Maraş’ta ölümü direnerek karşılayan kadınlar: Beni sen öldür

  • 10:14 18 Aralık 2018
  • Güncel
Safiye Alağaş
 
İSTANBUL - Maraş’ta yaşanan tarihin en kanlı katliamının üzerinden 40 yıl geçti. Kimi karnında bebeğiyle katledildi, kiminin çocuğu gözlerinin önünde katledildi, işkence gördü, kimi sürgün edildi, kimi mezarsız bırakıldı kanlı Maraş’ta. Ama acısı kadar direnişin öznesi olan, canını celladına teslim etmeyip en sevdiği insana “beni sen öldür” diyen Ümmühan’ın sözleri özetledi direniş hikayelerini.
 
13 Aralık 1978 tarihinde öğretmenler Mustafa Yüzbaşıoğlu ile Hacı Çolak'ın görev yaptığı Endüstri Meslek Lisesi'nin ırkçı bir grup tarafında basılmasıyla fitili ateşlenen Maraş Katliamı’nın üzerinden 40 yıl geçti. 19 Aralık günü ırkçı propaganda yapan "Güneş Ne Zaman Doğacak" filminin oynatıldığı Çiçek Sineması’nın bombalanması ardından şehir merkezi savaş alanına dönen Maraş’ta resmi rakamlara göre 111 kişi katledildi, yüzlerce kişi yaralandı. 210 ev, 70 işyeri yağmalandı, tahrip edildi. Katliamda yaşamını yitirenlerin 17’si kadın. Ölenlerin isimlerine bile yer verilmedi dönemin gazetelerinde. İddianamenin sararmış sayfalarında yer aldılar sadece. 804 kişi hakkında dava açıldı, sanıklardan 29’u idam, 7’si müebbet ve 321’i 1 ila 24 yıl arasında hapisle cezalandırıldı. 
 
Katliamda yer alan birçok kişi ise, küçük cezalarla aklandı. Katliamda yaşamını yitirenlerin hikayeleri acı olduğu kadar vahşete karşı verilen direnişin de birer öyküsü. Aziz Tunç’un “Beni Sen Öldür” kitabında katliamda onlarca kadının hikayesine yer verildi. 
 
Mezarsız bırakılan kadınlar
 
Zeynep Aydoğdu, Güllü Ergönül, Hatice Yılmaz. 3 kadın katliamdan kurtulmak için komşularına sığınmaya çalışırken, sokak ortasında katledilir. Üçünün de mezarları kayıp. Belki de hiç mezarları olmadı. Mezarsız bırakılmak ise, bu ülkede tarihten ve toplumun belleğinden silmeyi amaçlayan bir yöntem ve politika haline getirildi. 
 
‘Beni sen öldür’ diye yalvarmak
 
Ümmühan Duman, katliam sırasında ırkçı grubun evlerine saldırması sırasında eşi Mahmuthan’a dönerek “Beni Sen Öldür” der. Kalabalık grup, kapıya öfke vurup içeriye girmeye çalışırken, Ümmühan, eşi ve çocuklarıyla birlikte içeride bekler ve neler olacağını tahmin eder. Silahla sopayla savaşmasını bilmeyen Ümmühan, ama direnmeyi, direnerek savaşmayı iyi bilir. Bir faşistin kurşunuyla, sopasıyla ölmemesi gerektiğini, ölecekse de kendi kararıyla iradesiyle ölmesi gerektiğini düşünen Ümmühan, eşine döner ve kendisini öldürmesini ister. Ümmühan, bitmeyen bekleyiş ve kargaşanın ortasında eşi Mahmuthan’a dönüp "Bunlar bizi sağ koymayacaklar, bize ölümden beter kötülük yapacaklar. Çocuklarıma yapacakları kötülükleri görmeye dayanamam. Onlara bu fırsatı verme, beni sen öldür” diye tekrar eder. Ümmühan’ın kararı Mahmuthan’da şok etkisi yaratır. Ümmühan, ısrarla sözlerini tekrar eder: "Mahmut bunlar bizi sağ koymazlar, bunların çocuklara yapacakları kötülükleri görmektense beni sen öldür yalvarırım.”
 
Bu sırada kapı açılır ve saldırganlar içeri dolar. İlk olarak Mahmuthan dışarıya çıkartılır. Ümmühan, giden eşinin ardından bakarken, masanın altında saklanan oğlunu gizlemeye çalışır. Sonra Ümmühan da saçlarından sürüklenerek dışarı çıkartılır. Arkasından ise oğlu Muhammet. Çocuklardan 6 yaşındaki Günay, o katliam esnasında, belki can havliyle, belki birilerinin telkiniyle, bir yaşındaki kardeşi Derya'yı sırtına alarak başka bir eve gider. Yaşar adlı Türk Sünni komşuları, çocukları evine alarak kurtulmalarını sağlar. Diğer çocuklar, evde değil, her birisi bir tarafta. Evlerinin önünde esir alınmış durumda olan Muhammet, Ümmühan ve Mahmuthan, vurularak katledilir. 
 
