Maraş Katliamı'ndan bugüne: Türkiye katliamda istikrarını koruyor

  • 09:09 19 Aralık 2018
  • Güncel
DİYARBAKIR - Maraş Katliamı'nın yıldönümüne ilişkin konuşan PSAKD Diyarbakır Şube Sekreteri Nurşen Akbal, Türkiye'nin katliam dolu tarihini sürdürdüğünü belirterek, "Türkiye katliamlar ülkesi olma istikrarını koruyor. Ülke de katliamlar devam ediyor" dedi.
 
Maraş Katliamı üzerinden tam 40 yıl geçti. Ancak katliamın izleri hala dipdiri.19-26 Aralık 1978'de yaşanan katliamlarda, sadece bir hafta içerisinde resmi verilere göre 111 kişi, resmi olmayan verilere  göre ise 500'ün üzerinde insan yaşamını yitirdi, yüzlerce kişi yaralandı. 210 ev, 70 iş yeri tahrip edildi. Katliamın hedefinde ise Aleviler, Kürtler ve demokrasi mücadelesi verenler bulunuyordu. Türkiye tarihinin en karanlık katliamlarından biri olan Maraş Katliamı'nın yıl dönümünde Pir Sultan Abdal Kültür Derneği (PSAKD) Diyarbakır Sekreteri Nurşen Akbal, 1978 yıllından bugüne uzanan katliamlar gerçeğini ve halkların maruz kaldıkları baskılar üzerine değerlendirmelerde bulundu.  
 
'Katliam izleri hafızalarda tazeliğini koruyor'
 
Katliamın izlerinin hala hafızalarda taze olduğunu söyleyen Nurşen, "Alevi, Kürt, devrimci ve demokrat halkımıza yönelik geliştirilen bu katliamın sorumlularını 40'ıncı yılında bir kez daha lanetliyoruz. Maraş Katliamı faşist güçlerce yapılan, Cumhuriyet tarihinin en vahşi katliamlarından biridir. Egemen sistemin Alevilerin, solcuların, Kürtlerin, işçilerin ve emekçilerin gelişen toplumsal ve siyasal taleplerini bastırmak için askeri darbeye ihtiyaç vardı. Malatya ve Elazığ'da başarılı olamayan egemenler, Maraş'ta Alevi kesimlerin yoğun yaşadığı mahallelerde evlerini önceden tek tek işaretlediği insanları vahşice katletti" dedi.
 
'Katliamın izleri unutturulmaya çalışılıyor'
 
40 yıl önce Maraş sokaklarında insanlığa karşı büyük bir suç işlendiğini vurgulayan Nurşen, "Kadın, erkek, doğmamış nice çocuk, genç, yaşlı, kurşunlanarak ve bıçaklanarak katledildi. Maraş Katliamı ne bir grup kendini bilmezin ne de bir grup meczubun yaptığı bir katliamdır. Bu katliam planlı, organize bir Alevi katliamıdır. Halk Alevilere karşı kışkırtılmış, katliam için zemin hazırlanmıştır. Katledilenlerin failleri hakkında ise cezasızlık politikaları uygulanarak, katliamın izleri silinmeye çalışılmıştır" diye konuştu.
 
'Türkiye katliamlar ülkesi'
 
Türkiye'nin katliamlar ülkesi olduğunun altını çizen Nurşen, 1938 Dersim Katliamı'ndan 1995 Gezi Katliamı'na dek Kürt ve Alevilere yönelik gerçekleştirilen katliamlara dikkat çekti. Nurşen, şöyle devam etti: "Cumhuriyet tarihinde 1938 Dersim Katliamı’ndan tutun da 17 Nisan 1978 Malatya Katliamı’ndan, 4 Eylül 1978 Sivas Katliamı, 19-26 Aralık 1978 Maraş Katliamı, 27 Mayıs- 4 Temmuz 1980, 2 Temmuz 1993 Sivas Katliamı ve 12 Mart Gazi Katliamı’na kadar birçok katliamlar yaşandı. Bu katliamların tamamı canice işlenmiş Türkiye'nin tarihine kara yazıyla yazılmış katliamlardır. Bu katliamların 21'inci yüzyıllara dek devam ettiğini devlet tarafından katledilen insanların varlığından görebiliyoruz. Cemevleri ibadethane olarak tanınmamaya devam ediliyor. Camilerden elektrik faturaları alınmazken, cemevlerinden elektrik faturaları alınmaya  devam ediliyor. Yargıtay kararına rağmen ödemek zorunda bırakıldığımız faturalar, cemevlerinin ibadethane olarak tanınmamaya devam edildiğinin açık göstergesidir. Bizler Aleviyiz ve cemevlerinde ibadet ederiz. Bunun artık bilinmesi ve tanınması gerekir." 
 
‘Ne unutturacağız ne de unutacağız’
 
Katliamların yıldönümlerinde gerçekleştirmek istedikleri yürüyüşlerin devlet tarafından engellendiğini belirten Nurşen, "Geçen yıl katliamın yıldönümü kapsamında Maraş'a gitmiştik. Ama Maraş İl Emniyeti resmen Maraş'ı ablukaya almıştı ve yürüyüş yapmamızı engellemeye çalışıyordu. Tüm baskılara rağmen Maraş'ın yıl dönümünü anmayı başardık. İzin verilmeyen eylemlerle katliamlar unutturulmaya çalışılıyor. Ancak ne unutturacağız ne de unutacağız" ifadelerini kullandı.