‘Bu engel öyle bir engel ki çıplak ayakla yürümen gerekiyor’
- 09:02 5 Aralık 2018
- Kadının Kaleminden
‘Bu engel öyle bir engel ki çıplak ayakla yürümen gerekiyor’
Safiye Alagaş
“Tamda bu çıkmazın ortasında herkesin suspus olduğu bir dönemde Leyla Güven, özgürlüğe ve barışa giden yoldaki engeli kaldırmak için bir adım atarak öne geçiyor. Bu engel öyle bir engel ki çıplak ayakla yürümen gerekiyor. Ve Leyla’da bedeninin her bir zerresini kimsenin dokunmaya cesaret edemediği bu engeli aşmak için yatırıyor.”
Bir yola çıkarız. Uzun bir yoldur ve epeyce kalabalık arkadaşlarımız vardır. Uzun bir yoldur. Bu yolda kararlı adımlarla ilerlersek yolun sonu güzelliklerle dolu olduğunu göreceğiz. Bu yolda düşenler olur, vazgeçenler olur, yarı yoldan geri dönenler olur, birileri geri dönerken gelip katılanlar olur. Birde yoldan hiç ayrılmayanlar olur. Yolda ilerleyenler, dönenleri gördükçe Pir Sultan Abdal’ın “Dönen Dönsün Ben Dönmezem Yolumdan” sözünü tekrarlayıp devam eder.
Yol bazen engebeli, dikenli, bazen de çıplak ayakla koşacak kadar güzel bir yoldur. Gideriz, gideriz, gideriz. Bir bakmışız önümüzde büyük bir engel. En çok ilerlemeniz gereken yerde çıkmıştır karşımıza bu engel. Biz engele bakıp dururuz. Yol arkadaşlarımız ve biz engeli nasıl aşacağımızı düşünür tartışırız ancak bir türlü aşamayız. Burada ne ileri ne geri gidebiliyoruz. Birde bu engeli aşmak cesaret ister. Biz ya bu engeli aşacak çıkar yol bulamıyoruz ya da engeli aşacak cesareti gösteremiyoruz. Kimi zamanda birlikte yürüdüğümüz bütün yol arkadaşlarımız çıkış yolunu bilir ancak cesaret edip öncülük edemez. Bu engel öyle bir engel ki çıplak ayakla yürümen gerekiyor. Toprak, hava, su, bitkiler kısacası bütün canlılar senin bu engeli aşman için mücadele ettiğini bütün çıplaklığıyla görmelidir. Yoksa aşılaması imkansızdır.
Her şeye rağmen öne atılanlar olur
İşte tamda bu çıkmaz yolun ortasında biri öncülük eder ve bu engeli aşmak için her şeyiyle öne atılır. Yaşamanın, mücadeleden direnmekten geçtiğini bilir. Bunu bilerek tüm yol arkadaşlarına öncülük eder. Biz tamda içinde bulunduğumuz bu engelin ortasında Leyla Güven’in adını yeniden duyduk. Bizim dokunmaya cesaret edemediğimiz engeli aşmak için bütün bedenini açlığa yatırdığını duyurdu. Kimsenin dokunmaya cesaret edemediği engeli aşmak için bütün bedeninin her zerresini açlığa yatırdı.
Barışa giden yoldaki engelle büyüyor
Türkiye demokrasi ve barış mücadelesi bir süredir ciddi bir engelle karşı karşıya. Türkiye demokrasi mücadelesi uzun bir süredir çıkmazda. Bu çıkmazın en büyük nedenlerinden biri PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılmış tecrit. Abdullah Öcalan çözüm önerileri ve geliştirdiği diyalog ile Türkiye’deki birçok sorunun önünü açıyor. En önemlisi ise barış için diyalog geliştirilmesi gereken en önemli kişi. Uygulanan ağırlaştırılmış tecrit ile Türkiye halklarının umutla beklediği barış hayali de, özgürlüğe susamış hayali de tozlu raflara kaldırıldı.
Özgürlüğe ve barışa giden yolun İmralı’dan geçtiğini Türkiye’deki tüm halkların yanı sıra devletin kendisi de biliyor. Devlet yetkilileri barıştan yana olmadığı için tecridi derinleştirdikçe derinleştiriyor. Tecrit derinleştikçe barışa giden yolda engeller büyüyor. Türkiye’deki siyasetçiler barışa giden yoldaki engeli kaldırmak için bir türlü bir yol bulamıyor. Tecridi nasıl sonlandıracaklarına dair bir çözüm yolu bulamıyor. Tamda bu çıkmazın ortasında herkesin suspus olduğu dönemde Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve HDP Hakkâri Milletvekili Leyla Güven tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi’nde özgürlüğe ve barışa giden bu yoldaki engeli kaldırmak için bir adım atarak öne geçiyor. Attığı bu adım tarihi bir sorumluluk. Tüm Türkiye’nin farkında olduğu bu engeli nasıl aşılabileceği tartışılırken, Leyla Güven başlattığı açık greviyle mücadelede pratik adımı atmış oldu. Leyla Güven başlattığı bu eylemle Türkiye’de asıl tartışılması gereken noktaya işaret ediyor. Kendisinin serbest bırakılmasından önce tecridin kalkmasını talep ediyor, tecridin kalkması halinde Türkiye’nin içerisine sürüklendiği kaostan çıkabileceğine işaret ediyor. Evet tecrit kalkarsa Türkiye halkları rahat bir nefes alabilecek.
Kuşkusuz tecrit insanlık suçudur. Bu suça ortak olmamak için buna karşı olmak insani ve vicdani bir sorumluluk. Ve Leyla Güven herkesin vicdanının sesini dinlemeye işaret ediyor.
Leyla Güven, Türkiye’nin Efrîn’e yönelik operasyonuna gösterdiği tepki ve yaptığı açıklamalar ile DTK faaliyetleri nedeniyle 22 Ocak’ta gözaltına alınmış ve 31 Ocak tarihinde Diyarbakır 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanmıştı. 24 Haziran’da milletvekili olarak seçilmesi ardından avukatlarının başvurusu üzerine dosyayı inceleyen mahkeme, “mevcut deliller ve tutukluluk süresini” göz önünde bulundurarak tahliye kararı vermiş ancak savcı tarafından karara itiraz edilmişti. İtirazı değerlendiren Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Leyla’nın tahliye edilmeden yeniden tutuklanmasına karar vermişti.