‘Bu mücadele sadece Alevi kadınların mücadelesi mi?’

  • 09:03 1 Ağustos 2024
  • Güncel
 
Gülistan Gülmüş
 
DERSİM - Aleviliğin yüzyıllardır soykırımlarla mücadele ettiğini söyleyen DEM Parti Halklar ve İnançlar Komisyonu Eşsözcüsü Yüksel Mutlu, saldırıların bugün de devam ettiğine dikkat çekerek, “Bu ideolojik saldırının karşısında ideolojik bir karşı duruş sergilemek gerekiyor” dedi.
 
Kurdistan'da halklar yüzyıllardır dil, kültür, inanç biçimlerine dönük saldırılar karşısında mücadele ediyor. Türk, Sünni, erkek devlet anlayışının yok etmeye çalıştıkları arasında etnik ve dini farklılıklar da var. Kimlikleri üzerinden yıllarca soykırımlara, göç politikalarına maruz kalan kentlerden biri Dersim. Bir Alevi kenti olan Dersim’de özellikle 38 isyanı ve soykırımının izleri bugüne uzanıyor. Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Halklar ve İnançlar Komisyonu Eşsözcüsü Yüksel Mutlu geçmişten günümüze Alevi inancına yönelik geliştirilen politikalara, yanlış bilinen Aleviliğe ve Aleviliğin yaşatılması ve değerlerin korunması için yapılması gerekenlere dair konuştu.
 
‘Alevilik doğaya dayanan bir inançtır’
 
Aleviliğin bir felsefe değil inanç biçimi olduğunu belirten Yüksel, aynı zamanda eski ve kadim bir inanç olduğuna değindi. Aleviliğin Zerdüştlüğe kadar giden yanı olduğunu söyleyen Yüksel, “Alevilik İslamiyet’ten de etkilenmiştir ama İslamiyet de Alevilikten etkilenmiştir. Orta Doğu’da yaşayan tüm inanç sistemleri birbirinden etkilenmiştir ama Alevilik bir din değildir. Dinler devletlidir, iktidarlar olduğunda, kendi egemenliği altına aldığında din olur. Alevilik doğaya dayanan, kendi içinde ritüelleri olan kendine ait bir yaşam felsefesi var ama Alevilik bir felsefedir gibi cümleler kurulur ya Alevilik bir inançtır. Alevilik animizmden, Şamanizm’den, İslamiyet’ten, Zerdüştlük’ten etkilenmiştir. Bu inançlar da Alevilikten etkilenmiştir. Ancak Alevilik hiçbir zaman devletle bağı olmayan bir inançtır. Bu bakımdan İslamiyet gibi değildir. Kendi içerisinde bir hiyerarşisi yoktur” dedi.
 
Aleviliğin esaslarını toplum oluşturdu
 
Yüksel, Aleviliğin Ali ile bütünleştirilmesine dikkat çekerken, “Mesela siz burada Aleviliği, Aliciliği başka yorumlarsınız ama Karadeniz’in bir köyünde bir Çekme ya da Tahtaca Alevi’nin yorumu başkadır. Arap Alevi’nin yorumu da daha başkadır. Dolayısıyla kendi içinde bir kitabı, peygamberi yok. Esaslarını toplum kendi çerçevesinde oluşturmuş. Dolayısıyla bunun daha kıymetli olduğunu düşünüyorum. Birisi yazıp koymamış, ‘Bu kitap senin, buna razı olacaksın’ olmamış. Toplum kendi yaşam süzgecinden geçirmiş, tartışmış, düşmüş kalkmış, görmüş budur demiş. Mesela demiş ki, ‘Sen pirsin’ pirin görevi nedir onu yapmalı, ‘Sen talipsin, sen anasın yol yürütücüsün’ denmiş” sözlerini kullandı.
 
'İnancın, dilin yürütücüsü kadınlardır'
 
Köylerden kentlere göç edilmesiyle asimilasyona alan açıldığına dikkat çeken Yüksel, daha sonra açılan Alevi kurumları ile yeni bir döneme gidildiğini hatırlattı. Yüksel, “Bu mekanlar oluştu bu iyi bir şey ama mekanları işletememek de kötü bir şey. Mesela sadece cenaze mi kaldırılacak orada? Biz neden cem evlerinde Alevi genç yetiştiremiyoruz? Orada cenaze yürütecek erkaneler yetişmiyor. Bizim yazılı bir kitabımız yok, sözlü bir gelenek üzerinden yürüyen bir inanç sistemi. Bu inanç sistemi bugüne kadar gelebilmişse kadınlar üzerinden gelmiştir. Biz onlara yüz bin kere teşekkür ederiz. Çünkü inancın, dilin yürütücüsü olan kadınlardır. Buraya bu kültürü onlar getirdi. Onlar çocuklarını ziyaretlere götürüyorlardı. Çocuklarına nasıl ibadet edilmesi gerektiğini, doğrunun yanlışın, bir ağaç ile nasıl konuşulacağını onlar öğretti. İnanç sistemimizin bu kadar baskıya, zulme, soykırıma rağmen bugün buralara geliyor oluşu bizim için inanılmaz bir şey. Bu annelerimiz üzerinden yürüdü. Ali bir külttür bu toplumda ama Alevilerin de şöyle bir yanı var. Kerbela’dan bu yana o katliamı ve oradaki direnişi bugüne taşıyan Alevi toplumudur. Bu ciddi bir hafıza.  21’inci yüzyılda baktığımızda bu binalara sığmayacak bir şey. Çünkü Alevilik bir kır inancı” ifadelerine yer verdi.
 
