‘Kadın özgürlük projeleri saldırıların hedefi oldu’

  • 13:33 15 Temmuz 2020
  • Siyaset
ANKARA - HDP’nin pandeminin ilk 3 ayında yaşanan hak ihlallerini konu alan “Kürt Düşmanlığı” raporuna göre 70 kadın katledildi. HDP'li Filiz Kerestecioğlu rapora dair, "İktidarın bizimle olan kavgasının artık bir varlık yokluk kavgasına dönüşmüş olduğunu teyit ediyor" tespitinde bulundu.  
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP)   Eş Genel Başkan Yardımcısı Ümit Dede ile HDP Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu pandemi döneminde iktidarın uyguladığı “Kürt Düşmanlığı” politikalarına ilişkin 11 Mart ve 25 Haziran dönemlerini kapsayan raporu partisinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısında açıkladı. 
 
Açıklamada ilk sözü alan Ümit Dede, AKP iktidarının, salgının yoğun yaşandığı 3 buçuk aylık dönem içerisinde salgınla mücadele etmek yerine kendisi gibi düşünmeyenlerle, muhaliflerle mücadele etmeyi tercih ettiğini vurguladı.
 
‘Belediyecilik anlayışımız bu dönemde iktidarın hedefi oldu’
 
Ardından Filiz Kerestecioğlu raporun giriş kısmını açıkladı. Salgın döneminde belediyelerinin sınandığını kaydeden Filiz, “Kimin toplum sağlığı kimin kendi çıkarı için çalıştığı bu dönemde bir kez daha ortaya çıktı” dedi. Özellikle kayyımlar ve salgın döneminde nelerin yaşandığına dikkat çeken Filiz, “Belediyelerimiz salgının başından itibaren hızlıca harekete geçti. Kamusal alanların temizliğinden, işlerini kaybeden insanlara ekonomik destek sağlamaya kadar pek çok konuda tedbir almaya çalıştık. Fakat toplum temelli, demokratik ve çoğulcu belediyecilik anlayışımız bu dönemde de iktidarın hedefi oldu” diye konuştu.
 
‘Kadın özgürlük projeleri saldırıların hedefi oldu’
 
Bu dönemde; HDP’li 14 belediyeye kayyım atandığını, 4 belediye meclis üyesinin görevden alındığını ve belediye eşbaşkanlarının mesnetsiz iddialarla tutuklandığını anımsatan Filiz, herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın HDP’li belediye meclis üyelerinin toplantılara katılmalarının engellendiğini ifade etti. Kayyımların ilk icraatının Kürt dili ve kültürüne dönük saldırılar olduğunu vurgulayan Filiz, “Belediyelerin kadın özgürlük mücadelesi bağlamında hayata geçirdiği projeler de saldırıların hedefi oldu. Pandemi önlemleri kapsamında su faturalarını erteleme kararı alan ve çalışmalarıyla ilgi toplayan Batman Belediyesi, ilk kayyım atanan belediyelerden biri oldu. Mardin kayyımı ise kayyımdan önce 2 TL olan suyun metreküp fiyatını 5 Lira 80 Kuruşa yükseltti” ifadelerini kullandı.
 
62 bin 94 aileye ulaştık
 
“Korona salgınına, yurttaşları destekleyen bir sosyal devletin yokluğunda, üstelik ekonomik kriz içinde yakalandık” diyen Filiz,  salgın tedbirleriyle birlikte artan işsizlik karşısında iktidarın tercihini sermayeden yana kullandığını söyledi. Bu süreçte parti olarak toplumsal dayanışma kampanyası örgütlediklerini ifade eden Filiz,  başlattıkları “Kardeş Aile" kampanyasının ana akım medya tarafından hedef haline getirildiğini aktardı. Filiz, “İktidar ise bu kampanyayı engellemek ve yardımları kriminalize etmek için elinden geleni ardına koymadı! Dayanışma kampanyasını yürüten üye ve gönüllülerimiz birçok ilde gözaltına alındı. Bütün engellemelere rağmen 'Kardeş Aile' kampanyası ile 13 bin 180 aileyi kardeş ailesiyle buluşturduk. Ayrıca gerek temel gıda ve temizlik ihtiyaçlarını içeren destek paketleriyle gerekse alışveriş çekleriyle 62 bin 94 aileyle dayanışma sağladık” dedi.
 
