Saldırı altında olan Medeni Yasayı tartıştılar

  • 13:47 5 Şubat 2024
  • Güncel
ANKARA - EŞİK’in iktidarın saldırısı altında olan Medeni Yasa’ya ilişkin düzenlediği panelde kadınlar kazanımlarına sahip çıkma ve birlikte mücadele etme vurgusu yaptı. 
 
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK) Ankara’da bulunan Mülkiyeliler Birliği’nde Prof. Yakın Ertürk, gazeteci yazar Berrin Sönmez, Avukat Şenal Sarıhan ve Tuana Gencer’in konuşmacı olduğu Medeni Yasa’yı neden ve nasıl dokunulmak istendiğini, bunun olası sonuçları üzerine bir panel düzenledi. Yapılan panele Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu, DEM Parti Amed Milletvekili Sevilay Çelenk, CHP Kadın Sekreteri Aylin Nazlıaka, Sol Parti, Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 29 Ekim Kadınları Derneği, Alevi Bektaşi Dernekleri Federasyonu ve birçok kurum katıldı.
 
Panelin açılışını yapan gazeteci Berrin Sönmez, “Diyanet İşleri Başkanlığı duruyor ve yeni yeni tehditler çıkarıyor. ‘Nafaka haramdır’ dedikleri yetmiyormuş gibi ki asla doğru değil, ‘kadınların çalışması eşinin iznine tabidir’ diyor. Medeni Yasa’da böyle bir şey yok. Ama Medeni Yasa’yı tanımadıklarını açık açık göstererek bu açıklamaları sitelerine ekliyorlar. Eğer yapabilirlerse yapacakları değişiklikler Medeni Hukuku dinselleştirmek olacak. Biz hukukun dinileşmesine, ülkemizin Afganistan gibi bir duruma dönüştürülmesine izin vermeyeceğiz. Hep birlikte mücadele edersek bunu başarabiliriz” dedi.
 
‘Bugün gerici düzenlemeler ile karşı karşıyayız’
 
Ardından söz alan 29 Ekim Derneği’nden Avukat Şenal Sarıhan, Medeni Yasa’nın bugün geriye çekilmek istendiğini belirterek Medeni Yasa’nın yürürlüğe girme tarihine değindi. Şenal, “Medeni Yasa kadın hakları yönünden son derece gelişkin bir yasa. Kadın bir birey olarak kabul edildi ve bir takım hatlara sahip oldu. Kadın hareketi yıllarca 1926’yı izleyen tarihlerden itibaren Medeni Yasa’nın kabulünü sağladı ve yasanın daha ileriye taşınmasına neden oldu. Büyük bir çaba ile kadın hareketi, kadın dernekleri çabalarıyla Medeni Yasa’da o gün kulak tırmalamayan ama bugün başka bir hal alan ailenin reisi kocadır maddesi bizim mücadelemiz sayesinde yürürlükten kaldırıldı. Kadının miras hakkının yok sayıldığı düzenlemeler kaldırıldı. Ev içi kazanımlar elde edildi. Bugün yeniden gerici düzenlemelerin hayata geçirilmesiyle karşı karşıyayız. Yıllardır erkek topluluğu haklarının korunmadığına ilişkin dernekler kurmaya çalıştı ve bizim sesimizi bastırmaya çalıştı” sözlerini kullandı.
 
Arabuluculuk ne getiriyor?
 
