Tahliye olan kadın siyasetçiler halkla bir araya geldi

  • 13:36 20 Mayıs 2024
  • Güncel
 
AMED - Kobanê Davası’nda tahliye edilen siyasetçiler Gultan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Ayla Akat Ata,  Amed İl Örgütü’nde halkla bir araya geldi. Siyasetçiler “Dışarıdaki tecridi kırarsak İmralı tecridini de kıracağız” mesajı verdi. 
 
Kobanê Davası’nın geçtiğimiz günlerde görülen karar duruşmasında tahliye olan Kürt siyasetçiler Gultan Kışanak, Sebahat Tuncel ve Ayla Akat Ata, Peyas (Kayapınar) ilçesinde bulunan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Amed İl binası önünde halkla bir araya geldi. Memleketi Meletî’den gelen Sabahat Tuncel’i Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanları Çiğdem Kılıçgün Uçar ve Keskin Bayındır, DEM Parti Amed milletvekillerinin de olduğu kitle kent girişinde bir petrolde karşıladı. DEM Parti Amed İl binası önüne Gültan ve Ayla’nın ardından gelen Sabahat, burada “Jin jiyan azadî” sloganlarıyla karşılandı. Üç kadın birbirine sarılıp, “Yine bir aradayız” dedi.
 
Siyasetçiler il binasına geçtikten sonra çok sayıda yurttaş il binasına akın etti. Burada konuşan DEM Parti İl Eşbaşkanı Pınar Sakık Tekin, siyasetçileri ve ziyarete gelenleri selamlayarak, “Mücadelemiz tüm tutsakları çıkarana kadar devam edecek” dedi.
 
‘Yan yana olacağız’
 
Ardından söz alan Amed Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gultan Kışanak, Amed’de hep beraber olmanın güzel olduğunu dile getirdi. Beraberliğin büyüyerek daha geniş bir halaya dönüşeceğine yürekten inandığını belirten Gultan, “Çok eksiğiz. Burada 3 arkadaşız ama aklımız, yüreğimiz, duygularımız halen siyasi rehine olan arkadaşlarımızda. Aklımız cezaevlerinde siyasi sorunların yüklerini omuzlayan gencecik insanlarda, siyasi tutsaklarda. Bugün eksiğiz ama inanıyorum ki hep beraber önümüzdeki süreci daha güçlü karşılayıp bu beraberliği buluşturacağız. Yan yana olacağız. Maalesef bize hep yarım kalmak, üzüntüyle mutluluğu beraber yaşamak reva görüldü. Biz bütün herkesin mutlu olmasını istiyoruz. Örgütlü kötülüğe karşı örgütlü iyiliği mutlaka sağlayacağımıza inanıyorum. Bu karar siyasi rehine olduğumuz gerçeğini bilenler açısından kabul edilmemesi gereken, hem de gerçekten de Türkiye’nin geldiği aşama itibariyle olmaması gereken bir karardı” dedi.
 
‘Hukuksuzluk adına her şey yapıldı’
 
Son 8 yılda haksızlık, hukuksuzluk adına her şeyin yapıldığını, gözaltılarla binlerce kişinin tutuklanarak, cezaevine konulduğunu ifade eden Gültan, “Siyasi kumpas davaları açıldı. Bizler siyasi rehine olduğumuz ilk günden söyledik. Bu kötülük ve haksızlıkların sadece bizleri değil bütün halkları yıprattığını söyleyeceğiz. Bu sürecin artık gelinen aşamada taşınamadığının herkesin farkında olduğunu biliyoruz. Bize söyletmedikleri hakikati eminim kendileri de biliyorlar. Çöktürme stratejisinin, bu hukuksuzlukların, kötülüklerin, bu zulmü bu yanlış stratejiyi çökerttiğinin sicilidir. Bu böyle yürümüyor. Bugün kamuoyuna belki konuşmuyorlar ama bu ülkenin ekonomik olarak geleceğe açılabilmesi, uluslararası itibarını koruyabilmesi, ülke içinde demokrasinin yeniden inşa edilmesi için bu politikalardan vazgeçilmesi gerektiğini biliyorlar. ‘Kürt sorununda barış siyasetinin arifesindeyiz’ diye düşünüyorum. Bunun yolunun açılacağını, bununda bizlerin, sizlerin hakikatin peşinde koşanların başarısı olacağını biliyorum. Cezaevlerinin kapısını açacağız, tüm siyasi rehineleri çıkaracağız. Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı, Alp, Dilek, Günay hepsini alacağız, hepsi yanımızda olacak. Demokratik bir geleceği inşa etmek için cezaevlerinin kapıları tümden açılacak” sözlerine yer verdi.
 
