‘İktidarın ayrıştıran politikaları sokağa sirayet etti’

  • 09:11 2 Haziran 2020
  • Siyaset
DİYARBAKIR -  Artan polis şiddeti ve ırkçı saldırıları değerlendiren HDP’li Dersim Dağ, iktidarın ayrıştıran politikalarının sirayet ettiğini belirterek, “Kürt’e ve Kürtçeye tahammülsüzlük ve iktidarın yürüttüğü faşist politikaların bir sonucu” dedi. DBB Meclis üyesi Bahar Karakaş ise iktidarın Amerika’daki polis şiddeti ve ırkçılığa tepki gösterirken, burada yaşananlara sessiz kalmasını “ikiyüzlülük” olarak değerlendirdi. 
 
Ankara Etimesgut’ta 18 yaşındaki Ağrı Patnoslu Barış Çakan’ın Kürtçe şarkı dinlediği için katledilmesi ve Diyarbakır’da bir polisi öldürdüğü gerekçesiyle gözaltına alınan M.E.C.’e emniyette işkence uygulanarak fotoğraflarının çekilmesine yönelik tepkiler sürüyor. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Dersim Dağ ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Meclis Üyesi Bahar Karakaş, artan şiddetin nedenlerine ve Türkiye’de yaratılan iklime dair değerlendirmede bulundu. 
 
‘Artan değil görünür olan bir polis şiddeti var’
 
“Son zamanlarda artan değil görünür olan bir polis şiddeti var” diyen Dersim Dağ, polis şiddetinin her zaman var olduğuna dikkat çekti. Polis şiddetinin özellikle bölgedeki gençlere yönelik uygulandığını ifade eden Dersim, “Herkesin sokaklardan evlere çekildiği pandemi sürecinde daha bir görünür hale geldi. Bu süreç,  Suriyeli bir gencin katledilmesiyle başladı diyebiliriz. Bunun neticesinde hem hükümetten polisin açığa alınmasına ilişkin bir açıklamanın yapılmaması hem de hükümetin kendini sorumlu hissetmemesi diğer polislere de güç verdi. Aynı zamanda bunun yapılabileceğini ve cezasız kalabileceğini, birkaç yıl sonra unutulup gidileceğini gösterdi” dedi. 
 
‘Bu açıktan Kürt düşmanlığıdır’ 
 
Dersim, 21 Mart 2017 tarihinde katıldığı Diyarbakır Newroz’unda polislerce katledilen Kemal Kurkut olayına da değinerek, son yaşananların da benzer olduğunu söyledi. Dersim, şöyle devam etti: “Bir Kürt genci Newroz alanında katledildi ve yıllardır katiller, suçlular cezasız kaldı. Cezasızlık politikası, polise, kolluk güçlerine bu yetkiyi veriyor. Bu rahatlığı gösterip, şiddet uygulayabileceğini gösteriyor. Yine sosyal medyada Amed’te bir polisi öldürme suçlamasıyla gözaltına alınan bir gencin işkence görüntüleri yayınlandı ve hala yetkililerden bir açıklama gelmiş değil. Alenen anayasaya aykırı bir durum. Bunu da yasayı korumakla görevli olan kolluk güçleri gerçekleştiriyor. Bu işkenceyi uygulayan polisler hala görevi başında, açığa alınmamış ve herhangi bir cezayla karşılaşmamışlar. Bu açıktan hem Kürt’e düşmanlık hem de iktidarın kolluk güçlerini koruduğunun göstergesidir.”
 
‘İktidarın politikası sokağı sirayet etti’ 
 
Pandemi sürecinin de ırkçılık ve faşizmin yükseldiği bir süreç olduğuna vurgu yapan Dersim, Barış’ın katledilmesine ilişkin, “Bu durum Kürt’e ve Kürtçe’ye tahammülsüzlük ve iktidarın yürüttüğü faşist politikaların bir sonucu. İktidarın eliyle kolluk güçlerince Kürtlerin mezarları yakıldı, yıkıldı. Yine Kürtler sokakta işkenceye, şiddete maruz kaldı.  İktidarın yürüttüğü politika halka da sirayet etti. İktidarın politikaları halkı birbirinden ayrıştırdı ve bugün bir Kürt genci Kürtçe konuştuğu, Kürtçe müzik dinlediği için katledildi. Çok yabancısı olduğumuz bir şey değil. Geçen yıl da yine bir Kürt genci, babasıyla Kürtçe konuştuğu için katledilmişti” diye konuştu. 
 
Dersim, yaşananlardan Cumhurbaşkanlığı ve İçişleri Bakanlığı'nın sorumlu olduğunun altını çizdi. 
 
‘Erdoğan’ın ölüme sessiz kalması ikiyüzlülüktür’
 
Bahar Karakaş ise, Etimesgut’un kozmopolit bir yer olduğunu ve insanların dayanışma içinde yaşadıklarını belirterek, “Şimdiye kadar böyle bir şey yaşanmamış bir yerdi. Bu, 18 yıldır ülkenin başında olan ırkçı, kışkırtıcı, kindar bir nesil yetiştirmeye çalışan hükümet yüzünden oldu. Amerika’da katledilen siyahi bir gencin ‘Nefes alamıyorum’ dedikten hemen sonra dünya gündemine gelmesiyle beraber, Erdoğan’ın ‘Konunun takipçisi olacağız’ dedikten sonra böyle bir ölüme sessiz kalması resmen ikiyüzlülüktür. Bu ikiyüzlü siyaseti sadece AKP hükümetiyle sınırlı görmüyorum. Bu Osmanlı’nın son günlerinden günümüze gelen bir siyaset. Eğer, Türkiye coğrafyasında yer almak istiyorsanız, ayrılıkçı bir dil kullanmak zorundasınız” ifadelerini kullandı. 
 
'Hiç kimseden ses çıkmıyor'
 
Ekonominin kötüye gittiğini, insan haklarının son derece ihlal edildiğini,  kadın haklarının yerlerde süründüğünü ve her gün bir kadın katliamı ile karşı karşıya kaldıklarını belirten Bahar, bunların görmezden gelinmesini sağlayacak tek dilin, ayrılıkçı dil olduğunun altını çizdi. Bahar şu ifadeleri kullandı: “Özellikle son 12 yıldır medya, bürokrasi gibi bütün imkanlar ellerinde olduğu için, kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. Ne yazık ki ucu her zaman biz Kürtlere ve niçin öldürdüğünü, ne yaptığını bile bilmeyen faşist duygularla yetişmiş gençlere dokunuyor. Acaba o 3 tane genç ‘Kürtçe şarkı dinlemenin nesi kötü?’ diye sorulduğunda ne cevap verecek. Polislerin ve savcıların böyle bir şey sormayacağını da çok iyi biliyorum. Ulusal kanallar günlerdir Amerika’da gerçekleşen cinayeti gündeme getiriyorlar. Kürt ve kadın kimliğimin yanı sıra bir insan olarak ben de karşıyım. Ama ne kadar ikiyüzlü ve riyakar bir politika yürütüyorlar ki yanı başlarında, Ankara’nın göbeğinde bir genç öldürülüyor ve hiç kimseden ses çıkmıyor.  Bütün kurum ve kuruluşlar onların elindeyse irademiz de bizim elimizdedir. Bu irade ve kararlılıkla hakkımızı biz arayacağız.”