
Şebnem Korur Fincancı: Cinsel şiddet bir tahakküm aracıdır
- 12:53 1 Aralık 2018
- Güncel
İSTANBUL - "Cinsel Şiddet Destek Sistemi" panelinde konuşan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, "Cinsel şiddet bir tahakküm aracıdır. Tahakkümün eril dilinden etkilenir. Sağlık, güvenlik ve adalet alanlarında da böyledir. Mekanizmaların kurulması da tahakkümün eril dilinden kaçınılmaz olarak sınırlandırılmaktadır "dedi.
Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği, İsveç Başkonsolosluğu-İstanbul desteğiyle yürütülen 'Destek Sistemi Nerede Projesi' kapsamında Taksim Hill Otel'de 'Cinsel Şiddet Destek Sistemi' paneli düzenledi. 'Destek Sistemi Nerede' paneli, cinsel şiddete maruz bırakılan kişilerin "Cinsel şiddete maruz kaldım, ne yapmalıyım? Nerelere, nasıl başvurabilirim? Kimlerden, hangi kurumlardan destek veya hizmet alabilirim?" gibi sorularına cevap vermeyi amaçlıyor. Panelin ilk oturumunda İstanbul'da cinsel şiddet destek sistemi ve hizmet standartları konu başlığı ele alındı.
Panelde konuşmacı olarak Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) Müdürü Nermin Fügen Özer, Avukat Habibe Yılmaz Kayar, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve Prof. Dr. Ayşen Ufuk Sezgin, Kadınlarla Dayanışma Vakfı'ndan (KADAV) Esin Epli, Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan Zuhal Güreli, Sosyal Politikalar, Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği'nden (SPoD) Hatice Demir, Sen de Anlat Dayanışma Platformu'ndan Gizem Dikmen, Boğaziçi Üniversitesi Cinsel Tacizi Önleme Komisyonu'ndan (CİTÖK) Cemre Baytok ve Toplumsal Haklar ve Araştırmalar Derneği'nden (TOHAD)Süleyman Akbulut yer aldı.
'Üreme baskısı cinsel şiddettir'
Panelde konuşan Nermin Figen Özer, dünyada şiddetin her türlüsünün en fazla kadınlara, göçmenlere, yaşlılara ve çocuklara yönelik gerçekleştiğini söyledi. Nermin, dünyadaki araştırma sonuçlarından örnekler vererek, "1,4 milyon insanın şiddetten kaynaklı yaşamını kaybettiği söyleniyor. Her 10 kadından biri cinsel şiddete uğruyor. Yüzde 38 oranında ise en çok güvendikleri insanlar tarafından öldürülüyorlar" dedi. Cinsel şiddetin birçok tanımının olduğunu kaydeden Nermin, "Sözle elle sarkıntılık yapmak, videolu mesaj göndermek, istenmeyen cinsel eylemlere zorlanma, fuhuşa zorlanma, erken yaşta zorla evlendirilme, kız kaçırma ve tecavüz olarak tanımlanabilir. Bunun dışında bir başka tanım ise üreme baskısıdır" şeklinde konuştu.
'Suçlu her zaman faildir, mağdur suçlu değildir'
ŞÖNİM çalışmalarından da bahseden Nermin şu şekilde devam etti: "6200 civarında kadın ve çocuk hizmeti sağlamaktayız. Kadınlar ilk geldikleri zaman 'neden geldiniz?' sorusu sorulunca yüzde 40'ının şiddet dolayısıyla geldiği cevabını alıyoruz. Bunun yüzde 2 buçuk oranı da cinsel şiddetten dolayı geliyorlar. Ancak bu rakamlar değişebilir çünkü birçok kadın başına gelenin cinsel şiddet olduğunu bilmiyor. Sonrasından farkına varıyor. Kadınlar geldikleri zaman cinsel şiddet nedeniyle gelmiyorlar ancak farkındalıkları arttığında bununla ilgili çalışmalar başlıyor. Kendisinin buna razı olup beraber yürümeye çalışıyoruz. Herkesin karar aldığı yolda yürümesi için yanında oluyoruz. Her zaman suçlu faildir, hiçbir zaman mağdur suçlu değildir."