‘Dışarıdaki tecridi kırarsak İmralı tecridini de kırarız’
 
Ülkenin siyasi sorunlarının cezaevleriyle değil doğru yol ve yöntemlerle çözülebileceğinin altını çizen Gültan, “Gencecik insanların sırtına bu ülkenin bütün sorunlarını yüklemek ve onların üzerinden bu sorunu sanki çözüyormuşuz gibi yapmak haksızlık. 30 yıldır cezaevinde olan ve halen tahliye olamayanlar var, haksız hukuksuz yargılamalar sonucunda verilen kararlar nedeniyle tahliye olmayan arkadaşlarımız var. Tecrit giderek, ağırlaştırılıyor. Dünya cezaevlerini bir kısım insanların kapatıldığı yeni bir forma dönüştürürken Türkiye bu modeli S Tipi ile takip ediyor. Bu tecrit siyasetinin önemli merkezlerinin biri de İmralı’dır. İmralı’da kurdukları tecrit sistemini ülkenin her yerinde bir şekilde ördüler. Dışarıda bu kadar kutuplaştırma tecrit sistemidir. Sosyal diyalogun, birbirini anlamanın önünü kapama tecrit siyasetinin dışarıdaki versiyonudur. İnsanlar birbirini anlamak yerine pohpohlanıyorlar. Mahalleler ayrılmış, birbirilerine kulakları kapanmış. Dışarıda bu toplumsal tecridi kırabildiğimiz sürece İmralı’daki tecridi de kıracağız. Sorunlarımız çözmek için her birimiz kendi aklımızı, beceri ve yeteneğimizi bir araya getirip bu ülkenin ortak iyiliği için yol yürüyeceğimize inanıyorum” diye konuştu.
 
‘Savaş politikaları ile yola devam etmek imkansızdır’
 
“Kürt sorunun barışçıl, demokratik çözümü artık kapıya dayanmıştır” diyen Gültan, “Bugüne kadar izlenen savaş politikaları ile yola devam etmek artık imkânsızdır. Ortak iyilik için ortak inşa dönemine girdiğimizi düşünüyorum. Biz belki tahliye olduk ama gerçek anlamda özgürlüğe kavuşmak için ciddi yolumuz var. Dışarıda mücadele eden siyasi tutsaklara eşlik eden halklarımıza saygılarımı sunuyorum. Dışarısı da kocaman bir hapishaneye döndü. Bir açıklama yapmanın bile zor olduğu dönemi yaşadık. Bu tecrit ve izolasyon politikalarını yavaş yavaş kırmaya başladık. Halkın demokratik halklarını kullandığı, çözüm önerilerini tartıştığı süreci yaşayacağız. Genç yoldaşlarımızla bu yolu öreceğimize inanıyoruz. Biz yaş alamayan gençler olarak genç yoldaşlarımızla yürümek istiyorum. Genç yoldaşları da bizlerle buluşmaya davet ediyorum. Cezaevinde tutsak olan tüm arkadaşlarımızı sevgiyle selamlıyorum. Bu kapıları hep beraber açacağız” şeklinde konuştu.
 
‘Ancak birlikte özgür olabiliriz’
 
Ardından konuşan Sebahat Tuncel de “Jin, jiyan azadî” sloganlarıyla uğurlandıklarını ve cezaevinden tutsakların selamlarını getirdiklerini kaydetti. Tahliye olmalarına rağmen gerçek bir özgürlükten bahsetmenin mümkün olmadığını ifade eden Sebahat, “Ancak hep birlikte özgür olabiliriz. Kürt sorununun, kadın, ekolojik özgürlüğü çözdüğümüzde gerçek anlamda özgür olabiliriz. Bu tahliye bu nedenle özgürlük ifade etmiyor. Bizler koğuş arkadaşlarımızı, yargılandığımız arkadaşları içeride bıraktık.  Kobanê kumpas davasında yapılmak isteneni teşhir etmeye çalışıyoruz. Mahkeme kararı bir kez daha dayanışmayı cezalandırdı. AKP-MHP-Ergenekon DAİŞ’e karşı sosyalistleri, Kürtleri, cezalandırdı. Bu sonucu tanımıyoruz. Bunun için mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi.
 
