İranlı aktvist: Hepimiz Ahû gibi her an patlayacak bir potansiyeliz!

  • 09:02 17 Kasım 2024
  • Güncel
 
 
Melek Avcı
 
ANKARA- Üniversite öğrencisi Ahû Deryayî’nin eylemi ve İran’daki kadınların direnişini değerlendiren Aktivist Shaghayegh Noruzi, “Tüm bunlar sadece bir propaganda değil, bizi asla durduramayacaklar. Durdurulamazlar. Her an patlayacak bir potansiyeliz” dedi. 
 
İran’nın başkenti Tahran’da Kürt kadın Jîna Emînî’nin katledilmesinin ardından “Jin jiyan azadî” sloganıyla başlayan eylemlerin büyüttüğü kadın direnişi, her alana yansırken 2 Kasım günü Tahran İslami Azad Üniversitesi’nde öğrenci olan Ahû Deryayî’nin zorunlu örtünme kurallarına karşı gerçekleştirdiği protesto eylemi basına yansıdı. Üniversitenin kampüsünde kıyafetlerini çıkararak sistemi protesto eden Ahû Deryayî daha sonra tutuklanarak “akıl sağlığının yerinde olmadığı” iddiasıyla hastaneye yatırıldığı belirtildi. 
 
İran’daki direnişe ve Ahû Deryayî’nin son durumuna ilişkin İranlı aktivist Shaghayegh Noruzi JINNEWS’e konuştu. 
 
‘Alın size kıyafet’
 
Sansür nedeniyle Ahû Deryayî ile ilgili çok net bilgi elde edemediklerini söyleyen Shaghayegh Noruzi, kendisinin önceden de cesur bir aktivist olduğunu söyledi. Shaghayegh Noruzi, “Arkadaşlarının anlattığına göre üniversitede çeşitli protestolara da katılmış, cesur bir kadın. İki çocuğu olan cesur bir kadın. Evli olduğu ve daha sonra boşandığı adamı bu olaydan sonra hükümet televizyona çıkardı. Evet, bu adam televizyona çıkarıldı ve ‘görüntüleri paylaşmayın’ dedi. Ama bu adamla artık evli bile değil. Ahû hem çocuklarına bakıyor hem de okuyor ve İran’daki pek çok kadın gibi zorunlu başörtüsüne karşı duruyor. O gün, üniversitede bulunan ve sözde güvenliği sağlamakla mükellef ama güvenlikten ziyade kadınların ne giydiğini kontrol eden kapıdaki bekçilerden biri onu durduruyor. Polis kıyafetinden dolayı çok bağırıyor, taciz ediyor ve ceketini ‘düzgün’ kapatması için zorluyor. Ahu ise direniyor ve bunun üzerine polis fiziksel şiddet uygulamaya başlıyor, kıyafetlerine ve vücuduna dokunuyor. Bir saniye içinde bu tavra karşı bir protesto yaparak tüm kıyafetlerini üstünden atıyor. Bunun anlamı şudur; madem ne giydiğimi merak ediyorsunuz, alın size kıyafet, her şeyi çıkarıyorum. Ardından üniversitenin içi polis doldu ve onu tutukladılar” diyerek Ahû’nun eylemini anlattı. 
 
‘Sağlıklı olan Ahû’ya ağır ilaçların verildiği bilgisini aldık’
 
