İHD’den ‘Barış Nöbeti’

  • 15:30 2 Şubat 2024
  • Güncel
 
HABER MERKEZİ - İHD'nin "Herkes İçin Barış" talebi ile sürdürdüğü barış nöbetinin bu ay ki konusu "ayrımcılık" oldu.
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) birçok kentte "Herkes İçin Barış" talebi ile sürdürdüğü barış nöbetini, şube binasında gerçekleştirdi. Nöbete İHD yöneticileri, Barış Anneleri, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) il örgütü ile belediye eşbaşkan adayları ve sivil toplum kuruluşları katıldı. Nöbette bulunanlar adına açıklama metnini İHD Amed Şube Başkanı Ercan Yılmaz okudu.
 
Amed
 
 
‘Tek dil, din, devlet dayatması’
 
Bu ayki barış nöbetinin konusuna değinen Ercan, Türkiye’de toplumsal barışın sağlanması önündeki en önemli engellerden birinin ayrımcılık uygulamalarının olduğunu söyledi. Ercan, “Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte yaşadığımız coğrafyanın çoğulcu toplum yapısı yok sayılarak tek ulus, tek devlet, tek din ve tek dil anlayışına dayalı; ayrımcılıktan beslenen resmi ideoloji temelinde bir devlet inşa edilmiştir. Bu inşa sürecinde Türklük, Sünni Müslümanlık ve Türk Dili üst kültür ve asıl kimlik olarak bu coğrafyada yaşayan herkese dayatılıp farklı etnik ve dini gruplar dışlanmıştır. Bu dışlanma uygulamalarına ek olarak bizzat devlet tarafından ‘Sevk ve İskan(Tehcir) Kanunu (Ermeni Tehcir Kanunu), Şark Islahat Planları, Mübadele Kanunları, Umumi Müfettişlikler’ gibi uygulamalarla Ermeniler, Kürtler, Rumlar, Aleviler çok boyutlu sistematik bir asimilasyonla eritip yok edilmeye çalışılmıştır” dedi.
 
Ercan, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde yaşayan gayrimüslim grupların, cumhuriyetin kurulduğu tarihten bu yana uygulanan ayrımcı politikalar sonucunda göçertilmeye veya kimliklerini gizlemeye zorlandıklarını belirtti. Ercan, dil ve kültürel değerlerini her türlü baskıya rağmen koruyan Kürt halkının yüz yıldır hak ve özgürlüklerinin yasal güvence altına alınması için mücadele yürüttüğüne dikkat çekti.
 
Ercan, açıklamanın devamında şu ifadelere yer verdi:
 
“İHD olarak Türkiye’de yaşanan insan hakları ihlalleri hakkında yapmış olduğumuz tespit ve raporlamaların neredeyse tamamında, ihlallerin meydana gelme nedenleri olarak devletin kurucu kodlarında bulunan ayrımcılık uygulamalarının yer aldığını söyleyebiliriz. Yaşam hakkı, ifade ve örgütlenme özgürlüğü, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, işkence yasağı, din ve vicdan özgürlüğü gibi temel insan hakları; hem ulusal hem de uluslararası hukuk tarafından korunan haklardan olmasına rağmen Türkiye’de devlet eliyle geliştirilip güçlendirilen ayrımcı uygulamalar, yüksek standartlarda bir insan hakları kültürünün oluşmamasına ve temel insan haklarının dahi hemen her gün onlarca defa ihlal edilmesine neden olmaktadır.
 
Ötekileştirme ve baskı artıyor
 
Cumhuriyetin kuruluşundan beri var olan ayrımcı politikalar, Kürt meselesinin demokratik yollarla çözümünün rafa kaldırıldığı 2015 yılından bu yana artarak devam etmiştir. Geride bıraktığımız yaklaşık 10 yıllık süreçte, demokratik siyaset yolları kapatılmış, Kürt dili ve kültürü üzerindeki yasaklama ile baskılar artmış, Türkiye ‘öteki’ olarak değerlendirilen tüm grupların kendini güvensiz hissettiği bir ülke konumuna gelmiştir. Bugün Kürtlere, Alevilere, Ermenilere, Hristiyan ve Yahudilere, kadınlara, LGBTİ+’lara ve emekçi sınıflara sürekli ayrımcı politikalar uygulanmakta, bu uygulamalara karşı çıkanlar ise; siyasallaşan yargı ve hukuki temeli olmayan soruşturma ve kovuşturmalarla ya hapishaneye konulmakta, ya da adli kontrol vb. uygulamalarla denetim altına alınmaya çalışılmaktadır.
 
Linçe maruz bırakılıyorlar
 
Irkçı milliyetçilik, kadınlara yönelik erkek egemen dil, Kürtlere, Alevilere, farklı inançlara, LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemi, anti-semitizim gibi ayrıştırıcı ve ötekileştirici söylemler muktedirler tarafından basın yayın önünde fütursuzca dile getirilmektedir. Yönetenlerin bu söylemleri kısa sürede etkiledikleri sosyal grupları harekete geçirmekte ve hedef gösterilen gruplar hem bireysel hem de toplumsal linçe maruz kalmaktadırlar. Son olarak İstanbul’da bulunan Santa Maria Kilisesi çok sayıda kişinin bulunduğu ayin saatinde silahla taranmış ve 1 yurttaş yaşamını yitirmiştir. Yine yıl dönümüne yaklaştığımız 6 Şubat depremi sonrasında sığınmacılara yönelik gerçekleşen ayrımcı dil nedeniyle birçok kentte sığınmacılara yönelik saldırılar meydana geldiği gibi deprem akabinde yapılan yardım faaliyetlerinde sığınmacılar mahrum bırakılmıştır.
 
