Nazar boncuğunu objelerle buluşturarak evlere taşıyor

  • 09:07 7 Mayıs 2020
  • Emek/Ekonomi
BATMAN - Tarih ve kültürüne olan bağlılığından dolayı nazar boncukları yapmaya başlayan İnci Erpolat, "Benim için tarihin, o atmosferin bir objede buluşup, yine evlerimizin duvarlarında yerini alması çok kıymetli. Her motifin özelliği, her rengin bir dili vardır" diyor. 
 
Nazar boncuğunun insanları nazardan ve kötü enerjiden koruduğu birçok toplum tarafından kabul gören bir inançtır. Nazar boncuğu Ortadoğu coğrafyasında ve özellikle de Mezopotamya topraklarında bulunan halklar için mistik bir gizem taşıyor. Mezopotamya’da neredeyse her evde asılı bir nazar boncuğu görmek mümkün. Bu geleneği yaşatan ve yaymaya çalışanlardan biri de nazar boncuğu yapan İnci Erpolat (50). 
 
İnci, bu işe nasıl başladığını, nazar boncuğunun kendisi için ne anlam ifade ettiğini ve geçmişe olan özlemini anlattı.
 
Kendi isteğiyle okul okumadı
 
Batman Gercüş doğumlu olan ve 2 çocuğu bulunan İnci, annesinin 74 yaşında çok akıllı ve kendini yoktan var eden bir kadın olduğunu söylüyor. Annesinin okutulmadığından dolayı 6 çocuğunu da okutabilmek için elinden geleni yaptığını aktaran İnci, o dönemde pek kimsenin okumasına müsaade edilmemesine rağmen tüm kardeşlerinin üniversiteye kadar okuduğunu ifade ediyor. İnci, 6 çocuktan yalnızca kendisinin üniversite okumadığını belirtiyor. Annesinin tüm ısrar ve dayatmalarına rağmen okulu sevmediği için devam etmediğini kaydeden İnci, ortaokula kadar okuyup lise diplomasını da lazım olur diye açık öğretimden aldığını söylüyor. 
 
'Emeğimin karşılığını, bana verdiği mutluluktan alıyorum'
 
Nazarlık yapmaya başlayana dek bir yanının hep eksik olduğunu dile getiren İnci, "Yapabilir miyim? Olacak mı? İçimdeki duyguları yansıtabilecek miyim?" diye kaygılarının olduğunu belirtiyor. İlk nazarlığını 2019 Kasım ayında yaptığını ifade eden İnci, elinin sanata ve zanaata yatkın olduğunu söylüyor  İnci, "Eğitim almaksızın geçmişte resim, kumaş boyama, nakış, makine nakşı, takı tasarımı, buna benzer alanlarda ilgi gören ve beğenilen çalışmalar yaptığım oldu. Fakat bunların devamı gelemedi. Yapmak istediğim çalışmalar bu yönde olmadığı için böyle sonuçlandı belki de. Geçmişten gelen ne varsa ilgimi çeker. Nazar boncuğu dediğimiz, binlerce yıl öteden gelen bir objeyi, kültürü temsil ediyor. Bu denli sevmemin nedeni ise belki de budur. Geçmişe olan ilgimden midir bilemem ama boncukların bana verdiği mutluluk ve enerji çok büyük bir motivasyon kaynağım oluyor. Zaman ve emek isteyen bir iş olmasına rağmen her bir boncuğu ipe geçirdiğim esnada sarf ettiğim işçilik ve emeğin karşılığını, bana verdiği mutluluktan alıyorum. Tüm bunların asıl dayanağı geçmişe olan merak ve ilgimden geliyor. Binlerce yıl öteden gelen nakış ve nazar boncuğu birçok kültürde çok önemli imgeler olarak varlığını koruyor" diyor. 
 
