‘Cumartesi Anneleri 700’üncü haftadan beri işkence görüyor’

  • 16:00 16 Aralık 2018
  • Güncel
İSTANBUL - TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı, sokakta barışçıl olarak haklarını dile getirmeye ve barışçıl gösteri hakkını kullanmaya çalışanlara yönelik gerçekleşen devlet şiddetinin işkence boyutuna ulaştığını belirterek, “23 yıldır ısrarla mücadele veren Cumartesi Anneleri 700’üncü haftadan beri işkence görüyor. 758 kez barışçıl gösteri hakkına müdahale edildi, insanlara yapılan müdahaleler sonucu en az 7 bin 500 kere işkence yapıldı” dedi. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı’nın (TİHV) 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası etkinlikleri kapsamında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bomonti Kampüsü Konferans Salonu’nda düzenlediği “İnsan Hakları Panoraması”paneli,  TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı’nın “Türkiye’de Devam Eden İşkence Gerçeği” başlıklı sunumu ile devam etti. Türkiye’de işkencenin hangi boyutta olduğunu tartışmadan insan hakları panoramasının tamamlanmayacağını belirten Şebnem, “Her yıl yeniden işkencenin var olduğunu, işkencede cezasızlığın ne kadar ciddi bir sorun olduğunu tartışarak geçiriyoruz. Hem İHD hem TİHV’e yapılan başvurular açısından ciddi rakamlara ulaşıldığını görüyoruz. İHD Genel Merkezi tarafından yapılan açıklamalara göre İHD’ye yapılan başvurular 3 bine yaklaşıyor. TİHV’e 11 aylık sürede yapılan 538 başvurunun yalnızca rehabilitasyon amacıyla yapıldığını görüyoruz” dedi.
 
‘Cumartesi Anneleri 700’üncü haftadan beri işkence görüyor’
 
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde işkence yasağının çok açık bir şekilde tanımlandığını ifade eden Şebnem, “Dünyanın en yaygın klavuzu, işkencenin etkili soruşturması ve belgelenmesi klavuzudur. Neden çünkü bütün devletler, kendilerini yeterince güçlü hissetmedikleri her yerde halkları bastırmak için kullandıkları bir araç. Korkutmak ve sindirmek amacıyla kullandıkları bir araç. Öyle olunca da insan hakları mücadelesinin önemli bir bölümünü işkence ile mücadele oluşturuyor. 23 yıldır ısrarla mücadele veren Cumartesi Anneleri 700’üncü haftadan beri aslında işkence görüyor. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları da son yıllarda gösterdi ki aslında sokakta barışçıl olarak haklarını dile getirmeye çalışan, barışçıl gösteri hakkını kullanmaya çalışan insanlara yönelik devlet şiddeti işkence boyutuna ulaşıyor. Peki Türkiye’de bu 11 ay içinde hangi sıklıkla karşımıza çıkıyor bu işkence. Tam 758 kere barışçıl gösteri hakkına müdahale etmiş kolluk görevlileri. Hani 10-15 kişilik gruplara müdahale ettiğini var saysak bile, gösteri hakkını kullanma çabası içindeki insanlara yapılan müdahaleler sonucu en az 7 bin 500 kere işkence yapılmış. İşkencenin yaygınlığı durumu İHD ve TİHV’e yapılan başvurularla sınırlama durumumuz yoktur. İnsan hakları mücadelesinin içinde olan insan hakları savunucusuyuz her birimiz. Barışçıl gösteri içindeyken bile kalkanla itilmemiş olsanız, copla size vurulmamış olsanız bile göz yaşartıcı gazlar size ulaşmamış olsa dahi tanıklığınız yeterlidir. İşkence gören olarak tanımlamanız için bunlar yeterlidir. Çünkü zaten işkencenin amacı tanıklık üzerinden korkutmak ve sindirmektir.” 
 
Şebnem, her başvurunun çok önemli olduğunu ifade ederek, mutlaka başvuruların yapılması ve kayıt altına alınması gerektiğini altını çizdi.
 
