
Ailenin Karanlık Yüzü: Her 100 çocuktan 4'ü enseste maruz bırakılıyor
- 09:02 31 Aralık 2018
- Güncel
Habibe Eren
ANKARA - "Ailenin Karanlık Yüzü: Ensest" kitabını yayına hazırlayanlardan biri olan Alanur Çavlin, ensestin çok bilinçli bir saldırı türü olduğunu ve her toplumsal kesimden çocuğun maruz bırakılabileceğini vurgulayarak, “Bizde yokmuş gibi bir reddiye söylemi var” dedi.
Türkiye'den araştırmalar, saptamalar, örnekler ve önerilerin derlendiği "Ailenin Karanlık Yüzü: Ensest" kitabı, ensesti bilimsel bir perspektifle anlama ve kamuoyunun gündemine getirme çabasının bir ürünü olarak Haziran 2018 tarihinde Metis Yayınları'ndan çıktı. Kitabı, Alanur Çavlin, Filiz Kardam ve Hanife Aliefendioğlu hazırladı. Adli tıp, demografi, eleştirel medya çalışmaları, hukuk, kadın araştırmaları, pediatri, psikiyatri, psikoloji ve sosyoloji alanlarından uzmanların araştırma, uygulama ve gözleme dayalı birikimlerinin bir araya getirildiği kitap, Türkiye'de yaşanan ensest gerçeğini görünür kılarak tartışmayı, ensestin son bulması için çözüm üretmeyi, faillerin cezalandırılmasını ve enseste maruz kalan kişilere yönelik yardım süreçlerine katkıda bulunmayı amaçlıyor.
Kitap,Pertav Boratav'ın arşivinden alınan bir masalla başlıyor. Masalın içinde enseste dair birkaç unsur aynı anda ele alınıyor.
Kitapta yer alan masal şöyle:
Bir padişahın eşi ölüm döşeğinde ve "Ölürsem biriyle evlenirsen ayakkabımın uyduğu bir kadınla evlen" diyor. Kadın öldükten bir süre sonra padişah ayakkabıyı bütün krallıkta gezdiriyor. Ayağına tam uyan bir genç kadın arıyorlar. Fakat kimseye uymuyor. Ayakkabı bir tek padişahın kızına, prensesin ayağına uyuyor. Adamda şaşırıyor ve müftüye bir mektup yazarak, "Eğer evimde bir elma ağacı varsa ve tek bir elma yetiştiyse, bu elmayı halka mı dağıtmalıyım kendim mi yemeliyim" diyor. Müftü de "kendin yemelisin" diyor. Bunun üzerine düğün hazırlıklarını başlatıyor. Kız ise kendini denize salıyor ve başka bir prens onu bulup kurtarıyor.
'Bizde ensest yokmuş gibi bir reddiye söylemi var'
Kitabı hazırlayanlardan biri sosyolog aynı zamanda Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü'nde öğretim görevlisi olan Alanur Çavlin Masallarda anlatılanların toplumlarda da yaşandığını söyleyen Alanur, "Çoğu ensest vakasında çocukların anneleri suçlanır. Bizim araştırma sonucu ile ilgili dökümlerimizde de saldırganların adının zikredilmesinden fazla annenin adı geçiyor. Az önceki masala da dikkat çekersek; anne ayakkabısını bırakıyor. Yani aslında masal kendi içerisinde kızı ile evlenmeyi planlayan baba ile neredeyse eş şekilde anneyi de o suçlular kategorisine alıyor. Masalda dikkat çeken bir diğer nokta müftüye mektup yollaması. Toplum içerisindeki suçta saldırganlar farklı ifadelerle toplumu, hatta karar vericilerin de olurunu alarak ilerliyorlar. Örtük bir şekilde dini bir otoritenin onayını da aldığını söylüyor" dedi.
Türkiye’de annenin hasta olması, ölmüş olması, annenin babayla cinsel ilişkiye girmek istememiş olmasının cinsel istismara gerekçe olarak sunulduğu çok sayıda vakanın olduğunu belirten Alanur, bunların dava dosyalarında 'hafifletici neden' olduğunu aktardı.
'İlk dernek olarak bir çalışma başlattık'
Nüfus Bilim Derneği olarak BM Kalkınma Fonu'nun desteği ile çalışma başlattıklarını ve kitabı böyle hazırladıklarını söyleyen Alanur, "Ensest mağdurlarının kendileri ile değil, ensest mağdurları ile farklı noktalarda karşılaşan ve özellikle onlara rehabilitasyon olarak destek veren uzmanlarla bir araştırma tasarladık. Hem araştırmada odaklandığımız hem de kitap için odaklandığımız ensest tanımı aile içerisinde bir şiddet türü olan ve çocuğa yönelik cinsel istismarı tarif eden bir tanımdı. Bizim özel olarak ilgilendiğimiz çocuğa dönük cinsel istismar türü olan ensest tanımıydı" diye konuştu.
