Komite, İmralı tecridini ‘işkence’ olarak tanımladı

  • 09:02 1 Ağustos 2024
  • Hukuk
 
Elfazi Toral
 
İSTANBUL - BM oturumlarına dair değerlendirmelerde bulunan ÖHD’li  Avukat Çağla Leyla Kaya, toplantıda komitenin, İmralı tecrit sürecine ilişkin “avukatlarla uzun süre görüşmemenin bir işkence olduğu” vurgusunu yaptığını ifade etti.
 
İsviçre’nin Cenevre kentinde 18 Haziran’da başlayan Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi’nin (İHK) 56’ncı Oturumu, 26 Temmuz’da sona ermişti. BM İşkenceye Karşı Komite’nin (CAT) 16-17-18 Temmuz tarihleri arasındaki oturumlarına dünyanın birçok yerinden sivil toplum örgütü katılarak, ülkelerinde yaşanan hak ihlallerine dair hazırladıkları raporlar sundu. Türkiye’den de oturumlara katılım olurken, Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Toplum ve Hukuk Araştırmaları Vakfı (TOHAV), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) de katılımcılar arasında yerini aldı. Bu üç kurum ile birlikte Dünya İşkenceye Karşı Örgüt (OMCT) birlikte hazırladıkları 49 sayfalık raporu da sundu. 
 
Raporda 41 aydır kendisinden hiçbir haber alınamayan PKK Lideri Abdullah Öcalan ile İmralı tutulan diğer isimler Veysi Aktaş, Ömer Hayri Konar vew Hamili Yıldırım’a ilişkin devam eden mutlak tecrit ve iletişimsizlik hali başta olmak üzere cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri, mülteci ve göçmenler ile basın özgürlüğüne yönelik ihlallere yer verildi. TOHAV adına oturuma katılan ÖHD’li  avukatlardan Çağla Leyla Kaya BM oturumlarına dair değerlendirmelerde bulundu.
 
‘Türkiye’yi yakından izliyorlar’
 
BM oturumlarında Türkiye cezaevlerinde tutsaklara uygulanan tecrit ve yaşanan hak ihlalleri başta olmak üzere yaşanan birçok sorunun raporunu sunduklarını söyleyen Leyla, Türkiye oturumlarının 17-18 Temmuz olmak üzere 2 gün olduğunu aktardı. 24 sivil toplum örgütünün Türkiye’den gönderdiği raporları sunduklarını dile getiren Leyla, Türkiye oturumuna dair izlenimlerini “Oradan sorulan sorulardan anlaşılan şu ki raporlar okunmuş, incelenmiş ve ayrıntılı bir halde soru yöneltildi. Raporlardan çıkarılan sorular devlet yetkililerine yöneltildi. Raporlar doğrultusunda kendilerinin de  yakından izlediklerini belirttiler” sözleri ile paylaştı.
 
‘Avukatlarla görüşmeme bir işkence’
 
Türkiye’nin tutsaklara yönelik infaz süreci ve umut hakkının ihlaline de raporlarda yer verdiklerini vurgulayan Leyla, özellikle PKK Lideri Abdullah Öcalan’a dikkat çekildiğini kaydetti. Komite toplantıda İmralı tecrit sürecine ilişkin soru sorarken avukatla uzun süre görüşmeme halini de bir “işkence” olarak tanımladıklarını paylaşan Leyla, bu konuya dair sorular sorulduğunu, ancak soruların yanıtsız bırakıldığını ekledi.
 
‘Yasak içeriğine dair hiçbir bilgimiz yok’
 
