'Hak ihlallerinin sebebi mücadelemize duyulan korkudur'

  • 09:01 31 Mart 2024
  • Güncel
 
Pelşin Çetinkaya
 
SÊRT - Cezaevlerinde tutsaklara ve tutsak yakınlarına yapılan hak ihlallerine dair konuşan kadınlar, “Bu zorbalıkların yapılması aslında acizliktendir. Biz bu durumlarla maruz kaldığımız her anda aslında mücadelemizin ne kadar yüksek, başarılı olduğunu, ne kadar güçlü olduğumuzu ve ne kadar bu mücadeleden korktuklarını görüyoruz” sözlerinin altını çizdi.
 
Gün geçtikçe Türkiye ve Kurdistan’da şiddeti artıran tecrit, yaşamın her alanını etkilese de en fazla cezaevlerindeki tutsaklar üzerinde uygulanıyor. Sağlık, iletişim, sağlıklı beslenme, sosyal aktivite gibi birçok hakkın engellenmesi, infaz yakmalar, sürgünler şeklinde de tutsaklara yansıyan tecrit hali çeşitli hak ihlalleriyle sürüyor. Cezaevlerinde bir işkenceye dönüşen hak ihlallerine karşı yetkili mercilere başvurular yapılsa da olumlu sonuç alınamıyor. İnsan Hakları Derneği (İHD) Sêrt (Siirt) Şube Başkanı Sohbet Altan Çetin, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Êlih (Batman) Şubeler Platformu Kadın Meclisi üyesi Seyran Şık Karabulut ile Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel-İş üyesi ve tutsak yakını Narin Erol, cezaevlerinde uygulanan işkenceye dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Tecrit diyebileceğimiz hak ihlalleri yapılıyor’
 
Cezaevlerinde yaşatılan tecridin sadece tutsaklara değil tutsak yakınlarına da uygulandığını söyleyen Sohbet Altan, “Türkiye ve Kurdistan cezaevlerinde yıllardır tecrit diyebileceğimiz hak ihlalleri yaşanmakta. Yapılan işkenceler hem sözlü oluyor hem de fiziksel oluyor. Örneğin Ağrı Patnos Cezaevi’nde bulunan ağır bir hastalığı olan tutsağın hastane raporu olmasına rağmen ağır koşullar altında cezaevinde tutulması bile bir işkencedir. Bunun yanında tutsakların hastaneye götürülürken bile ağır bir işkence altına götürülüyor. Kelepçeyle muayene ediliyor, hasta doktor özeli kalmıyor” sözlerine yer verdi.
 
‘Güvenlik politikaları’ adı altında ihlaller
 
İktidarın Kürt sorununu barışçıl yollarla değil de “güvenlikçi politikalar” ile çözmeye çalıştığını kaydeden Sohbet, bunun da “içeride ve dışarıda” baskı ve şiddet anlamına geldiğine değindi. Sohbet yapılan tüm hak ihlallerine karşı ilgili yerlere dilekçelerin iletildiğinin fakat hiçbir geri dönüş alınmadığının altını çizerek, şunları ekledi: “Cezaevlerindeki bu işkencenin bir an önce bitmesi gerekiyor. Özellikle hasta tutsakların bir an önce tahliye edilmesi gerekiyor. Çıplak arama dayatmasının durdurulması gerekiyor. Gönderdiğimiz dilekçelerin cevap bulması lazım. Bizim de insan hakları örgütü olarak buna yönelik mücadelemiz her alanda devam edecek. Çünkü yapılan bu hukuksuzluk insanlık suçudur, kabul edilemez.”
 
‘Bu zorbalıkların yapılması acizliktendir’
 
İktidarın gözdağı vermek için ve baş edemediği mücadeleyle bu ihlalleri yaparak baş edeceğini sanması nedeniyle ihlallere başvurduğunu belirten Narin Erol ise “Arkadaşlarımız hiçbir zaman bu uygulamaları kabul etmedi. Ben de cezaevinde kaldım bir süre ve şu anda eşim de cezaevinde ve görüşe giderken çıplak aramaya maruz kalıyoruz. Bu yöntemler aslında bir yandan da tutsak yakınlarına bir daha görüşe gitmeme mesajıyken aynı zamanda da cezaevinde bir daha ceza vermedir. Bu zorbalıkların yapılması aslında acizliktendir. Biz bu durumlarla maruz kaldığımız her anda aslında mücadelenin ne kadar yüksek, başarılı olduğunu ve ne kadar güçlü olduğumuzu, ne kadar bu mücadeleden korktuklarını çok net görüyoruz. Ayrıca bu ihlaller yeni değil. Her dönem farklı farklı yöntemlerle üzerimize gelindi ama hiçbir zaman geri adım atılmadı ve atılmayacak da” şeklinde konuştu.
 
‘İnsani haklar ayaklar altına alınıyor’
 
Seyran Şık Karabulut da bu işkencelerin antidemokratik bir uygulama olduğunu vurgulayarak, şunları ifade etti: “Son süreçte Kürt siyasi tutsaklar üzerinden özel bir uygulama var. Bunun üzerinden antidemokratik uygulamalara maruz kalıyorlar. Yasalarda olmamasına rağmen bu uygulamalar yapılıyor. Bunları hem sivil toplum örgütleri, hem sendikalar olarak oldukça dillendiriyoruz. Ancak herhangi bir adım atılmıyor. Adım atılmamasının nedeni de Kürt tutsaklara karşı güvenlikçi yasalar dayatılmasıdır. Bu yasalar çerçevesinde bütün insani hakların da ayaklar altına alındığı görülüyor. Bizler tekrar söylüyoruz, bu uygulamaların karşısına hep duracağız. Bu uygulamalara karşı bütün platformlarda her zaman mücadelemizi vereceğiz ve bizler kazanacağız.”