Duruşuyla öncü kadınlara eklendi: Leyla'nın devrimci çıkışı hepimize tokat oldu

  • 09:03 18 Aralık 2018
  • Güncel
DİYARBAKIR - Leyla Güven’in eyleminin ilk 22 gününde yanında bulunan DTK Diyarbakır Delegeler Eş Sözcüsü Zelal Bilgin, “Bugüne kadar öncülük eden kadınlara bir tanesi daha eklendi. Leyla devrimci bir çıkış yaptı. Leyla en kutsal hak olan yaşam hakkından, bütün toplumlar doğru temelde yaşasın diye vazgeçiyor. Bunu doğru okumak gerekir” dedi. 
 
PKK Lideri Abdullah Öcalan'a yönelik tecridin kaldırılması talebiyle tutsak bulunduğu Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevi'nde süresiz-dönüşümsüz açlık grevine giren Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven'in eylemi 41’inci gününe girdi. Eyleminin ilk 22 gününde Leyla’nın yanında bulunan ve daha sonra ara kararla tahliye edilen DTK Diyarbakır Delegeler Eş sözcüsü Zelal Bilgin, Leyla’nın eylemine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Zelal, cezaevlerinden cenazelerin çıkmaması için bir an önce açlık grevine cevap verilmesi gerektiğine vurgu yaptı.  
 
‘Türkiye siyasetinin ne yöne gittiği belli değil’
 
Tutuklandığı 9 Ekim tarihinin uluslararası komplonun yıl dönümü olduğunu hatırlatan Zelal,  Türkiye’nin uzun süredir trajik bir şekilde tarihsel dönemlere denk doğrultuda faşizmi tırmandırdığını söyledi. Zelal, “Komplonun yıl dönümünde yine bir siyasi soykırım operasyonu ile güne başladık. Hemen hemen bütün kurumlarımızdan karma yapılan, amacın ne olduğu kendilerinin dahi bilmediği bir operasyondu. Tabi bu operasyonları yaparken ellerinde klasik ve standart cümleleri var ‘PKK-KCK operasyonu yaptık.’ 9 Ekim tarihide buydu. Türkiye siyasetinin ne yöne gittiği belli değil ve muhalif kesime tahammül yok. Muhalif kesimleri susturmak amacıyla da hepsini terörize etmek zorundalar. Dünya siyaseti içinde kendilerine yer bulmak için kılıf uydurmak gerekiyor. Her defasında Kürt’ün üzerinden denenmedik yol ve yöntem bırakmıyorlar” dedi.
 
‘Dosyaların içeriği bomboş’
 
9 Ekim’de operasyonu sırasında evden değil hastaneden alındığını ifade eden Zelal, evlerinden alınan arkadaşlarının ise kapılarının kırıldığını, yüzüstü yere yatırılarak zorla ters kelepçe takıldığını aktardı. Bu uygulamanın insan hakları ve evrensel hukuk beyannamesine aykırı olduğuna işaret eden Zelal, “Evlerine baskın yaptıklarınız bir telefon ile çağırabileceğiniz bireylerdir. Trajik bir durumdu ve dosyalarımızın hepsinin içi boştur. Şu an bir savaş söz konusu, faşizm ve hukuksuzluk gittikçe tırmanıyor. Bundan nasibini almayan hiç kimse yok. Bizler bu hukuksuzluğun önüne geçmeye çalışan birer aktivistiz. Gözaltılar, tutuklamalar, baskı ve zor, bizi yaptığımız işten uzaklaştırmayacaktır. Çünkü biz, herkesin eşit koşullarda kendisini ifade edebileceği bir yaşamı örmek istiyoruz. Tıkamaya çalıştıkları siyasetin yollarını ve kanallarını bulup açmaya çalışan bir noktadan çalışma yürütüyoruz” diye konuştu.
 
‘Operasyon kadın mücadelesine dönüktü’
 
Kendisinin de tutuklandığı siyasi operasyonun kadınlara dönük yapılan bir operasyon olduğunu ifade eden Zelal, “Cezaevinde de bunun esprisini yapıyorduk. Bu kadın operasyonudur, başkada bir şey demesinler diyorduk. Genel bir operasyon yaptılar fakat Rojava kadın devriminden sonra kadına yönelim çok daha fazla derinleşti. Uzun zamandır dile getirdiğimiz bir cümle vardı; ‘Bu süreç gençlerin ve kadınların sürecidir. Onlar bu sürece öncülük ediyor.’ Bundan dolayı çok sayıda arkadaş gözaltına alındı. Dışarıda beraber çalışma yürüttüğümüz arkadaşlarla cezaevinde de hep birlikteydik. Bu defa tartışmaları orada yürüttük, bir kopuş olmadı. Koşullar ve mekan neresi olursa olsun biz direnişçi bir gelenekten geliyoruz” ifadelerini kullandı. 
 
