‘Büyüyen şiddete karşı çözüm yan yana gelmek’

  • 09:03 3 Ekim 2024
  • Güncel
 
Pelşin Çetinkaya
 
AMED – Türkiye ve Kurdistan’da erkek iktidar tarafından uygulanan politikalarla kadına ve çocuğa yönelik şiddet artarken, failler ise yargılanmıyor. Şiddet ve iktidar politikalarına dair konuşan kadınlar, kendilerini güvende hissetmediklerini, büyüyen şiddete karşı ise çözümün örgütlenmek olduğunu belirtti.
 
Dünyanın neredeyse her yerinde kadınların ve çocukların maruz kaldığı şiddet, Türkiye ve Kurdistan’da da önü kesilmeden devam ediyor. Egemen erkek zihniyetin toplumda uyguladığı politikalarla her geçen gün erkek şiddeti nedeniyle birçok kadın ve çocuk katlediliyor, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalıyor, cinsel saldırıya uğruyor. Kişinin yaşam hakkını feshettiği yasalarla elinden alan iktidar, bir yandan şiddet failini cezasızlık politikası ile ödüllendirirken bir yandan da aynı politika ile şiddeti meşrulaştırıyor. Ajansımızın derlediği verilere göre, sadece son 8 ayda Kürdistan ve Türkiye’de 233 kadın ve 33 çocuk katledilirken, 133 kadın ve 15 çocuk ise şüpheli şekilde yaşamını yitirdi.
 
Gün geçtikçe önü kesilmeyen katliam, taciz ve tecavüze ilişkin bulundukları alanlarda mücadele yürüten kadınlara mikrofon uzattık.
 
‘Sağcılaşan bir dünya var’
 
Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Meclisi üyesi İdil Uğurlu, katliamların ve saldırıların sadece mevcut dönemle sınırlı kalmadığını belirtti. Dünya genelinde kadınlara bir yönelim olduğuna dikkat çeken İdil, “Genel anlamda sağcılaşan bir dünya var. Tabii ki sağcılaşmanın olduğu dönemlerde kadın, çocuk, hatta hayvanlara yönelim çok fazla oluyor. Narin’in de bu şekilde katledilmesi, küçücük bir bedenin parçalara bölünerek katledilmesi sıradan bir şey değil. Yıllar önce aslında Pınar Gültekin’de, Özgecan Aslan’da ve Münevver Karabulut’ta da buna benzer bir şey yaşandı. Bu bahsettiğimiz uzun bir süreç. Tarihsel kökenleri de var” dedi.
 
‘Erkek zihniyete karşı çözüm örgütlülük’
 
Yaşananlar karşısında gittikçe erkekleşen zihniyetin sorgulanması gerektiğini kaydeden İdil, “Bunun için de daha çok örgütlenme, kadınların daha siyaset üstü düşünmesi gerekiyor. Birçok yasa pratikte karşılığını görmeyebilir, toplumun kendini örgütlemesi gerekir. Örgütlü bir halk, toplum haline gelmesi gerekiyor. Yasada güvence altına alınmış olabilir ama sonuçta pratikte bu olmuyor. Bir canın güvenliği sağlanamıyor. Bir çocuğun, kadının veya bir engellinin can güvenliği sağlanamıyor. Mağdur olan birinin mağduriyeti giderilemiyor. Önemli olan bunun takipçisi de olmak” sözlerine yer verdi.
 
‘Aile küçük bir devlet’
 
Türkiye’de cezasızlık politikasının şiddeti büyüttüğüne dikkat çeken Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Amed Şube Kadın Sekreteri İlknur Ayık, İstanbul Sözleşmesi’nin feshini hatırlattı. İlknur, “Feshedilmesinden sonra kadın cinayetleri arttı. Bunun önüne geçmek gerekiyor. Yargının, devletin bu cinayetleri yapanlara ceza vermesi gerekiyor. Aslında aile küçük bir devlet zaten. Erkeklerin devletleştirilmiş hali ve bundan güç alarak çok rahat bir şekilde bir insanı öldürebilme, tecavüz edebilme hakkını kendinde bulabiliyorlar” şeklinde konuştu.
 
‘Kendimi güvende hissetmiyorum’
 
İlknur, artan şiddete ve şiddeti besleyen politikalara karşı kadınların yan yana durması, hukukun işletilmesi gerektiğinin altını çizerken, “Hukuk kişiye göre uygulanırsa orada bir hukuksuzluk olur zaten. Kendi yandaşlarına ceza yok, muhalif kesime ceza var. Burada zaten hem hukuktan hem de bir yasadan bahsedemeyiz. Açıkçası ben dışarıda da çalıştığım yerde de acaba şiddete uğrar mıyım diye evden çıkıyorum. Kendimi güvende hissetmiyorum. Hiçbir kadın, hiçbir çocuk da kendini güvende hissetmez. İlk başta ailemizden başlamamız gerekiyor. Kadınlar yalnız kalınca korkup maalesef geri adım atıyor. Kadın arkadaş ve kardeşlerimizi yalnız bırakmamamız gerekiyor” ifadelerini kullandı.
 
‘Bildiklerimiz, medyaya yansıdığı kadarıdır’
 
Şiddet olaylarını ve katliamları sadece medyanın verdiği kadarıyla öğrenebildiklerini söyleyen Amed Büyükşehir Belediye Meclis üyesi ve Kürt Edebiyatçılar Derneği Yöneticisi Nurcan Delil, “Kadın katliamları, çocuk taciz ve tecavüzleri tamamen Kürdistan bölgesinde gelişiyor diyemeyiz. Tüm dünya ve Türkiye’de gelişiyor. Yıllar öncesinde de işleniyordu bu kadın cinayetleri ve tecavüzleri. Bugün medya ortamında gün yüzüne çıkanlar kadar bildiklerimiz ve daha bilmediklerimiz var. Bunu devlet politikası üzerinde değerlendirecek olursak, bir yandan toplumun soykırımını hem düşünsel olarak hem gelişim açısından kendi çıkarları ve menfaatleri doğrultusunda bu tür politikalarla gerçekleştirmeye çalışıyorlar” dedi.
 
‘Türkiye’de adalet yok!’
 
Türkiye’de adaletin olmadığının altını çizen Nurcan, şöyle konuştu: “Türkiye’de adaletin olduğunu kim söylüyor? Türkiye’de adaletin olduğunu sorgulamak için belki bunu dışarıda tek tek halka sormak gerekiyor. Gerçekten adalet var mı ya da adalet var diyenler acaba adaleti mi tanımıyor? Kendi düşüncesini bile açıklayamayan bir toplumda, kendi özgür düşüncesini açıklayan birinin cezaevine tıkılması ve yıllarca ceza verilmesi… Bir beğeni yaparak içeri atılması ve salıverilmemesi… Burada hangi adaletten bahsediyoruz? Bunu sorgulamak gerekiyor.”