Arabuluculuk sisteminin “boş ol” demekten farkı olmadığını söyleyen Şenal, “Ne yazık ki bugün iktidar mensupları yasalara dini düzenlemelerin girmesi için çabalıyor. Anayasa’da güvence altına alınan laiklik ilkesi değiştirilmeye çalışılıyor. Şimdi deniliyor ki arabuluculuk sistemi. Arabulucular, bu kadar şiddet ve küfre rağmen evlilikte kalmaya ikna edip o cehenneme gönderirse kadını ne olacak? Bu ‘boş ol’ demekten farklı bir durum değildir. Kadınlar olarak bunu kabul etmek mümkün değil. Çünkü zaten anlaşmalı boşanma var. Anlaşmalı boşanmada dahi psikolojik şiddet olduğunu ve istemeden belgelerin, mal paylaşımların imzalatıldığını görüyoruz. Bu arabuluculuk ile kadın daha çok baskıya uğrayıp ikna edilmeye çalışılacak. Kadın hareketi tüm kazanımları kendi eliyle elde etti. Kazanılmış bütün haklara sahip çıkma kararlılığındayız ve eylemselliklerimiz devam edecek. Muhalif siyasi partilerin de kadın harekenin bu sesini duymasını talep ediyoruz” diye konuştu.
 
Nafakayı tartışmaya açmak
 
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’ndan Tuana Gencer, nafakanın iktidar aracılığıyla manipüle edildiğini söyleyerek, “Her gün başka hukuksuzlukla iktidar karşımıza çıkıyor. Sanki çok büyük meblağlarmış ve sadece kadınlara veriliyormuş gibi nafakayı tartışmaya açılıyor. Nafaka yoksulluğa düşen kadına veriliyor, burada sormamız gereken soru şu; neden boşanırken her zaman yoksulluğa düşen taraf hep kadın oluyor? Bunun cevabı toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Çeşitli manipülasyonlar yapılıyor, biri nafaka miktarının çok olmasına ilişkin ama bunu çürütmek raporlarla mümkün. Asgari ücretin yüzde 1’ni bile bulmayan bir oran görüyoruz. Nafakanın süresiz olduğunu söylüyorlar ancak bu da doğru değil, kadın işe girdiğinde yoksulluktan çıktığında veya erkeğin maddi durumu değiştiğinde mahkeme aracılığıyla değiştirilebiliyor. Tüm bu iddiaları çürütmek mümkün. Aynı zamanda evlilik birliği içinde kadınların iş yaşamına katılımı çok zor oluyor, ev yükü, evden çıkıp çalışma hayatına katılmaya izin vermeme gibi birçok neden var. Kadınlar tüm bunlarla mücadele ederken nafakayı tartışmaya açmak, kadını o dört duvar şiddet sarmalına mahkum etmek demektir.  Çözüm bulacaksak eğer neden her zaman yoksulluğa düşen ve nafakaya ihtiyaç duyanın kadınlar olduğunu konuşmamız gerek. Kadının yoksulluğa düşmemesi için çözüm üretmek gerek” ifadelerine yer verdi.
 
‘Biat etmenin kader olmadığını gösteren bir güvence’
 
Daha sonra söz alan Prof. Yakın Ertürk, farklı ülkelerden örnek kararlara ve uygulamaları anlattı. Hakların birden bire yok olmadığını söyleyen Yakın, “Kısa bir süre önce Fatih Erbakan olgunlaşan 15 yaşındaki kızların evlenebileceğini söyledi. Bir medya mensubu tarafından kendi kızını evlendirip evlendirmeyeceği sorulduğunda ise, üniversite mezunu olup yüksek lisans yapmadan buna izin vermeyeceği cevabını verdi. İşte, Medeni Yasa, kişilerin statüsüne bakmadan her kesimi kapsayan bir yasa. Kadınlara erken yaşta evlenip, biat etmenin kader olmadığını gösteren bir güvencedir” dedi.
 