Mücadele etmeye devam edeceğiz
 
İnsan hakları savunucuları olarak ayrımcılığın insan hakları mücadelesi ve toplumsal barışın sağlanması önündeki en önemli engel olduğunu biliyoruz.  Bu nedenle de ayrımcılığa, ırkçı milliyetçiliğe, kadına yönelik şiddete ve LGBTİ+’lara yönelik nefret söylemine karşı mücadele etmeye devam edeceğimizi belirterek ayrımcılığın TCK’nın 122. Maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. Maddesi ile yasaklandığını bir kez daha herkese hatırlatmak isteriz.” 
 
Yapılan açıklamanın ardından kitle barış nöbetini tuttu.
 
Sayın Öcalan ve kentlerimizi özgürleştireceğiz’
 
Ardından nöbet eyleminde konuşan DBP Amed İl Eşbaşkanı Mehmet Şirin Gürbüz, Kurdistan halkının barış istediğini ve dün itibariyle barışın sesi Kurdistan’dan iki koldan yükseldiğini ifade etti. Şirin, İmralı kapıları açılmadan özgürlüğün gelemeyeceğini altını çizen Gürbüz, “Sayın Öcalan fiziki özgürlüğü sağlanınca halk özgür olur. İmralı’da başlayan tecrit tüm cezaevlerine ve topluma sirayet etmiş durumda. Biz tecritti kabul etmiyoruz. Tecridi de Sayın Öcalan ve kentlerimizi de özgürleştireceğiz” sözlerine yer verdi. 
 
‘Özgürlük hamlesini seçimle taçlandıracağız’
 
Amed Büyükşehir Belediye Eşbaşkan adayı Serra Bucak ise, yerel seçimler için kent uzlaşısı ve ön seçimlerle adaylar belirlendiğini ifade etti. Serra, yapılan ön seçimlerin Kürt halkının yüzyıllardır verilen demokrasi birikimlerinin sonucu olduğunu belirtti. İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan Üzerinde devam eden tecride dikkat çeken Serra, “Şubat hamlesiyle başlayan özgürlük mücadelesini seçimlerle taçlandıracağız. Tecriti de kıracağız zindanlardaki arkadaşlarımızı da özgürleştireceğiz” şeklinde konuştu.
 
Wan
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) Wan Şubesi her ayın ilk haftasında düzenlediği  "Barış Nöbeti" eylemi kapsamında basın toplantısı düzenledi. Şube binasında düzenlediği toplantıya Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Milletvekili Sinan Çiftyürek ve birçok sivil toplum yöneticisi katıldı. Basın Açıklaması İHD Van Şube Eşbaşkanı Fırat Durmaz yaptı.
 
Ülkede son yüzyıldır ihlaller artarak sürüyor
 
Kürt halkı üzerindeki devlet politikalarının inkar ve asimilasyoncu uygulamalarına dikkat çekilen açıklamada, “Türkiye ‘öteki’ olarak değerlendirilen tüm grupların kendini güvensiz hissettiği bir ülke konumuna gelmiştir. Kürt Meselesi, bu yönüyle yüz yıllık Cumhuriyetin halen çözüm bulamadığı temel sorunlardan birisi olma güncelliğini korumaktadır. Türkiye Cumhuriyetinde yerleşik ayrımcı politikanın devam ettirilmesinin en önemli nedenlerinden biri de ifade özgürlüğünün önündeki engellemelerdir. 100 yıllık cumhuriyet döneminde yaşanan ağır insan hakkı ihlalleri ile yüzleşmenin sağlanması için çalışma yürüten her kesimden insan resmi ideoloji ile itilafa düştüğü için kimi zaman özgürlüğünden kimi zaman da yaşam hakkından mahrum bırakılmıştır” denildi. 
 
Tecrit politikalarına son verilmesi çağrısı
 
Ardından konuşan DEM Parti Wan Milletvekili Sinan Çiftyürek, Türkiye’deki en büyük sorununun Kürt Sorunu olduğunu söyleyerek, “Sayın Abdullah Öcalan ve zindanlardaki tutsaklar üzerindeki tecrit sonlandırılmadığı sürece ülkeye barış gelmez” sözlerine dikkat çekti. 
 
İzmir
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İzmir Şubesi her ayın ilk haftasında düzenlediği  "Barış Nöbeti" eylemi kapsamında basın toplantısı düzenledi.  Dernek binasında düzenlediği nöbetin ardından Eski Sümerbank önünde basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada “‘Ayrımcılık toplumsal barışın önündeki en büyük engeldir’ yazılı pankart taşınırken, sık sık “İnsan haklarıyla insandır” sloganları atıldı. Açıklamada, ortak basın metnini IHD İzmir Şube Sekreteri Gülay Gün Bilici okudu.