‘Van’da Valilik eliyle ambargo uygulanıyor’

  • 09:04 18 Ocak 2020
  • Siyaset
Zeynep Durgut
 
VAN - Van’da 2016’dan bu yana süren Valilik yasakları nedeniyle kentte adata bir ambargo uygulandığını belirten siyasi parti temsilcilerinden HDP Van İl Eşbaşkanı Öznur Bartın, “Yapılmak istenen toplumun hak arayışına hiçbir şekilde yol vermemektir. Biz ötekileştirilenlerin, ezilenlerin sesi olmaya devam edeceğiz” dedi.
 
15 Temmuz 2016’da gerçekleşen darbe girişiminin ardından ilan edilen olağanüstü hal (OHAL) gerekçesiyle, birçok kentte Valilikler tarafından eylem ve etkinlik yasakları getirildi. Ancak OHAL’in resmi olarak kaldırılmasının ardından bölge kentlerinde yasaklar rutin hale geldi. Van’da önce OHAL gerekçesiyle 21 Kasım 2016 tarihine kadar eylem etkinlik yasağı kararı alınmıştı. Ancak o tarih dolduktan sonra da yasaklar Valilik tarafından 15’er gün uzatılmaya başlandı. Geçen zamanda kentte 3 vali değişmesine rağmen yasaklar devam ediyor. Siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu (STK) temsilcileri, yasakların artık ambargoya dönüştüğüne işaret ederek, tepki gösteriyor.
 
‘Halkın tepkisi bastırılmaya çalışılıyor’ 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Van İl Eşbaşkanı Öznur Bartın, Van’da OHAL’in bitmediğini belirterek, her 15 günde bir ilan edilen etkinlik yasakları ile “toplumun hiçbir şekilde sesinin duyulmamasının” amaçlandığını ifade etti. Türkiye genelinde kadınların katledilmesine, çocukların istismara maruz bırakılmasına karşı, siyasi sorunlara karşı bir tepkinin açığa çıktığını söyleyen Öznur, “Bu tepkinin açığa çıkmasını istemeyen sistem, kendi mülki amirleri eliyle tepkinin oluşmasını engellemeye çalışıyor. Tam olarak yapılmak istenen toplumun hak arayışına hiçbir şekilde yol vermemektir. Bunları süreklileştirerek halkı buna alıştırmak gibi bir durum söz konusudur. Özellikle kadın katliamlarının yoğun bir şekilde yaşandığı 2019 yılında 447 kadın katledildi. Buna karşı tepkisini göstermek isteyen kadınlar ve toplum engelleniyor. Bunun kabul edilir bir tarafı yoktur. Kamuoyunun duyarlılığını terörize ederek halkı durdurmaya çalışsanız da evinde de olsa halk müthiş bir şekilde bunlara karşı ses olmaya çalışıyor. İktidarın halkın dayanışmasına karşı bir düşmanlığı söz konusu” değerlendirmesinde bulundu.
 
‘Halkla buluşmalarımıza devam edeceğiz’
 
“Van üzerinde özel bir ambargo uygulanıyor. Bireylerin toplumla birlikte hareket etme duyularını tamamen yok etmeye dönük bir düzenektir” diyen Öznur, şunları söyledi: “Birkaç kişiden oluşan gruplara dahi tahammül gösterilmemektedir. Bu dayanışmadan dahi korkulduğunu görebiliyoruz. Ancak ne 15 günlük yasaklar ne OHAL bu tepkilerin dışarıya yansımasını engelleyecektir. Biz HDP olarak halkla buluşmalarımızı gerçekleştiriyoruz. Halkın sesi olduğumuzu biliyoruz. Tüm muhalif kesimlerin, ötekileştirilenlerin, ezilenlerin sesi olmaya devam edeceğiz. Bu duygu ve düşüncelerle hareket ediyoruz.”
 
‘Anayasal haklar askıya alınıyor’
 
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Van Kadın Kolları Başkanı Ayşe Gülce de Türkiye’nin bir OHAL ülkesi durumuna getirildiğini söyleyerek, “Valilere bazı haklar verilmiş olabilir ama bunu sürekli hale getirmek, anayasal hakları da askıya almak demektir. İnsanlar taleplerini dile getirmek istiyor. İnsanların kendini ifade etmesi kadar normal ne olabilir? Ayrıca insanlar hak talep ederken bunun şiddet veya tehlike yaratacağını düşünmek hatadır. Bir insan hakkını arıyorsa şiddetten de tehlikeden de uzak biridir. İnsanların tek amacı kendini ifade etmek istemesidir. Bu ifade etme şekli de yürüyüşle, oturma eylemiyle veya herhangi bir etkinlikle gerçekleşir. Bunun yasaklanıyor olması normal karşılanacak bir durum değil” diye konuştu. 
 
