Fatma Kurtulan: Tüm yaşananlara rağmen İmralı ‘uzlaşı, barış ve kardeşlik’ diyor

  • 09:01 11 Mayıs 2019
  • Siyaset
Habibe Eren-Dilan Babat 
 
ANKARA - PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yapılan avukat görüşünün olumlu olduğunu ancak görüşmenin sistematikleşmesi gerektiğinin altını çizen HDP Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, “Sayın Öcalan tarafından tüm yaşanılanlara rağmen hala ‘uzlaşı’, ‘kardeşlik’, ‘diyalog’ deniliyor. Herkesin bu mesaja kulak vermesi gerekiyor. Türkiye’nin artık bu utancı gidermesi gerekiyor” dedi. 
 
Asrın Hukuk Bürosu, 6 Mayıs’ta yaptığı açıklamayla İmralı F Tipi Kapalı Cezaevi’nde bulunan müvekkilleri PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 2 Mayıs Perşembe günü yaptıkları görüşmeyi kamuoyuna açıkladı. Avukatlar, Abdullah Öcalan ile İmralı’da bulunun diğer müvekkilleri Veysi Aktaş, Hamili Yıldırım ile Ömer Hayri Konar tarafından hazırlanan 7 maddelik deklarasyonu aktardı. Avukatların yaptığı açıklamadan saatler sonra PKK ve PAJK’lı tutsaklar adına yapılan açıklamada ise, görüşmenin tecridin kalktığı anlamına gelmediği belirtilerek, talepleri kabul edilene kadar açlık grevi eylemlerini sürdürecekleri vurgulandı.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Fatma Kurtulan, 8 yıl aradan sonra gerçekleşen avukat görüşüne, kamuoyuna sunulan 7 maddelik deklarasyona ve devam eden açlık grevi eylemlerine ilişkin değerlendirmede bulundu. 
 
‘Cezaevinden 7 tabut çıktıktan sonra görüşme gerçekleşti’
 
İmralı görüşmesinin olabilmesi için HDP olarak ciddi bir çaba gösterdiklerini ve yaşanan bu hukuksuz durumu sık sık Meclis Genel Kurulu’nda gündeme getirdiklerini belirten Fatma, “Kamuoyunun huzurunda bu hukuksal talep için her yerde mücadele ettik.  8 yıldır İmralı şahsında demokrasinin rafa kaldırıldığı bir süreci yaşadık. Bunu yaşamın her alanında da hissediyoruz. Bu görüşmenin devamlılığının sağlanması, Anayasal hakkın iadesinin karşılanması gerekiyor. Demokratik koşullarda yapılması gereken buydu. Ancak ne yazık ki cezaevinden 7 tabut çıktıktan sonra bu görüşme gerçekleşti” dedi. 
 
‘Tutsaklar ölerek ‘yasanızı uygulayın’ diyor’
 
Açlık grevleri bitse dahi tutsakların ömürleri boyunca vücutlarında hasarların kalacağını vurgulayan Fatma, “Görüşmenin olması çok çok önemli ancak bir görüşmeyle açlık grevleri ve ölüm oruçlarına dönen durum bitmiyor. Bu süre zarfında Erdoğan ‘aile görüşü oldu ya’ diyor. Topu topu bir iki defa konjonktürel durumlara bağlı olarak gerçekleşen görüşler var. Onun dışında aile gidemiyor, avukatları gidemiyor. Sayın Öcalan hiçbir hakkı kullanamıyor. Bir ülkede tutsaklar ölerek ‘yasanızı uygulayın’ diyor. Türkiye’nin artık bu utancı gidermesi gerekiyor” ifadelerini kullandı. 
 