‘Şeriat artık açık açık talep ediliyor’
 
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın toplum dizaynına ilişkin bir söylemini hatırlatan Yakın, “Unutmayalım ki haklar Afganistan’da olduğu gibi birden bire yok olmuyor. Hatırlayalım Cumhurbaşkanı, ‘biz hazmettire hazmettire geliyoruz’ demişti.  Artık bu topluma yeterince hazmettirildi ki şeriat artık açık açık talep edilip, konuşuluyor. Bir toplumsal dönüşüm projesi olan Medeni Kanun adil ve birlikte yaşamak için bir güvencedir ve bunu sürdürmek istiyorsak bu projeyi ileri taşımak hepimizin yurttaşlık görevidir. Evlilik içinde kocanıza köle değil candaş olmak istiyor, çalışmak istiyor, birey ve eşit yurttaş olmak istiyorsanız medeni kanun ile oynanmasına asla izin vermeyin” şeklinde konuştu. 
 
‘Bir yargı torbasına sıkıştırıp parçalayamazsınız’
 
Son olarak tekrar söz alan Berrin Sönmez, laik ilkesinin aşındırılmasının sadece kadınların ve sekülerlerin sorunu olmadığını belirterek şöyle konuştu: “Laikliğini aşındırılması sadece kadınların, çocukların sorunu değil, aynı zamanda bu ülkenin dindar, seküler, kadın, erkek genç, yaşlı herkesin sorunudur. Medeni Yasa, medeni hayatın anayasasıdır. Şöyle bir bağlantı kuracağım, Diyarbakırlı Ramazan Hocanın namaz kılarken seccadede üzerinde öldürülmesine bakalım, düşüncelerine katılırız katılmayız ama kendisi inancı ve görüşleri yüzünden öldürüldü. Kendisi selefi görüşteydi ve onu öldüren ve baskı kuranlarda selefi görüşlere yakın kişilerdi ama öldürüldü. Bakın laiklik ilkesinin aşındırılması dindarlar içinde tehlikelidir. Şimdi 2001’de yapılan değişiklikleri geriye getirmeye çalışıyorlar. Bu durumda bizler şunu açıkça söylemeliyiz bir konsensüs olmadan Medeni Yasayı bir yargı paketi torbasına sıkıştıramazsınız, parçalayamazsınız buna izin vermiyoruz.”
 
‘Direngenliğimiz sürdürüyoruz’
 
Katılımcılardan söz alan DEM Parti Amed Milletvekili Sevilay Çelenk şöyle konuştu: “Son 30 yılda sayısız toplantıya katıldım. Hep vazgeçmeyeceğiz, izin vermeyeceğiz diyoruz ve hakikaten vazgeçmiyoruz, izin vermiyoruz. İstanbul Sözleşmesi büyük bir darbe olsa da direngenliğimizi sürdürüyoruz. Gittikçe işimiz zorlaşıyor. Bütün bunları birlikte düşündüğümüz zaman tarihin görülmemiş bir anındayız. Katıldığım Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi toplantısında gündem İstanbul Sözleşmesi’nin yaygınlaştırılmasıyken, biz bunu kaybeden bir toplum olduk. İnsanlığın, kapıda bir üçüncü dünya savaşının olduğunu ön görmesinin yanında buna karşı uluslararası alanın müthiş bir işlevselliği var. Şimdi, bu yargı paketinin içine bunlar girdikten sonra Meclis’te işimiz o kadar çok zorlaşıyor ki, karşımızda şöyle bir dil var; ‘Anayasa’ya kutsal metin muamelesi yapıyorsunuz’ bununla karşımıza geldiğinde işimiz oldukça zorlaşıyor ve kendimizi bu konuda anlatma kanallarımız o kadar az ki. Diyoruz ki,  iktidar toplumun diğer yarısını diğerinin karşısında konumlandırıyor ama şimdi muhalefeti de kendi içinde karşı karşıya getiriyorlar. Kürt hareketi ve kadın hareketinin yan yana hareket etmesi gerekiyor. Bu tehdit Kürdistan’da nefes aldıramaz hale gelmiş durumda, kadın kurumları, örgütlenmeleri saldırı altında. İktidar buranın gücünün farkında ve saldırıyor.”
 
Konuşmaların ardından basının soruları yanıtlanarak panel sonlandırıldı.