Raporun detayları şöyle:
 
"Salgın önlemi olarak uygulamaya konulan sokağa çıkma yasaklarının, ülkenin birçok yerinde polis ve bekçi şiddetine gerekçe olarak kullanıldı. Pek çok kentte polis, bekçi hatta kaymakam korumaları tarafından, ekmek almaya veya çöp dökmeye çıkan, evinin bahçesinde oturan yurttaşlara hakaret edildi. Yüz üstü yere yatırılarak ters kelepçe takıldı, silah çekildi. Adana’nın Seyhan ilçesinde Suriye vatandaşı Ali El Hemdan salgın günlerinde polis tarafından vurularak öldürüldü. Ankara Valiliği tarafından dur ihtarına uymadığı için… Diyarbakır’da bir polisi öldürmekten M. E. C. ’ye ait işkence fotoğrafını yansırken aileye işkence yapıldı.
 
84 kişi işkenceye maruz kaldı
 
Demokratik Yerel Yönetimler Kurulu ve TJA üyesi Rojbin Çetin'e 3 saat boyunca işkence edildi. Köpeklerin saldırısı sonucu yürüyemeyecek duruma gelen Çetin bir de 11 gün gözaltında tutulmak suretiyle işkence süreci uzatıldı. Çalışmamızda tespit edebildiğimiz kadarıyla salgının en yoğun yaşandığı 3,5 ayda en az 84 kişi işkence ve kötü muameleye maruz kaldı.
 
‘444 vatandaş gözaltına alındı’
 
Başta HDP’li siyasetçiler olmak üzere muhalifleri hedef alan iktidar,  bu süreçte 444 vatandaşı gözaltına aldı, gözaltına alınanların 93'ü tutuklandı. AKP’nin partimize ve muhaliflere yönelik sadece bir günlük bilançosu 57olarak gerçekleşti. Pandemi sürecinde belki de ülkenin tarihine geçecek utançlarından biri olarak ifade edebileceğimiz cenazelere ve mezarlıklara yapılan saldırılara da tanıklık ettik. HPG'li Agit İpek'in cenazesi kargo ile ailesine gönderildi. AKP’li Vahit Özkan 'adli vaka' olarak sıradanlaştırdı. Bir anneye oğlunun cenazesinin kargo ile gönderilmesi kötülüğünü böyle savundu.
 
Mezarlıklara dönük saldırılar
 
En az 13 mezarlık defalarca tahrip edildi. Bununla da yetinilmedi ailelerden evlatlarının mezarlıklarını parçalayıp fotoğraflamaları istendi. Garzan Mezarlığı'ndan hiçbir hukuki dayanağı olmadan çıkarılan 282 cenaze Kilyos’ta bir kaldırıma toplu olarak defin edildi
 
Cezaevleri ve mahpuslar
 
Başta politik tutsaklar olmak üzere yüz binlerce tutsak cezaevlerinde ölüme terk edildi. Aralarında gazeteciler, öğrenciler, insan hakları savunucuları, 65 yaş üstü tutsaklar, hasta tutsaklar, çocuklu kadınlar ve Kürt siyasetçilerin ayrımcılığa maruz kaldı. Bu dönemde 3 ağır hasta tutsak tahliye edilmeyerek yaşamını yitirdi. Yüzlerce mahpus da koronavirüse yakalandı.
 
