Almanya Sol Parti Milletvekili: İmralı direnişi komploya dahil olanların planını boşa çıkardı

  • 09:01 5 Şubat 2024
  • Güncel
Dilan Babat
 
ANKARA - Almanya Sol Parti Milletvekili Cansu Özdemir, uluslararası komplo ile BOP’un hayata geçirilmek istendiğini belirterek ancak İmralı’da gösterilen direniş ile Abdullah Öcalan'ın komploya dahil olan güçlerin planlarının boşa çıkardığını ve bunun halklara umut olduğunu vurguladı. 
 
15 Şubat 1999 tarihinde uluslararası bir komplo ile kaçırılarak Türkiye’ye getirilen PKK Lideri Abdullah Öcalan İmralı Adası’nda 25 yıldır ağır tecrit altında tutuluyor ve 35 aydan bu yana da hiçbir haber alınamıyor. Uluslararası komployu “Bir Gladio-NATO operasyonu” olarak tanımlayan Abdullah Öcalan, komplonun amacının da Büyük Orta Doğu Projesi’nin (BOP) hayata geçirilmesinin ilk adımı olduğunu söyledi. 
 
Almanya Sol Parti Milletvekili Cansu Özdemir, Abdullah Öcalan’a yönelik uluslararası komployu JINNEWS’e değerlendirdi. 
 
‘Komploya dahil olan devletlerin Orta Doğu planı boşa çıktı’
 
Abdullah Öcalan’ın komplo süreciyle Türkiye’ye getiriliş sürecinde birbiriyle çelişen güçlerin bir araya geldiğini belirten Cansu, Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) Rusya, Avrupa Birliği (AB), Yunanistan’dan Türkiye’ye, Kenya, Tacikistan’a kadar bir çok devletin aralarında çelişkiler olmasına rağmen komploda yer aldığını vurguladı. Cansu, “Bu bahsi geçen devletler arasındaki çelişkileri de komplodan bu yana epey arttı. Komploya dahil olan devletlerin büyük bir hedefi vardı o da Büyük Orta Doğu Projesi’ni hayata geçirmekti. Bu plan karşısında Sayın Abdullah Öcalan ve Kürt Özgürlük Hareketi’ni bir tehlike olarak görüyorlardı. Demokratik konfederalizmin, Sayın Öcalan’ın fikirlerinin hayat bulmasını, pratiğe geçirilmesini engellemek istediler. Fakat bugün Rojava Devrimi ile devletlerin bu planları boşa çıktı. Bu plan için de özellikle Türk devletini Büyük Orta Doğu Projesiı için kullanmaya çalıştılar. Yine Türkiye ve diğer devletler arasındaki çelişkiler olmasına rağmen bir araya gelmelerini Efrîn sürecinde de çok iyi görebildik. Efrîn’in işgal edilmesinde, ABD’nin, Rusya’nın rolünü gördük, Almanya kendi panzerlerini gönderdi. Devletler arasında her zaman büyük bir hegemonya savaşı vardı ve bu hegomonya savaşı Rojava üzerinde daha da şiddetlendi. Orta Doğu’ya yönelik iki yüzyıllık hegomonyalarıyla Kürt halkının direnişini yok etmek istediler ve Türkiye’yi de bir nevi silah olarak kullandılar. 40 yıl önce de şimdi de kendi planlarını hayata geçirmek için Kürt halkını hedef almaya başladılar. Ama Kürt halkının, Kürt kadın özgürlük hareketinin direnişini de kıramayacaklarını anladılar. Türkiye her zaman bu devletler için özel bir rol oynadı. Kobanê sürecinde Almanya parlamentosunda dile gelen ‘Biz Kürt halkı için Türkiye ile yüzyıllık dostluğumuzu, silah kardeşliğimizi bir kenara koymayız’ sözleri tam da bu ülkelerin komplodaki yerini gösterdi” dedi. 
 
‘Kürt halkına verilen söz tutulmadı’
 
Komploya dahil olan ülkelerin Abdullah Öcalan’ın durumunu takip etmek için Kürt halkına verilen sözü 25 yıldır yerine getirmediğinin altını çizen Cansu, “Bu komplo sonrasında, Avrupa ülkelerinde halkın sokağa çıkması, komploya tepki göstermesi üzerine devletler bu sözü vermek zorunda kaldı. Kürt halkı çok net şekilde ‘Sayın Öcalan bizim kırmızı çizgimizdir’ dedi. Ama bugüne dönüp baktığımızda sorumlu devletlerin bu durumu yakından izlediğini görebiliyoruz. Fakat tecridin kaldırılması için de tek bir sorumluluk almıyorlar. Sayın Öcalan’a dönük tecrit, izolasyon koşulları hiçbir insan hakları anlaşmasıyla bağdaşmıyor. Dünyaya baktığımızda da tek bir tutsak Sayın Öcalan gibi tecrit edilmemiş, izolasyona tabi tutulmamış. Bu tecrit durumunun bu kadar ağırlaşmasının tek nedenini ise, Sayın Öcalan konuştuğunda, fikirlerini yansıttığında milyonlarca insan bu sözlerin yanında duruyor. Sayın Öcalan’ın felsefesinin Rojava’da hayat bulması da bunun örneğidir. Feminist devrim olarak nitelendirdiğimiz bu devrimde Sayın Öcalan devrimin filozofu olarak değerlendiriyor. Uluslararası komploya dahil olan bu ülkelerin de verdikleri sözleri yerine getirmemesinin nedeni de Rojava’da hayat bulan paradigmanın başka yerlerde hayata geçirmemesine dönüktür. Devletler PKK’yi de Sayın Öcalan’ı terör listesinde düşürmese bile bugün Avrupa’da bu durum çürütüldü ve insanlar Sayın Öcalan’ı terörist olarak değil filozof olarak görüyor” diye belirtti.
 
