Leyla Güven: Mesele ne DTK ne de HDP'dir, mesele Kürt olma meselesidir

  • 09:01 9 Mayıs 2020
  • Siyaset
Beritan Canözer
 
DİYARBAKIR - Siyasetçi Selma Irmak hakkında verilen cezanın onanmasının hukuksuz olduğunu söyleyen DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, "Mesele ne DTK ne HDP'dir. Mesele Kürt olma meselesidir" dedi.
 
Yargıtay 16'ncı Dairesi, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanlığı görevi sürecinde yaptığı konuşmalar ve katıldığı eylemler nedeniyle yerel mahkemenin siyasetçi Selma Irmak'a “örgüt üyeliği” suçlamasıyla verdiği 7 yıl 6 ay hapis cezası kararını onadı. Öte yandan DTK'nin yürüttüğü çalışmalar ise illegalize edildi. DTK Eşbaşkanı Leyla Güven, Selma Irmak şahsında tutuklu bulunan tüm kadın siyasetçilere dönük saldırıları ve DTK çalışmalarının illegalize edilmesini değerlendirdi.
 
'Kadınlarını siyasette istemiyorlar'
 
Kürt kadın siyasetçilerin siyasete girdikleri günden bugüne çok büyük zorluklar ile karşılaştıklarını belirten Leyla, siyasetin daha çok erkeklerin yer aldığı bir alanken kadınların bu alana gelmesinin başta erkeklerin hoşnutsuzluğu ile karşılaştığını ifade etti. Erkeklerin siyaset alanını kendilerine göre dizayn ettiklerine dikkat çeken Leyla, “Orada kadınları istemiyorlardı. Kadınlar geldiğinde bu politikaları yumuşatmaya başladılar. 'Böyle olmaz' diyerek buna bir 'dur' dediler. Bu da erkeklerin rahatsız olmasına neden oldu. Erkekler bu alandan kadınları tasfiye etmek için her yöntemi denediler. Kadını belden aşağı vurma, aile olgusunu öne çıkarma gibi birçok yöntem denediler. Bunların yanı sıra bir de devlet erkini yanında bulunduranlar maalesef erkeklerdir. Şu anda da Türkiye'yi yöneten tek bir erkek vardır. Bu zihniyetler birleştiğinde kadınlar siyaset alanında çok ciddi bir sıkıntı yaşadılar. Gelinen aşamada özellikle Kürt kadınları siyasetten başka türlü tasfiye edilemeyince ne yaptılar? Yargı eliyle kadınları gerçekten hukuksuz bahaneler ile tutuklamaya başladılar" diye kaydetti.
 
'Mesele Kürtlük meselesidir'
 
4 Kasım 2017'de Kürt siyasetine darbe yapıldığının altını çizen Leyla, bu darbe ile çok sayıda kadın siyasetçinin tutuklandığını hatırlattı. Leyla, "Onlardan biri de sevgili Selma Irmak'tı. Selma Irmak 90'larda zindanla tanışmış, zindanda kalmış ama bunlara rağmen daha da güçlenerek siyasal mücadelesine devam etmiştir. Bu süreçte de çok önemli görevlerde yer almış bir arkadaştır. Tutsak edilmesi için senaryolar üretilmesi gerekiyordu. Bunu da başaramayınca hukuktan dayanaktan çok uzak yöntemlere başvurdular. Bunlardan bir tanesi de Selma için ortaya atılan DTK eşbaşkanlığı suçlamasıdır. DTK Kürt sorununu önceleyen ve bu temelde çalışmalar yürüten bir kongredir. Dolayısıyla bunun eşbaşkanlığını yapmak suç olamaz. Böyle sıradan gerekçeler ile sevgili Selma Irmak'ın cezasını onayladıklarını görüyoruz. Yani demek ki mesele ne DTK ne HDP ne de başka bir şey. Mesele Kürt olma meselesidir, mesele Kürt kimliği ile siyaset yürütmektir" sözlerine vurgu yaptı.
 
'Kürt kurumlarını kriminalize etmeye çalıştılar'
 
Leyla, verilen cezaların tamamen hukuksuz olduğunu ifade ederek, bu durumun konjoktürel bir süreç ve olgu olduğunu dile getirdi. Leyla, DTK çalışmalarının illegalize edilemeyeceğini kaydederek, "30 Ekim 2007’de DTK kurulduğunda devletin birçok kademesinde ismi geçen bir kurumdu. Örneğin dönemin Başbakanı olan Erdoğan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesini ziyarete geldiğinde sevgili Ahmet Türk o dönem DTK'de eşbaşkandı. Ahmet Türk o dönem o kimlikle onu karşılamaya gitti. DTK meclis tarafından 'yazılı bir şekilde mecliste görüşlerini paylaşabilirler' denilen bir kongreydi. İmralı sürecinde eşbaşkanımız sevgili Hatip Dicle adaya giden heyetin içinde yer alıyordu. Çalıştaylar ve farklı çalışmalar ile bu kongre büyüdü. Bu kadar önemli bir konumda olan DTK nasıl oldu da bugün terörize edilmeye çalışılıyor? O dönem Kürt sorunu noktasında başka bir hamleleri vardı. Çözecekmiş gibi yapıyorlardı ama algılarla oynadılar. Kürt kurumlarını da bu şekilde kriminalize etmeye çalıştılar" ifadelerine yer verdi.
 
