33 düş yolcusunun ardından geçen 9 yıl…
- 09:02 20 Temmuz 2024
- Güncel
Rozerin Gültekin
İSTANBUL - 33 düş yolcusunun katledilmesinin ardından geçen 9 yılı anlatan ESP Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, “Bu yolculuk halklarla dayanışma ve birlikte yaşam köprüsü kurmanın yolculuğuydu. Katliama öfkemiz oluyor, yitirdiğimiz arkadaşlarımızı çok özlüyoruz bu yıldönümünde. Onların düşleri neyse o düşleri, yolculuğu konuşalım” dedi.
Kobanê halkıyla dayanışmak ve çocuklara oyuncak götürmek için Riha’nın (Urfa) Pirsûs (Suruç) ilçesinde Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun (SGDF) çağrısıyla 20 Temmuz 2015 tarihinde 300 genç, Amara Kültür Merkezi bahçesinde önünde basın açıklaması yapmak üzere toplandı. Açıklama sırasında DAİŞ'li Abdurrahman Alagöz bombalı saldırı gerçekleştirdi ve 33 düş yolcusu katledildi. Katliamın ardından gerçekleşen yargılamada Mahkeme heyeti, hiçbir zaman mahkeme salonuna getirilmeyen tek tutuklu fail Yakup Şahin’e 34 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Yargılama firari failler Deniz Büyükçelebi ve İlhami Balı yönünden devam ediyor. Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP) Eş Genel Başkanı Özlem Gümüştaş, katliamın ardından geçen 9 yıla dair değerlendirmelerde bulundu.
9 yıl önce birlikte yaşam köprüsü kurmak için çıkılan yolculuk…
9 yıl önce gençlerin Rojava Devrimi’ne tanıklık etmek ve Kobanê’yi tekrardan inşa etmek üzere yola çıktığını ifade eden Özlem, bu yolculuğun aynı zamanda Türkiye ve Kurdistan halkları için yeni yaşamı inşa etme yolculuğu olduğunu dile getirdi. Özlem, “Bu yolculuk halklarla dayanışma ve birlikte yaşam köprüsü kurmanın yolculuğuydu. İŞİD çeteleri ile iç içe geçen AKP-MHP faşist rejiminin desteklediği Kobanê’deki savaşa karşı barışı birlikte inşa etme yolculuğuydu. 9 yıl boyunca bu yolculuk halklarımızın vicdanında böyle yaşadı. 9 yıl aynı zamanda düş yolculuğuna bir katliam ile karşılık veren faşist rejime karşı bir hesaplaşmayı ifade etti. Her ayın 20’si hesaplaşma günümüz oldu, her ayın 20’si Türkiye halklarının ihtiyaç duyduğu adalet mücadelesinin bir kulvarı oldu. Nasıl birlikte bir yaşam için yola çıktılarsa faşist terör saldırganlığına karşı da birlikte mücadeleyi büyüttük” dedi.
'Halklar üzerinde terör uygulandı'
“Rojava Devrimi, 21’inci yüzyılın çok önemli seçeneği. Türkiye topraklarında Gezi isyanıyla, 6-8 Ekim, 1 Kasım’lar da gelişen Kobanê dayanışmaları ile birlikte mücadele ve kaderini birlikte inşa etme gücü ortaya çıktı” diyen Özlem, ortak mücadele ve 3’üncü Yol’un AKP-MHP iktidarı için beka sorunu olduğunu, bundan dolayı savaş politikasını derinleştirdiğine dikkat çekti. Özlem, “İktidarın oluşan köprüyü, birleşik mücadele gücünü ortadan kaldırmak, Kürt özgürlük hareketini tasfiye etmek dışında hiçbir seçeneği yoktu. Bu nedenle 2015’ten itibaren kitle kıyımları, OHAL, KHK ile halklar üzerinde terör uygulandı. Bu terörü günlük yönetimin bir parçası haline getiren ve her şeyi faşist şefin iki dudağı arasında bırakan bir şeflik rejimi inşa edildi. AKP-MHP rejimi için içte ve dışta savaş, devlet terörü, kitle kıyımına kadar her türlü terör yönetmesinin bir parçası olduğu kadar beka sorunu çözmenin de temel stratejisidir” diye ifade etti.