Kitap için 100 uzmanla görüştüklerini ve bu bilgileri derlediklerini ifade eden Alanur, kitabı neredeyse 10 yılda tamamlayabildiklerinin de altını çizdi.
'Aile ideolojisine eleştirel baktık'
Kitapta genel geçer aile ideolojisine eleştirel olarak baktıklarını söyleyen Alanur, "Aile ile ilgili her şeyin olumlu algılandığı bir toplumsal birikimden geldiğimiz için, bu gücün ve sıkı bağların ailenin içerisindeki bireylerin birbirleri arasındaki çatışmalarda her zaman avantajlı değil hatta çocukla ilgili konularda ne kadar dezavantajlı olduğunu vurguladık. Bireylerin bireysel sonuçlarını çözmekten ziyade ailenin varlığını neye rağmen korumaya yönelik olduğu, o büyük toplumsal baskının sadece aile ve mağduriyeti olan bireylerde değil, okuldaki öğretmenden, hakime savcıya kadar herkese sirayet eden bir yapısının olduğunu ve ilmeği oradan çözdüğümüzde çözüme ulaşabileceğimiz mesajını vermek ve bunun çözüm yollarını sergilemek istedik" ifadelerini kullandı.
'Her 100 çocuktan 4'ü enseste maruz bırakılıyor'
"Ensestin en yakıcı tarafı bizi anonim kötülüklerden koruyacak ve bize güven verecek merhametle saracak olduğu düşünülen aile ortamında gerçekleşiyor olması" diyen Alanur, ailenin eleştirel bir yanına vurgu yapmak istediklerini kaydetti. Ensest ile ilgili örneklerde çalışmanın zorluklarına değinen Alanur sözlerini şöyle sürdürdü: "Kadına yönelik şiddet rakamlarına da ulaşmak zordur. Ancak çocuğa yönelik cinsel istismar verilerine ulaşmak ve çocukların kendilerinden bu bilgileri herhangi bir coğrafyaya genelleyecek biçimde almak çok daha zor. Bu verilere ulaşmak için özel gruplar yerine hane halkı temelli araştırmalara ihtiyaç var. Çünkü hastanedeki, adliyedeki ya da belirli bir okuldaki çocuk seçili gruptur. Yüzde 3'ten yüzde 93'e kadar çok geniş bir ensest tanımı oluyor. Kitapta yaptığımız çalışmalarda 15 yaş altı kız çocuklarının oranı yüzde 4 olarak ortaya çıktı. Yüzde 4 şu demek: 100 çocuktan 4 tanesi 25 çocuktan 1 tanesi enseste maruz bırakılıyor."
'Çok bilinçli bir saldırı türü'
Enseste maruz kalan çocukların her toplumsal gruptan kız ve oğlan çocuklar olduğunu belirten Alanur, "Kızların cinsel istismarından vazgeçilmesi adet dönemine rastlayabiliyor. Ensest çok bilinçli bir saldırı türü. Yine kitap için görüştüğümüz bir uzman enseste ilişkin şöyle demişti: 'Bir takım psikopatlar vardır. Onlar bıçakla birini doğrar sonra da karpuz keser. Ensest saldırganları bunlar değil, normal insanlar. Mesela; çocukları gebe kalmasın diye onlara hap içerebilen insanla ya da bir çocuk büyüyüp söyleyebildiğinde ikinci çocuğuna geçebilen insanlar' demişti. Bunların her toplumsal sınıftan çocuklar olabileceğini ve saldırganında yetişkin herhangi biri olabildiğini unutmamak gerekiyor" ifadelerini kullandı.
'Bu zihniyet hukuk sistemine de sirayet etmiş'
"Biz yasalarımızdaki maddeler eksik olduğu için bu sorunları çözemiyor değiliz. Uygulanmadığı için çözülmüyor" diyen Alanur, hukuk tanımlarında kelime olarak "ensest" geçmese de ağırlaştırılmış cinsel istismar suçu olarak görüldüğünü dile getirdi. Ağırlaştırılmış cinsel istismar suçunda çocuğa yakınlığı nedeniyle, ona bakmakla ve eğitmekle sorumlu olan bireylere yönelik cezaların iki katına kadar artırmaya açık olduğunu ifade eden Alanur, "Aslında hâkim bütün bu kararları verebilecek bir durumdadır. Türkiye'de çocuk her türlü iyi halinden ailenin sorumlu olduğu bir vatandaştan ziyade aileye ait olan aday vatandaş olarak görülüyor. Bu zihniyet sadece biz bireylerde değil, hukuk sistemine de sirayet etmiş durumda" diye belirtti.