‘Ne Muaviye ne Yezid ne de diktatöre boyun eğmeliyiz’

  • 16:16 27 Ocak 2024
  • Güncel
 
AMED - Demokratik İslam Konferansı'nda konuşan Menice Rumeysa Gülmez din adı altında Orta Doğu’da halklara zulüm dayatıldığını belirtilerek “Biz ne Muaviye'ye ne Yezid’e itaat etmek zorundayız ne de diktatöre boyun eğmeliyiz” dedi. Hatice Şeker ise, inanan ya da inanmayan kadınların ya tutuklandığını ya katledildiğine işaret ederek Jîna Emînî’yi selamladı “Jin jiyan azadî söylemleri politik bir söylem oldu ve mücadelenin mihenk taşı oldu” ifadelerini kullandı.  
 
Amed Din Alimleri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği öncülüğünde Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Hizmet Binası Konferans Salonu’nda “Demokratik İslam Konferansı” düzenledi. Konferansa çok sayıda din alimi, inanç temsilcisi, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Çiğdem Kılıçgün Uçar ile Keskin Bayındır, Tevgera Jinên Azad (TJA), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eşsözcüsü Cengiz Çiçek, sivil toplum kuruluşları ve siyasi parti temsilcileri katıldı. Konferansın açılışında Kur’an ayeti okundu.
 
Ardından konferans siyasetçi ve eski MAZLUM-DER Başkanı Ahmet Faruk Ünsal'ın "Kapitalizm Çağında Müslüman Olmak" adlı oturum sunumu yapıldı.
 
‘Eskiden bugüne Firavun zihniyetine karşı gelinmiştir’
 
Demokratik Alevi Derneği (DAD) Eşbaşkanı Musa Kulu, inancın fikriyatımız her döneme ikrar verdiğini belirterek, “Hakkın emri olarak kabul ediyoruz. Eskiden bugüne Firavun zihniyetine karşı gelinmiştir. Bu çerçevede DİK olarak tanımlandığında demokrasinin isteklerine değinmek zorundayız. Eşit ve özgür yurttaş değilseniz demokratik de değilsiniz. Özgür de değilsiniz. Günümüzde yaşadığımız sorunların en büyük nedeni adaletin, emanetin, ehliyetin, mülakatın olmamasıdır. Hangi inanç olursa olsun isterse islamiyetten bahsetsinler iktidar islamı vardır. Ama karar alma aşamasında toplumun tüm farklılıkları karar alıyorsa orada demokrasi vardır, eşitlik vardır” dedi.  
 
Hüda Kaya’dan mesaj
 
Sonrasında Silivri Cezaevi’nde olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Milletvekili Hüda Kaya’nın gönderdiği mektup okundu. Hüda’nın mesajı şu şekilde: "Hepinizi sevgiyle ve hasretle selamlıyorum. Hak, adalet ve barış yolu hak yoldur. Allah'ın yoludur. Bu yüzden en büyük ibadet hakkı müdafaa etmektir diyoruz. Ne mutlu hak taraflarına, ne mutlu barış taraftarlarına… Çalışmalarınızın en güzel, en hayırlı sonuçlara ulaşmasını diliyorum. Özgür günlerde görüşmek üzere... Serkeftin, bi hezkirin, bi hêvî, emanetê Xwedê bin..."
 
‘Tahakkümcü zihniyete karşıyız’
 
Ardından Divan üyesi Hatice Şeker, inançların toplumu dizayn ve yönlendirme etkisinin herkes tarafından bilindiğini söyledi. Hatice, “Kapitalizm alanı üzerinden toplumsal mühendislik ilke edinilmiş ve sonuçlar da elde edilmiştir. Biz inanan, inanmayan ve farklı düşünen kadınlar, kapitalizmin tahakkümcü zihniyetine karşı Hüda Kaya gibi ya tutuklanıyoruz ya da Gonca Kuriş gibi katlediliyoruz. Figen Füksekdağ, Sebahat Tuncel şahsında tüm tutsak kadınları selamlıyorum. İran’da bir tutam saçı göründü diye katledilen Jina Emînî’yi saygıyla selamlıyorum. Jin jiyan azadi söylemleri politik bir söylem oldu ve mücadelenin mihenk taşı oldu” dedi.
 
‘Savaş ve kan durmamış’
 
PİA Genel Başkan Yardımcısı ve Demokratik İslam Aktivisti Menice Rümeysa Gülmez de, “Orta Doğu barışı devlet ve din” konulu sunumda konuştu. Menice, “Gözümü açtığım ilk günden bu yana savaş durmamış, kan durmamış. Sadece bunları bile anlatmak konunun kendisini oluşturuyor. Orta Doğu’nun önce ne olduğunu nasıl olduğunu anlatmamız gerekir. İnsanlığın kendisine geldiği, kurulduğu ve yayıldığı bölgedir. Burada yaşanan zulüm, ötekileştirme Orta Doğu’nun tüm iliklerine kadar işlemiştir. Yaşanan savaş ve haksızlıkların çoğu iktidar kaynaklıdır. Din savaşları çok fazla olmamıştır. Coğrafya itibarıyla çok önemli bir konumda yer alıyor…Din etkisi kaybolsa bile kendisini bir kral ya da zalim yönetime dönüşmüş olan birçok ülke vardır. Burada kan ve gözyaşı hiçbir zaman bitmemiştir. Yezid ve Muaviye'nin Orta Doğu'daki halklara yaptığı zulümleri biliyoruz. Biz Kürtler, Orta Doğu'nun mazlum ve yetim halkı olarak kendimizi toparlamalıyız. Biz ne Muaviye'ye ne Yezid’e itaat etmek zorundayız ne de diktatöre boyun eğmeliyiz. Bizim inandığımız din, kula itaat etmemeyi bize öğretiyor. Elimizden geldiğince zalim ve diktatörlere karşı sesimizi yükselteceğiz. Mazlumun hakkını savunan insanlar olarak dik duracağız. Hep dik duracağız. Mağdur edilmiş halk olarak, toprakları dörde bölünmüş, dili asimilasyona uğramış halklar olarak dik durmalıyız. Yoksa yok olacağız" diye konuştu. 
 
‘Kürt siyaseti için büyük fırsat’
 
Oturumda konuşan araştırmacı-yazar Muhammed Salar da, Kürtlerin haklarının olduğunu söyleyerek, gerçekleştirilen Demokratik İslam Konferansı’nın Kürt siyaseti içinde büyük bir fırsat olduğunu kaydetti.
 
Verilen öğle arasının ardından, “Demokratik Kürt siyasetine karşı devletin din kartı” ve “Demokratik İslam” konusu tartışıldı.
 
Konferansın sonuç bildirgesi daha sonra açıklanacak.