7 Haziran’ın ardından: Yüzyıllık inkar siyaseti HDP’yi tehdit olarak gördü

  • 09:09 6 Haziran 2020
  • Siyaset
Dilan Babat
 
ANKARA - HDP Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir, HDP fikriyatının halklara ulaşmasında PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın rolü ve emeğinin çok büyük olduğunu belirterek, 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana tekçi rejimin HDP’yi bir tehdit olarak gördüğüne dikkat çekti.
 
Daha önce bağımsız aday olarak Meclis’e giren vekiller 7 Haziran 2015 yılında Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile ilk defa parti adına seçime girdi. 7 Haziran seçimlerinde 80 milletvekili ile Meclise giren parti için bir milat olarak kabul edilirken, 2014 yılında hazırlanan Mili Güvenlik Kurulu (MGK)  toplantısında adım adım örülen ‘çöktürme planı’ ise seçimler ile birlikte devreye girdi. Çözüm süreci içerisinde olan Türkiye, HDP ile birlikte yeni bir siyasetin yolunu aralarken, iktidarın söylemleri ve pratikleri ise 7 Haziran seçimleri ile birlikte var olan umut tablosunun kaosa evirilmesine neden oldu. HDP Ağrı Milletvekili Dilan Dirayet Taşdemir, 7 Haziran 2015 seçimini, ardından yaşanan süreci, HDP projesinin amacının ne olduğu ve iktidarın o dönemdeki yaklaşımlarını değerlendirdi.
 
‘Politik olanaklarının olabileceği HDP ile anlaşıldı’
 
HDP geleneğinden gelen partilerin tarihsel mücadele verdiğini ve HDP’nin bu tarihsellikten beslenerek güçlendiğini söyleyen Dirayet, Türkiye’de inkârcı, tekçi ve asimilasyoncu siyaset anlayışı karşısında ilk defa halkların, kadınların ve farklı inançsal kimliklere sahip olanların birlikte siyaset yapma olanağının oluşturduğunu ifade etti. Dirayet, “Sınıf meselesinden tutalım cinsiyet ve kimlik meselelerine kadar bütün hepsinin bir zeminde yan yana özgürleşme zemini yaratabileceğini ve politik olanaklarının mümkün olabileceği HDP ile anlaşıldı. Türkiye demokrasi açısından da bir milattı çünkü Türkiye coğrafyası çok kültürlü, kimlikli olan bir coğrafya. Maalesef bu farklılıklar ya inkâr meselesine dönüştü ya katledilmelere ki cumhuriyet tarihinden günümüze yüzlerce bu tarz durumla karşı karşıya kaldık. Ağrı’dan tutalım Dersim’e, Koçgiri en son Roboski’ye kadar süren bir yok etme siyasetiydi ve yok eden bir akılla Türkiye siyaseti karşı karşıya kaldı. Demokrasinin gelişmemesi, cumhuriyetin demokratikleşmesinin önünde büyük bir engeldi. Hep kutuplaştırıcı bir siyaset izlendi ama ilk defa HDP projesi bize başka bir yaşamından mümkün olduğunu ve bunun olanaklarını olduğunu söyledi” dedi.
 
‘Sayın Öcalan’ın rolü oldu’
 
Kadın özgürlük mücadelesi adına HDP fikriyatının Türkiye siyasetinde bir çığır açtığını ve HDP’nin bir devrimi kendisiyle beraber getirdiğini kaydeden Dirayet, ayrıca HDP’nin kendini halklara anlatma olanağının da ortaya çıktığını belirtti. O dönemde ‘barış süreci’ ve Kürt sorununun çözülmesine dair görüşmelerin sağlandığına dikkat çeken Dirayet, bugüne kadar alışıla geldik yöntemler dışında ilk defa PKK Lideri Abdullah Öcalan ile bir görüşme sağlandığını anımsattı. HDP’nin bu konuda bir pozisyon almasının Kürt sorununa başka bir akılla yaklaşılabileceğini de gösterdiğini dile getiren Dirayet,  sözlerine şöyle devam etti: “Barış ortamının sağlanmasına ilişkin Sayın Öcalan’ın çok ciddi bir emeği ve rolü oldu. Sayın Öcalan’ın HDP fikriyatının Türkiye halklarına ulaşması ve ulaştırmasında emeği ve katkısı oldu. Bütün bu olanaklar kısmi de olsa, bir barış ve demokratik ortamı oluşturdu. Medyanın bu kadar sansürlenmediği ve faşistleşmediği bir ortamda çok kısa bir sürede HDP halkların talebi olan bir gerçekliğe hitap ederek Türkiye halklarında da karşılık gördü. Denizlerden, Mazlumlara, Rozalara kadar bir demokrasi geleneği olan ve ağır bedellerin ödendiği bir coğrafyanın ve kadın mücadelesinin yarattığı bir etki ile değişim talebi açığa çıktı.”
 