‘Cezaevlerindeki dayanışma dahi cezalandırılıyor’
 
Kobanê Davası’nda tahliye edilmeyen tutsakların isimlerini tek tek sayan Sebahat, yüzlerce, binlerce tutsağın cezaevinde olduğunu ve bu durumun sadece ailelerin sorunu olmadığını dile getirdi. Cezaevlerindeki dayanışmanın dahi cezalandırıldığına dikkat çeken Sebahat, “Özgürlük haktır ve bunun bir gün daha elimizden alınması suçtur. İnfazı bittiği halde cezaevinde tutulan yüzlerce arkadaşımız var. Bu kabul edilebilir değil. Faşizm uygulamaları, şiddet ve baskı uygulamalarını kabul etmiyor. Bu sadece onların sorunu değil. Düşünce ve ifade, örgütlenme özgürlüğü yok. Türkiye’yi korku cumhuriyetine dönüştürdüler. Biz bunu demokratik cumhuriyete dönüştürmeliyiz. Kürt halkına demokrasi güçlerine, kadınlara karşı örgütlü kötülük var. Bizler örgütlü iyiliği yaymalıyız” diye konuştu.
 
‘Barışın yolu İmralı’dan geçiyor’
 
Tecridin dünyanın her yerinde insanlık suçu olduğuna dikkat çeken Sebahat, sözlerini şöyle sürdürdü: “Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan şahsında bütün Türkiye halkları ve Kürt halkı karanlığa mahkûm ediliyor. Türkiye’nin barışı, demokrasisi ve özgürlüğü oraya kilitlenmiş. Oradaki uygulamalar her yere yayılmıştır. Sayın Öcalan üzerindeki ağır tecridin kaldırılması yeni bir yol açısından önemli. Televizyonda Newroz’u da izledik herkes barış istiyor. Barışın yolu İmralı’dan geçiyor. İmralı tecridi sistemini yıkmaktan geçiyor. Biri Gezi biri Kobanê davası var. İkisinin de gerçekleştiği süreç aynı süreç. Biri Türkiye biri Kurdistan cephesinde. Bu ikisinin kardeşliğini birleştirmek hepimize kazandıracaktır. Bu iki dava Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Can Atalay, Osman Kavala meselesi değil. Bu Gezi ve Kobanê kardeşliğini geliştirmek gerekiyor. Bu ülkeyi birlikte barışa, demokrasiye ulaştırmış oluruz.
 
Barışı demokrasiyi inşa etme zamanı
 
AKP’nin 2014 yılından sonra devreye koyduğu ‘Çöktürme Planı’ var. Kürtleri bir yandan hapsedip tutukladılar, bir yandan sessiz dilsiz bıraktılar, kayyım rejimi ile halk iradesini gasp ettiler. Geldiğimiz 2024’te AKP’nin bu politikası başarısızlığa uğradı. Çünkü Kürtler, sandıkta, sokakta, mahkeme salonlarında direndi. Barış herkesin talebi ise bunu birlikte inşa edeceğiz. Türkiye’yi bu kadar karanlığa sürdüler. Bugün AKP en zayıf halini yaşıyor. Haritanın renginin değişmesi, ülkedeki adalet, barış talebidir. Bunu hep birlikte örgütlemeliyiz. Türkiye’deki demokrasi güçlerinin, aydınlar, kadınlar, ekoloji hareketi ve bu sistemin yok saydığı, baskı uyguladığı herkesin yan yana gelmesi gerekiyor. Onlar dayanışmayı suç mu görüyor biz dayanışma ile birlikte Türkiye’yi hak ettiği yere taşıyacağız. Savaş çatışma, kapımızın önünde. Ortadoğu’da gelişmeler var. Mazlum Filistin halkı ile dayanışmak ne kadar önemli ise Kürt halkı ile dayanışmak o kadar önemli. Hem cezaevi, hem toplumsal konularda tüm sorunlarımızı hep beraber yan yana gelerek, birlikte örgütlenerek, barışı ve demokrasiyi inşa edebiliriz.”
 
