Meral Danış Beştaş’tan işkenceye ilişkin Araştırma Önergesi

  • 14:15 10 Temmuz 2019
  • Siyaset
ANKARA - HDP’li Meral Danış Beştaş, işkence ve buna karşı insan haklarına uygun tedbirlerin belirlenmesi için Meclis’e Araştırma Önergesi verdi. 
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş, Türkiye’de son zamanlarda artan işkenceyi Meclis’e taşıdı. Meral, işkencenin yaratacağı mağduriyet ve zararların, insan haklarına uygun tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis Başkanlığı’na verdiği önerge ile araştırılmasını istedi. 
 
Araştırma Önergesi’nde yer alan gerekçede şu ifadelere yer verildi: 
 
“Yakın zamanda Halfeti’de elliden fazla yurttaş, kar maskeli ekiplerce evleri darmadağın ve kendileri darp edilerek gözaltına alınmış, ağır işkencelere maruz kalmışlar, kadınlar ayrıca cinsel işkence yöntemlerinin de mağduru olmuştur. Yurttaşların elleri ters kelepçeli bir şekilde yerlere yatırıldıkları ve askerlerin dipçiklerle tepelerinde beklerken çekilen fotoğraf ajanslar tarafından paylaşılmış olup ne kolluk ne de yargı organları bu görüntülerden rahatsızlık duymamış, ilgili bakanlıklar tek bir açıklama dahi yapmamıştır. Yine geçtiğimiz yıllarda Kürt illerinde hukuka aykırı bir biçimde uygulanan sokağa çıkma yasakları döneminde yaşananlar hala hafızalardadır. 
 
‘Olmadığını ifade etmek onu meşru görmek ile eşdeğerdir’
 
Hacı Lokman Birlik’in henüz ağır yaralı iken, yani ölmemişken zırhlı araca bağlanarak yerlerde sürüklendiği, araç arkasında sürüklenirken üzerine havan mermileri ve uzun namlulu harp silahları ile ateş edildiği ve öldükten sonra da atışlara devam edildiği olayına ne yazık ki tanıklık ettik. Cizre bodrumlarında insanların ne şekilde yaşamlarını yitirdiğine tüm ülke halkları acı içinde tanık oldu. Tüm bu tanıklıklara ve yaşananlara karşın halihazırda işkencenin olmadığı yönündeki beyanların da esasen meselenin tersinden kabulü olarak algılanmalıdır. Yani,  herkesin bir biçimde mağduru olduğu yahut tanıklık ettiği hadiselerin olmadığını ifade etmek onu meşru görmekle eşdeğerdir.
 
‘Çıplak arama rutin uygulamaya dönüşmüştür’
 
Dışarda durum böyle iken cezaevlerinde çok daha vahim olduğu tarafımıza gönderilen mektuplar, avukat anlatımları ve mağdur yakınlarının anlatımlarından ortaya çıkmaktadır. Cezaevlerinde darp, dayak, hakaret, sövme, taciz, çıplak arama, mahrem alanlara konulan kameralar, süreklileşen disiplin cezaları sistematiğe bürünmüş durumdadır. Yargının bu işkence yöntemlerine ilişkin caydırıcı bir yaklaşım sergilediğini söylemek son derece güçtür. Cezaevlerindeki işkence ve kötü muamele ancak çok istisnai soruşturma ve kovuşturma konusu olabilmektedir. Son yıllarda, bilhassa OHAL döneminde istisnai durumlar neredeyse hiç söz konusu olmazken,  çoklukla ya kovuşturmaya yer olmadığı kararları ya da en iyi ihtimalle haklarında dava açıldıktan sonra beraat şeklindeki kararlar söz konusu olabilmektedir. Çıplak arama ise giderek daha fazla rutin bir uygulamaya dönüşmektedir. Esasen, uygulamada cinsel taciz ve cinsel saldırı biçiminde ortaya çıkan bu pratiğin ‘hukuksal dayanakları’nın sınırları zorlanarak işkence edenler lehine kararlar alınabilmektedir. 
 
‘Acil önlemlerin belirlenmesi elzemdir’
 
Anayasa ve taraf olunan uluslararası akitler işkenceyi yasak kılmakta ise de bilhassa son zamanlarda artan hukuk dışı uygulamalar bu yasağın açıkça delindiğini göstermektedir. Ancak bu durum son derece tehlikeli bir hal almış olup iktidarın ‘işkenceye sıfır tolerans’ söylemleri ile birlikte artan işkence vakalarının değerlendirilmesi ve acil önlemlerin belirlenmesi elzemdir.”