‘Türklerin tarlalarında hizmetçi olarak çalıştırılmışlar’
 
Yüksel, göç süreçlerinin Alevilerin yaşamındaki etkilerine de işaret etti. Alevilerin, kentlere göç etmesinin ardından bir kısmının Sünnileştiğini söyleyen Yüksel, “Kimisi korkuyla kimisi de pir–talip ilişkisinin kopmasından kaynaklı. Çünkü pir köyden o kente gitmekte, aileyi bulmakta zorlandı” dedi. Katliamların da ciddi bir travmanın alt yapısını oluşturduğunu vurgulayan Yüksel, sözlerini şöyle sürdürdü: “37-38’de göç ettirilenler, katledilenler soykırıma uğratıldı. Göç ettirilenler arasında devletin elinde olanlar var. Annemin yakınları Bergama’ya sürgün edilmiş. Onlara sormuştum, ‘Bizi Türklerin ahırına koydular ama aynı aileden en fazla iki kişi bir arada olacak. Çünkü onlar birbirleri ile görüşürlerse birbirlerinden cesaret alırlar ve köy sınırına saat 5’ten sonra çıkmamız yasaktı’ dediler, ‘Peki nasıl geçindiniz, nasıl yaşadınız’ dedim. Sürgün edildiklerinde Türklerin tarlalarında onların hizmetçisi olarak  çalışmışlar. Çünkü Türkçe de bilmiyorlar. 1949’da bir kısmına af çıkıyor, bir kısmı geri dönüyor kendi topraklarına. Fakat geldiklerinde  toprakları devlet tarafında işbirlikçilere bırakılıyor.”
 
‘İdeolojik saldırılar karşısında ideolojik duruş gerekiyor’
 
Dersim’deki soykırımların hem etnik köken hem de inanç üzerinden yaşandığını belirten Yüksel, AKP iktidarının da benzer şekilde ilerlediğine dikkat çekti. “Alevilik için bugün büyük bir tehlike var” diyen Yüksel, “Osmanlı’dan gelen bir saldırı var ama Dersim’in itirazcı bir damarı var. Eğer öyle olmasaydı bu kent bugün düşmüştü. Hala bugün insanlar doğaları, inançları için mücadele ediyor. Bugün cem evlerini düşürüyorlar. Toplumun hepsi bunu biliyor. Dolayısıyla inanca dönük asimilasyon, AKP’nin kültür bakanlığına bağlayarak  cem evi daire başkanlığı adı altında hard u devrest dediğimiz şeyi götürüp nasıl bir bakanlığa sıkıştırabilirsiniz, insanları para ile devletin çıkarlarıyla Aleviliği kendine bağlamaya çalışırsınız? Siz tek bir Alevilik yaratabilir misiniz? AKP bunu yapmaya çalışıyor. Tek bir Alevi olsun, bana bağlı olsun, benim Kürt’üm olsun. Bu ideolojik bir saldırı. Hem Aleviliğe hem Kürtlüğe. Dolayısıyla bu ideolojik saldırının karşısında ideolojik bir karşı duruş sergilemek gerekiyor. İdeolojik karşı duruş nasıl olacak? Kendi tarihimizi, gençliğimizi, geçmişimizi bileceğiz ve ileriye dönük bir yol haritası oluşturup kendi kurumlarımızla kendi mücadelemizi vereceğiz” şeklinde konuştu.
 
‘Kürtler ve Aleviler Hüseyni duruş sergilenmeli’
 
Yüksel, mücadelelerinin daha da yükselmesi için Alevi inancında kadınların sayısının az olması noktasında daha çok çalışmaları gerektiğine dikkat çekti ve şu çağrıda bulundu: “Alevilerin inancına sahip çıkması gerekiyor. Aleviler hep şunu diyor, ‘Herkes bir candır. Kadın erkek yoktur’ Alevi erkeklerin bunu biraz düşünmesi gerekiyor. Alevi kadınlar şiddeti nasıl yaşıyor? Biz bunun neresindeyiz, ne kadar mücadele ediyoruz? Bu mücadele sadece Alevi kadınların mücadelesi mi? Yoksa Alevi erkeklerin bu can meselesine bizden daha fazla mı kafa yorması gerekiyor. İkincisi ise Alevi gençlerin inançlarına sahip çıkması gerekiyor, ‘Ben devrimciyim, Alevilik de neymiş? Ben enternasyonal düşünüyorum’ bütün bunlar bir kandırmaca. Herkesin bir maneviyatı vardır. Gençler kısmına kafa yormak gerekiyor. Bir diğer kritik mesele ise Kürtlerin ve Alevilerin yan yana durması. Hüseyni duruş sergilenirse Kürtler ve Aleviler dimdik ayağa kalkar. Onlar Orta Doğu’yu da ayağa kaldırır. Bir diğer mesele empati kurmalıyız. Her Sünni kendini bir Alevi gibi görebilmeli ve yakın zamanda yaşadıkları katliamlara bir baksınlar.”