‘Yasaklar nedeniyle beyin göçü yaşanıyor’ 
 
“Komik bir ülkeyiz doğrusu; soruna sorunla karşılık veriyoruz” diyen Gülce, yoksulluk, kadın cinayetleri, hak ihlalleri, çocuk istismarı, hayvan hakkı ihlalleri artarken baskının da arttığını vurguladı. Gülce, “Hani özgürlükçü bir ülkeydik? Artık ülkemiz göç ile karşı karşıya. Türkiye artık beyin göçü veriyor. İnsanlar uzaya giderken, biz bir basın açıklaması bile yaparken hala sorun ile karşılaşıyoruz. Aslında bu durum OHAL’in hala devam ettiğinin bir göstergesidir. Siyasal ve ekonomik kriz gün geçtikçe derinleşirken, yasaklarla hiçbir sorunun çözülmediğini görebiliyoruz. Halk artık her şeyin farkında. Baskıcı zihniyet, yasakçı kurallar gelir geçer elbette ama önemli olan halkına ne kattığındır” dedi.
 
‘Yandaşlarına değil muhaliflere yasak’
 
Emek Partisi (EMEP) Van il yöneticisi Zelal Sari, yasakların “halkın güvenliğini sağlamak” gibi gerekçelerle getirilmesine dikkat çekerek, şöyle konuştu: “İktidarın gayrı meşru siyasetini sürdürebilmesi için kendine alan açması gerekiyor. Bundan kaynaklı biz de birçok engellemelerle karşılaşıyoruz ve çalışmalarımızı yürütmekte zorluk yaşıyoruz. Artık bu yasakların tarzı da değişti. Daha önceden açık alanda müdahale ediyorlardı ama şimdi kapalı alana dahi müdahale edecek durumları var. Neredeyse toplantı yaparken bile ‘bize haber verin’ gibi bir üslup takınıyorlar. Bu genel bir sistem sorunudur. Van’da ciddi bir kayyım süreci yaşandı ve bu süreçte halkın tepkisi bastırılmaya çalışıldı. Sokağa çıkamıyoruz ama bu sokağa çıkamama sadece muhalif sesler için geçerli oluyor. Bu yasakların içeriğini genişletirken ankete kadar ilerlettiler. Ama birçok kurum şu anda sokakta anketlerini yapabiliyor. Kendi yandaşlarına sundukları ama muhaliflere müdahale ettikleri bir durum.”
 
‘Kendi kurumumuzda bile etkinlik yapmamız yasak’
 
Tutuklu Hükümlü Aileleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (TUHAY-DER) Eşbaşkanı Kudret Temel de cezaevlerindeki hak ihlallerine her gün bir yenisi eklenirken, onların sesini duyurmak için yaptıkları eylem ve etkinliklerin yasaklandığına dikkat çekti. “Cezaevlerinden cenazeler geliyor ve ciddi hak ihlalleri yaşanıyor ama buna karşı ne bir basın açıklaması yapabiliyoruz ne de herhangi bir eylem etkinlikte bulunabiliyoruz” diyen Kudret, izin alınmasına rağmen etkinliklerinin engellendiğini kaydetti. Kudret, “Sessiz yapılan bir eylemin toplumda ne gibi bir karşılığı olabilir? Bize ‘içeride yapacaksanız’ diyorlar. İçeride yapmamıza rağmen binalarımız ablukaya alınıyor ve giriş çıkışlarda GBT uygulaması yapılıyor. Kendi kurumumuzda bile etkinlik yapmamız yasak. Bu yasakların bir an önce son bulması gerekiyor.” 
 
‘Yasaklar her kesim için ciddi tehlikeler oluşturmaktadır’
 
TJA aktivisti Gülcan Kaçmaz Sayyiğit, yasakların ülkenin genelinde uygulandığını ve gittikçe topluma, demokratik yapılara kabullendirilmeye çalışıldığını dile getirdi. Yasakların hukuksal bir durummuş gibi Valilik kararnameleri ile uygulandığını ifade eden Gülcan, “Dünyada demokratik yönetimlerin olmazsa olmaz ölçütlerinden biri olarak eylem ve etkinliklerin yasaklanması demokrasinin güç kaybetmesi, iktidarların kendilerine göre yasalar çıkarıp uygulaması, seslere kulak tıkaması, antidemokratik uygulamalara yol açarak toplumsal sorunlara çözüm olmaktan çok toplumun her kesimi için ciddi tehlikeler oluşturmaktadır” dedi.
 
‘Dün yasakları nasıl tanımadıysak bugün de tanımıyoruz’ 
 
Gülcan, şunları dile getirdi: “Artık yönetememe, sorunlara cevap olamama sonucunda bunu ifade etmek isteyenlere karşı sert müdahaleler, gözaltı, tutuklamalar ile bir korku yaratılmak istenmektedir .Bu korku ile iktidarın tüm yaptıklarını onaylayan, kabul eden, ses çıkarmayan, şükreden var olanı kabul eden bilinçsiz bir toplum yaratılmak istenmektedir. Bu yapılırken de tüm medya organları ve çeşitli yol yöntemler kullanılarak algı oluşturulup empoze edilmeye çalışılmaktadır. Biz kadınlar dün bu yasakları nasıl tanımadıysak bugün de tanımıyoruz, yarın da tanımayacağız. Sesimiz, sözümüz olduğu müddetçe de ses çıkarmaya devam edeceğiz.”