İdil Uğurlu: Türkiye’de yargı adaletten ayrıştırılmıştır

  • 20:27 9 Mayıs 2020
  • Siyaset
İSTANBUL – AKP ve MHP iktidarın pandemi süreci boyunca da kutuplaştırıcı siyaset izlediğini belirten HDK Eşsözcüsü İdil Uğurlu, Diyanet işleri Başkanı Ali Erbaş’ın LGBT+i bireylerini hedef göstermesini hatırlatarak, “Türkiye’de yargı adaletten ayrıştırılmıştır” dedi.
 
Hakların Demokratik Kongresi (HDK) koronavirüs (Kovid-19) salgınından dolayı her hafta sosyal medya hesabından "HDK'nin Sözü" programı düzenliyor. Mizgin Aksu'nun sunduğu programın bu haftaki konu başlığı "İktidar neyi normalleştirmek istiyor?” oldu. Aksu'nun bu haftaki konuğu ise HDK Eşsözcüsü İdil Uğurlu oldu.
İdil gündeme ilişkin birçok konuda değerlendirmelerde bulundu.
 
Pandemi sürecinde ilk vakanın açıklamasından sonraki dönemde iktidarın açıkladığı ilk ekonomik paketi hatırlatarak konuşmasına başlayan İdil, açıklanan paketin sermayeyi korumaya yönelik olduğunu söyledi. Salgın süreci boyunca iktidarın işçi ve emekçilere “sürü bağışıklığı” politikasını uyguladığını belirten İdil, buna örnek olarak “zorunlu iş kolu olmamasına rağmen çalıştırılan işçileri” gösterdi.
 
‘Normalleşen bir şey yok’
 
İktidarın açıkladığı “normalleşme süreci”ne ilişkin konuşan İdil, “Belli iş kollarının devletten yardım talep etmemesi ve toplumun normalleşmeye talep varmış gibi bir algı operasyonuyla bir normalleşmeden bahsediyorlar. Aslında normalleşen bir şey yok. Aksine daha da derinleşen bir krizle karşı karşıyayız” dedi.
 
‘İktidar algı operasyonu yapıyor’
 
İktidarın sağlık sistemindeki çöküşü engellemek için kontrollü bir şekilde veri açıkladığını dile getiren İdil, “Test sayıları da az uyguladılar. Test sayılarını az uygulayarak ta, ülkede vaka sayısı azmış gibi bir algı yaratmaya çalıştılar. Sağlık sistemi kötü olan devletleri örnek göstererek, Türkiye’de sanki çok iyi bir sağlık sistemi varmış gibi bir algı oluşturmaya çalıştılar. İktidar bir taraftan başarı öyküsü yazmaya çalışırken bir taraftan ölümleri gizleyen ya da bu ölümleri farklı şekilde kayıtlara geçiren bir sistemle karşı karşıyayız. Bu bir başarı öyküsü değil, bir başarısızlık öyküsüdür” diye belirtti.
 
İnfaz yasası
 
Meclis’te siyasi tutukluları kapsam dışı bırakan ve ceza infaz düzenlemesi hakkında da değerlendirmeler de bulunan İdil, “STK ve siyasi partilerin temsilcilerini de bu dönemde cezaevinde tutmaya devam ediyorlar. Çete liderlerini topluma salıverdi. Topluma karşı suç işleyenleri kadın ve çocukları baş başa bırakarak, STK ve siyasi parti temsilcilerini cezaevinde tuttu. Bu anlamıyla bunun adı ‘Örtülü af’ yasasıdır” diye konuştu.
 
‘Koca bir boşluk yama ile kapatılmaz’
 
Türkiye’deki ekonomik gidişatına dair de İdil, salgınla birlikte ekonomik krizin derinleştiğine vurgu yaptı. Bu anlamıyla iktidarın son süreçteki ekonomik politikalarını eleştiren İdil, “Ekonomik krizin derinleşmemesi için yama tutturmaya çalışıyorlar ama koca bir boşluk yama ile kapatılmaz” ifadelerini kullandı.
 
AKP ve MHP iktidarın pandemi süreci boyunca da kutuplaştırıcı siyaset izlediğini belirten İdil, Diyanet işleri Başkanı Ali Erbaş’ın LGBT+i bireylerini hedef göstermesini hatırlattı. Diyanetin bu açıklamasından sonra hukuk barolarının suç duyurusunda bulunduğunu ve bu suç duyurusundan sonra ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın baro seçimlerinin değişikliğini öngören bir söylemle uyarıldığını ifade ederek, “Türkiye’de yargı adaletten ayrıştırılmıştır” dedi.
 
‘Alevileri yok sayan bir yaklaşımdır’
 
Yaşamını yitiren Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek'in cenazesinin Gazi Cemevi’nde kaçırılmasına ve cemevine saldırıya tepki gösteren İdil,  “Bir sinagog bir cami neyse cemevide odur. Gezi sürecinde camide bira içildi denildi. Dün cemevine bir ayakkabıyla girilerek, Gökçek’in cenazesi kaçırıldı.  Bir ibadethaneye öyle girilmez. Bu adata Alevileri yok sayan bir yaklaşımdır” diye belirtti.
 
‘İktidarın ölüme bile tahammülü yok
 
Son dönemde sıklaşan mezarlıklara yönelik saldırılara da dikkat çeken İdil, “Mezarlıklar bir tarihi bellektir. İnsanlar mezarlıklara bir tarih düşer. Garzan Mezarlığı’ndaki mezarların alıp, götürülmesi ve aileden uzaklaştırılması bir kimliksizleştirme politikasıdır. Nasıl Hasankeyf’i tarih sayfasından yok etmek bir amaç ise; diğer taraftan da mezarlıklara saldırılar yaparak, Kürt halkının hafızasını yok etmeye çalışılıyor. Var olan iktidar ölüme bile tahammülleri yok. Hafızasızlaştırma ve bunu yaparken de korku ve dehşet saçmak gayretinde” dedi.
 
‘Toplum buna sessiz kalmayacaktır’
 
Mezarlıklara ve cenazelere yapılan saldırıların ulus devlet anlayışını bir yansıması olduğuna dikkati çeken İdil, devamla şunları söyledi: “Bu anlayış, ‘Yerin üstü benim yerin altına da hükmederim’ anlayışıdır. Bu anlayış ‘yerin altında da seni rahat bırakmam’ anlayışının ürünüdür. Fakat Kürt halkı şunu gösterdi. Neye mal olursa olsun cenaze ve kutsallığına sahip çıkacağını gösterdi. Toplumu parça parça bölüp, deyim yerindeyse toplumu kodlarından uzaklaştırmak istiyorlar. Ama toplum buna sessiz kalmayacaktır. Yapılanlar toplumun hafızasından canlı kalacaktır.”