri de yer almalı'

  • 09:02 18 Temmuz 2020
  • Siyaset
Filiz Zeyrek 
 
ADANA - Sığınma evlerinin doğru yönetilmediğinin sonucunda gizliliğin ihlal edilmesi nedeniyle kadınların faillere teslim edildiğini belirten EMEP Adana İl Başkanı Sevil Aracı, “Bu yüzden sığınma evlerinin yapısı konusunda kadın örgütlerinin işbirliği ile hareket edilmeli, yönetimlerinde kadın örgütleri yer almalı” dedi.
 
Bingöl’ün Karlıova ilçesinde 6 Temmuz günü Osman Topal, evli olduğu Bahar Topal’ı katletmişti. Karlıova ilçesinde evli olduğu Osman Topal’ın şiddette bulunması sonucu İstanbul’a giden ve burada sığınma evine yerleşen Bahar, sığınma evinden çıktıktan sonra henüz bilinmeyen bir şekilde Osman Topal tarafından bulunarak Karlıova’ya götürülmüştü. Fail, Bahar’ı burada katletmişti.
 
Bahar’ın katledilişinin ardından sığınma evlerinin gizliliği ve kadının korunmasındaki rolünü yerine getirip getirmemesi sorusu yeniden gündeme geldi. Emek Partisi (EMEP) Adana İl Başkanı avukat Sevil Aracı, sığınma evlerindeki sorunlara dikkat çekti.
 
‘Kolluk yerini gösteriyor’
 
Sığınma evleriyle ilgili işlemlerin tamamen gizli yürütülmesinin gerekliliğine işaret eden Sevil, “Tamamen gizli halde yürütülmesi gereken, yeri dahi bilinmemesi gereken sığınma evleri, kolluk görevlileri tarafından zaman zaman açık edilmekte, şiddet gösteren kişilere adres olarak gösterilmekte, ‘Eşin, kardeşin burada’ denilerek yeri tarif edilmekte ve bunun sonucunda da kadınlar tekrar o şiddetle hatta kimi zaman öldürülmeye varan sonuçlarla karşı karşıya kalmakta” dedi.
 
‘Kadınlar korkuyla sığınma evine gidemiyor’
 
Kadınların yerlerinin bildirilmesi sonucunda kadınların şiddet sarmalından çıkamamalarına sebep olduğunu belirten Sevil, “Çünkü kadınlar bu tür olayları da duyduklarında sığınma evine gittikleri takdirde dahi kurtulamayacaklarını, peşlerinin bırakılmayacağını, kendilerine şiddet uygulayan kişilerin, eşlerinin, kardeşlerinin, babalarının gelip kendilerini bulacaklarını düşünüyorlar ve bundan korkup, çekinip bu yöntemi dahi denemek istemeyebiliyorlar” ifadelerini kullandı.
 
Sığınma evleri konusunda kadın örgütlerinin işbirliği ile hareket edilmesi gerektiğinin altını çizen Sevil, sığınma evlerinin yönetimlerinde kadın örgütlerinin yer alması gerektiğini söyledi. Ancak bu şekilde kadınlar için tam anlamıyla bir sığınma gerçekleştirilebileceğini kaydeden Sevil, “Gerçek anlamda bir sığınma evi olabilmesi, kadınların şiddetten kurtulabilmeleri için bu düzenlemelerin yapılması ve çok iyi bir şekilde takip edilmesi çok önemli. Aksi takdirde bu cinayet haberlerine her gün bir yenisi daha eklenebilir ve biz de bundan çok endişeliyiz” uyarısında bulundu.
 
‘İstanbul Sözleşmesi olmazsa şiddet artar’ 
 
Kadınları koruyan İstanbul Sözleşmesi’nin uzun süredir hedef haline getirilmesine de dikkat çeken Sevil, şunlara dikkat çekti: “İstanbul Sözleşmesi üzerine bir karalama kampanyası başlatılmış durumda. Ancak İstanbul Sözleşmesi biz kadınların en büyük kazanımlarından biri. Biliyorsunuz ki 6284 sayılı yasanın temelini bu sözleşme oluşturuyor ve bu sözleşme şiddete karşı kadınların korunması anlamında çok önemli hükümler içeriyor. Ancak bu sözleşmenin varlığı, uluslararası sözleşmelerin yasalardan da üstün olması nedeniyle, kadınların hukuki olarak korunmalarını sağlayan bir yöntem. İstanbul Sözleşmesi'nin kaldırılması demek, kadınların tamamen korumasız kalması, yasal olarak da başvurabilecekleri olanakların tüketilmesi anlamına da geliyor. Şimdi bile şiddeti önleyemezken, kadın cinayetlerini durduramazken, bir de kadınları koruyan bu sözleşmenin ortadan kaldırılması daha büyük bir tehlikeyi ortaya çıkaracaktır. Bu yüzden biz, özellikle kadın kurumları ve şiddetin karşısında olan tüm insanlar İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak durumundayız. Sözleşmeden çıkılmasına onayımız yoktur, izin vermeyeceğiz.”