‘Tecrit siyasetini ortadan kaldırmaktan başka bir seçeneğimiz yok’

  • 09:10 21 Şubat 2020
  • Siyaset
Filiz Zeyrek 
 
ADANA - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı barış çağrılarının iktidarlar tarafından değerlendirtilmediğinin altını çizen HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, halklara şu çağrıda bulundu: “Bugün AKP iktidarının uyguladığı her alandaki tecrit siyaseti, İmralı modelini toplumun her yerine yedirmeye çalışması, kutuplaşmayı daha fazla derinleştirmektedir. Örgütlü dayanışmamızı daha fazla arttırarak bütün topluma dayatılan tecrit siyasetini ortadan kaldırmak için hep beraber adım atmak dışında bir seçeneğimiz yok.”
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilişinin üzerinden 21 yıl geçti. Tutulduğu İmralı Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde 21 yıldır tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan ile görüşme sağlanabilmesi için her dönem çeşitli eylemler yapılırken, en son tüm cezaevlerine ve dünyanın birçok ülkesine yayılan açlık grevleri sonrası bir görüşme yapıldı. Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven öncülüğünde 8 Kasım 2018’de başlatılan açlık grevi sonrası Abdullah Öcalan ile 8 yıl aradan sonra avukatları 2 Mayıs 2019 günü görüşme gerçekleştirebilmişti. Ancak 7 Ağustos 2019 tarihinden bu yana avukatlar, 12 Ağustos 2019’tan bu yana ise ailelerin yapmış olduğu görüşme taleplerine olumlu yanıt verilmedi. Abdullah Öcalan ile İmralı’da bulunan diğer tutsaklar Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş hakkında 21 Ekim 2019’da yeni bir disiplin cezası kararı alındığı ortaya çıkmıştı. 
 
Tecridin devam etmesine tepki gösteren HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, İmralı’da uygulanan mutlak tecridi, Türkiye özelinde Ortadoğu’ya yansımasını değerlendirdi.
 
‘Tecridin siyasal bir anlamı var’ 
 
İmralı tecridinin 21 yıldır devam ettiğinin altını çizen Tülay, “İmralı ‘yüksek güvenlikli’ bir cezaevi.  Bir de tecrit içinde tecrit yaşatılıyor. ‘Disiplin’ cezaları ve çeşitli gerekçelerle şuan avukat ve aile görüşleri yaptırılmıyor. Yıllardır devam eden yasakların kırılmasını protesto etmek için Sayın Leyla Güven’in başlattığı süresiz ve dönüşümsüz açlık grevi olmuştu. Bu açlık grevine gerek dışarda gerekse cezaevlerinde çok sayıda insan destek oldu. Cezaevlerinde yaşamlarına son veren arkadaşlarımız da oldu. Bu kadar ağır bedele rağmen bu şekilde bir uygulamanın elbette çok ciddi bir siyasal anlamı var” dedi.
 
‘Uluslararası güçlerden destek alan bir iktidar var’ 
 
Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin siyasal anlamının ise Kürt halkı üzerinde bir tecrit olduğunu ifade eden Tülay, “Kürt halkı üzerinde baskıları ağırlaştırmak ve yoğunlaştırmak, AKP-MHP iktidarının özellikle Dolmabahçe Mutabakatından sonra masanın devrilmesiyle birlikte Kürt halkı üzerinde uyguladığı ‘çöktürme planını’ bir bakıma devam ettirmesidir. Çok sayıda insan bu süreçte yaşamını yitirdi. Kürt halkı üzerindeki bu ağır baskı koşulları, Türkiye Kürdistan’ında, Suriye Kürdistan’ında Kuzey ve Doğu Suriye topraklarında sürdürülüyor. Kürt halkının örgütlü mücadelesini kırmak, özellikle Rojava’da elde ettiği önemli başarı ve deneyimini kırmak, o bölgede yayılmasını engellemek için de uluslararası güçlerden, emperyalist güçlerden ciddi destek alan bir iktidar var” ifadelerinde bulundu. 
 
‘Baskı politikaları istedikleri sonucu vermiyor’ 
 
AKP-MHP iktidarının, emperyalist güçlerin desteğini arkasına aldığını, bu yüzden de her türlü işgal planını uyguladığını ifade eden Tülay, “İktidar Rojava’da ‘Barış Pınarı Harekatı’ adı altında bir işgal girişiminde bulundu fakat bütün bunlara baktığımız zaman Kürt halkının direncini kırıyor mu? Hayır. Kürt halkının üzerinde uygulanan bu politikalar, iktidar ve devlet tarafından istenilen sonuçları sağlamamaktadır. Kürt halkı dört parça Kürdistan’da örgütlü mücadelesini sürdürmektedir. Mücadele dört parça Kürdistan’da daha fazla kitleselleşiyor, daha fazla kabul görüyor” ifadelerini kullandı. 
 
“Kürt halkı halk olmayı başarmış durumda” diyen Tülay, tecridin devam etmesinin daha fazla şiddet,  Türkiye topraklarında daha fazla kutuplaşma ve ayrışma anlamına geldiğini sözlerine ekledi. 
 
‘Sayın Öcalan’ın barış çağrısını değerlendirmediler’ 
 
Abdullah Öcalan’ın uluslararası komplo ile Türkiye’ye getirilişinin ardından da sürekli barış vurgusu yaptığına dikkat çeken Tülay, “Ama bunu hiçbir iktidar değerlendirmedi. Mevcut olan bu iktidarın kendi faşist diktatörlüğünü derinleştirmek, kalıcılaştırmak için başvurduğu yollardan biridir tecrit. Çünkü onlar daha fazla baskı, daha fazla şiddet, daha fazla çatışma, daha fazla savaş istemektedir.  Fakat biz Türkiye ve bölge halklarına seslenmek istiyoruz. Bugün AKP iktidarının uyguladığı her alandaki tecrit siyaseti, İmralı modelini toplumun her yerine yedirmeye çalışması kutuplaşmayı daha fazla derinleştirmektedir” diye konuştu. 
 
‘Faşizme karşı birleşerek geri adım attırmak zorundayız’ 
 
Türkiye halklarının AKP’nin yürüttüğü politikalara teslim olmadığının altını çizen Tülay, son olarak da şunları dile getirdi: “Kitleler faşizmin ruh haline, faşizmin yaratmak istediği ruh durumuna boyun eğmediler. Bizim örgütlü dayanışmamızı daha fazla arttırarak bütün topluma dayatılan tecrit siyasetini ortadan kaldırmak için hep beraber adım atmak dışında başka bir seçeneğimiz yok. O nedenle bizler biz kez daha diyoruz ki bu ülkede barışın tesis edilebilmesi için, huzurun bir daha sağlanabilmesi için, işçinin, emekçinin karnının doyması için, adil bir ücret alabilmesi için, kadın katliamlarına, eşitsizliklere karşı ortak mücadele alanını büyütebilmek için, gençlerin kendini geleceğe dair rahat ve mutlu hissedebilmesi için, farklılıklarımıza rağmen güçlerimizi, duygularımızı, düşüncelerimizi, etik yapımızı bir araya getirerek faşizme geri adım attırmak zorundayız.”