Amara’da geçen 2 gün

  • 09:13 17 Şubat 2024
  • Güncel
 
Rozerin Gültekin
 
RIHA -15’inci gününde son bulan “Büyük Özgürlük Yürüyüşü” için Amara’da Abdullah Öcalan’ın ailesi ile geçen 2 gün… Kurdistan’ın her kentinde tek bir taleple süren yürüyüşe karşı devletin hazırlığının “mevzi” olduğu Amara’da, halkın yaşadığı ise heyecandı. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun siyasi çözümü için 1 Şubat'ta Qers ve Wan’dan başlatılan “Büyük Özgürlük Yürüyüşü” PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın doğduğu topraklara ulaşıncaya kadar 15 gün boyunca kitlesel şekilde sürdürüldü. Uzun zaman sonra Kurdistan’daki halk direniş hakikatini kararlı bir şekilde ortaya koyan yürüyüş, “Güneşin doğduğu topraklara hoş geldiniz”, “Güneşimizi karartamazsınız”, “Kimsenin adını bile söyleyemediği ülkenin yurtseverliğini biz yaptık” pankartları “Bimre koletî, bijî azadî”, “Azadiya Serok, azadiya gelan e” sloganları ile var olan kararlılığı ve hedefi gözler önüne serdi.
 
Tarihe tanıklık
 
Yağmur, kar, fırtına demeden yürüyen Özgürlük Yürüyüşçüleri ve onları sahiplenen halkın coşkusu tüm ülkeyi sarmışken biz gazeteciler de bu tarihi yürüyüşü heyecanla takip ederken, ülkedeki siyaseti nasıl etkileyeceğini merak ediyorduk. Yürüyüş için yapılan planlama doğrultusunda, ülkeyi bu kadar yakından ilgilendiren, hatta halkın ana gündemi olan yürüyüşü takip etmek için ben de bir gazeteci olarak yürüyüşün sonlandırılacağı Abdullah Öcalan’ın doğduğu köy olan Amara’ya (Ömerli) doğru 13’üncü günde yola çıktım. Bir yanda Amara’ya gazeteci olarak gitmenin heyecanı, diğer yanda yürüyüşçülerin nasıl Amara’ya ulaşacakları sorusu eşliğinde yol alıyorum. Yola çıktığım süreçte Amed’de gün boyu gerçekleşen yürüyüşü haberlerden takip ediyorum. Amed’de olamamanın ve yürüyüşü takip etmemenin eksikliğini hissetsem de, Kurdistan’da gazetecilik yapan herkesin takip etmek için can attığı bir yürüyüş olsa da, Amara’dan bu tarihe eşlik etmek üzere yoldaydım…
 
Amara…
 
Elbette Amara’ya 2 gün önce gitmemin en önemli sebebi gazetecilerin yürüyüşü takip etmesini engelleyecek uygulamalara takılmamak ve köye giriş kapanmadan köye girebilmekti. Tam köyün girişine geldiğimizde tahminlerimizde yanılmadığımızı görüyoruz. Askerler arama noktası ve çadır kurmaya başlamışlar bile. Bu noktadan geçtikten sonra toprak parçası olarak küçük ama yarattığı etkisi büyük olan Amara’ya varıyoruz. Bir eve geçtiğimizde ailenin en küçük bireyinden en büyüğüne kadar yürüyüşe dair değerlendirmeler yapılıyor ve “Bize umut oldu yürüyüş” deniliyor. Yoğun yağmur ve gök gürültüsünün ardından ertesi gün herkesin dilinden “İnşallah yarın yağmur yağmaz” sözleri dökülüyor. Bu sırada televizyonda Abdullah Öcalan’ın arkadaşlarına hitaben konuştuğu görüntüyü gören evin en küçüğü “Önder Apo öğretmen de mi” diye soruyor ve bu soru Abdullah Öcalan’ın küçük bir çocuğun gözündeki profilini çiziyor.
 
Abdullah Öcalan’ı hiç gördünüz mü?
 
Köye askerler konuşlandırılmaya başlandı ve bu her geçen saat arttı. Ancak asker yığdırılmasına karşı yürüyüşe dair baki olan inanç da vardı. “Onlar saldırsalar da izin vermeseler de sanki biz güçsüz müyüz” sözleri yükseliyordu evden. Akşama kadar süren sohbetlerimizin arasında “Abdullah Öcalan’ı hiç gördünüz mü” sorusunu soruyorum, sanki görememek onların suçuymuş gibi… Ve bu soruya “Hayır görmedik” ya da “Ben bir kere gördüm ama uzaktan” gibi cevaplar geliyor.
 