Kadın katliamları ve kadına yönelik şiddet
 
Salgında evlere kapanmak, birçok kadın için ev içi şiddet riskini arttırdı. Salgının başından itibaren bu riske dikkat çekmemize rağmen, iktidar bu durumla ilgili hiçbir önlem almadı. İktidar 6284 sayılı Kanun kapsamında erkeklerin evden uzaklaştırılması kararına kısıtlama getirmeye çalıştı.  Bu da yetmedi! İnfaz yasasıyla şiddet failleri hiçbir tedbir alınmadan serbest bırakıldı; kadınlar ve çocukların başına musallat edildi. Bu üç aylık dönemde basına yansıyan haberlere göre en az 70 kadın erkekler tarafından öldürüldü, çok daha fazla kadın şiddete maruz kaldı.
 
Kürt ve göçmen kadınların sağlık hakkı
 
Yalnızca erkek şiddeti değil, ev içi bakım sorumluluklarının kadınlar üzerine yıkılması, ilk işten çıkarılanların kadınlar olması gibi başka pek çok nedenle bu süreç kadınlar için çok daha sert yaşandı. Yani, bu ülkede kadın olmanın zorluğuna bir de işçi olmak, Kürt olmak ya da göçmen olmak eklenince ayrımcılıkların etkisi de çok daha büyük oluyor. Örneğin, anadilde sağlık hizmeti sağlanmadığı için, çok dilli hizmet veren belediyelerimize de kayyım atandığı için anadili Türkçe olmayan kadınların, Kürt kadınların ya da göçmen kadınların sağlık hizmetlerinden yararlanması pandemi döneminde çok daha zorlaştı.
 
Kadınlara yönelik saldırılar
 
Kadın siyasetçilere ve kadın örgütlerine yönelik saldırılar pandemi döneminde de devam etti. Kürt illerinde devletin yapmadığını yapıp şiddete uğrayan kadınlara destek olan, kadın haklarını savunan Rosa Kadın Derneği üyeleri ve pek çok TJA aktivisti kadın gözaltına alındı, tutuklandı. Belediyelerin kadın merkezleri kapatıldı, erkek müdürler atandı, eşbaşkanlık sistemi, belediyenin öncü olduğu kadın kooperatifi bile suç unsuru sayıldı. Hatta 8 Martlara katılmak bile.
 
HDP’nin şiddete karşı geliştirdiği mekanizmalar
 
Kars Belediyesi'nin Kadın Danışma Merkezi ve kadınlar için destek hattı açtı. Yine Silopi Belediyemiz Alo şiddet hattı açtı. HDP Kadın Meclisi olarak kadın kazanımlarına dönük saldırılara karşı ‘Kadın Mücadelesi Her Yerde’ kampanyasını başlattık.
 
Meclise gönderilen fezlekeler
 
Pandemi döneminde 11 Mart - 30 Haziran’ı kapsayan 3 buçuk aylık raporlama döneminde toplam 93 fezleke TBMM Anayasa/Adalet Karma Komisyonuna gönderildi.  93 fezlekenin 84’ünün HDP’li vekiller için hazırlandı. Haftalarca kapalı olan TBMM Genel Kurulu’nun açıldığı ilk hafta DTK Eşbaşkanı ve Hakkari Milletvekili Leyla Güven, Diyarbakır Milletvekili Musa Farisoğulları ve CHP’li Enis Berberoğlu hakkındaki yargı kararları okundu.
 
Savaş suçları: Federe Kürdistan bölgesinde 9 sivil yaşamını yitirdi
 
Bu dönem savaş politikaları hız kazandı. İktidarın bölgede yürüttüğü savaş politikası da değişmedi. Kürt yurttaşların yaşadığı bölgelerde sokağa çıkma yasakları, özel ve askeri güvenlik bölgesi ilanları, ‘Ne Mutlu Türküm Diyene’ yazılamaları, yok edilen ormanlar, helikopterler tarafından taranarak öldürülen büyükbaş hayvanlar, mezralarda hayvan otlatmak, ot toplamak isteyen yurttaşların engellenmesi, hatta evlerin basılması ve 'bize teröristlerin yerini göstereceksiniz' denilerek insanlara işkence edilmesi 90’lı yıllarda uygulanan politikaların iktidar tarafından tekrar edildiğini bize bir kez daha gösterdi. Diğer yandan, Federe Kürdistan Bölgesi'ne yönelik askeri operasyon başlatıldı ve sivillerin yaşadığı yerleşim yerleri bombalandı. Basına yansıyan bilgilere göre bu harekatta, sadece 17 - 27 Haziran arasında en az 9 sivil hayatını kaybetti.
 