‘Tüm yaşanılanlara rağmen hala ‘uzlaşı, barış ve kardeşlik’ deniyor’
 
Fatma, Abdullah Öcalan’ın ve diğer tutsakların atıfta bulunduğu 2013 yılındaki deklarasyona ilişkin de şunları söyledi: “2013’te başlayan önemli bir süreç vardı ve yine Diyarbakır Newrozu’ndaki deklarasyon çok önemliydi. Sonrasında Dolmabahçe Mutabakatı ortaya kondu. Bunlar toplumsal uzlaşıyı ortaya koyacak ve nihayetinde de Türkiye’nin en önemli problemi ve bu problemin Türkiye ile sınırlı kalmayıp Ortadoğu, Suriye ve Avrupa’ya yayılması karşısında bu sorunun demokratik yollarla masaya yatırılması amacını taşıyordu. Nihayetinde Türkiye’de kardeşlik ve barış içerisinde insanların geleceğine bakabileceği koşullar yaratılmıştı. Bu çok önemliydi. Toplumda ilk defa huzura kavuşmanın, demokrasiye kavuşmanın umudunun çok yakın olduğu, neredeyse elle tutulacak kadar yakınlaştığı duygusu uyandı ve yerleşti. Tekrar Sayın Öcalan’ın oraya atıfta bulunması, hala o ruhun İmralı tarafından korunduğu anlamını taşıyordu. En azından biz böyle değerlendirdik. Bu ağır tecrit koşullarında hala barış çalışmalarını sürdürüyor olması, hala çağrıda bulunması avukatların oraya ulaşması ile bu mesajın kamuoyuna verilmesi gerçekten topluma verilen önemli bir mesajdı. Tüm yaşanılanlara rağmen hala ‘uzlaşı’ deniliyor, ‘kardeşlik’ deniliyor, ‘diyalog’ deniliyor, ‘müzakere’ deniliyor. ‘Karşılıklı hassasiyetleri birlikte gözeterek ortak yaşamı örebiliriz’ mesajları çok önemli ve hayatidir. Herkesin bu mesaja kulak vermesi gerekiyor.”
 
‘Toplum tüm baskılara rağmen demokrasi ile arasına mesafe koymadı’ 
 
“Çözüm süreci”nden bugüne çok fazla değişiklik yaşandığını ifade eden Fatma,  insanların en ufak bir söylemde gözaltına alınıp, tutuklandığı, devletin korkutmaya, sindirmeye çalıştığı bir dönemde bile toplumun demokrasi için araya mesafeye koymadığını dile getirdi. Fatma, en son seçimde de bunun örneğinin görüldüğünü aktardı. 
 
‘İkinci grup ölüm orucuna başlıyorsa demek ki çabalar yetersiz’ 
 
Açlık grevleri ve ölüm oruçlarını kamuoyunun yeterli düzeyde gündeme getirmediği ve eylemlerin yetersiz kaldığı eleştirilerine değinen Fatma, “Belki çok kitlesel tarzda eskisi gibi sokaklara dökülmek biraz zor ama 8 Martlarda Newroz meydanlarında gördük. Bir seçim bürosunun açılışında bile binlerce insanın katılımını gördük. Bu toplumsal hareketin yok olmadığı anlamına geliyor. Eylem ve etkinlik tarzının sürece göre değiştiğini görmeye, manevralar yapmaya ve kafa yormaya ihtiyacı var. Ne yaparsak yapalım hem bizim hem de toplumun tüm kesimi için eğer hala ikinci grup açlık grevini ölüm orucuna çevirmişse demek ki bütün çabalar az ve yetersiz. Kendimizce çok çaba gösterdik ancak nihayetinde bitmiyorsa, talepler karşılanmıyorsa, tecrit hala devam ediyorsa ve insanlar bedenini ölüme yatırma kararlılığını gözümüze batıra batıra gösteriyorsa demek ki bu çabalar yetersizdir. Bunu masaya yatırıp en azından kendi açımızdan tartışmamız gerekiyor. Demokrasiden yana herkesin bunu yapması gerekiyor. Bunu buradan ele almak gerekiyor” ifadelerini kullandı.  
 