Oğlunun adını sayıklar
 
Oğluna doğru yere düşen Ümmühan, "Muhammet” diye sayıklar ve ona ulaşmaya çalışır. Mahmuthan kendine gelir gelmez yarasına bakar. Yarasının derin olmadığını fark eden Mahmuthan, zorla ayağa kalkar. Mahmuthan, sesi çıkmayan Muhammet’in öldüğünü anlayınca Ümmühan’a doğru gider. Ümmühan da yaralıdır. Az ötede inleyen Ümmühan, sürünerek oğlunun yanına gitmeye çalışır. Eşine doğru yürüyen Mahmuthan, yaralı ayağını çeker, sırtına almak için uğraşır bir süre. Mahmuthan, yaralı haliyle Ümmühan’ı sırtında taşıyarak hastaneye götürür. Sokakta kalan Muhammet’in cenazesine ise işkence yapılır. 
 
Oğlunun acısına dayanamaz
 
Hastanede tedavi edilmeyen ve üstün körü ilgilenen doktor, Mahmuthan ve Ümmühan’dan şehir dışına gitmelerini ister. Mahmuthan ve Ümmühan oradan ayrılırken, Muhammet'in cenazesini yakınları alıp defneder. Yakınları, Muhammet’i kaş ve gözünden tanıyabilmiştir. Şehir dışında tedavi edilen Ümmühan, iyileşmeden yatalak kalır. Doktorlar, bu durumun değişemeyeceğini söyler. Yaralarıyla yatalak bir şekilde yaşamaya alışamayan Ümmühan, oğlunun yokluğuna ise alışamaz. Muhammet için "Yiğidimin yanına kimsenin mezarını koymam, kendi mezarımı yaptıracağım” diyen Ümmühan da, yüreği yaşadığı acıyı daha fazla kaldıramaz ve bir süre sonra yaşamını yitirir. 
 
Döndü katillere teslim olmadı
 
23 Aralık Cumartesi sabahı saat 09.00 sıralarında bine yakın saldırgan, Yusuflar mahallesini çembere alır. Saldırıyı planlayanlar aynı anda birkaç noktada başlatmışlardı katliam saldırılarını. Saldırganlar, önceden belirledikleri Alevi evlerini otomatik silahlarla taramaya başlar. Bu sırada 7 aylık hamile olan Döndü Ünver, eşi ve çocuklarıyla birlikte komşuları Osman'ın evine sığınır. Döndü ve ailesinin sığındığı evi tespit eden saldırganlar, tehdit ve İslami yeminler ve yalan vaatlerle dışarı çıkmaya zorlar. Çaresiz kalan aile, saldırganlara biraz inanarak biraz da kurtulabilme umuduyla kapıyı açar. İçeri giren saldırganlar, ilk olarak Döndü’ün eşi Mehmet’i yaralar. 
 
Döndü kucağında kızı Olcay, elinde oğlu Tuncay, karnında bebeği ve yaralı eşi Mehmet'le birlikte, sığındıkları Osman'ın evinden çıkıp yine Türk-Sünni olan karşı komşunun evine sığınır. Bu eve girdiklerini gören saldırganlar bir kez daha saldırır ve Mehmet’i yaralı haliyle darp etmeye başlar. Mehmet'i öldüreceklerini anlayan Döndü, saldırganların üstüne yürümek ve yakalarına yapışmak için hamle yapar. Mehmet'e doğrultulan silahların önüne geçen Döndü, "İkimizi bir öldürün” der. Döndü, ellerini geriye doğrultarak önünde durduğu Mehmet’i sarar. Yaptığından kararlı, net ve içten olan Döndü’nün bu tavrında, ne tereddüt ne hesap ne de merhamet dilenciliği vardır ve silahlar ikisine birden sıkılır. Döndü, eşi Mehmet ve karnındaki bebeği ile birlikte katledilir. Döndü’nün karnındaki bebeği ise kayıtlara hiç geçmedi. Döndü, birlikte ölmek istediği eşiyle birlikte aynı mezara konulur. “Failleri meçhul” kabul edilir. 
 
2 yaşındaki Olcay, bir subaya verildi
 
Döndü’nün 2 yaşındaki kızı Olcay’ın amcaları, dedesi İbrahim de katledilir. Nenesi Leyla ise ağır yaralanır. Olcay, katliam esnasında bir an ağabeyiyle birlikte annesindeydi. Sonra ne olduğu bilinmez. Birileri tarafından alınır, oradan da bir subayın evine götürülür. Olcay'ı evine alanlar, onu büyüterek “devlete ve millete yararlı bir evlat” olarak yetiştirmek istediklerini belirtir. 
 