‘Terapi seansı’
 
İnci, yaptığı nazar boncuklarının bir terapi seansı gibi olduğuna dikkat çekerek, yaşanmışlıklarla beraber bu çalışmaları yapmanın daha çok değer kazandığını kaydediyor. Çocukluğunun geçtiği Gercüş’te her evin kapısında birer tane hermelin (nazarlık) asılı durduğunu söyleyen İnci, "Ben küçükken onları nohut zannederdim. Taze nohutlar çıktığı zaman, onları kabuklarıyla bir tabağa koyup babaanneme 'Yade Kumri nohutları Jinxale Ayşo’ ya getireceğim, onun nohutları çok kirlenmiş' demem ile babaannem kahkahayı bastı. Meğer ikisi temizlik konusunda hep yarışırlarmış. O gün bana 'Kızım onlar nohut değil, nazar otudur' diyerek hermelin ne olduğunu anlattı" sözleri ile ilk deneyimlerini babaannesine borçlu olduğunu ifade ediyor. 
 
'Evlerimizin duvarlarında yerini alması çok kıymetli'
 
İnci, kullandığı malzemelerin, sandıklarda duran, bir köşeye atılmış, çürümeye yüz tutmuş, el emekleri olan, yaşanmışlıkları ve anıları barındıran ürünlerden oluştuğunu kaydediyor. "Benim için tarihin, o atmosferin bir objede buluşup, yine evlerimizin duvarlarında yerini alması çok kıymetli” diyen İnci, “Tabi malum bir çoğumuz eski, kullanmadığı malzemeleri atıyoruz. O yüzden bulmakta çok zorlanıyorum. Bir yandan benim yaptığım nakışlar ve oyalar, bir yandan da dışarıdan görsel ürünler satan yerlerden aldığım ürünler (keçe, tahta vb.) var. Zeminde kullandığım kumaşlar ise sandıklarda kalan şalikler. Üstünde kullandığım püskülleri bile kendim yapıyorum. Dışarıda hazır satılan püsküller de var fakat ben kendi emeğimi katmak istediğim için bunu tercih ediyorum. Yani annemin, kaynanamın, akrabalarımın, eş dostun sandıklarını boşalttım" diye ekliyor. 
 
Nazarlıkların beğenildiğini görmek onu mutlu ediyor
 
Kullandığı, işlediği her bir simgenin geçmişi ve kültürü sembolize ettiğini dile getiren İnci, günümüzde birçok kişi için bunun pek önem taşımadığını belirtiyor. İnci, günümüz neslinin daha çok modern objelere değer ve önem verdiğini ifad ederek, "Ama benim için, tarihin ve yaşanmışlıkların anlamı ve değeri fazla olduğu için işimi severek yapıyorum. Malzeme eksikliği yaşıyorum. Buna rağmen bir tık dahi olsa nazarlıklarının geçmişteki o atmosferi yansıttığı için inanılmaz bir pozitif enerji alıyorum. Nazarlıklarımın ilgi görüp beğenildiğini gördüm zaman mutlu oluyorum” diyor. 
 
'Koçer kadınlar benim için gücü, emeği, kuvveti temsil eder'
 
Bir nazarlığı bitirme süresinin 3 ila 5 gün arasında değiştiğini kaydeden İnci, ev işlerinden kalan zamanını bu şekilde değerlendirdiğini vurguluyor. İnci son olarak şu sözlere yer veriyor: "Aslında nazarlıklarımda kendimi yansıtmışım biraz. Koçer kadınlar benim için gücü, emeği, azmi, cesareti, kuvveti temsil eder. Ayaklarındaki lastik papuçlar, dokudukları kilimlerin motifleri, renkler…  Kadınlarımız yaşanmışlıklarını nasıl nakışlara dökmüşlerse, muhakkak koçer kadınlar da dokudukları kilimlere, heybelere kendi yaşanmışlıklarını dökmüşlerdir. Muhakkak her motifin özelliği, her rengin bir dili vardır."