Tarlabaşı sakinleri: Tencerede taş mı kaynatalım?

  • 09:03 5 Mayıs 2022
  • Emek/Ekonomi
İSTANBUL -  Midye yaparak geçinmeye çalışan Tarlabaşı sakinleri, ekonomik krizle karşı karşıya olduklarını bombalara, savaşa bütçe ayrıldığını ancak halka verilmediğini söylüyor ve ekliyor “Tencerede taş mı kaynatalım?”
 
Tarlabaşı’nda midye yapıp satarak geçimlerini sağlayan kadınlar, ekonomik krizden çok etkilendiklerini dile getirerek, “Savaşa para harcayacaklarına halka harcasınlar” dedi.
 
İstanbul’un Beyoğlu ilçesine bağlı Tarlabaşı semti, 1990 yıllarında devletin Kürt kentlerinde uyguladığı baskı, köy yakmaları sonucu göç etmek zorunda kalan Kürtlerin ağırlıkta yaşadığı bir yer. Semtte yaşayanlar, geçimlerini çoğunlukla midye yapıp satarak sağlamaya çalışıyor. Ancak bir yandan polis bir yandan da zabıtaların engellemeleri ile karşı karşıya kalıyorlar. Başka bir istihdam alanı olmadığı için midye yaptıklarını belirten semt sakinleri bu engellemelerin yanı sıra bir de ekonomik krizle karşı karşıyalar. 
 
Tarlabaşı sakinleri ile biz de yaşadıkları zorlukları, göç, ekonomik krizi ve krizin kaynağına ile ilgili konuştuk. 
 
‘Umduğumuzu bulamadık’
 
Köyde bir geçim kaynaklarının olmadığı gerekçesiyle İstanbul'a ailesiyle taşınan Hükmet Açılmış, taşındıkları şehirde de umdukları hayatı bulamadıklarını aktardı. Geçim zorlukları yaşadıklarını paylaşan Hükmet, "Evin kirası, elektriği, suyu her şey çok pahalı. Burada midye yaparak geçimizi sağlıyoruz. Pirincinden, yağına para yetiştiremiyoruz. Bu kadar emek verdikten sonra cebimde ancak 20 lira kalıyor. Önceden bir nebze de olsa bizi götürüyordu. Ama bu 2-3 ay gerçekten şartlar çok zorlaştı. İnsanlar artık pazara bile gidemez hale geldi. Meyve dahi alamıyoruz. 1 liraya olan ekmek şimdi üç lira olmuş, bin 200 TL kira ödüyorum. Kazancımız asgari ücret bile değil. Ay sonuna kadar zar zor denkleştirebiliyoruz” şeklinde konuştu. İktidarın mevcut ekonomik politikalarını beğenmeyen Hükmet, ekonomik krizin düzelmesi temennisinde de bulundu.
 
‘Oruç bitti et yemedik’
 
1990’lı yıllarda dönemin siyasi atmosferi ve ekonomik koşullardan dolayı Mardin’den İstanbul’a ailesiyle göç eden Xezal Adın da, geçinmekte zorluk yaşadıklarını kaydetti. Xezal, “Çocuklarım burada şemsiye ve çorap satarak geçimlerini sağlıyorlar. Doğru düzgün bir iş yok. Kirada kalıyoruz ve kiralar çok yüksek. Her şey çok pahalı. Oruç bitti doğru düzgün et alamadık. Bir tavuğum var bayrama saklamışım. Herkes iyi koşullarda yaşamak istiyor ama bu fırsatı bize sunmuyorlar” ifadelerine yer verdi.
 
 Savaşa bütçe var, halka yok!
 