'Kürt sorununun önüne geçmek isteyen bir anlayış'
 
DTK'nin resmi bir devlet kurumu olmadığını ifade eden Leyla, tamamen meşru ve halka dayalı bir alan olduğunu söyledi. DTK’nin topluma dayalı olduğunun altını çizen Leyla, “Dolayısıyla resmi üyelik formu yok. Bizim çalışanlarımız gönüllü şekilde katılımla, komisyonlar halinde çalışmalar yürütüyor. Ve bu şekilde sözünü söylemeye çalışan bir kongredir. Mesele Kürt ve Kürdistan'ın statüsüdür. Mesele Kürtlerin varlığıdır. Kürtlere boyun eğdiremeyen ve bu şekilde çılgına dönen bir AKP-MHP gerçekliği vardır. Onun ötesinde bir şey yoktur. HDP'nin eylemlerine katılmak ya da HDP çalışması yürütmek de bu devlet katında suçtur. Bize hazırlanan fezlekelerde ne yazılıyor? Diyor ki 'sizin eşbaşkanınız konuşurken siz neden onu durdurmadınız?' Bir vekile kendi eşbaşkanını durdurmasını söylüyor. Böyle bir şey var mı? O yüzden bu üretilen şeyler artık gerçekten komik bir hal aldı. Mesele bunlar değil mesele Kürt kimliğidir. Kürt sorununun çözümünün önüne geçmek isteyen bir devlet anlayışı vardır" diye belirtti.
 
'Devletsiz bir toplum olarak en şanslı bizleriz'
 
Bütün dünyada var olan siyasetin tıkandığını belirten Leyla, siyasi iktidarların tüccar zihniyetiyle toplumları yönetmeye çalıştığının altını çizdi. Leyla, ulus devlet perspektifinin artık hiçbir yerde kabul görmediğine işaret ederek, "Türkiye de bunlardan birisi. Eskiden insanlar ‘bir devlet olsun da uzun süre yaşamamı sağlasın' derdi. Ama artık devletlerin çare olmadığı çok nettir. Belki bu konuda bugüne kadar devlet olmamış bir toplum ve halk olarak en şanslı olan bizleriz. Başımıza bela olacak bir devletimiz yok. Biz demokratik bir sistemi sağlamak istiyoruz. Bu sistem içerisinde herkesin kendisini özgürce ifade edebileceği bir oluşuma gidip statü sahibi olalım. Dolayısıyla eğer devletler çare olmuş olsaydı şu anda Ortadoğu'da bu kadar sorun yaşanmazdı. En çok devletler burada ama sorunların en çok yaşandığı yerlerde yine burasıdır. Demek ki mesele bu değil. Yeni bir zihniyete ihtiyaç var ama bu zihniyetin önünde ki en büyük engel de bu tüccar kafasıyla dünyayı yönetmeye çalışan kişilerdir" sözlerine yer verdi.
 
'Biz Kürdüz ve kendi topraklarımız, kimliğimiz var'
 
Yaklaşık 50 milyon nüfusu olan Kürt halkının, kendi iradelerinin dışında dört parçaya bölündüğünü ve her ülke tarafından kırımlara uğrayan bir halk olduğunu belirten Leyla, Kürt halkının gasp edilen hakları için yüz yıldır mücadele ettiğini söyledi. Leyla, bu mücadeleyi yürütürken yüzlerce baskı, saldırı, katliam ile yüz yüze kaldıklarını da dile getirerek, "Ya Vedat Aydın gibi sokak ortasında katlediliyoruz ya Mehmet Tunç ve yüzlerce genç gibi bodrumlarda yakılıyoruz ya da Taybet Ana gibi cenazemiz günlerce yerde kalıyor. Biat edersek ve 'Evet Kürdüz ama Türkiye Kürdüyüz' dersek bunların hiç biri başımıza gelmeyecekti ama 'hayır'. Biz Kürdüz ve kendi topraklarımız, kendi kimliğimiz var ve biz kendi kimliğimizi yaşamak istiyoruz. Bunu söylediğimiz için de başımıza gelmeyen hiçbir şey kalmıyor. Sayın Öcalan üzerinde devam eden tecrit de bundan kaynağını alıyor. Biz Kürtler olarak ve özellikle de Kürt kadınları olarak bize dayatılan bu sistemi asla kabul etmiyoruz. Her şekilde karşısında duracağız" diye ifade etti.
 
'Halkımıza bir yüz yıl daha kaybettirme hakkımız yok'
 
"Kimse 'yapacak bir şey yok' diye düşünmesin" diyen Leyla, tutuklu bulunan tüm kadın siyasetçilerin mücadelesini yükselteceklerinin vurgusunu yaptı. Tutsakların pandemi nedeniyle de büyük bir risk altında olduğuna işaret eden Leyla, "Cezaevlerinin bir an önce boşaltılması gerekiyor. Bu politikalar karşısında her zamankinden daha çok birliğe ve mücadeleye ihtiyacımız var. Ulusal birlik için de elimizden geleni yapmalıyız. Zamanında yapmadıklarımız için bugün hala dört parçayız. Israrla diyoruz ki 'artık yeter.'  Bu birlik olamama halinden kurtulalım. Biz Kürt kadınları olarak da buna öncülük etmeye çalışıyoruz. Bunun için her yerde çok büyük bir çaba var. Kadınlar bu konuda rolünü oynamak zorundadır.  Halkımıza yeni bir yüzyılı daha kaybettirmeye hakkımız yok. Hala kadınlar üzerinde DAİŞ zihniyeti olduğunu biliyoruz. Kadın katliamlarının önünü alamıyoruz. Çünkü militarist bir şekilde ülke yönetiliyor. Demokratik bir sürecin en kısa zamanda gelişmesi gerekiyor" diye konuştu.