
Bir mezarsızlığın ardından: Somut adımlar atılsın
- 09:02 10 Temmuz 2025
- Güncel
COLEMÊRG - Çocukluğundan beri devletin baskısı ve inkârcı yüzüyle karşı karşıya kaldığını vurgulayan Sara Gürdal, müzakere sürecinin ilerleyebilmesi için devletin artık somut adımlar atması gerektiğini belirterek, “Biz önderliğimize güveniyoruz” dedi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 27 Şubat’ta açıkladığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı’nın üzerinden 4 ay geçmesine rağmen iktidar ve devlet kanadında henüz somut bir adım atılmış değil. Dün ANF tarafından Abdullah Öcalan’ın yayınlanan videolu çağrı ise sürecin kritik bir eşiğe ulaştığını bir kez daha gösterdi. Abdullah Öcalan, videolu çağrısında barışın toplumsal sorumluluk gerektirdiğini vurgulayarak demokratik çözümün ertelenemez olduğunu ifade etti. Bu çağrıya rağmen, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgür yaşama ve özgür çalışma koşulları hâlâ sağlanmamış durumda. Çatışmalı süreçte yakınlarını yitiren aileler, devletin somut adım atması ve çözüm sürecinin başlatılması yönündeki taleplerini yinelemeyi sürdürüyor.
Devletin baskısı
Sara Güldal, Colemêrg’in Gever ilçesine bağlı Zerenî köyünde dünyaya geldi. Devlet baskısı nedeniyle abisini kaybettiklerini belirten Sara Güldal, henüz yirmili yaşlardayken ailesiyle birlikte ilçenin Oremar Mahallesi’ne göç etmek zorunda kaldıklarını ifade etti. Ancak Oremar’a taşındıktan sonra da devletin sistematik baskısının devam ettiğini aktardı. Sara Güldal, Gever’de süren bu baskı nedeniyle kızı ve oğlunun Kürt özgürlük mücadelesine katıldığını belirtti.
‘İnsanlık dışı muamelenin hem mağduru hem de tanığıyım’
Oremar Mahallesi’nden evlendikten sonra ilçeye bağlı Güngör Mahallesi’ne yerleştiğini ve yaklaşık 23 yıldır da Güngör Mahallesi’nde yaşadıklarını söyleyen Sara Güldal, “Devlet baskısında bir abim yaşamını yitirdi. Başka bir abim ve babam tutuklandı. Askerlerin eve yaptıkları baskın sırasında abime gözümüzün önünde işkence etti. Annem abime yapılan işkenceden ötürü fenalaştı. Askerler tüm aile bireylerine insanlık dışı muamele yaptı. İşkence ve insanlık dışı muamelenin hem mağduru hem de tanığıyım” dedi.
‘Barışın sağlanması içinde ağır bedeller ödedik’
Yaşadığı coğrafyanın etkisiyle 15 yaşından bu yana Kürt özgürlük hareketiyle tanıştığını ifade eden Sara Güldal, “Köyümüzde gerillaları ‘karker’ olarak tanımlıyorduk. Kırk yılı aşkın süredir PKK’yi tanıyoruz ve bu mücadelede ailemden birçok kişi yer aldı. Eşitlik ve barış için ağır bedeller ödedik. Askerler köyümüzü keyfi biçimde basar, abim ve kuzenlerime ‘Silahların yerini gösterin’ diyerek işkence yapar ve bu şekilde tehdit ederlerdi” ifadelerini kullandı.
‘Kızımın mezarı dahi yok’
Devlet baskısının ailesinden başlayarak kendisine ve çocuklarına kadar üç kuşaktır sürdüğünü belirten Sara Güldal şunları söyledi: “Devletin baskısı nedeniyle önce bir oğlum PKK’ye katıldı. Kızım Nehlan ise abisinin ağır yaralanmasının ardından, 2015 yılında PKK’ye katıldı. Kızım, öz yönetim direnişinin Gever’de sürdüğü dönemde katıldığı PKK saflarında, ilerleyen süreçte yaşamını yitirdi. Ancak kızımın hayatını kaybettiğini biz sadece televizyondan öğrendik. Nasıl ve nerede yaşamını yitirdiğine dair bize hiçbir bilgi verilmedi. Kızımın bir mezarı dahi yok.”
‘Sürecin somut adımlarla devam etmesini bekliyoruz’
Abdullah Öcalan’ın çağrısının ardından devlet kanadından herhangi bir adımın gelmediğini anımsatan Sara Güldal, “Sürecin somut adımlarla devam etmesini bekliyoruz. Önderliğimize güveniyoruz. Önderliğimizin söylemi başımız gözümüz üstünedir. Ancak atılacak adımlarda ilk olarak önderlik üzerindeki tecrit politikalarının sonlandırılması, siyasi tutsakların serbest bırakılması ile hiç olmazsa sağ olan çocuğum Adnan’a sarılarak içimdeki ateşi söndürmek istiyorum. Ancak o zaman bu sürece güveniriz. Buradan tüm annelere de sesleniyorum, hepsinin barışa dair devam eden süreci desteklemeleri gerekir. Bulunduğumuz her yerde barış söylemini daha da yükseltmek ve bunun mücadelesinin verilmesi gerektiğini düşünüyorum” çağrısında bulundu.