Ahû’yu polislerin sözde ruh ve sinir hastalıkları hastanesine götürdüklerini söyleyen Shaghayegh Noruzi, sadece zorunlu başörtüsüne karşı çıktığı için buraya götürdüklerini belirtti. Shaghayegh Noruzi, “Akıl hastanesi dediğimizde bunu kadınlara karşı kullandıkları bir yer olarak anlatabiliriz. Bu her zaman bize uyguladıkları bir şey; ‘Sizi akıl hastanesine götüreceğiz’ tehdidi. Bu da bir insan olarak bizi aynı zamanda eylemlerimizi anlamsızlaştırmak için yaptıkları bir şey. Bugün de olan budur. Birkaç bilgi aldık, orada kendisine tam olarak ne yaptıklarını bilmemekle beraber ağır bir ilaç uygulaması altında, tamamen sağlıklı bir insanın almaması gereken bir ‘tedavi’ ve bunu kimin uyguladığını tam olarak bilmiyoruz. Gerçek bir doktor mu yoksa gardiyan mı? Çünkü çoğu zaman bu ilaçları gardiyanlar işkence yöntemi olarak kullanıyor” dedi.
 
‘Onlara göre normal kadın ‘köle’ kadındır’
 
Akıl hastanesine yatırma işleminin bir işkence yöntemi olarak kadınlara karşı sıkça kullanıldığını belirten Shaghayegh Noruzi, bu tür işkence yöntemlerinin ataerkil sistem için çok eskiden beri var olduğunu dile getirdi. Shaghayegh Noruzi, “Sadece Orta Doğu'da değil, Avrupa'da bile buna benzer pek çok hikâye duyuyoruz. 19 yaşından büyük kadınlar ataerkilliği protesto ediyor ve ataerkil toplumun onlara yüklediği ilk yaftalama ise zihinsel olarak hasta olduklarıdır. Onlara göre mücadele eden kadınlar normal değil, çünkü normal bir kadın  ‘köle bir kadın’dır. Köle olmamızı istiyorlar. Yüzyıllardan bu yana kadınları zihinsel olarak baskı altına almak için ilaçlar kullanıyorlar çünkü düşüncemiz üzerine oynuyorlar. Beynimize etki eden ilaçları kullanmalarına karşı çıktık, buna direndik yenildiler ve tam da baskı altına alabilmek için bu yönteme başvuruyorlar. Sahip olduğumuz tüm cesareti, yeteneği, tüm tutkuyu, her şeyi yok etmek için” ifadelerini kullandı. 
 
‘Hepimiz her an patlayacak bir potansiyeliz’
 
Ahû Deryayî’nin bu zihniyetle işleyen sözde hastane denilen yerden özgürleşme girişiminin de olduğuna dair haber aldıklarını söyleyen Shaghayegh Noruzi, şöyle konuştu: “Onun tam olarak nerede tutulduğunu bilmiyoruz belki hastanede bile değil. Kaçmak istediğine dair girişimde bulunduğunu ama tekrar tutuklandığını duyduk. Bence şu çok net, hepimizin gözleri üstünde ve bekliyoruz, sonsuza kadar orada tutamazlar. Eğer başına bir şey gelirse, kadın tarihinin bir parçası olacak. İçimizde direnç var. Onun yaptığı şey ve birçoğumuzun yaptığı; kadınların bedenleri üzerindeki özerkliklerini geri alma direnişinde çok çok önemli ve dikkate değer bir adımdı. Hareket için yapabileceği en iyi şeyi yaptı.  Bu hükümete verilmiş bir mesajdır. Kadın hakları, özellikle de zorunlu başörtüsü ve bedenimizin hakları konusundaki tavrımız her an patlayabilecek bir bomba olduğumuzu gösteriyor. Bu da demek oluyor ki, bu baskı ve şiddet altında olan her kadın bir gün patlayabilecek potansiyele sahip. İran'da yaşadığım zamanı hatırlıyorum, her gün polisin gelip size sataşacağı ve polisle kavga edeceğiniz korkusuyla dışarı çıkıyordunuz. Çünkü direniyordunuz; sadece hayatınızı yaşamak isteyen bir insan olsanız bile. Tamam diyorsunuz, bir kere, iki kere, üç kere, geçeceğim, onlarla uğraşmayacağım ama beşinciden sonra daha fazla dayanamıyorsunuz. Ve unutmayın her zaman, bir kadının karşılık vermesi bir olasılıktır.”
 
