Fatmagül Berktay: Türkiye'de ve dünyada bir erkeklik restorasyonu cereyan ediyor

  • 09:02 13 Aralık 2018
  • Siyaset
Kevser Özkaynak
 
İSTANBUL - Dünyada ve Türkiye'de genel olarak kadın kazanımlarına karşı gerilemenin olduğu bir dönem yaşandığına ve buna karşı kadın hareketlerinin birlikte daha geniş bir mücadele vermesinin ne kadar elzem olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Fatmagül Berktay, "Türkiye'de ve dünyada bir erkeklik restorasyonu cereyan ediyor" dedi. 
 
Cumhuriyetin ilk yıllarından bugüne kadın mücadelesi farklı boyutlarda ilerlemeye devam etti. Kadınların mücadele ve direnişleri sonucunda elde edilen haklarda kimi dönemlerde gerilemeler yaşansa da kadınlar mücadele etmeye devam ediyor. Kadın Adayları Desteleme Derneği (KA.DER) eski Genel Başkanı Avukat Seyhan Ekşioğlu ve Siyaset Bilimci Prof. Dr. Fatmagül Berktay ile Türkiye'deki kadın haklarının dünden bugüne değişimlerini konuştuk. 
 
'Eğitim kapılarının açılması bazı özgürlükleri sağladı' 
 
Kadın hareketinin Osmanlı İmparatorluğu zamanından bu yana varlığını sürdürdüğünü belirten Seyhan Ekşioğlu, kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesini başarı olarak tanımladı. Cumhuriyet döneminde Osmanlı'ya göre seçme ve seçilme hakkı, çalışma hakkı gibi temel hakların kazanıldığına dikkat çeken Seyhan, "Kadınlar artık sokağa rahatça çıkabiliyordu ama eşit bir birey olma imkanı henüz elde edilememişti.  Cumhuriyet döneminde kadınlara ilkokuldan beri bütün eğitim kapılarının açılması bazı özgürlükleri belli ölçüde sağladı" diye konuştu.
 
'68 kuşağıyla kadın hareketi de filizlendi'
 
Kadınların bu imkanlardan yararlanmak için canla başla çalıştıklarını belirten Seyhan, kadınların meydan toplantıları yaparak haklarını talep eden faaliyetlerde bulunduklarını ifade etti. 1950 ile 1960 arası bir gerileme dönemi yaşandığını söyleyen Seyhan, "O dönem kadınlar bana göre problemlerin çözülmesinde umursamaz bir tavır aldı.  Ve o dönem mecliste kadın seçme ve seçilme oranı yüzde 2'lere düştü. 60 döneminden sonra dünyadaki değişim ve gelişmelerle birlikte 68'de Fransa'da başlayan gençlik hareketleri Türkiye'de de 68 kuşağını oluşturdu. Bu kuşağın içerisinde kadın hareketi de filizlendi ve büyüdü" dedi.
 
'Kadınlar kendi ayakları üzerinde durmaya başladı'
 
Seyhan 1968'den sonra kadının eşit bir birey olabilmesi için edinilmiş mallara katılma rejimi şeklinde kanunda değişiklikler yapıldığını söyleyerek o dönemki gelişmeleri şöyle aktardı: "Kadın yüzyıllar boyunca geriye itilmişti ve dolayısıyla kadına pozitif bir destek verilmesi gerekiyordu. O da Anayasa'nın 10. Maddesinin değiştirilmesiyle oldu. O dönem dünya her açıdan eşitliği savunduğu için o bakış açısının Türkiye'ye yansıması için uluslararası antlaşmaların uygulanması gerekiyordu. Kadın hareketi Anayasanın 90. Maddesini değiştirerek anlaşmaların iç hukuka da yansıması gerektiğini savundu ve biz kadınlar yasal olarak haklarımızı almış olduk. Ancak uygulamaya tam anlamıyla geçiremedik. Nafaka hakkı ve edinilmiş mallara katılma rejimi gibi haklar sayesinde kadınlar kendi ayakları üzerinde durmaya başladı."
 
'Kadınların ekonomik özgürlüğü  toplumda  sarsıntı yaratıyor' 
 
Kadınların ekonomik özgürlüğünü almasının toplumda bir sarsıntı yarattığını söyleyen Seyhan, son zamanlarda kadın kazanımlarının aleyhine gerçekleştirilen çalıştaylara dikkat çekerek şöyle dedi: "Kadının özgür bir birey olması toplumda rahatsızlık yarattı ve son zamanlarda bir çalıştay yapılarak verilen hakların büyük bir çoğunluğu yoksulluk nafakasının sınırlandırılması, verilen maddi manevi tazminatın bir kısmının alınması gibi kısıtlayıcı hükümler  getirildi. Hatta edinilmiş mallara katılma rejimi değiştirilecek. Bu kadınların elde ettikleri hakların çok büyük bir kısmının kaybedilerek geriye gitmesine sebep oluyor."
 
'Gençler bir an önce harekete geçmeli'
 
Gençlerin bugünkü hayat standartlarının anneanneleri ve babaanneleri sayesinde alındığını belirten Seyhan, "Bir tek kadın kazanımları da değil her sektörde elde edilmiş hakların kısıtlanması durumu yaşanıyor. Türkiye'de kadın hareketlerini toplumlara ses getiren ve etkileşim yaratan bir kadın hareketine döndürmek gerekiyor. Gençlerin de o sosyal medyadan kafayı kaldırıp dünyada neler oluyor diye bir an önce harekete geçmesi gerek" dedi.
 
'Ayrışmak kadın hareketinin kendini öldürmesidir' 
 
Prof. Dr. Fatmagül Berktay da kadınlara kamusal alanların kapandığını ve siyasi alanların daraltıldığını vurgulayarak, "Bu durumda da kadınların aktivizmi çok önem kazanıyor. Her şeye rağmen kadınların Türkiye'de sivil aktivizmi olduğunu ve bunun devam ettirilmesini düşünüyorum. Barış ortamının olmaması kutuplaşmayı arttırıyor.  Bu kutuplaşma kadınlara da yansıyor. Dolayısıyla kadınlar arasında kopukluk oluyor. Halbuki farklı gruplara ayrışmak kadın hareketi için kendini öldürmek anlamına geliyor. O yüzden birbirimize el uzatmak zorundayız" diye konuştu.
 
'Erkeklik restorasyonu cereyan ediyor'
 
Fatmagül 21. Yüzyılda dünyada ve Türkiye'de genel olarak kadın kazanımlarına karşı gerilemenin olduğu bir dönem yaşandığını belirterek şunları kaydetti: "Bakıyorsunuz 'mağdur babalar' diye bir grup çıkıyor ve Medeni Kanun eskisinden daha beter olsun diye mücadele ediyor. Bu gelişmelerin farkında olmak  çok önemli.  Mesele etnik mücadele, dinsel mücadele değil bana sorarsanız. Türkiye'de ve dünyada bir erkeklik restorasyonu cereyan ediyor. Buna karşı kadınların çok uyanık olması lazım ve yanlarına vicdanı yerinde olan erkekleri de çekmeleri lazım. Tek başına mücadeleyle olmaz. Bugünkü mücadele özellikle böyle bir genişlemeyi gerektiriyor."