Olcay’ın ağır yaralı olan nenesi, Adana’ya götürülür, aylarca kendisine gelemez. 6 ay sonra iyileşme belirtileri gösterir. Ailenin diğer kalanları Ankara’ya yakınlarının yanına gider. Leyla’ da bir süre sonra aile oraya göç ettiği için ve daha iyi bakılacağından Ankara'ya götürülür. Leyla, kendine geldiği andan itibaren her nefesinde “Olcay'ım” der, başka bir şey demez. Israrla Olcay’dan haber almaya çalışan 
Mücadele sonucu torununa kavuşur 
 
Leyla, en sonunda bir subayın yanına aldığını öğrenir. İlk fırsatta torununu almak için Maraş’a giden Leyla, Olcay’ı söylenen evde bulur. Olcay, Leyla’yı görünce sevinmiştir. Subay Olcay'ı daha iyi imkanlarla büyüteceğini ve okutacağını söyleyerek vermek istemez. Hiç tereddüt etmeden subayın teklifini reddeden Leyla, ilk gidişinde Olcay’ı alamaz. Daha sonra defalarca Maraş’a giden Leyla, "Torunumu vermezseniz, şikayetçi olurum. Bugüne kadar ilgilenmişsiniz, iyi yapmışsınız, isterseniz size masrafınızı veririm” der. Çok direnen subay, kimi zaman ikna etmeye çalışır kimi zaman ise tehditle Leyla’yı vazgeçirmeye çalışır. Ancak Leyla’nın mücadelesi karşısında subay geri adım atar ve Olcay’ı Leyla’ya vermek zorunda kalır.
 
Hatıra kalan kanlı gömlek
 
Seda Bilmez, aşağıya indirdiği annesi Fatma Bilmez ve kardeşleri katledilmişti. Selda, çığlıklarla annesi ve ağabeyi Hasan’ın üzerine kapaklanır. Üzerindeki gömlek annesi ve ağabeyinin kanına bulanır. Selda, yaşadığı bu anı yıllar sonra şöyle anlatır: “Annemin yaralı yattığını gördüm. Onun üstüne atıldım. Kucaklayarak kaldırmaya çalıştım. Olmadı, kaldıramadım. Anneme sarıldığım için üstüm başım kan içindeydi. O sırada Hasan ağabeyime sarıldım. Onun kanı da bulaştı gömleğime. Üstümdeki gömleğe bulaşan kan, çok etkileyici bir görüntü oluşturmuştu. Annemle ağabeyimin gömleğime bulaşan kanlarını, o gömlekle birlikte yıllarca sakladım. Yıkayamadım o kanları. Elim varmadı yıkamaya, içim elvermedi o kanı yok etmeye. O gömlek, herhangi bir gömlek değil, bana ağabeyim ve annemden kalan en değerli hediyeydi. Annemle ağabeyimi ve yaşadıklarımı her hatırladığımda o gömlek sığındığım bir liman oldu. O kanlı gömleğe anlattım derdimi, o gömlekten güç aldım.”
 
Xaney yüreğinde biriktirdiği acılarla veda etti
 
Xaney Yüzüak’ın oğlu Hasan Yüzüak, eşini ve çocuklarını katliam alanından uzaklaştırmak amacıyla araba ayarlamak için çıkmıştı dışarı. Bu sırada uzun namlulu silahla vurularak katledilir. Hasan'ın eşi Besime Yüzüak, uzun bir yolculuk yaparak Pazarcık'ta bulunan köylerine gider ve hayatta kalabilmeyi başarır. Katliamdan sonra Hasan’ın çocukları, neneleri Xaney’in yanına gelir. 
 
Aziz Tunç, yıllar sonra oğlu katledilen Xaney’in köyüne giderek onunla görüşür. Xaney’e katliamı, yaşadıklarını sorar. Xaney, yaşadıklarını anlatır. Görüşme boyunca hep ağlayan Xaney, Kürtçe ağıtlar yakar. Ağlamasını da ağıtlarını da kısık sesle yapar. Aziz Tunç, onun sesiz ağlaması ve ağıt yakmasını kitabında şu cümlelerle yorumlar: “Belki parkta olduğumuz için, belki de böyle alıştığı için.”
 
Xaney, verdiği röportajdan kısa bir süre sonra yaşamını yitirir. Uzun yıllarca yüreğinde biriktirdiği acıyla yaşayan Xaney, ölmek için belki de yıllarca onu dinleyecek birini bekledi. İçindeki acıyı anlattıktan hayata veda eder. 
 
Kadınların direnişi yazıldı tarihe
 
Maraş Katliamı’ndan geriye zamanı donduracak kadar büyük acılar kaldı. Kanlı Maraş’ta kimi komşusu tarafından katledilirken kimi yakınındakiler tarafından hedef gösterilerek katledilirken kimisi de komşusunun yanına sığınarak kurtulabildi. Çocukları için, anneleri, sevdikleri için kendisini kurşunların önüne atan kadınlar yazıldı tarihe.