Kadına yönelik şiddet, GREVIO ve önlenebilir ölümler

  • 16:11 10 Aralık 2018
  • Güncel
İSTANBUL- “Kadına Yönelik Şiddet: Önlenebilir Ölümler ve GREVIO Raporu” başlıklı panel düzenlendi. Panelde, kadın mücadelesinin önemine vurgu yapılarak, mücadelenin toplumu da değiştirdiğine dikkat çekildi. 
 
Koç Üniversitesi’nde “Kadına Yönelik Şiddet: Önlenebilir Ölümler ve GREVIO Raporu” başlıklı panel düzenlendi. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Sürdürülebilir Kalkınma UNESCO Kürsüsü ve Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (KOÇ-KAM) Kurucular Salonu’nda gerçekleşen panele Avrupa Konseyi Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddete Karşı Mücadelede Uzmanlar Grubu(GREVIO) Başkanı Prof. Dr. Feride Acar, Koç Üniversitesi Toplumsal Cinsiyet Eşitliği ve Sürdürülebilir Kalkınma UNESCO Kürsüsü Sahibi Prof. Dr. Bertil Emrah   Oder, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu Genel Temsilcisi Gülsüm Kav konuşmacı olarak katıldı. Panelde ilk olarak Bertil Emrah Oder, panele olan yoğun ilgiden dolayı memnuniyetini dile getirerek söze başladı.
 
GREVIO sözleşmesinin önemine vurgu yapan Bertil, ilk defa insan hakları hukukunda bu kadar derinlemesine bir raporla karşı karşıya kalındığını belirtti. GREVİO Türkiye raporunda son derece somutlaşmış olarak şiddet envanteri tutulduğunu söyleyen Bertil Feride Acar’a İstanbul sözleşmesinin yapım sürecini sordu.
 
‘Hukuken bağlayıcı ilk metin’
 
Ardından söz alan Feride ise, İstanbul Sözleşmesi’nin fark yaratan bir sözleşme olduğunu belirterek bölgesel bir sözleşme olduğunu söyledi.  Sözleşmenin hukuken bağlayıcı ilk metin olduğunu aktaran Feride, “ Bu da diğerlerinin üzerinde şöyle bir fark getiriyor diğer sözleşmelere göre daha net ve ayrıntılı bir sözleşmedir. Adeta bir teşhis aracı. Kadınlara yönelik şiddetin  nedenlerini sözleşmenin metninde belirten bir araç bu.  Kadına yönelik şiddet tekrar ayrımcılığı besliyor ve bu ayrımcılık tarihten beri gelen eşitsizliği besleyen bir şiddet döngüsüdür. Bu bahsettiğim kısır döngünün yok edilebilmesi için o döngünün her yerine girdi yapılması gerek.  Bu demek oluyor ki kadınların güçlendirilmesi eşitliğin sağlanması gerek. Yani hem ekonomik hem siyasal toplumsal alandaki rollerin eşdeğer olması açısından genel bir eşitlik platformu yaratmaya çalışan topluluklarda kadına yönelik şiddetin engellendiğini görebiliriz. Kadına yönelik şiddet bir merhamet sorunu değil bir insan hakları ihlalidir. İşte bu nitelikleriyle de İstanbul Sözleşmesi standartları belirler teşhisi koyar ve nasıl iyileşme sağlanacağının yolunu gösterir” diye konuştu.
 
‘Toplumsal cinsiyeti iyi kavramak gerek’
 
Aynı zamanda İstanbul Sözleşmesi’nin yapımında yer alan Feride, sözleşmenin yapım aşamasına da değinerek şunları kaydetti:  “47 devletin temsilcisinin olduğu o salona girdiğim zaman duyduğum şeylerden şoka girmiştim. Dünyanın temel ön kabulleri aştığını düşünüyordum. Yani kadınlarla erkekler eşit midir diye bir tartışma beklemiyordum. Toplumsal cinsiyet konulu tartışmayı orada takdim edeceğimizi düşünmemiştim. Bu konular üzerinde ilerlemek ne yazık ki kolay olmadı. İstanbul sözleşmesinin uygulanabilmesi için toplumsal cinsiyetin ne olduğunu iyi kavrayabilmek gerekir. Sözleşme sosyal olarak inşa edilen kadınlık ve erkeklik rolleri üzerinden gider.”
 
‘Türkiye’de uygulanmıyor’
 
Ardından söz alan Gülsüm Kav ise 2010 yılında Münevver Karabulut’un hayatını kaybettiği günlerde platformu kurmaya karar verdiklerini anlatan Gülsüm, “Münevver cinayetinin magazine edilmesi ve gerçekliğin üstünün örtülmesi bizi harekete geçirmişti. Hemen ardından Ayşe Paşalı cinayeti yaşandı. Gelen cezasızlık durumundan dolayı da kadınların korunmasıyla ilgili bir sorun olduğunu daha iyi anlamaya başladık.  Bizim için İstanbul Sözleşmesi çok iyi bir kaynak oldu. Daha zarar olmadan önce ne yapılması gerektiğini söyleyen bir sözleşme” şeklinde konuştu. Gülsüm, İstanbul Sözleşmesi’ne Türkiye’de uygulanmadığını söyleyerek şiddet ve katliam karşısında faillerin hiçbir ceza almamasına dikkat çekti.
 
Verilerin bu kadar kötü olmasına rağmen kadınların sessiz kalmadığını, mücadele yürüttüğünü söyleyen Gülsüm, “Biz böyle yaptıkça da toplumsal açıdan da desteklenebiliyoruz.  Bütün bu gelişmeler coğrafyanın kader olmadığını toplumumuzda da değişiklikler olacağını gösteriyor” dedi.
 
Panel konuşmacıların söylemlerinden sonra izleyicilerin de katılımıyla soru cevap şeklinde devam etti.