Ayşe Gökkan: Tecrit bizim en büyük meselemiz

  • 16:26 13 Ocak 2019
  • Güncel
VAN  - "Türkiye'nin demokrasi sorunu ve dünden bugüne açlık grevleri" panelinde konuşan TJA aktivisti Ayşe Gökkan, "Tecrit İmralı özelinde Kürt halkının, kadının üzerinde kaldırılması gerekiyor. Devlet aylarca açlık grevini görmezden geliyor. Ama bu kadar süre sonrasında 15 dakikalık bir görüşme sağlıyor ve bizler bu görüşmeye seviniyoruz. Toplum üzerinde derinleşen tecridi kıracak mıyız? Bizim en büyük meselemiz bu" dedi. 
 
Tecride Karşı Özgürlük Platformu öncülüğünde Van'da "Türkiye'nin demokrasi sorunu ve dünden bu güne açlık grevleri" konulu panel düzenlendi. Royal (Şamdan) Düğün Salon'unda düzenlenen panelin moderatörlüğünü yerine kayyım atanan Edremit Belediye Eşbaşkanı Rojbin Çetin yaparken, Türk Tabipler Birliği( TTB)'den Doktor Zeki Gül, Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Faik Özgür Erol, Halkların Demokratik Partisi (HDP) Muş Milletvekili Mensur Işık ve Tevgera Jinên Azad (TJA) aktivisti Ayşe Gökkan  konuşmacı olarak katıldı. Yanı sıra HDP Van Milletvekilleri Muazzez Orhan ve Murat Sarısaç, HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) il ilçe eşbaşkanları ile yöneticileri, Van Barış Anneleri Meclisi, TJA aktivistleri,  sivil toplum örgütü temsilcileri ile binlerce yurttaş katıldı. 
 
Saygı duruşuyla başlayan panelde "Çarxa Şoreşe" marşı okundu. Alkışlarla biten saygı duruşunun ardından Sevil Rojbin Çetin, katılımcıları selamladı. Rojbin, "Leyla Güven bedenin tecride karşı ölüme yatırdı. Arkadaşlarımızın direnişi sonucunda Abdullah Öcalan ile görüşmeler sağlandı. Yaklaşık 3 yıldır ağırlaştırılmış tecritten bağımsız bir şekilde Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu ele alamayız" dedi. 
 
'İmralı cezalandırmaya yönelik bir sistemdir'
 
Daha sonra Asrın Hukuk Bürosu avukatlarından Faik Özgür Erol, tecridi şu ana kadar çeşitli platformlarda konuştuklarını belirterek, tecridin İmralı'dan başlayarak geniş bir çevreye yayıldığı bir sürecin olduğunu söyledi. Faik, "İmralı kuruluşundan bu yana etkili ve  son derece bir iktidar şekliydi. İşin bu yanı şu ki; İmralı'nın adada kurulması, coğrafik yapı olarak da zaten tecrit koşullarını taşıyan bir yapıdır. İmralı dışarıdan iletişimi doğal olarak kesilen bir mekandır. İmralı da kurulan bu sistem cezalandırılmaya yönelik bir sistemdir. İmralı'nın yirmi yıllık bir tarihi var. İmralı aslında bazı sorunların nasıl yönetilebilirliğine yönelik bir sistem oluşturuldu. Bu yönetim biçiminin İmralı da bütün aile, avukat, heyet görüşmeleri dinlenerek kaydedildi. Bununla da yetinmediler oradaki mahpusların kendi aralarındaki özel sohbetlerde kayda alındı. Özel görüşmeler bile kayda alındı" şeklinde konuştu.  
 
Faik, dün gerçekleştirilen görüşmenin tecridin kaldırıldığı anlamı taşımadığını belirterek önceki yıllardaki deneyimlere işaret etti. 
 