'Avukat desteğine ihtiyaç var'
Panel, Avukat Habibe Yılmaz Kayar'ın cinsel şiddetten hayatta kalanlara yönelik hukuk desteği standartları ve mevcut sistemde şikâyet ve bildirim sürecini anlatmasıyla devam etti. Habibe, "Kadına ve çocuğa yönelik şiddet konusunda uluslararası sözleşmelerden haberi olmayan bir avukat davaları takip ederse süreç olumlu sonuçlanmaz. Eksik bir süreç desteğine dönüşüm sonuç açısından zarar bile verebilir. Barolar tarafından verilen avukat desteğine ihtiyaç var. Avukatların yalnızca bilgi sahibi olması yetmez başvurucu ile iletişim tekniklerinin güçlendirilmesi ve süreci onunla birlikte yönetmesi de gereklidir. Özdeşleme ve yol arkadaşlığı yapmaya kalkarsanız yol alamazsınız" dedi.
'Adli süreçleri kısaltacak taktikler geliştirilsin'
Bir başka sürecin ise davaların stratejik davalara dönüşme ihtimali olduğunu ifade eden Habibe, "Dava süreçleri başvurucunun desteği ve onayıyla olması gerekiyor. Yargılama aşamalarında daha çok sanık vekillerinin aktif vekillik yaptığı bir avukatlık sistemi görüyoruz. Mağdur vekillerinin sadece 'şikâyetçiyiz' diyerek savunma yaptıklarını görüyoruz. Mağdur vekilliğinde daha dinamik daha dikkat çekici geleneğin oluşması gerekiyor. Adaletin gerçekleşmesi için avukatla beraber yol alma süreç açısından daha hızlandırıcı olur. Bir şiddet olduğunda avukatınızı seçin ve onunla birlikte hareket edin. Adli süreçleri kısaltacak taktikler geliştirin" değerlendirmelerinde bulundu.
'Ceza Kanunu'ndan çıkarılan 'ruhsal zarar' aykırılık teşkil ediyor'
Ceza Kanunu'nda daha önceleri ruh sağlığının bozulması durumunun dikkate alındığının altını çizen Habibe, "Sonrasında raporun alınmasını kolaylaştırmak yerine yasa koyucu değişik bir mantıkla ağırlaştırıcı nitelikli cinsel saldırı anlamından çıkarttı. İstanbul Sözleşmesi'nde bununla ilgili bir öneri var: Ruhsal zarar. Ruhsal zararın ağırlaştırıcı sebep olarak yer alması gerekiyor. Sözleşmeye göre ceza kanunundan çıkarılan bu durum aykırılık teşkil ediyor" dedi.
'Cinsel Şiddet tahakküm aracıdır'
Ardından Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise cinsel şiddetin bir tahakküm aracı olduğunu belirterek konuşmasına başladı. Şebnem, "Tahakkümün eril dilinden etkilenir. Sağlık, güvenlik ve adalet alanlarında da böyledir. Mekanizmaların kurulması da tahakkümün eril dilinden kaçınılmaz olarak sınırlandırılmaktadır. Emniyette cinsel şiddet alanında bir birim oluşturulduğu söylendi, ancak böyle bir birim oluşturulup çözülmesi açısından bir ilerleme olmuyorsa sorun var demektir" sözlerini kullandı.
'Mekanizma oluşturma açısından gelişme yok'
1999 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Polikliniği'nin kurulduğunu hatırlatan Şebnem, şu şekilde devam etti: "Bu poliklinik açıldığı zaman 'açtığım gibi kapatırım' gibi bir açılış konuşmasıyla yapıldı ve kapatma tartışmaları başladı. Sonrasında da kapatıldı. 2004'te sadece resmi başvurular alınma dayatmalarıyla bireysel başvurular sınırlandırılarak tekrar açıldı. 2005'te ise de facto bireysel başvurularla yürümüştür. 13 yıldır bireysel başvuru alınıyor, ancak mekanizma oluşturma durumunda herhangi bir geliştirme gösterememiştir."
