Hakim Defne Bülbül: Hepimiz her an tutuklanma durumuyla karşı karşıyayız

  • 15:14 24 Kasım 2018
  • Güncel
İSTANBUL- "Hapsetmenin Alternatifleri" adlı uluslararası konferansta konuşan hakim Defne Bülbül, "Hukukun çiğnendiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Siyasal iktidarın nüfuz etmesiyle yakından alakalıdır. Hepimiz terör suçundan her an tutuklanma durumuyla karşı karşıyayız. Böyle bir siyasal iklimde yaşıyoruz" dedi. 
 
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) ve Türkiye Hapishane Çalışmaları Merkezi (TCPS) tarafından Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Bomonti Kampüsü'nde "Hapsetmenin Alternatifleri" isimli uluslararası konferans düzenlendi. Hapsetmenin alternatiflerine ilişkin teorik ve pratik bilgi birikimini arttırmayı ve alana ilişkin deneyimleri, çalışmaları ve doğacak yeni fikirleri bir araya getirme ve Türkiye hapishaneleri ile ilgili aktörleri hapsetmenin alternatifleri hakkında düşünmeye ve tartışmaya teşvik amaçlı yapılan konferansa çok sayıda ulusal ve uluslararası temsilci katıldı. Panelde "Türkiye'de Hapsetmenin Alternatiflerini Konuşmak Neden Gereklidir?", "Cezaevinin Suçu Önlemedeki Etkisi ve Cezaevi Alternatifi Yaklaşımlar", "Yargı Cephesinden Ceza Politikaları", "Türkiye'de Denetimli Serbestlik Uygulaması" ve  "Cezaevleri Yerine ve Cezaevlerinde Onarıcı Adalet Uygulamaları" gibi konu başlıkları tartışıldı. Konferansın açılış konuşmasını İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Ferda Keskin yaptı.
 
'Cezaevleri ideolojik aygıtlardır'
 
Konferansta ilk olarak söz alan Aydın Barosu avukatlarından Cennet Ceyda Boğa, cezanın yerinde kullanılamayan bir aygıta dönüştüğünü söyledi. 'Suç'un hukuk düzeninin ceza tehdidiyle yasaklandığı bir fiil olduğunu kaydeden Cennet, cezanın çoğu zaman sapı olmayan bir kılıç olduğunu, hem sapı tutanın elini hem de karşısındakini yaraladığını dile getirdi. Ceza oranlarının son zamanlarda çok fazla arttığına dikkat çeken Cennet, Avrupa Birliği standartların ve evrensel normların Türkiye'de etkin ve yetkin bir şekilde kullanılmadığını ifade etti. Cezaevlerinin toplumun gözetlenmesinin en bariz örneklerden bir tanesi olduğunu vurgulayan Cennet, "Cezaevleri ideolojik aygıtlardır. Siyasi iktidar tarafından çok çabuk şekillendirilir. Yasaların konulma amacı toplumsal düzeni sağlamaktır. Fakat cezaevine özne olarak giren biri nesne olarak çıkıyor. İnsanların üzerinde psikolojik bir yıkım oluşuyor. Kişinin öz benliğinin yitirmesine neden oluyor" diye konuştu. 
 
'Hapsetme düşünülürken toplum hesaba katılmalıdır'
 
Lizbon Üniversitesi ve Humans Rights of Prisoners Derneği'nden Antonio Pedro Dores "Kısasın Alternatifleri" konusuyla ilgili konuştu. Hapsetmeyi düşünürken toplumun hesaba katılması gerektiğini söyleyen Antonio, "Nasıl bir toplumda olmak istediğimizi düşünerek çözüm bulmalıyız. Kısasın alternatiflerinde bunları düşünerek hareket etmeliyiz. Hapsetmenin alternatifleri hapishane sisteminin bir sorunu haline gelmiş durumda" dedi. Avrupa'daki siyasi arenaya da değinen Antonio, "Faşist düşünüşlere geri dönüş var. Hapsetmenin sosyolojisini sosyoloji içerisinde oluşturmamız lazım.  Bir disiplin olarak bunu yapmalıyız" dedi. 
 
'Silivri'de devasa bir ceza kent var'
 
Ardından konuşma yapan CİSST'den Mustafa Eren ise, mahpus sayısının artış oranına bakıldığında Türkiye'nin dünya sıralamasında 8'inci ülke olduğunu hatırlattı. Mustafa, "Yüz bin kişi başına düşen mahpus sayısı nedir diye baktığımızda rakamlar çok fazla. Avrupa'da son yıllarda azalma söz konusuyken Türkiye'de yüzde 170 oranında artış söz konusu.  Türkiye'de mahpus sayısı artarken hapishane sayısı ise azalıyor. Bunun sebebi ise, küçük kapasiteli hapishanelerin kapatılıp yerine çok daha büyük hapishaneler açılmasıdır. Türkiye'de 295 hapishane kapatıldı, 192 tane açıldı. Yeni açılanların kapasitesi kapatılanlara göre daha büyük. Türkiye'de 16 tane kampüs tipi hapishane var. Silivri'de 25 bin kişilik devasa bir ceza kent var" diye belirtti. 
 
'Tutuklamadan kaynaklı birtakım hak ihlalleri yaşanıyor'
 
"Hapishane kurumunun doğuşu"nu anlatan Demokrat Yargı Derneği üyesi hakim Defne Bülbül ise "İnsan bedeni bu hapishane kurumu tarafından yepyeni bir fiziki kuşanma içerisinde oluyor. Türkiye'de ilk olarak bu günkü manada 1872 yılında olan yasalarla ortaya çıktığını görüyoruz. Uzun ve orta ağırlıktaki suçların tek cezalandırma aracı şu an hapishanelerdir. Hapis cezasından başka alternatif uygulamaların uygulanabilirliği yok. Bir ceza pratiği olarak gözaltıları, tutuklamaları hapsetme pratiği içerisinde düşünmek gerekiyor. Tutuklamadan kaynaklı birtakım hak ihlalleri yaşanıyor" dedi.
 
'Her an tutuklanma durumu ile karşı karşıyayız'
 
Selahattin Demirtaş'la ilgili AİHM kararına da değinen Defne, "AİHM'in Demirtaş için vermiş olduğu kararda birden fazla noktada ihlal olduğunu söyledi. Bunlardan biri uzun tutukluluk ihlalidir. Yargı açısından bağlayıcı bir karar verilmiştir. Ancak hala tartışılıyor. Hukukun çiğnendiği bir coğrafyada yaşıyoruz. Siyasal iktidarın nüfuz etmesiyle yakından alakalıdır. Hepimiz terör suçundan her an tutuklanma durumuyla karşı karşıyayız. Böyle bir siyasal iklimde yaşıyoruz" şeklinde konuştu. 
 
Konferans, "Cezaevleri Yerine ve Cezaevlerinde Onarıcı Adalet Uygulamaları" ve "Cezalandırıcı Yaklaşımın Mahpusların Çocukları Üzerine Etkisi ve Farklı Ülkelerden Uygulama Örnekleri" konu başlıklarının tartışılacağı üçüncü oturumla devam ediyor.