Ekonomik krizden dolayı göç etmek zorunda kalan Şirine Adın ise, “5 çocuğum var onlara süt ve bez alamıyorum” ifadelerine yer vererek mevcut durumu özetliyor. Eşinin düzenli bir işinin olmadığını paylaşan Şirine, “Evimiz kirada zar zor geçinebiliyoruz. Her şey çok pahalı. 200 lirayla çıktığın pazardan bir şey alamıyorsun. Burada da umduğumuz hayatı bulamadık. Günlük iş olduğu için çocuklarımızla ilgilenemiyoruz. Çocuklarımıza bir ayakkabı dahi alamıyoruz” dedi. 
AKP ve KDP işbirliğiyle yürütülen saldırılara da işaret edene Şirine, “Savaşlarına, bombalarına para var ama bize, çocuklarımıza para yok! Biz savaş olmasını istemiyoruz. Bu kriz durumu hali bundan kaynaklı. Savaşa para harcayacaklarına halka harcasınlar” ifadelerini kullanarak tepkisini gösterdi.
 
‘Polis ve zabıta tezgahlarımızı döküyor’
 
1990’lı yıllarda devletin köy yakmaları sonucu köyde herhangi bir geçim kaynaklarının kalmamasından dolayı ailesiyle İstanbul’a göç etmek zorunda kalan Hamdiye Acay ise, “Mecburen buraya göç etmek zorunda kaldık. Köyümüzde okul olmadığı için okuyamadık, bir meslek sahibi olamadık. Burada geçimimizi sağlamak için midye işiyle uğraşıyoruz. Bunun da çok zorlukları var. Bizler midyeyi yaptıktan sonra eşlerimiz de tezgahta satıyor. Bu durum da rezalet bir durum. Bir taraftan polis, bir taraftan belediye gelip tezgahları deviriyor, cezalar kesiliyor. Bir çuval midyeyle 5-6 saat uğraşıyoruz. Çok zahmetli oluyor. Polis, belediye gelip döktüğünde onca emeklerimiz, masraflarımız boşuna gidiyor” şeklinde konuştu. 
 
Belediyeden ücret karşılığında tezgahlarını kurmak için bir yer istediklerini ama buna olumsuz karşılık verildiğini kaydeden Hamdiye, “İstiklal Caddesi’ne baktığınız zaman kestanecilere, mısırcılara yerler veriliyor. Ama konu midyeci ve Kürt olunca izin verilmiyor. Kürtler bu dünyanın insanı değilmiş gibi davranılıyor” dedi.
 
‘Savaş olmazsa bu kadar kıtlık olmaz’
 
Dünyadaki savaş halinin ekonomik kriz durumunu daha da derinleştirdiğini aktaran Hamdiye şöyle dedi: “Çevreme baktığım zaman kiracı olanların geçinme şansı yok. Geçim diye bir şey kalmadı. İnsanlar artık geçinemiyor. Sadece su ve elektrik faturalarına bir milyar veriyorum. 2 milyara Tarlabaşı'nda ev kalmamış. Güya asgari ücreti yükseltiler. Kirayı ödedikten sonra ne yiyecek bu insanlar? Tencereye taş mı koyacak. Asgari ücretle geçim sağlanmıyor. En az 6-7 milyar alacaksın ki bir miktar geçindirebilesin.” AKP ve KDP ortaklığıyla yürütülen saldırılara da değinen Hamdiye, “Biz hiçbir zaman savaş halinin olmasını istemiyoruz. Tank, top ve tüfeklerin patlamasını istemiyoruz. Savaşta kullanılanların hepsi bizim cebimize yansıyor. Halk açlıktan ölüyor. Savaşlar olmasa bu kadar kıtlık olmaz” sözlerini kullandı. 
 
‘Devlet Tarlabaşı'na hizmet vermiyor’ 
 
Devletin Tarlabaşı’nda halka ücretsiz kreş, park gibi hizmetlerin sağlamadığını vurgulayan, Hamdiye, “Tarlabaşı’nda hep özel kurumlar var. Ama halkın bu kurumlara gitmek gibi durumu olmuyor. Halk boğazının derdine düşmüş durumda, geçimini sağlayamıyor, nasıl özellere gitsin? Bizler devletin zulmünden, köy yakmalarından kaçtık, buraya geldik. Burada da bizlere ekmek yok. Yavaş yavaş elimizden alınıp,  zenginlerin eline veriliyor. Kimse fakirlerin halinden anlamıyor” dedi.