Yandaş medyanın ‘son dakika’ yalanları

  • 09:03 1 Eylül 2024
  • Medya Kritik
Nazlıcan Nujin Yıldız
 
HABER MERKEZİ –  Bilindiği üzere yandaş medyanın “son dakika” haberi olarak servis ettiği yalan haberleri oldukça fazla. Savaşı görmeyen, suçu göstermeyen ve gerçeği çarpıtan yandaş medya, zamanı bile yalanlıyor. Halkın bildiğini halktan gizlemekte oldukça ustalaşmış olan yandaş medyanın unuttuğu bir gerçek var, o da özgür basının varlığı.
 
Günümüzde, internetin ve dijital medyanın yaygınlaşmasıyla, bilgiye erişimin her zamankinden daha kolay hale gelmesiyle birlikte yalan haberler de kontrolsüz bir şekilde yayılıyor. Özellikle “son dakika” etiketiyle paylaşılan ve hızla yayılan yalan haberler, toplum üzerinde ciddi etki yaratmasıyla birlikte başka hedefler de taşıyor. Ana akımın bu hedefler doğrultusunda çoğu kez “son dakika” haberleri yaptığını görüyoruz. Bu haberlerin, yalan olsa da olmasa da hedeflediği şeyin ne olduğuna bakmak gerekiyor. Öyle ki ana akım, bazı haberleri gerçekleştiği zamandan çok sonra servis ederek zamanı yalanlıyor. Bu haberlerin içeriği çarpıtıcı olduğu kadar “milli duyguları” kabartan bir yerde de duruyor. Elbette ana akımın bunu yapmasının bir sebebi var.
 
Görünen ‘savaş’, gösterilmeyen ‘suç’
 
Türkiye, Güney Kurdistan’a, Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırılarını arttırarak devam ediyor. Medyada yer alan haberlerden de gördüğümüz üzere bir savaş suçu işleniyor. Fakat iktidara göre ortada bir savaş yok, “terörle mücadele” var. Bu da ülkede yaşayan milliyetçi kesimin artan ekonomik krizi, sistem krizini görmemesine, görse bile “Devletimiz sınırlarımızı koruyor” demesine yol açıyor. Elbette bu da “Bir mermi kaç para biliyor musun?” cümlesine bağlanıyor. Ancak bu “mermiler” Kürtlerin doğasına hatta insanların kendisine zarar verirken ana akım medyada bu saldırılar farklı yansıtılıyor. Sadece bu değil, ana akım servis ettiği haberlerin zamanını da şaşırıyor. Bu da bizi ana akımın yalan “son dakika” haberlerine getiriyor.
 
Yandaş medyanın yalan ‘son dakika’ sicili kabarık
 
Bu duruma örnek verebileceğimiz çok fazla “son dakika” haberi var. Örneğin; iktidara yakınlığıyla bilinen Anadolu Ajansı, 18 Nisan 2024 tarihinde yaşamını yitiren HPG’li Serdar Sönmez’in ölümünü 8 Ağustos 2024 tarihinde “son dakika” haberi olarak servis etmişti. Anadolu Ajansı’nın yaptığı haberde, Serdar Sönmez’in “MİT’in nokta operasyonunda” hayatını kaybettiği ileri sürüldü. Ancak HPG, 24 Haziran’da yaptığı açıklamayla Serdar Sönmez’in 18 Nisan tarihinde hayatını kaybettiğini açıklamıştı. Bir diğer örnek ise yine “MİT’in nokta operasyonla öldürüldüğünü” iddia ettiği DSG’li Eyüp Yakut’un, 1 yıl önce yaşamını yitirmesi. Anadolu Ajansı, 24 Ekim 2022 tarihinde DSG’li Eyüp Yakut’un ölümünü “son dakika” haberi olarak servis etti. Ancak Eyüp Yakut, 10 Kasım 2021 tarihinde yaşamını yitirmişti.
 
