Kayıp yakınları: Asla vazgeçmeyeceğiz

  • 14:06 16 Mart 2024
  • Güncel
 
 
AMED/COLEMÊRG - Kayıp yakınları, bu hafta da kaybedilenlerin akıbetini ve failleri sormaktan asla vazgeçmeyeceklerini vurguladı. İnsan Hakları Derneği ve kayıp yakınları, kaybedilenlerin akıbetini ve failleri sormak için bu hafta da eylemlerine devam etti. 
 
Colemêrg 
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, Gever (Yüksekova) ilçesinin Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. Eyleme, DEM Parti Gever ilçe örgütü yöneticileri, Barış Anneleri ve kayıp yakınları ve çok sayıda yurttaş katıldı. Eylemde, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” yazılı pankart ve kayıpların fotoğrafları açıldı. Eylemin 114’üncü haftasında, Colemêrg’in Gever ilçesine bağlı Zêrêlê köyünden, Kavlegund köyüne akrabalarını ziyarete gittiği esnada operasyona çıkan askerler tarafından 1987 yılında katledilen Hacı Mıhçı için adalet talep edildi.
 
Açıklama metnini okuyan İHD Colemêrg şube üyesi Kuruş Akgül, Newroz haftası vesilesiyle, selamladıklarını belirterek, Newroz’un adaletin, barışın ve baharın habercisi olduğunu  söyledi. Newroz’un kayıp yakınları mücadelesine ışık tutması temennisinde bulunan  Kuruş, “Baharın habercisi, kendisi ile beraber mücadelemize yol olsun. Kayıplarımızın akıbeti için duymayan kulaklara ses olsun, görmeyen gözlere ışık, vicdanı noksanlara vicdan ve en önemlisi olmayan adalet sistemine bir sitem olsun” dedi
 
‘Sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz’
 
Faili belli olmasına rağmen Hacı’nın akıbetinin faili meçhul bırakıldığını söyleyen Kuruş, “Bugün buradan yetkililere sesleniyoruz. Tüm tutanakların varlığına rağmen soruşturma açılmamasına karşın ben vurdum diyen askerin bir an önce tespit edilmesi, olay günü karakol komutanı olan şahsın gerçek bir adalet sistemi ile yargılanması için Cumartesi Anneleri olarak sesimizi yükseltmeye devam edeceğiz. Hacı Mıhçı’nın akıbetinin faili meçhul bırakılmasına asla müsaade etmeyeceğiz” ifadelerini kullandı.
 
Amed 
 
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” şiarıyla Rezan (Bağlar) ilçesinde bulunan Koşuyolu Parkı’ndaki Yaşam Hakkı Anıtı önünde 788'inci hafta oturma eylemini gerçekleştirdi. Eylemin yapıldığı alanda kayıpların fotoğraflarının yer aldığı pankart açıldı ve aileler, yakınlarının fotoğraflarını taşıdı. Eyleme, DEM Parti Amed İl Örgütü üyeleri ile sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra Amed Barış Anneleri Meclisi üyeleri de katıldı. 
 
Eylem de konuşan İHD Diyarbakır Şubesi Sekreteri Ömer Saman, “Bugün Kürtlerin hafızasında acı bir yer edinen Halepçe Katliamı’nda hayatını kaybeden insanları bugün saygıyla anıyoruz. Çatışmanın egemen olduğu bu coğrafyada barışın sesi olmaya devam edeceğiz” sözlerini kullanırken ardından konuşan Maside Ocak ise, “Kayıplarımızı istiyoruz varlıkları inkar edilen sevdiklerimiz için adalet istiyoruz. Birbirimizden kilometrelerce uzak olsak da aynı inançla aynı taleple her cumartesi buradayız. Kayıplarımız bulunana kadar vazgeçmeyeceğiz” dedi.
 
Ardından Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) üyesi Hakkı Boltan, “Halepçe  Katliamı Kürtlere uygulanmış bir katliamdır” diyerek yaşamını yitirenleri andı. Hakkı ayrıca, 1994 yılında kaybedilen Özgür Gündem gazetesi çalışanı Nazım Babaoğlu’nun akıbetini sordu. 
 
Eylem, İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Berfin Elçi’nin, 1991 yılında kaybedilen gazeteci Nazım Babaoğlu’nun hikayesini okumasıyla devam etti. 
 
Nazım’ın kaybediliş hikayesi şöyle: 
 
“1974 yılında Urfa’nın Siverek ilçesinde doğan Nazım Babaoğlu, 1991 yılında Urfa Ticaret Lisesini bitirdikten sonra, 19 yaşında Özgür Gündem Gazetesi'nin Urfa Bürosunda çalışmaya başlamıştır. Özgür Gündem Gazetesi Urfa bürosu çalışanları bölgede devlete bağlı paramiliter güçlerin ve korucuların işlediği iddia edilen birçok suç ile ilgili de haber yayınladığını ve bunlardan biri de Bucak Aşireti’ne mensup dört korucunun Siverek’te görevli bir öğretmenin evini basarak öğretmene ve kız kardeşine cinsel saldırıda bulunduklarına dair hazırladıkları haberlerdi. Bu haber Özgür Gündem gazetesinde yayınlanınca Urfa Bürosu çalışanlarına yönelik tehditler daha da artar. Haberin yayınlanmasından sonra; gazetenin etrafında şüpheli kişilerin dolaşmaya başlaması üzerine, can güvenliklerinin sağlanmasına dair resmi kurumlara yaptıkları başvurulara cevap verilmez ve hiçbir önlem alınmaz.
 