‘Tecrit İmralı’dan başladı Türkiye’nin tamamına yayıldı’
 
Ardından konuşan Devrimci Yapı, İnşaat ve Yol Sendikası Yöneticisi Nihat Demir, “Çalışma yaşamında hak ihlalleri” başlığı altında sunumunu yaptı. PKK Lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecridin sonlandırılması talebiyle DTK Eşbaşkanı ve HDP Hakkari Milletvekilli Leyla Güven tarafından başlatılan ve daha sonra tüm cezaevlerine yayılan açlık grevi eylemine dikkat çeken Nihat, tutsaklara selam gönderdi. Nihat, daha sonra sunumuna şöyle devam etti: “Tecritle başladım ama değinmek gerekiyordu. Tecrit İmralı’dan başladı ama şuan Türkiye’ye uygulanıyor. Şantiye koşullarının her birinde bize tecrit uygulanıyor. Bütün işçilerin ensesinde onlarca polis, onlarca güvenlik korumaları copuyla, silahıyla başımızda ensemizde duruyor. Şantiyeye girerken birçok yerde GBT yapılıyor. Çalışırken bir çavuş bir onbaşı gibi başımızda duruyor. Hakkımızı almak için mücadele ettiğimizde hemen sopayı copu sırtımıza yapıştırıp cezaevine koyabiliyor. İşten atma ile tehdit ediyor.”
 
‘Trajik gerçekler’
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekilli Hüda Kaya ise, “İnsan hakları bağlamında seçme ve seçilme hakkı” başlığı ile sunum yaptı. Türkiye’deki zihniyet problemine dikkat çekmek istediğini ifade eden Hüda, zamanında Meclis’te seçme ve seçilme hakkı tartışmaları yaşandığında kadınlara siyasal hakları verildiği şeklinde kayıt alındığını anımsattı. Hüda, “Böyle üstenci, eril ve egemen bir zihniyet. Haklar birilerinin egemenliğinde. Onlar lütfediyorlar kadınlara bu hakları veriyorlar. Önce bunlar tartışılıyor. Nasıl bir ülkede yaşadığımızın nasıl bir zihniyetle karşı karşıya kaldığımızın çok trajik gerçekleri bunlar. Bugün hala yaşadıklarımız, bu zihniyetin iz düşümleri. Hala bunun sonuçlarıyla yüzleşiyoruz. Bu sonuçları ortadan kaldırmaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
 
HDP’nin bu gün yaşadıklarına da değinen Hüda, “Bu gün biz atanmışlar değil seçilmişleriz. Biz ‘atanmışların emriyle değil halkımızın emriyle iş yapacağız’ diyoruz. Halkın iradesini kutsaya kutsaya iktidar olmanın yolunu açanların pratiğiyle bütün bu sözler tüketildi ve bu gün belki ülkenin yaşadığı en siyasi linçle karşı karşıyayız. Bir tek OHAL sürecini bile değerlendirsek bu süreçte bir referandum, bir cumhurbaşkanlığı seçimi ve bir genel seçim geçirdi ülke. Hem Türkiye tarihinde hem dünya tarihinde yok böyle bir şey benim bildiğim. Bir muhalefet lideri, zindanlarda cumhurbaşkanlığı seçimi kampanyası yürüttü. Zindanda 10 dakikalık konuşmaya izin verildi. Halkın içinde değil zindandan seslendi. Ama biz yüzde 51 ile geldik. Halkımız bizi tercih etti. Sadece bu ifade bile kelimelerin, tükendiği bittiği bir nokta. Bütün muhalefeti susturun, elinden imkanlarını alın. Linç edin, tek bir kelime söz söyleme hakkını onlara vermeyin. Sonrada ‘halk bizi seçti’ deyin” diye konuştu. 
 
Panorama, Eğitim Sen 7 Nolu Şube Başkanı Özlem Talu’nun “Vizyon 2023; Misyon eğitimde hak ihlalleri” ve Avukat Ercan Kanar’ın “Cezaevleri ve özgürlüğü umut etme hakkı” başlıklı sunumlarıyla devam etti.