‘Annelerin yerde sürüklendiği ülkede Anneler Günü olmaz’ 
 
Her zaman Anneler Günü’ne atfettikleri rolün çok önemli olduğunu belirten Fatma, “Annelerin çocuklarını güvenli bir şekilde yetiştirecekleri, çocukların geleceklerini görecekleri bir ortamı sağlamak gerekiyor” dedi. Genel Kurul’da yüzü kızarmadan kürsüde Anneler Günü’nden bahsedenler olduğunu ifade eden Fatma, “Annelerin çocukları gözünün önünde eriyor. Anneler görüşe gittiğinde çocuklarını göremiyor. Anneler çok doğal ve haklı olarak cezaevinin kapısına gidiyor. Ancak kapıya yanaştırılmadığı gibi gerçekten çok vicdansız bir şekilde tartaklanıyor. 70 yaşındaki anneler yerlerde sürükleniyor. Hiç kimse hele hele Türkiye’de ne demokrasi güçleri ne de hükümet kanadı ve yetkililer Anneler Günü için ağzını açmamalı. ‘Çocuğum ölmesin’ dediği için yerlerde sürüklenen annelerin olduğu bir Türkiye’de Anneler Günü kutlaması olmaz. Ancak gidip o zindanların kapısında oturan annelere omuz vermekle olur” diye belirtti. 
 
‘İstanbul için uzun bir süre tartışarak tavrımızı ortaya koyacağız’
 
YSK’nin İstanbul’da seçimi yenilemesi kararını ise “hukuk katliamı” olarak değerlendiren Fatma, HDP’nin yeni durum değerlendirmesine ihtiyacı olduğuna dikkat çekerek, şöyle dedi: “24 Haziran seçimlerinde kararı alırken de tüm karar organlarını toplayarak, halka giderek, uzun bir süre tartışarak en alt biriminden üst birimine kadar bütün organlarda bunu tartışarak ortak bir düşünce yoğunluğu geliştirdik. İstanbul tabi ki çok önemli bir kenttir. Türkiye ekonomisin döndüğü ve evrildiği, siyasetin merkezi, nüfusun önemli bir bölümü, halkların, inançların herkesin ortak yaşamının profilinin açığa çıkması itibarıyla önemli bir kenttir ki seçim orada lağvedildi ve yeniden yapılmasına karar verildi. Bunun için de karar organlarında tartışma sürecini başlattık. Merkez Yürütme Kurulumuz (MYK) toplandı, bunu gündemine aldı. Parti Meclisi (PM) karar organıdır. Bu anlamda PM toplanacak. Orada da tartışıldıktan sonra Meclis Grubumuz MYK ortak toplantısını yapacak vekil grubuyla. Bu toplantılar bittikten sonra kamuoyuna nasıl bir tavır alacağımızı ortaya koyacağız.” 
 
‘Annelerin tutmayan dizleri ve sesi olalım’ 
 
Açlık grevleri ve ölüm oruçlarının tehlike sınırını çoktan aştığını vurgulayan Fatma, “İnanın herkes buraya kilitlenmiş durumda. Bu toplumun sağlığını ruhsal olarak da bozan bir durum. Her an onlarla ilgili yaşamlarına dair ciddi sonuçlar ortaya çıkabilir. Hep beraber annelerin çığlığına ses olalım. Omuz verelim. Yürüyemeyen, artık dizlerinde derman kalmayan annelerin dizi olalım, sesi olalım, yüreğimizi yüreklerine katalım. Yarın hakikaten çok geç olabilir. Devlet içinde şunu söyleyelim; keyfi yaklaşımdan, yasayı, Anayasayı, kendisinin koyduğu düzenlemeleri lağveden bir konumdan artık vazgeçmeliler. Binlerce insanın talebini, toplumun talebi olarak görüp bir an önce cevap vermeleri gerekiyor. Görüşmelerin devamının olması gerekiyor. Bu birçok sonucu değiştirecektir. Bir an önce bu adımın atılması gerekiyor” dedi.