1994’ten bu yana haber alınamadı 
 
12 Mart 1994 sabahı Siverek’teki yerel bir gazetenin çalışanı ve ilçenin Anadolu Ajansı temsilcisi Murat Yoğunlu, Özgür Gündem Urfa Bürosu’nu telefonla arar. Murat Yoğunlu, gazetenin yetkililerine Siverek’te korucularla ilgili çok önemli bir haber olduğunu ve mutlaka muhabir göndermelerini söyler. Bunun üzerine Nazım Babaoğlu, sözü edilen haberi takip etmek ve Murat Yoğunlu ile buluşmak üzere Siverek ilçesinde bulunan İrfan Matbaası’na gider. Görgü tanıklarının beyanlarına göre; Nazım Babaoğlu, İrfan Matbaası adlı işyerine gittiğinde Bucak Aşireti’ne mensup korucular tarafından zorla dışarı çıkartılarak bir araca bindirilip Sedat Bucak’ın evine götürülür. Nazım Babaoğlu’ndan 12 Mart 1994 tarihinden bu yana bir daha haber alınamaz.
 
‘Bu genç, gazeteci’
 
Görgü tanıkları, Sedat Bucak'ın çiftlik evinin altında hücre tipi yerler bulunduğunu ve birçok insanın burada alıkonulduğunu belirtmiştir. Sedat Bucak’ın evinde alıkonulan ve daha sonra serbest bırakılan bazı kişiler de Nazım Babaoğlu’nu orada görmüş, ona ne sorduklarını, ne yaptıklarını duymuşlardı. Nazım Babaoğlu’nun alıkonulduğu günlerde, Urfa’da Hüseyin Taşkaya ve ismi öğrenilemeyen iki kişi daha yine korucular tarafından kaybettirilmişti. Kayıp olan kardeşi Hüseyin Taşkaya’yı ararken Sedat Bucak’ın evinde Nazım'ı gören ve günler sonra gazetedeki resminden tanıyan Aziz Taşkaya; Nazım Babaoğlu’nu gördüğünü ve kim olduğunu sorduğunda, kendisine ‘Bu genç, gazeteci’ cevabı verildiğini aktarır. Aynı evde alıkonulan ve sorgulanıp bırakılan başkaları da Özgür Gündem gazetesine gelerek bildiklerini anlatır.
 
Babası gözaltına alınıp tehdit edilir
 
Nazım Babaoğlu’nun yirmi gün kadar Bucakların elinde sağ olarak kaldığı ve bir araçla Urfa’da gezdirilerek sorgulandığını da görenler olur. Bu duyumlar üzerine oğlunun akıbetini öğrenmek için çabalayan baba İbrahim Babaoğlu, polisler tarafından gözaltına alınıp tehdit edilir.
 
Kimliği tespit edilemeyen bir cenaze bulunur 
 
Nazım Babaoğlu’nun babası ve annesi de Nazım’ın kaybettirilmesinden bir müddet sonra Sedat Bucak ile görüşür. Görüşmeden yaklaşık bir ay sonra Fırat Nehri'nin kenarında kimliği tespit edilemeyen cansız bir beden bulunur. Olay yerine Nazım Babaoğlu olabilir şüphesiyle gidip araştırmak isteyen aileye izin vermeyen emniyet yetkilileri, bulunan cenazeyi kimlik tespiti yapmadan kimsesizler mezarlığına defneder. Aileye zaman zaman Nazım’la ilgili tanıklılar ulaşsa da, bu tanıklar resmi kurumlara beyan vermekten çekinir.
  
Başvuru reddedilir
 
Ailenin tüm başvurularına, tanık beyanlarına rağmen Nazım Babaoğlu dosyasında bir gelişme sağlanmaz. 2021 yılında soruşturma dosyasına kısıtlılık kararı getirilir. Avukatların kısıtlılık kararına itirazı sonuçsuz bırakılır. Aile soruşturma aşamasında bırakılan dosyada, adil yargılanma ve yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin Anayasa Mahkemesi'ne başvurur. Başvuru  ‘kabul edilemez’ bulunarak reddedilir.  Daha sonra aynı gerekçelerle AİHM’e yapılan başvuru devam etmektedir.
 
Asla vazgeçmeyeceğiz 
 
Bizler insan hakları savunucuları olarak yıllardır kayıplarımızın akıbetini sorma ve faillerinin ortaya çıkarılması için verdiğimiz mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz. Adalet ve hakikat arayışımız son kaybımız bulana dek devam edecektir.”
 
Eylem, 1 dakikalık oturma eylemi ile sona erdi.