Cizre’deki bodrumlarda yaşamını yitirenler için Araştırma Komisyonu önergesi

  • 14:58 11 Şubat 2020
  • Siyaset
ANKARA - HDP Şırnak Milletvekili Nuran İmir, Cizre’de evlerinin olduğu binaların bodrumlarında yaşamını yitirenler için Araştırma Komisyonu kurulması için Meclis’e önerge verdi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Şırnak Milletvekili Nuran İmir, Şırnak’ın Cizre ilçesinde 2015-2016 yıllarında yaşanan sokağa çıkma yasakları sürecinde evlerinin bulunduğu binaların bodrumlarında yaşamını yitirenleri Meclis’e taşıdı. Nuran, Cizre bodrumlarında yaşananlara ilişkin Araştırma Komisyonu kurulması Meclis Genel Kurulu’na önerge verdi. 
 
Araştırma Komisyonu kurulması için verilen önergede gerekçe olarak şu ifadelere yer verildi: 
 
“Sokağa çıkma yasakları ve yaşanan ağır hak ihlallerinin üzerinden dört yıl geçmesine rağmen Şırnak’ın Cizre ve Silopi ilçelerinde yaşamını yitirenlere ilişkin açılan soruşturmaların çoğu takipsizlikle sonuçlanmıştır. Birçok davada da sanıklar hakkında daimi arama kararı verilerek faillerin bulunamadığı öne sürülmüştür. Yaşanan ölümlere ilişkin açılan davaların çoğunda net deliller olmasına rağmen yaşanan deliller göz ardı edilerek takipsizlik kararları verilmiştir. 
 
‘Türkiye sanık konumunda yer aldı’
 
Cizre’de sokağa çıkma yasakları sırasında yaşamını yitirenler ile ilgili açılan davalarda çoğu AYM ve AİHM’ye başvuru yaptı. AİHM’de Mahkeme onlarca dosya için duruşma yapmak yerine sokağa çıkma yasağının yasallığını Ömer Elçi dosyası üzerinden, sokağa çıkma yasakları sonrasında Cizre’de yürütülen operasyonun niteliği ve meydana gelen ölümlerin hukuki tartışmasını da Orhan Tunç dosyası üzerinden yapacağını açıkladı. Uluslararası bir mahkemeye taşınan Cizre’de yaşanan ölümlerin davasında Türkiye savunma vererek sanık konumunda yer aldı.
 
AİHM 12 Şubat 2016 ve 18 Aralık 2017 tarihinde Anayasa Mahkemesi'ne taşıdığı iki başvurunun halen Anayasa Mahkemesi önünde olduğunu ve Anayasa Mahkemesi’nin aradan geçen sürede hala karar vermediği için iç hukuk yollarının tüketilmemiş olduğunu söyleyerek başvuruyu kabul edilemez bulmuştur.  
 
‘Yeni bir başvuru yapmalarını engellemeyecek’
 
Mahkeme, bu tespitle birlikte, sözleşme kapsamındaki yükümlülüklerin taraf devletler tarafından uygulamasını denetlemede nihai yetkiye haiz olduğuna da işaret etmiş ve söz konusu kararın 131. paragrafında aşağıda bire bir çevirisi yer alan hatırlatmayı yapmıştır: ‘Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yolunun etkinliği konusunda şüphe uyandıracak herhangi bir gelişme olması durumunda örneğin, başvurularının Anayasa Mahkemesi tarafından incelenmesinin gereğinden uzun sürmesi veya Anayasa Mahkemesi’nin şikayetleri Sözleşme’nin 2. maddesinin gereklerini yerine getirecek şekilde incelemede başarısız olması halinde başvurucuların mahkeme nezdinde yeni bir başvuru yapmalarını engellemeyeceğini belirtmiştir.’
 
‘Gerekli araştırmalar yapılmalı’
 
İç hukukta, başvurularda ve ek beyanlarda atıf yapılan ve AİHM’nin de Tunç kararında hatırlattığı ilkeler doğrultusunda Anayasa Mahkemesi’nin AİHM kararının üzerinden 1 yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen gerekli incelemeler halen tamamlanmamıştır. Bir yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen dosyalar bir karara bağlanmamıştır. Sokağa çıkma yasaklarının yaşandığı bölgelerde Açılan soruşturma dosyalarının hangi aşamalarda olduğu araştırılmalıdır. Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı her il ve ilçede toplam kaç soruşturma dosyası açılmış ise hukuki incelemeleri yapılmalı ve bir sonuç elde edilmesi için gerekli araştırmalar yapılmalıdır.
 
‘İfadeler incelenmeli’
 
Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı bölgelerde güvenlik güçlerinin operasyonları sırasında meydana gelen ölümler ve diğer suç isnatları ile ilgili şüpheli ya da tanık sıfatı ile güvenlik görevlilerine başvurulmalı beyanları ve ifadeleri incelenmelidir.  
 
‘Dosyalar Anayasa Mahkemesi ile paylaşılmalı’
 
Yürütülen operasyonlar sırasında yaşanan ölümler ve bu ölümlere ilişkin ölüm dosyalarının esaslarını incelemek üzere Anayasa Mahkemesi ile paylaşılmalı Anayasa Mahkemesi gerekli incelemeleri yapmalıdır.
 
Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı bölgelerde güvenlik güçlerinin operasyonları sırasında meydana gelen ölümler için açılan idari davaların sayısı ve güncel akıbetleri araştırılmalıdır.
 
‘İnsanlık suçu olduğu unutulmamalı’
 
Onlarca soruşturmanın sonuçsuz kaldığı ve çoğunun takipsizlikle sonuçlandığı davalarda yaşananların sadece hukuksuzluk değil aynı zamanda bir insanlık suçu olduğu unutulmamalıdır. Yaşanan bu insanlık suçunu faili meçhul diye kabul edip üstü örtülerek cezasızlıkla sonuçlandırılamaz. Üç şartın gerçekleşmesi, bir fiilin insanlığa karşı suç olarak tanımlanabilmesini sağlar. Bu şartlar: *Fiilin yaygın ve sistematik bir saldırı çerçevesinde gerçekleştirilmesi, *Fiilin sivil halka yönelik olması, *Failin kasıtlı bir biçimde ve kendi suçunu da kapsayan bu saldırının bilincinde hareket etmesidir. 
 
‘Araştırma Komisyonu kurulmalı’
 
Dört yıl önce yaşanan sokağa çıkma yasakları sırasında ve sonrasında yaşamını yitirenlere ilişkin davalara ilişkin sağlıklı bir hukuki sürecin işletilebilmesi, bu hukuksuz süreçlerin son bulması yargının şeffaf bir şekilde işlemesi için bu insan hak ihlallerini tespit etmek ve alınacak önlemlerin saptanması amacıyla Araştırma Komisyonu kurulması aciliyet taşımaktadır.”