‘AKP rahatsızlık duydu’
 
7 Haziran seçimlerinde iktidarın HDP ile değil vekillerin bağımsız olarak Meclis’e girme isteğinin olduğunu söyleyen Dirayet, şöyle konuştu: “Devletin bütün imkânlarını arkasına alan AKP,  bütün hukuksuzlukları ile beraber diğer bir boyutta da bütün bu zulümler karşısında direnen, mücadele eden, baskın faşist uygulamalar karşısında direne direne oyunu koruyabilen bir partinin olmasından rahatsızlık duydu. Seçime bağımsız olarak girildiğinde geride kalan vekilleri AKP bir şekilde gasp edip ele geçirecekti. O yüzden buna yönelik baskılar partimiz üzerinde oluşmaya başladı. Partimizin ortak aklı ve halkımızın kararı ile birlikte büyük bir risk ve umut yaratarak bütün bu toplumsal beklentiye bir cevap buldu. Seçime girerek 80 milletvekili çıkardı ama o dönem seçim programı ve tüzüğüne baktığımızda medyanın görünürlük oranı Türkiye’de faşizmin kendini bu kadar kurumsallaştırmaması nedeniyle HDP bu zeminleri doğru bir şekilde kullandı. Bu yüzden var olan olanaklarla beraber kendimizi ifade etme zemini bulduğumuz için halktan karşılığını bulduk.”
 
‘Yüzyıllık inkâr siyaseti’
 
MGK’da alınan kararlar ile birlikte AKP’nin tek başına ülkeyi ele geçirme planları olduğunu ve çözüm sürecini HDP’nin bozduğuna dair anti propaganda yapıldığını kaydeden Dirayet, 7 Haziran seçimlerinin AKP’nin barış ve demokrasi döneminde iktidarda kalamayacağının, zor aygıtını devreye sokarak iktidarda kalmak istediğinin açık ve net göstergesi olduğunun altını çizdi. Dirayet, “Kısmi bir demokratik ortamda halkların özleminin ne kadar farklılaştığı, başka bir dünya istediklerini hepimiz biliyoruz. Bu dönemlerde insanlar yönünü bedel veren, mücadele veren ve samimi olan siyasi partiye döner. Orada örgütlenmeye ve kendini katmaya çalışır. Tekçi zihniyet kendini zor ile sürdürebilir. Bu Ortadoğu’daki bütün diktatöryel rejimlerinin de ortak özelliğidir. Bunun önünde en büyük engel aslında bugün de hala mücadeleyi sürdüren ve direnen HDP fikriyatı ve gerçekliğidir” diye konuştu.
 
‘Daha fazla baskı için 1 Kasım seçimlerine gidildi’
 
Yüz yıllık inkâr siyasetinin yanına bir de tekçi rejimin HDP’yi tehdit olarak gördüğüne dikkat çeken Dirayet, “Salt HDP değil HDP fikriyatı bir tehdit olarak algılandı. Halklara söyleminin ulaşmasını engellemek için, HDP’yi daha fazla baskı altında tutmak için 1 Kasım seçimlerine gidildi” sözlerini kaydetti.
 
‘Hala Ceylanpınar olayının hesabı verilmedi’
 
“Hem Ortadoğu’daki gelişmeler, Suriye iç savaşı, Kobanê direnişi, Türkiye’deki demokrasi güçlerinin Gezi’den itibaren yükselen barış ve demokrasi talebi tek rejim isteyen akla tehlike olarak geldi” diyen Dirayet, şu ifadeleri kullandı: “Çözüm sürecinin bozulması olarak deklere edilen Ceylanpınar olayı hala karanlık, bunun hesabı verilmedi. Diyarbakır mitingine yönelik saldırılar, binamıza yönelik saldırılarla IŞİD eliyle partimizi dizayn etme, geriye çekme ve baskı aracına döndürülmeye çalışıldı. Toplum korkutularak taleplerinden vazgeçilmeye çalışıldı. Özellikle demokrasi mücadelesini veren ve bunun uğruna ağır bedel veren kitlelere de cevap verildi. Gar katliamında demokrasi talebini yükselten 103 arkadaşımız katledildi. Bir bütün olarak korku, kaos ve şiddetle HDP fikriyatı frenlenmeye çalışıldı ve halen bu süreç devam ediyor.”
 
‘Çöktürme planı devam ediyor’
 
Dirayet, 7 Haziran başarısını sadece HDP’nin değil, bütün halkların birlikte mücadele hattının oluşturduğunu ifade ederek, bu mücadele hattının önünü kesmek için iktidarın yeniden Kürt düşmanlığı politikasını devreye soktuğunu söyledi.
 
Rojava’da yükselen devrimin, Arap Baharı gibi gelişmelerinin yaşandığı Ortadoğu modelinin önüne geçmek için ‘çöktürme planın’ hala devrede olduğunu dile getiren Dirayet, “Bu öngörülerek bir kez daha hem coğrafyanın parçalanması hem de ulus devlet tarafından inkar edilme süreci ile karşı karşıya kalındı. Bunun bir kez daha Kürtler ve halklar üzerinden yürütülmesi ve tarihselliğinden kaynaklı planın ismi ‘çöktürme planı’ olarak kaldı. Bunlar, sokağa çıkma yasağında yakılan yıkılan ilçeler, kentler, katledilen insanlar, araçlar arkasında süründürülen bedenler bir hafta boyunca bedeni sokak ortasında kalan Taybet Ana, 4 Kasım darbesi ile birlikte eş genel başkanlarımıza yapılan siyasi soykırım operasyonları o günden bugüne gittikçe şiddetinin dozajını artıran Türkiye demokrasinin kazanımlarını hem de Kürtlerin Rojava’da ve Türkiye’deki bütün kazanımları kayyım olarak gasp edilmesi, Kobanê ve Efrîn’deki bütün bu süreçte çöktürme planının bir ayağıydı. Bugün bile partimize yönelik ağır bir yönelim söz konusu” şeklinde konuştu.