'Direniş bitti anlamına gelmez'
 
HDP Muş Milletvekili Mensur Işık da Abdullah Öcalan'ın 2011 yılından bu yana avukatları ile görüştürülmediğini hatırlattı. 2016'da da açlık grevi sonucu Abdullah Öcalan ile görüşme yapıldığını dike getiren Mensur, "O gün itibariyle alınan karar gereği sadece Sayın Öcalan'ın yaşam kaygısı vardı. Devlet onu gösterdi. Ogün alınan karar ile grev sonlanmıştı. Dünkü 15 dakikalık tabiî ki Kürt halkı açısından önemlidir. Ancak bizim şunu net belirtmemiz gerekmektedir. İmralı tecridinin kırıldığı demokraside özgürlüklerin önünün açıldığı ve direnişlerin açlık grevlerini bittiği anlamına gelmemiştir. Buna karar verecek olan Leyla Güven yoldaşımız ve tutukluların sergiledikleri irade belirleyici olacaktır" dedi. 
 
'Toplum üzerinde derinleşen tecridi kıracak mıyız'
 
TJA aktivisti Ayşe Gökkan, ise halkın Abdullah Öcalan'ın sağlık durumunun iyi olmasına sevindiğinin altını çizdi. Kadınlar olarak tecridi asla kabul etmeyeceklerini ve direnişlerine devam edeceklerini belirten Ayşe, hükümet yetkililerinin İmralı politikalarını eleştirdi. Ayşe, "Bütün toplumlarda Abdullah Öcalan Kürt halk önderi olarak kabul ediliyor. Tecrid İmralı özelinde Kürt halkının, kadının üzerinde kaldırılması gerekiyor. Tecride karşı bizler mücadele edecek miyiz? Onu soruyorum. Devlet aylarca açlık grevini görmezden geliyor. Ama bu kadar süre sonrasında 15 dakikalık bir görüşme sağlıyor ve  bizler bu görüşmeye seviniyoruz. Amed'de bütün kurumlarımız devlet baskısı altında. İçerde yaptığımız etkinliğe 'illegal' dışarıda yaptığımız etkinliğe 'izinsiz gösteri' diyor. Etkinliklerimizi havada mı yapalım? Toplum üzerinde derinleşen tecridi kıracak mıyız? Bizim en büyük meselemiz bu" şeklinde konuştu.  
 
Tecridin beyinlere kadar işlediğini söyleyen Ayşe, son olarak da şunları belirtti: "Tecrit ilk olarak kadın üzerinde yaşatılmaya başlanıyor. Çalışma alanlarını bize tecrit etmişler toplumu bize tecrit etmişler,  hiç kimse tecridi kabul etmemeli. Buradan bir kez daha Leyla Güven'in direnişini bir kez daha selamlıyorum. Tecridi asla kabul etmeyeceğimizi buradan bir kez daha söylüyorum."
 
'Sağlığın anlamı barışın anlamı ile aynı' 
 
TTB üyesi Doktor Zeki Gür ise açlık grevinin Türkiye'de bir demokrasi meselesi olduğunu belirtti. "Bir kişi açlık grevinde yaşamını yitirdiğinde bizler kendimizi sağlıklı hissedecek miyiz?" diye soran Zeki, açlık grevlerinin taleplere bakıldığında bir sağlık sorunu olduğunu kaydetti.  Zeki, "Meseleyi açlık grevine grenlere indirgemek eksik ama bunları görmemekte sorundur. Bir insanın sağlıklı olması için ne kadar güneş görmesi gerekir. Bir hücrede aylarca tecritte kalmak sağlıklı olabilir mi? Sistemin bizlere yapmak istedikleri tek şey bireyselleşmektir. Sağlık tekli bir sorun değildir. Sağlık geleceğe dair bir aynadır. Biz aslında cezaevinin dışında olanlar bir saatte sonra içerde olduğumuzda içerdekilerin sorunlarını tartışmak önemlidir. Sağlığın anlamı barışın anlamıyla aynıdır. Sağlık barış gibi bir yoldur. Bu yol tek başına gidilemez. Umarım daha güzel cümlelerde daha güzel günlerde bir arada oluruz" ifadelerini kullandı. 
 
Panel konuşmaların ardından soru cevap bölümü ile son buldu. 
 
Kitle salondan çıkarken 'Biji berxwedana zindana" sloganları attı.