Direniş hala büyüyor
 
“Gün geçtikçe İran'da karşılık verildiğini görüyoruz” diyen Shaghayegh Noruzi, “Bu da sisteme çok tehlikeli bir şeyle uğraştıklarını hatırlattı. Bu anlamda, zorunlu başörtüsüne karşı kadın hareketinin nasıl bir rol oynadığını ve tüm bu adımların nasıl birbirine zincir gibi bağlandığını izlememiz önemlidir. Örneğin bir kadının eşarbını çıkarıp sokağın ortasında başının üzerinde gezdirdiği ilk zamanlardan itibaren sürekli bir yol izliyoruz. O günden bu yana bir adım geri gidilmiş değil. Şimdiye kadar onun adına farklı kampanyalarımız oldu. ‘Kadın, yaşam, özgürlük’ sloganı altında sadece zorunlu başörtüsü için sekiz ay sokakta direndik ya da en azından ana nedeni buydu, hala büyüyoruz. Yani hareket hala devam ediyor. Ve bu hareket aynı zamanda sizin hareketin, benim içimdeki kadın hareketinin bu radikal potansiyele sahip olduğunu gösteriyor. Radikalizm var, kadın her şeyi -baskıyı- ortadan kaldırabilir ve bu bizim için çok çok değerliyken diğer yandan sistem için de çok korkutucu.”
 
Genç nesil kadınların diktatörlük altında uyanışı
 
“Tüm bunlar sadece bir propaganda değil, bizi asla durduramayacaklar” diyerek direnen ve idam cezası verilen kadınların asıl gerçeklik olduğunu söyleyen Shaghayegh Noruzi, “Orta Doğu'daki bazı bölgelerdeki kadınlar için süper hızlı bir direniş var ve İran da bunlardan biri. Bu, hiçbir şeyle baskı altına alamayacağınız bir şey, bu soruyu her sorduğunuzda yeni nesil kadınlara bakmanız yeterli. Henüz 16 yaşındalar ve nasıl düşündüklerine, nasıl olduklarına, vücutları hakkında nasıl karar verdiklerine, bunu kendileri için nasıl normalleştirdiklerine, biriyle birlikte olma özgürlüğüne ve bu hakka nasıl sahip çıktıklarına bakın. Bütün bunlar İslami İran Cumhuriyeti diktatörlüğünün, eğitim sistemi, İslami diktatörlük ve çok derin kadın düşmanı sisteminde onun gözleri ve elleri altında gerçekleşti. Bu oldu. Bu nesil var. Orta Doğu'nun diğer bölgelerindeki kadınlar da öyle. Çok hızlı büyüyorlar. Bu, direnişin ve bununla ne yapmak istediğinizin bir sonucu. Başka bir şekilde düşünüyorlar. Kendi hayatlarına sahip olmaya çalışıyorlar” diye konuştu. 
 
‘Onları durduramazlar’
 
Artık kadınların durdurulamayacağını söyleyen Shaghayegh Noruzi, şunları belirtti: “Ben o ülkede evlendirilmek istendiğimde boşanma hakkını aldım ve kullandım. Yani bu hareket yani boşanma kadının yozlaşmasıdır onlar için. Şimdi, benden sonraki iki ya da üç nesli düşünün. Onları durduramazlar. Bunun İran hükümeti için önemli olduğunu çok iyi biliyorlar. Eğer bu noktayı, yani kadın haklarını daha fazla zorlarlarsa, bunun İran hükümetinin varlığı için önemli olduğunu çok iyi biliyorlar. Bunun hükümet için kötü bir son olması çok olası, çünkü kadınlar yeterince öfkeli. Tüm bunlardan, etraflarındaki bu hapishaneden bıktılar. Durdurulamazlar. Duvarları geri itmeye, yeraltında bile olsa hayatlarını özgürleştirmeye, kendileri için başka türlü bir hayat kurmaya çalışıyorlar.”