 
İktidar ve yandaş medyanın anlaşması
 
Buna benzer birçok örnek var. Fakat asıl soru, yandaş medyanın bu son dakika haberlerini neden servis ettiği. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, iktidar, yaşanan yoksulluğu, tecridi, ülkenin yönetilememe krizini her seferinde aynı konuya bağlayarak kendi iktidarını sürdürmeye devam ediyor ve yurttaşların da bu yoksulluğa rıza göstermesini sağlıyor. Yoksulluk ve çeşitli sorunlarla baş etmeye çalışan yurttaşlara, devletin daha önemli sorunlarla “mücadele ettiği” yansıtılmak isteniyor. Yani, kadınlara, öğrencilere, emeklilere, eğitime harcanması gereken bütçenin “savaşa” harcanmasının iktidara ve yandaş medyaya göre büyük bir nedeni var. Kürtlerin coğrafyası her anlamda talan edilirken bu talanda harcanan bütçenin, “ülkenin bölünmemesi” için harcandığı lanse ediliyor. Bu nedenle ana akım, önceden gerçekleşen olayları “son dakika” haberi olarak servis etmeyi tercih ediyor. Böylelikle devletin “terörle mücadele” kapsamında yaptığı harcamalar (yani savaş bütçesi) özellikle milliyetçi kesim tarafından normal olarak kabul ediliyor. Anlaşılan o ki, iktidar ve yandaş medya bu konuda sağlam bir anlaşma yapmış.
 
 
 
Bilineni ‘son dakika’ ile gizlemek
 
Türkiye’nin saldırılarıyla son süreçte siviller, kadınlar, gazeteciler özellikle hedef alınıyor. Bilindiği gibi Jineoloji Araştırma Merkezi üyesi ve Jineoloji Dergisi Editörü gazeteci Nagihan Akarsel de 4 Ekim 2022 tarihinde Güney Kurdistan’ın Silêmanî kentinde katledilmişti. Yine Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’nin Qamişlo-Amûde yolu üzerinde bulunan Jin Tv’nin aracına yaptığı saldırı sonucu, Jin TV çalışanı Necmedîn Feysel yaşamını yitirmişti. 23 Ağustos tarihinde ise Türkiye’nin, Güney Kurdistan’ın Silêmanî kentinde bir aracı hedef alarak düzenlediği saldırıda özgür basın çalışanları Gülistan Tara ile Hêro Bahadîn katledildi. 23 Ağustos’ta yaşamını yitiren gazeteciler hakkında yapılan haberlerle yandaş medya, hanesine bir “son dakika” yalanı daha ekledi.
 
Yandaş medyanın taşımadığı endişe: Halka doğru bilgi verme
 
Akşam Gazetesi, 23 Ağustos’ta SİHA saldırısında katledilen Gülistan Tara’nın ölümünü 28 Ağustos’ta “son dakika” olarak geçti. Akşam Gazetesi’nin yaptığı haberde “MİT, terör örgütü PKK/KCK'nın sözde sorumlularından Gülistan Tekik'i, Irak'ın Süleymaniye kentinde nokta operasyonla etkisiz hale getirdi” ifadelerine yer verildi. Birçok medya kuruluşu da bu haberi servis ederek gazetecilerin katledilmesine tepki gösterenleri ve taziyelerine katılanları hedef aldı. Yandaş medya, yalan “nokta operasyon”, “son dakika” haberlerini noktalayamayacak gibi görünüyor. Bu da yandaş medyanın gazeteciliğin etik değerleri ne kadar hiçe saydığını gösteriyor. Halka doğru bilgi verme endişesini taşımayan yandaş medya, sadece iktidarın çıkarlarının endişesini taşıyor.
 
 
'Son dakika' yalanlarının değiştiremeyeceği hakikat
 
Elbette yandaş medyanın son dakika yalanlarının görülmesini ve halkın doğru bilgiye erişmesini sağlayan özgür basın emekçileri sayesinde “son dakika” haberlerinin neden servis edildiği açık bir şekilde anlaşılıyor. Kürt halkına yönelik saldırıların ne boyutta olduğunu ve bu saldırıların ne amaçla yapıldığını halka ulaştıran özgür basın, işte tam da bu yüzden hedef alınıyor. Neticede 23 Ağustos’ta yapılan saldırıda katledilen özgür basın çalışanları, Türkiye’nin işlediği savaş suçunu ve KDP’nin bu suça ortak oluşunu halka duyurmaya çalıştı. Bu sebeple gazeteciler hem Türkiye tarafından hem de yandaş medya tarafından hedef alındı. Fakat bıraktıkları kalemi devralan özgür basın emekçileri her daim suç işleyenleri, suça ortak olanları ve gerçekleri çarpıtanları yazmaya devam edecek. Bu gerçeği hiçbir “son dakika” yalanı değiştiremeyecek.