‘Sayın Öcalan’ın tecrit altında tutulmasını Avrupa ülkeleri onaylıyor’
 
Abdullah Öcalan’ın koşullarına yönelik uluslararası komploya dahil olan devletin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarını bildiği halde sustuğunu ve suskunluklarının da tecridi onaylamak anlamına geldiğini ifade eden Cansu, şöyle devam etti:  “Avrupa ülkelerinin bir diğer onayı ise Türk devletinin Kürt halkına dönük imha saldırıları. AB, ABD, Rusya komploya dahil olan diğer devletler dökülen kandan besleniyor. Almanya, Türkiye’ye silah ihraç ediyor. Bu silah ihracatını bugüne kadar da kesmedi. Bu silahların özellikle İŞİD gibi İslami terör örgütlerinin Kürtlere karşı kullanıldığını biliyor. Fransa, Almanya gibi ülkeler burada bulunan Kürt siyasetçilere yönelik baskı uygulamaya devam ediyor. Almanya, Kenan Ayaz ve Tahir Koçer gibi Kürt siyasetçilerini kendi mahkemelerinde yargılıyor, evlere ve kurumlara baskınlar yapıyor. Kürt halkına yönelik her yerde bir saldırı gerçekleşiyor ve bunu da yapan komploya dahil olan ülkeler.” 
 
‘Baskı olmadığı sürece bu hukuksuzluk devam edecektir’
 
Türkiye’nin Abdullah Öcalan’a dönük “umut hakkını” da yok saymasının uluslararası hukukta yeri olmadığına işaret eden Cansu,  “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne de bakıldığında umut hakkının yok sayılması kabul edilemez ama Türkiye gibi bir devlette zaten hukuk yok. Türkiye’nin DEM Parti’ye, Kürt siyasetçilerine karşı hukuksuz bir müdahalesi var. Sayın Öcalan’ın umut hakkının elinden almasına dair AİHM’nin de çok net kararları var. Geçmişte de net bir şekilde gördük ki Türk devletine baskı olmadığı sürece, diğer devletler desteğini çekmediği sürece bu hukuksuzluklar devam edecektir” sözlerini kullandı.
 
‘Rojava Devrimi ile Sayın Öcalan’ın fikirleri daha çok anlaşıldı’
 
Abdullah Öcalan’ın tecrit halinin yanı sıra İmralı’da muazzam bir direniş sergilediğini, bu direnişin komploya dahil olan ülkelerin planlarını kırdığını, halklara da büyük bir umut verdiğini dile getiren Cansu, son olarak şöyle dedi: “Hala Kürdistan sokaklarında direnişler sürüyor. Sayın Öcalan olmadan çözüm olmayacağını, Türkiye’nin düzelmeyeceğini buradan görüyoruz. Sayın Öcalan’ın koşullarının düzelmesi için cezaevlerinde başlayan açlık grevleri için Avrupa Parlamentosu’nda bizler imzalar toplanmaya başladık. Bir kadın vekil imza atmayarak, bu koşulların doğru olduğunu savundu. Aslında bu sözlerin Avrupa’nın komplodaki katkısını net bir şekilde ifade ediyor. Sayın Öcalan da Avrupa’dan çıktığında, ‘beni istenilmeyen kişi olarak ilan ettiler’ şeklinde Avrupa’nın da rolünü net bir şekilde ortaya koydu. 2011 yılında ilk defa Meclis’e girdim, 2014 yılına kadar Sayın Öcalan’a dönük bir önyargı vardı, fakat Rojava Devrimi ile birlikte Sayın Öcalan’ın fikirlerine dönük ön yargılı olanlar daha sonra bu paradigmanın herkese kazandırdığını anladı. Ondan sonra Federal Meclis’te bile PKK’nin ‘terör’ listesinden çıkarılıp çıkarılmayacağı da ciddi bir şekilde tartışılmaya başlanıldı. 2014 yılından beri Almanya’da özellikle Kürt halkına yönelik soykırımlar gerçekleştiğinde, Almanya, Fransa halkının ciddi bir tepkisine ve desteği de ortaya çıktı.”