Yollar aşılmasın diye önündeki engeller
 
Komplonun 25’inci yıldönümü ve yürüyüşün 15’inci günü gelip çatıyor. Herkes isyanın verdiği coşkuyla, heyecanla ve merakla sabah erkenden kalkıyor ve “Köye gelebilecekler mi” sorusu dolanıyor ağızdan ağza. Tam bulunduğumuz evin ötesindeki tepeler askerlerle dolmaya başlıyor. Önceden sadece 4 Nisan’ın böyle geçtiğini ve 15 Şubat’ta bu kadar askerin köye gelmediğini söylüyor köylüler. Karşı tepelere de önceden askerlerin yerleştirilmediğini ama halkın Amara’ya ulaşmak için dağları aşarak gelmesi sonrası Amara’nın her taşının artık esaret altına alındığı ifade ediliyor. Tabi dışarıdaki askeri durumu anlamak için etrafa bakıyorum ama kamuflaj kıyafetleri nedeniyle yoğunluğu ayırt edemiyorum. Bana yardım eden ise evin en küçüğü oluyor. Çocukların kamuflaj kıyafetlerini ayırt edebiliyor olması, belki de Kurdistan topraklarındaki savaş gerçekliğinin boyutunu en iyi ifade eden “detaylardan” biri.
 
 Yürüyüşçülerin yolu gözleniyor…
 
Sabah 08.00’de başlayan bekleyiş artık öğlene doğru yerini sabırsızlığa bırakıyor, haberler dakika dakika takip ediliyor. Öğlen vakti köyde olması beklenen Özgürlük Yürüyüşçüleri Xelfetî’ye (Halfeti) yaklaşmaya başladığı sırada herkes bir anda süslenmeye, egallarını boynuna takmaya başlıyor. Bu sırada yürüyüşçüleri karşılamak üzere köydeki halk birbirine haber veriyor. Karşılamaya çağırmak için açılan telefonlarda bu çağrıya, “Tamam bizi bekleyin geliyoruz” cevapları verilirken, aileler artık hazır bir şekilde terastan, camlardan, balkonlardan yürüyüşçülerin yolunu gözlüyordu.
 
Heyecan yerini öfkeye bıraktı
 
Ancak kararlılıkla engellemelere rağmen Xelfetî’ye kadar kitlesel şekilde yürüyen eylemciler Amara’ya ulaşamadı. Köyün girişlere kapatılması nedeniyle halk ve gazeteciler Xelfetî’de kaldı, sadece milletvekilleri köye girmeye çalıştı. Ancak milletvekillerinin dahi köye girmesine izin verilmezken, köydekilerin heyecanı, yerini öfkeye ve sessizliğe bıraktı. Ama yürüyüşçülerin köye gelememesinin yürüyüşü boşa çıkarmadığını dile getiren bir yurttaş, “Hevesle onları bekliyorduk. Umut dolmuştuk. Kar, kış demeden geldiler. Keşke buraya kadar gelebilselerdi ama yine de güzel bir yürüyüş oldu” yorumunu yaptı.
 
‘Barış için yürüyen bir halka yapılacak olan hazırlık silah mıydı?’
 
“Büyük Özgürlük Yürüyüşü”nü Amara’da takip eden tek gazeteci olarak çıktığım yoldan hiç yürüyüş takip edemeyen gazeteci olarak dönüyorum. Benim işimi yapamamamın kırıklığı üstümde, köyde tanıştığım insanlarla vedalaşırken, “4 Nisan’da doğum gününde tekrar bekliyoruz” davetini alıyorum. Oradan ayrılmak üzere köyden birinin arabasına bindiğimde sohbet ederken gazeteci olduğumu ancak haber takip edemediğimi söylüyorum, köy çıkışına kadar süren kısa sohbetimizin sonunda Kurdistan’ın her kentinde tek bir taleple süren yürüyüşün sembolü gibi nar hediye ediyor. İçi tane tane ama tek kabuk altında. Köyden çıkarken köye girişleri engellemek için oluşturulan barikatları görüyorum. Çok sayıda asker konuşlandırılmış ve köşelere silahlar kurularak mevziler oluşturulmuş.
 
Barış için yürüyen bir halka yapılacak olan hazırlık silah mıydı? İşte sorun tam da burada başlıyor.