‘Leyla Güven devrimci bir çıkış yaptı’
 
Leyla Güven’in eylemini kararlaştırma ve başlama sürecinde yanında bulunan Zelal, o anları şöyle anlattı: “Sevgili Leyla yanımızda başladı eylemine. Duruşuyla, öğrendikleriyle, zihniyetinde ki değişimle, kendinde yaratmış olduğu gerçek kadın profili ile bugüne kadar öncülük eden kadınlara bir tanesi daha eklendi. Böylesi dik bir duruşu, direnişi ve kimliği kazandıran Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan’a yönelik mutlak tecridin kaldırılmasına bir itiraz olarak devrimci bir çıkış yaptı. Açıkçası kararını şaşkınlıkla karşıladık. Hazırlık sürecini tek başına yaptı. 7 Kasım günü kelepçeli götürülmek istendiğinde de kelepçeyi reddetti. SEGBİS ile bağlanmayı kabul etti, bağlandığı zaman da eminim ki bugüne kadar hukukçu kimliği ile mahkeme salonlarında karar veren hukukçular, DTK Eşbaşkanı Leyla Güven’den hayatları boyunca almadıkları kadar güzel bir ders aldı. Uygulanan tecridin başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu halkları üzerindeki etkileri anlatarak kendi yaşamı ile bütünleştirip artık zindanda yapacak bir şeyi olmadığı için bir zindan direnişi yöntemi olan açlık grevine başladı. Bunu da süresiz-dönüşümsüz bir şekilde devam ettireceğini belirtti.
 
‘Tecrit kaldırıldığında halklar derin bir nefes alacak’
 
Leyla’nın milyonların iradesini temsil ettiğini anımsatan Zelal, başlattığı açlık grevinin nedeninin de iyi anlaşılması gerektiğini vurguladı. Zelal, “Siz milletvekili olarak seçilmiş bir kadına ‘siyaset yapamazsın’ diyorsunuz ve zindan mahkumiyetine son vermiyorsunuz. Dokunulmazlığı olan birine mahkemeye gidip gelirken kelepçe dayatıyorsunuz. Hukuksuzluk had safhada ama direnişi büyüten ve bütün bu sessizliğe çığlık niteliğinde cevap verdi Leyla Güven. ‘Benim şahsi bir talebim söz konusu değil. DTK Eşbaşkanı Leyla Güven olarak Sayın Abdullah Öcalan üzerinde olan mutlak tecrit kaldırılmayana kadar süresiz-dönüşümsüz açlık grevi eylemi başlatıyorum’ dedi. Bunu çok doğru okumak gerekir. Mutlak tecridin ne anlama geldiğini, halklar üzerinde nasıl etki bıraktığını, 9 Ekim ve ondan öncesi operasyonlar, son olarak 10 Aralık’ta annelere nasıl müdahale edildiğini gördüğümüz zaman bunların hepsinin mutlak tecritten kaynaklandığını biliyoruz. Mutlak tecrit kaldırıldığı anda ortaya koydukları savaş politikaları çökecek, halklar derin bir nefes alacak. Uzun zamandır özlemini duyduğumuz hukuk belki bu diyarlardan geçecek. Bir kadın iradesi olarak Leyla Güven’in ortaya koyduğu irade çok önemli ve kıymetlidir” ifadelerini kullandı.
 
‘Leyla Güven’i bu noktaya getiren nedir?’
 
“Leyla Güven’i bu eylem noktasına getiren nedir” sorusunu soran Zelal, şöyle devam etti: “Leyla Güven en kutsal hak olan yaşam hakkından, bütün toplumlar doğru temelde yaşasın diye vazgeçiyor. Leyla Güven, eylemini deklere ettikten sonra koğuşa geldi ve kısa süreli bir şok yaşadık. Ardından zılgıtlar yükseldi. Yine bize moral ve motivasyonu Leyla Güven verdi. Aslında hepimize birer tokatta attı ‘bu bir direniş yöntemi, yapmak gerekiyor ve ben bunun öncüsüyüm’ dedi. 22 gün boyunca yanındaydım ve morali çok yüksekti. Yüzünden tebessümü eksik olmadı, nasıl bir duruş içinde olmamızı gerektiren sohbeti eksik olmadı. Şu andan itibaren ise yavaş yavaş baş dönmeleri başlamış. Halsizlik ve yürümede denge kaybı başlamış. Ciddi bir kilo kaybı da söz konusu. Sürekli ölçülen alette bir sorun vardı ama cezaevi yönetimine defalarca bildirmemize rağmen çözülmedi. Tartının gösterdiğinden daha ciddi bir kilo kaybı olduğunu düşünüyoruz. Konuşurken arada ne konuştuğunu unutuyor, konuşmada zorluk yaşadığını, görmesinde bir bulanıklık söz konusu olduğunu arkadaşlar aktardı. İçinde bulunduğu yaşı göz önünde bulundurursak çok daha ağır bir süreç geçireceğini söyleyebiliriz. Bir an önce görüşmelerin başlaması gerekiyor. Kötü bir sonuç almadan, zindanlardan cenazeler çıkmadan bir çözüm yolu bulmak zorundayız. Bu çözüm içinde bütün demokratik kitlelerin birlik olması gerekiyor. Karşımızda kurumsallaşmış bir faşizm var. Bunu hatırlatmak ve öğretmek gerekiyor bunu da ancak biz öğretiriz.”