Çocuk ve gençlerin eğitimi                                                    
 
Salgından derinden etkilenen alanlardan biri de eğitim alanıydı, çocuklar ve gençlerdi. Uzaktan eğitim uygulaması, hem aileleri hem öğretmenleri hem de öğrencileri zorladı. Ama hiç¸ kuşku yok ki bu süreçte en dezavantajlı gruplar uzaktan eğitime erişim sorunu yaşayan yoksullar, engelliler, mülteciler, anadili Türkçe olmayanlar oldu. 
 
Bu sorunları en derinden yaşayan gruplardan biri de Kürt illerinde yaşayan çocuk ve gençlerdi. Örneğin; Diyarbakır’da EBA’ya giriş yapan öğrencilerin oranı yüzde 20’yi geçmedi. Mevsimlik tarım işçilerinin çocukları bu dönemde de yine sistematik bir şekilde eğitim haklarından mahrum bırakıldılar. Çocuklara sokağa çıkma yasağı olduğu dönemde bile bu çocuklar istisna sayıldı. 
 
6 çocuk Kürt kimliği nedeniyle hayatını kaybetti
 
Başta Kürt illerinde olmak üzere çocukların ve gençlerin maruz kaldığı ayrımcılık ve şiddet hız kesmeden devam etti. Bu süreçte 6 çocuk/genç¸ Kürt illerinde ya da Kürt kimliği nedeniyle, saldırıya uğrayarak, şüpheli şekilde, oynarken bulduğu cismin patlaması, kurşun isabet etmesi gibi sebeplerle hayatını kaybetti.
                                            
DEDAŞ birçok köyün elektriğini kesti
 
Pandemi sürecinde ilaca, tedaviye ihtiyaç duyulduğu kadar güvenilir gıdaya da ihtiyaç olduğu ortaya çıktı. Birçok ülke tarım ve gıda üretimi için salgının başından itibaren tedbirler almaya başlamışken Türkiye’de ise çiftçilere dönük baskılar arttı. Kürt illerinde hizmet veren Dicle Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (DEDAŞ), uygulamalarıyla hem gıda güvenliğini hem de halk sağlığını tehlikeye attı.
 
Doğa talanı
 
Tüm başlıklarda ifade ettiğimiz gibi pandemi dönemini fırsat bilerek birçok ihlale imza attı. Bunlardan biri de doğanın talanı oldu. İklim krizi her geçen gün kirlenen betonlaşan kentlerde en başta yoksulları etkilemektedir. Ancak bu gerçekliğe rağmen AKP iktidarı pandemi döneminde birçok hukuksuz ÇED raporu çıkarmış, birçok projenin hayata geçirilmesine ön ayak olmuştur. Başta 2 bin yıllık geçmişi olan Hasankeyf'i sular altında bırakan Ilısu Barajı çeşitli rant politikalarına iktidar tarafından kurban edildi.”
 
'Varlık-yokluk kavgası'
 
Raporun okunması ardından Filiz,  son olarak şöyle konuştu: "Artık 12 Eylül faşizminin daha sonraki ardıllarının sözde lafları kullanılmaya devam edildi. Bu üç ayda Kürt halkına ve partimize yönelik ihlalleri bir arada gördüğümüz bu rapor, iktidarın bizimle olan kavgasının artık bir varlık yokluk kavgasına dönüşmüş olduğunu teyit ediyor. Bizler bugün bu insan hakları ihlallerini belgelemenin ve kamuoyuyla paylaşmanın önemine inanıyoruz. Demokratik, eşit, özgür ve barışçıl bir ülkeyi geçmişten aldığımız derslerle birlikte yaratma umudunu dün yitirmediğimiz gibi bugün de yitirmeyeceğiz.”