'Sağlık, delil toplama ve adaletten daha önemlidir'
Cinsel Şiddet açısından çeşitli dönemlerde çeşitli sınırlılıklarla karşılaşıldığının altını çizen Şebnem, "Hukukçular önemli bir yerde. Ancak tahakküm aracından bahsediyoruz. Her şeyden önce sağlıklı bir bireye dönüşme çabası önemli bizim için. Delil toplamaktan, adaletten daha önemlidir. Hukuk aşamasında gerçekten kullanabilecek delil toplanması gerçekleşebilir. Bunun yanında ruhsal etkilenmesine yönelik tedavi süreçleri de destek süreçleri de işlenebilir. Güvenlik açısından da bu suçu işleyenlerin bir daha işlemesini engellemek için gerekli adımlar atılabilir. Ama atılıyor mu?" diye sordu.
Şebnem, kendisiyle ilgili açılan davalara yönelik de, "Bana 'konuştuklarınla yargıyı etkilemeye çalışıyorsun' diyorlar. Ben adli tıp uzmanıyım, hekimim. Bilgilerimi paylaşarak yargıyı etkilemeye tabi ki de çalışıyorum. Yargıyı etkilemezsem işimi eksik yapmış olurum" diye ekledi.
'Cinsel şiddete yönelik vitrin düzenlemesi yapmayın'
Tahakküm aracının tüm bireylere farklı biçimlerde yöneldiğini kaydeden Şebnem, neler yapılması gerektiğine ilişkin şu şekilde özetledi: "Merkezlere ihtiyaç var. Bu merkezlerde doğru koordinasyonun olması gerekiyor. Yargı sisteminin içinde, mahkemelerde saldırganla karşı karşıya getirilmemesi gerekiyor. Ama bazen olay anında saldırgan ve saldırıya uğrayan aynı araca konuluyor. Tehdit devam ediyor, tehdidiyle beraber yolculuk yapmak zorunda kalınıyor.
Vitrin düzenlemesi yapmamak gerekiyor. AB istiyor diye eğitim olmaz, buradaki insanlar ihtiyaç duyduğu için eğitim olmalı. Cinsel şiddet muayenesi adı altında kızlık zarı muayenesi yapılıyor. Cinsel saldırının bütün yükünü bağ dokusu çekmektedir. Vücudumuzun hiçbir bağ dokusu vajina içerisinde yer alan bağ dokusu kadar zarar görmemektedir ve 'iç beden muayenesi' diye soran savcı sayısı bir elin parmaklarını geçmez bu ülkede."
'Kadına şiddet merkezleri ve tecavüz kriz merkezleri kurulmalı'
Prof. Dr. Ayşen Ufuk Sezgin ise cinsel saldırı durumlarında ruhsal değerlendirme; tecavüz ve cinsel istismarın belgelenmesine ilişkin konuştu. Ayşen, "Ruhsal kısmı ve adli değerlendirme kısmını yapıyoruz ancak sonrasında nasıl izlenecek, nasıl destek verilecek, mahkeme süreçleri var. Farklı boyutları var. Bu sistemin iyi yerleşebilmesi için yapılmış olsun diye yapılmamalı. Bu kadar umutsuz değiliz. Başlanılan yerle gelinen yere baktığımızda en azından çocuklarla olan kısmını kurtardık. Çocuğa yönelik cinsel istismar konusunda iyi bir ekip oluşturulmuş ve çalışmaları güçlü. Kadınlar için de çözüm adına kadına şiddet merkezleri ya da tecavüz kriz merkezlerinin kurulması lazım" dedi.
Panel, sivil toplum çalışmaları; cinsel şiddetten hayatta kalanlarla dayanışma ve çalışma örnekleri konu başlığının tartışılacağı ikinci oturumla devam etti.