'DAİŞ'e ve Türkiye'ye karşı ciddi bir yaptırım olmadı'
Amed, Dîlok (Antep), Pirsûs (Suruç) ve Ankara katliamlarının, devlet eliyle gerçekleştiğini ama hiçbir cezalandırmanın yapılmadığını belirtti. Özlem, “Burjuva Türk devleti bu tür katliamları değişik anlarda devreye koyabilecek bir devlettir. Yasasında, Anayasasında hukuk devleti diye yazması buna engel değildir. Devlet sisteminden bağımsız olmayan yargı katliamları aydınlatmak yerine katliamı sanki bir kişi yapmış gibi ona ceza vermekle yetindi. Bombacıyı getirenler, gözcüler biliniyor olmasına rağmen bir kez olsun arama kararı çıkarılmadı. Ailelerin karşısına soru sorabilecekleri bir sanık bile koyulmadı. Arkadaşlarımızın çantalarındaki oyuncakları dahi parçalayarak arayan emniyet mensupları, arandığı bilinen bombacıyı bulamadıkları için yargılanmadı. Mahkeme bir kişiyi cezalandırdı ama olayı insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak görmeyip ‘kasten öldürme’ suçundan ceza verdi” diyerek geçen süre zarfına rağmen uluslararası arenada, DAİŞ’e ve Türkiye’ye karşı ciddi bir yaptırımın olmadığını dile getirdi. Özlem, ”Avrupa devletleri ne yargılamalarda ne de Suriye ve Rojava ile siyasi ilişkiler açısından net bir söylem üretmiyor. Özgürlük mücadelesinin daha güçlü devreye girdiği durumda başka siyasi kazanımlar olabilecek” sözlerini kullandı.
‘Katliamdan dolayı tazminata hükmedildi’
Katliamda yaşamını yitirenlerin ailelerinin ve yaralananların bu geçen süre zarfında ne istediklerini dile getiren Özlem, esas talebin yüzüne soru sorabilecekleri faillerin karşılarına çıkartılması olduğunu söyledi. Özlem, “Davanın tek sanığı vardı, o da Ankara katliamı nedeniyle yargılanıyordu ve Sincan hapishanesindeydi. Bu sanığı mahkemeye getirmedi. Sanıksız bir salonda yıllardır Suruç Katliamı’nı tartışıyor ailelerimiz. Katliam karşısında tedbir almayan emniyet mensubu ile aileler yüzleşmiş değil. Davutoğlu’nun o dönemki tanıklığının açıklanmasını istiyorlar. Katliamda payı olan pek çok kişinin Türkiye’nin kontrolünde olan Suriye bölgelerinde olduğuna dair belgeler dosyaya giriyor, belgelerin açıklanması isteniyor. Katliamdan dolayı tazminata hükmedildi. Bu para bile çok ağır bir şeydi ama bunun yanında ‘Suruç’a giden gençler yüzde 50 kusurluydu, çünkü orası savaş bölgesi burada başlarına olumsuz şeyler geleceğini hesap etmeliydiler’ diyerek idarenin yüzde 50 kusuru düşürüldü. Suruç şehitlerimizin fotoğrafları yasa dışı gösteriliyor, bunun ortadan kalkmasını istiyorlar. Daha fazla Suruç’a sahip çıkılmasını bekliyorlar. Suruç’a sahip çıkmamız aileler için yürüme umudu yaratıyor” ifadelerini kullandı.
‘Onların düşleri neyse o düşleri konuşalım’
Özlem son olarak şu sözleri aktardı: “Suruç bizim kapanmayan yaramız. Suruç bizim taşıyabildiğimiz bir bedel. Çok büyük başarılara, zaferlere imza attık. Çok büyük birleşik mücadele örgütledik. Halklarımız bağrına çok güzel tohumlar yerleştiren mücadeleler örgütledik. Her zaferin bir bedeli olur onun için sayısız bedel ödedik. Katliama bir öfkemiz oluyor, yitirdiğimiz arkadaşlarımızı çok özlüyoruz ama aynı zamanda onların düşün peşinde gitme inançları aklımızda. Bu yıldönümünde herkesi bunları birlikte konuşmaya davet ediyorum. Onların düşleri neyse o düşleri, yolculuğu konuşalım. Söyleşiler, anmalar, sinevizyon gösterimleri oluyor. Herkesi bu eylemlere katılmaya ve böyle yaşatmaya davet ediyorum.”