Türkiye cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri başta olmak üzere göç merkezlerinde yaşanan ihlaller, kadına yönelik şiddet ile birlikte yaşanan tüm ihlallere yönelik sorular olduğunu ifade eden Leyla, komiteye toplu sorular sorulduğuna ve aynı zaman da yetkililerin de toplu bir şekilde cevap verdiğine değindi. Verilen cevapların yeterli olmadığını kaydeden Leyla,  şöyle konuştu: “Sorular sorulduktan sonra mevzuattaki düzenlemeler nedir, kanunen nasıl ilerlediğine dair cevapları vardı. Ancak uygulamaya dair herhangi bir cevapları yoktu. Abdullah Öcalan özelinde sorulan soruda da yaklaşık dört yıl boyunca haber alınamaması, iletişim kurulamaması, bunun yasal dayanağı, bir kişinin ne kadar üst üste bu şekilde görüş yapılmadan yakınları ile iletişim kurmadan, avukatlar ile görüşmeden devam edebileceği soruldu. Komitenin gündeminde tecrit vardı. Yetkililer şu şekilde cevap verdi;  ‘Aslında bir tecrit söz konusu değil aileyle görüş yasağı var yakınlarıyla görüş yasağı var. Ancak yasak içeriğine dair hiçbir bilgimiz yok.’ 12 Nisan’dan bu yana bir görüş yasağının olduğundan bahsetti. Aynı zamanda 14 Mayıs’ta kesinleşen avukat görüş yasağından  da bahsedildi.”
 
‘Komite Türkiye’nin cevaplarından tatmin olmadı’
 
Komitenin cevaplardan tatmin olmayarak ikinci gün soruları genişletme ihtiyacı duyduğunu söyleyen Leyla, “Disiplin cezası verilmiş olabilir ancak kesintisiz bir şekilde uygulanan peşi sıra verilen cezaların hangi uluslararası sözleşmeye, hangi anayasaya, hangi mevzuata dayandığını sordular. Çünkü buna dair herhangi bir bilgileri yoktu. Bu genişletilmiş soru kapsamında cevap vermeyi tercih etmediler. Muhtemelen böyle bir yasal düzenleme olmadığı için ya da zaten canlı bir şekilde izleniyordu oradaki toplantı. Gündemleştirmek istemediklerinden dolayı da cevap vermemiş olabilirler. Ancak bu güçlü STK‘ların hazırladığı raporlar doğrultusunda da anlaşılan şuydu ki, verilen cevaplardan çok fazla tatmin olmamışlardı” dedi.
 
Çıplak arama
 
Komitenin toplantı sırasında çıplak aramaya ilişkin “her kurumda çıplak arama yapılabilir mi yoksa yalnızca hapishanedeki mahpuslara mı uygulanıyor” şeklinde Türkiye'ye soru yönelttiğini aktaran Leyla, Türkiye adına oturuma katılan yetkililerin, çıplak arama sorusuna mevzuatla cevap verdiğini belirtti. “Çıplak aramaya ilişkin birçok başvuru yapılmasına rağmen ve Meclis’te soru önergesi olarak sunulan soruların yanıtsız kalmasına rağmen çıplak aramanın yapılmadığını söylediler”  diyen Leyla, “Detaylı aramanın ne olduğuna ilişkin uzun uzadıya mevzuatı anlatarak çok çok nadir yapılan bir uygulama olduğunu söylediler. Ancak biz bugün mahpusların hapishaneden başka bir devlet kurumuna götürürken dahi çıplak aramaya maruz bırakıldıklarını biliyoruz. Toplantıda genel olarak sorulmak istenen sorular mevzuat haricinde uygulamada durumun nasıl ilerlediği odak noktası olsa da yetkililer mevzuatlarla cevap verip toplantıyı tamamlamayı tercih ettiler” ifadelerini kullandı.
 
Raporlarını sunacaklar
 
Komite tarafından detaylı olarak incelenen raporların harmanlanarak bir görüş sunulacağını düşündüklerini ekleyen Leyla, son olarak şunları belirtti: “Devlet yetkililerinin vermiş olduğu cevaplardan eğer tatmin olmamışlarsa ve uygulamaya dair bir şey göremezse devlet yetkililerinin sunmuş olduğu raporu değil, STK’ların sunmuş olduğu raporları baz alır ya da STK’ların sunmuş olduğu raporlarda bir eksiklik, bir farklılık varsa yine devlet yetkililerinin sunmuş olduğu rapora yönelik aslında karşılaştırmalara giderek tamamen tarafsız, tamamen bağımsız bir şekilde tarafsız bir göz olarak bize bir sonuç sunmuş olacaklar.”