
Şaziye Önder: ‘Korku tüneli’nden kadınların iradesiyle çıkılacak
- 09:02 19 Aralık 2018
- Güncel
VAN - PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Şaziye Önder, ülkedeki “korku tünelinin” kadınların iradesiyle aşılacağını belirterek, “İşte bundan kaynaklı Leyla Güven’in eylemi çok önemli bir eylemdir. Sahiplenmesi gereken bir eylemdir” dedi.
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle tutuklu bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine giren Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in eylemi 42’nci gününde devam ediyor. “Leyla’nın talebi talebimizdir” diyen binlerce kişi, 3 gün süreyle destek grevleri başlatırken, cezaevlerinde de PKK’li ve PAJK’lı tutsaklar tecride karşı açlık grevleri başlattı.
‘Leyla Güven’in eylemi kadınlar için önemli bir mesaj’
Abdullah Öcalan’ın avukatlarından ve Iğdır Belediye Eşbaşkanı Şaziye Önder, uzun yıllardır İmralı şahsında tüm Kürtlere uygulanan bir tecrit olduğunu belirterek, “Bu tecride karşı Leyla Güven’in açlık grevi başlatması, aslında biz kadınlar için çok onur veren bir şey. Yani kadından doğru böyle bir eylemin konulması ‘tecride dur’ denilmesi kadınlar için çok önemli bir mesaj” dedi.
‘Açlık grevi kendini ifade etme şeklidir’
Açlık grevinin şiddet içermediğini ve en demokratik hak olduğunun altını çizen Şaziye, “Ama görüyoruz ki bu eylem AKP Hükümeti tarafından çok ciddi bir baskıyla karşılaşıyor. İnsanlar bu şekilde kendilerini ifade ediyor. Açlık grevi kendini ifade etme şeklidir. Herhangi bir şekilde, kimselere bir zararı yok. Bir yeri kırıp döken bir eylem de değil. Parti binalarımızın içerisinde baskın yapılarak insanlar gözaltına alınıyor. Bu eylemin kimeyse zararı yok. İnsanlar bu tecridi kınamak adına, bu tecridin kaldırılması adına bir eylem gerçekleştiriyor. İnsanları bu şekilde tutuklatıp, gözaltına alınması artık hukukun da son bulduğu nokta anlamına geliyor” ifadelerini kullandı.
‘En büyük korku tecrittir’
Tecridin aslında Kürt halkına yönelik olduğunu vurgulayan Şaziye, “Ben de Sayın Abdullah Öcalan’ın avukatlarındanım fakat uzun yıllardır görüşemiyorum. Çok az görüş hakkı verildi, zaten sonrasında sürekli sıkıntılar oldu. Türkiye’nin kendi hukukuna göre telefonla görüşebilme hakkı var. Ailesi ile yüz yüze görüşebilme hakkı var. Kapalı görüş hakkı, açık görüş hakkı var ama tecritle bir insan üzerinden neredeyse bütün Kürt halkı cezalandırılıyor. Bütün demokratik çevreler cezalandırılıyor. Bu noktada Leyla Güven’in eyleminin bütün bir dünyada yankı yapacağına inanıyoruz. Yavaş yavaş bütün toplumlar içerisinde tartışılan ve benimsenen bir eylem haline geldi. Diyarbakır’da gördük, Leyla ile dayanışma için açlık grevine giren insanlar gözaltına alınınca yerine başka bir grup daha girdi. Bu eylem her gün artarak devam ediyor. İnsanlar devlete açıkça ‘İşte ben senden korkmam cezaevinden korkmam’ mesajı verdi. En büyük korku tecrittir. Sayın Abdullah Öcalan’dan hiçbir şekilde haber alınamıyor. Ailenin durumundan haberleri yok” diye konuştu.
‘Açlık grevinin cezai bir karşılığı yok’
Yargıda siyasi iktidar ne derse mahkemenin de aynı kararı verdiğini dile getiren Şaziye, “Yargı tek elden yürütülen bir sistem haline geldi. Sürekli nasıl karar verilecek üzerinden tartışmalar oluyor. Yani kanun, hukuk çok fazla önemli olmuyor. Sadece siyasi iktidar ne istiyorsa bütün mahkemeler ona göre karar vermeye başladı. Açlık grevi aslında ifade özgürlüğüdür. Yani bunun cezai bir karşılığı yok. Kanunda böyle bir karşılığı yok” dedi.
‘Kadının iradesinden korkuyorlar’
Kadının gücü karşısında çaresiz kalındığından bu kadar saldırıldığını söyleyen Şaziye, şöyle devam etti: “Kadının yaptığı bütün eylemler çok fazla önemseniyor. Çünkü devlet biliyor ki kadınlar bir irade ortaya koyduklarında sonuna kadar gider. Çünkü kadın inanarak gitmiştir. Yani birilerinin dayatması ile değil. Mesela Leyla Güven kendi eylemini kendi başına başlatmıştır. Kendi iradesi ile kendi düşüncesi ile artık bu tecridin, savaş halinin son bulması için kendi bedenini açlığa yatırmıştır. Evet belki bir sürü hastalığı vardır. Belki sıkıntıları vardır. Ama bunu kendisi göz ardı ediyor. Belki kendi bedeni tükeniyordur ama topluma kazandırdığı inanç, tecridin ortadan kalkacağına dair inanç çok fazladır. Kadının kendi özgürlüğüne kavuşacağı inanç önemli bir durumdur.”
‘Bir hukukçu olarak adalete olan bütün güvenimi yitirdim’
Hukuka ve adalete olan bütün inancını yitirdiğini kaydeden Şaziye, “Ben bir avukatım ama hukuka inanmıyorum. Evet hukuk adına bir şeyler düzenleniyor ama hukuk kararlarının nasıl nereye çekileceği hiç belli olmuyor. Uzun süreli dosyalarda bir talimat geliyor, bir anda karar veriliyor. Belki o dosya içerisinde bir sürü araştırma yapılması gerekiyor ama yapılmıyor. Ben kendim de ceza aldım. Hakim kafasını eğerek ceza verdi. Çünkü ‘ver’ denmişti o da verdi. Halbu ki bu insanlar hukuk okumuş, adil davranmak üzerine bir yemin etmiş. Ama şimdi öyle değil çünkü onlar da korkuyor. Bu korku tüneli içerisinde yer alıyor” ifadelerini kullandı.
‘Korku tünelinden Kürt kadınının iradesiyle çıkılacak’
Ülkede “korku tüneli”nden Kürt kadınların iradesi ve demokrasi isteyen kadınların iradesi ile çıkılacağını ifade eden Şaziye, “İşte bundan kaynaklı Leyla Güven’in eylemi çok önemli bir eylemdir, sahiplenmesi gereken bir eylemdir. Gözaltı, tutuklamalar görmediğimiz şeyler değil. Öldürülmeler, kaçırılmalar, kaybedilmeler, görmediğimiz şeyler değil ama hiçbir zaman bu iradeyi kıramadılar ve gittikçe de büyüdü” diye belirtti.