Yıkım ve yaşamın iç içe geçtiği Sûr’un sessiz mücadelesi

  • 09:02 5 Eylül 2024
  • Güncel
 
Pelşin Çetinkaya
 
AMED – Kimliği ve özgürlüğü için mücadele veren Kürt halkı için önemli bir sembol olan Sûr, özel savaş politikalarının da yaygınlaştığı yerlerden. Savaşa, göçe, katliamlara rağmen bir yanı talan edilen Sûr’un diğer yanında yaşam devam ediyor…
 
Kurdistan halkları için tarihsel, toplumsal, politik ve kültürel anlamda önemli bir yerde duran Amed’in çoklu kimliği her dönem iktidarların hedefi oldu. Bugün de özel savaş politikalarının işletildiği Amed’de, özellikle Sûr’da saldırılarla yaşanan değişimi görmek mümkün. Tarih boyunca Kürt kimliğini kabul etmeyen ve kendine tehlike gören devlet zihniyeti, katliamla, asimilasyonla, şiddetle Kürt’e dönük saldırılarını gerçekleştirirken, zorla göç ettirme bu saldırıların önemli bir boyutunu oluşturuyor. Bu saldırıların bir örneği de 2015-2016 yılları arasında Sûr’da sokağa çıkma yasakları döneminde yaşandı. Katliamın, işkencenin, göç politikalarının yeniden uygulandığı Sûr’da, yasakların hemen ardından Ali Paşa ve Lalebey mahallelerinde “kentsel dönüşüm” adı altında yeni bir süreç başlatıldı. O günden bugüne Sûr’un uğradığı tahribat ve son hali, elbette orada yaşayanlar kadar “eski” zamanlarını bilenler tarafından da öfkeyle karşılanıyor. 
 
Biz de bu değişime karşı Sûr sokaklarında bir yürüyüşe çıkıyoruz…
 
Hewşli evler ve sık mahallelerde dayanışma
 
Mahalleye girmeden önce iki farklı görüntü gözümüze çarpıyor. Biri henüz yapısı bozulmayan, kolektif yaşamın, tarihin sürdürüldüğü taraf, diğeri de iktidarın “kentsel dönüşüm” adı altında talan ettiği ve sonrasında “modern” cezaevine dönüştürdüğü taraf. Bu iki tezatlığın arasında akan bir yaşam Sûr’daki. İlk olarak eski bir yapı ve karşısında hemen yolun başında yıkılmış bir evin boş alanını görüyoruz. Mahallelerde sokaklar dar, evler birbirine bitişik, çok sık, neredeyse birbirinin aynısı ve temiz. Evler aynı zamanda hewşli (avlulu). Komşular birbiri ile dayanışma halinde. Mahalleler temiz, çünkü herkes kendi toprağını seviyor, kıymetini biliyor ve bu yüzden kendi kapısının önünü süpürüp yıkıyor.
 
Sûr’da yaşam var!
 
Yürüdüğümüz sokaklar, burada hala yaşamın olduğunu hissettiriyor, açık cezaevine dönüştürülen alanların aksine. Hangi mahalleye girseniz burnunuza yemek kokuları geliyor. Burada evler genelde tek katlı ya da en fazla 2-3 katlı olduğu için yurttaşlar yemeklerini hewşlerinde yapıyor. Bu yüzden yemek kokuları bütün mahalleyi sarıyor. Her sokak ayrı bir renk. Yemek kokan mahalleler yanında evleri kaplayan bazen de pencere kenarlarını kaplayan sarmaşık çiçeği sanat eseri kıvamında bir görsel şölen sunuyor. Daha mahalleli ile konuşmadan buranın özünü koruyan bir yer olduğu anlaşılıyor. Başka bir sokağa ilerlediğimizde kapıların açık ve kadınların kapılarının önündeki taşta oturduğunu görüyoruz. Oraya doğru yol aldığımızda onlarla sohbet etme imkânı kazanıyoruz. Birinin elinde ip yumağı ve diğeri de ona yardım ederek ipi sarıyor. Başka bir kadın da yanlarında oturur vaziyette. Biraz da soluklanmak için üçlü sohbete hemen dahil oluyoruz. Küçük çocuğun bana su vermesiyle sohbete başlıyoruz.
 
Gerçekleri konuşanlar katlediliyor..!
 
Kadınlar sohbet esnasında bir yandan burada birçok yapının bozulduğu için, kendi mahallelerinin yok olduğunu bu yüzden çok üzgün olduklarını dile getirirken, bir yandan da mahallede rahat rahat uyuşturucunun kullanılmasından ve satışından dolayı öfkeli olduklarını paylaşıyor. Yaşadıkları yeri terk etmemekte ısrarcı oldukları anlaşılan kadınlar, yaşadıkları sorunların görülmesini istiyor. Bir kadınla daha konuşuyoruz. İlk esnada hissedilmese de konuya girdiğinde mimiklerinden ne kadar duygusal ve özlem dolu olduğunu anlamamak imkânsız. Bize 22 yaşındaki oğlunun 5 yıl önce sırf burada uyuşturucu konusunda röportaj verdiği için katledildiğini söylüyor. Bu da aslında ülkede gerçekleri konuşmanın bir bedeli olduğunu gösteriyor. Ne yazık değil mi, gerçekleri konuşanlar katlediliyor.
 
Özel savaş politikaları mahallenin yapısını bozuyor
 
Evler o kadar sık ve sokaklar o kadar dar ki “Hangi ev nerede, biz nereden geldik, şimdi nasıl caddeye çıkacağız” sorularını kaç defa kendimize sorduğumuzu hatırlamıyorum bile. Sokak aralarında ilerledikçe yeni kadınlarla karşılaşıyoruz ve bu sefer arkadaşımın “Buraları dünya malına vermem” demesi üzerine kadının “Hayır burası hiç güvenli değil” sözü üzerine küçük ama anlamlı bir sohbete girişiyoruz. Buranın ne kadar güzel olduğundan konuşurken, kadın araya girerek burada hırsızlık olayının çok yaşandığını, hatta bu yüzden 5 defa telefon değiştirdiğini ekliyor. Bu konuda çok dert yanan kadının öfkesi gözlerinden de okunuyor. Aslında özel savaş politikaları için kavramsal analizlere pek ihtiyaç yok bu sokaklarda. Zira Sûr sakinlerini dinlemek yeterli oluyor, özel savaşı anlamak için. Dayanışma içerisinde olan yoksul mahalleler savaş ve yıkımdan sonra yerle bir edilmeye başlandı. Oradan ayrılıyor ve yola devam ediyoruz.
 
Sokaklar çocuk sesleriyle yankılanıyor
 
Her taşı binlerce yıllık tarihin izini taşıyan Sûr… Bin yılların mücadelesine tanıklık eden Sûr… Burada neler yaşandığının, kimlerin geçtiğinin, ne mücadeleler verildiğinin cevapları sokaklarında saklı… Yaşam bugün Sûr sokaklarında devam etse de zaman Sûr’da birçoğumuz için durdu. Biraz ileride, başka bir sokakta oynayan çocukların sesleri geliyor. Sanki hiç savaştan ve yıkımdan geçmemiş gibi özgür, temiz ve özel savaşın kirinden uzak... Bu sokaklar talandan, katliamdan geçmiş olsa da Sûrların ruhu her çocuğun içinde büyüyor.
 
Her ne kadar Sûr eski dokusundan eser bırakmamacasına talan edilmiş olsa da Sûrlular evlerini, sokaklarını, dilini, kültürünü ve tarihini korumakta kararlı…