Cezaevlerine dikkat çekildi
 
Son olarak konuşan ayla Akat Ata şu ifadeleri kullandı: “Bunlar dışarıdan çok basit görülebilir ama cezaevindeki mahkûmlarda bu konuda önemlidir. Cezaevindeki bu eylem sürecine orada olanlar ve bekleyenler acısından aynı duyguları taşıyan herkesin bu sürece kendisini katması gerekir. Sayın Öcalan avukatları ailesi ile görüştürülmüyor. ‘Bu uygulamalarla barış esaret altında tutuluyor’ dedik ve bu kararı cezaevindeki mahpuslar olarak aldık. Bizzat eylemlerde, alanlarda buluşarak, sesimizi dayanışmak noktasında yükselteceğiz. Sincan Cezaevi’nde İdare Gözlem Kurulları tarafından tahliyesi engellenen tutsaklar var. 1997’de İnsan Hakları mücadelesine gençken başladım. 2013 yılında Türkiye’de infaz yasası TMK ile ayrımcıydı ama şimdi bunu da aşan bir durum var. İdare Gözlem infaz yakıyor ve arkadaşlarımız cezanın tamamını yatıyorlar.
 
Demokratik çözümün mücadelesini vereceğiz
 
İmralı’daki tecridin kırılması için hukuk mücadelemi sürdüreceğim. Bugüne kadar büyük bedeller ödemiş halkım ile beraber bunun mücadelesini vereceğim. Bu dava Kobanê Kumpas Davası çözüm sürecinden intikam alan bir davadır. Hakkımızda verilen kararlarda bunu açığa çıkardı. Siyasi partimiz hakkında kapatma davası açacak, bir davanın yargılananı olduk. Bizim gördüğümüz yargılanan demokratik çözüm mücadelesidir. Burada davanın arkasında yatan çözümsüzlüktür. Biz ancak çözümle yaşanabilir ve yaşatabiliriz, diyenleriz. Bizler İstiklal Mahkemelerinden, Cumhuriyetin son 100 yılına bakarsan DGM, özel mahkemelere, bizlerin yargılandığı özelin özeli mahkemeye biz yargılanıyorsak onlarda yargılanacak. Biz ceza aldıysak onlarda ceza alacak. Güven ilişkisi yoktur. Biz iktidarda kim varsa Türkiye halkları kime yetki verirse onları demokratik çözüme götürecek gücüz. Biz, bize yetki veren halkların sözcüleri olarak çözümün, barışın, demokratik çözümün mücadelesini vereceğiz. İnanıyorum ki bu aradan geçen 9 yıllık zaman süreci birilerini düşünmesi için fazlasıyla zaman verdi.
 
Kürdüm Kurdistanlıyım
 
Demokrasi olmadan ekonominin, şiddetin hiçbir alanında düzelme olamayacağını göstermiştir. ‘Kürdüm, Kurdistanlıyım, Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’ı baş müzakerecisi olarak görüyorum. Kürt kadın hareketi durmuyor, duraklamıyor. O duraklamadığı sürece de o düşünce hep canlı kalıyor.’ Biz keşke 5 cümleyi günlerce anlatmak zorunda kalmasaydık. Türkiyeli bir Kürt olarak anayasal anlamda bu kabul edilmiyorsa, ‘hala Kurdistan, demokratik çözüm’ dediğimiz için yargılanıyorsak, ‘beni var eden Kürt kadın hareketi vardır, en dinamik güçtür’ dediğimizde yargılanacaksak da biz varız. Çıkıyoruz giriyoruz, kısmi bir özgürlük yaşıyoruz ama yaşadığımız süreçler sahte olmaya devam ediyor. Benden önce alınmış bırakılmış arkadaşlarımız var. Bu sürece, bu yanlışa son vermek bizim boynumuzun borcudur. En büyük gücü halkımızda, annelerimizden aldık. Karanlığın en zifirinde aydınlık vardır biz oraya yürüyoruz diyen halkımızdan aldık.”
 
Açıklama “Jin jiyan azadi”, “Biji berxwedana zindana” sloganlarıyla son buldu.
 
Siyasetçiler gün içinde il binasında yurttaşlarla bir araya gelmeye devam edecek.