Kayıp yakınlarının eylemi 509'uncu haftasında
- 15:40 10 Kasım 2018
- Güncel
DİYARBAKIR - Kayıp yakınlarının düzenlediği eylemin 509'uncu haftasında, 23 yıldır kendisinden haber alınamayan Ali Tekdağ'ın akıbeti soruldu.
İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınlarının "Kayıplar Bulunsun Failler yargılansın" sloganıyla düzenledikleri eylemin 509'uncusunu gerçekleştirdi. Diyarbakır Valiliği'nin "açık alan yasak kararı" nedeniyle, geçmiş haftalarda olduğu gibi eylem yine dernek binasında yapıldı. Gözaltında kaybedilen kişilerin fotoğraflarının taşındığı eyleme KESK üyeleri ve Barış Anneleri de destek verdi. Bu hafta 1994'te Diyarbakır'da silahlı sivil kişiler tarafından kaçırılan ve 23 yıldır bir daha kendisinden haber alınmayan Ali Tekdağ'ın akıbeti soruldu.
Eylemde konuşan Ali Tekdağ'ın ablası İffet Mutaş, kardeşinin birçok kez gözaltına alındığını ve en son 13 Kasım 1994'te kaçırıldıktan sonra kendisinden bir daha haber alınmadığını söyledi. İffet, "Kardeşim 6 ay onların elinde işkence altında kalmış. Üzerinde kablo eriterek işkence edildikten sonra yakılmış ve götürüp bir tarlaya konulmuş. Ancak bu tarlanın neresi olduğunu bilmiyoruz. Kardeşimin işkence edilerek öldürüldüğünü onların yazdığı gazeteden öğrendik. Ben hala kardeşimi arıyorum gördüğüm tüm köylülere, çobanlara soruyorum ben yaşadığım sürece kardeşim Ali'yi aramaya devam edeceğim" dedi.
23 yıldır haber alınamıyor
Ardından İHD Diyarbakır Şubesi Kayıp Komisyonu Üyesi Adnan Örhan, 13 Kasım 1994 yılında Diyarbakır'ın Dağkapı semtinde silahlı sivil kişiler tarafından kaçırılan ve 23 yıldır kendisinden bir daha haber alınamayan Ali Tekdağ'ın hikayesini paylaştı. Adnan, Ali'nin eşi Hatice Tekdağ'ın anlatımlarına yer vererek şunları aktardı: "13 Kasım 1994 günü evden beraber çıktık Dağkapı Şekerbank'a kadar dolmuşla gittik. Sonra Ali, '5 dakikalık bir işim var döneceğim sen bekle' dedi. Yaklaşık 15 dakika sonra geldi. Fakat yanımda durmayarak geçti. 'Ali' diye seslendim. Bana eliyle 'git' diye işaret etti. Sivil silahlı 3-4 kişi arkasından gidiyordu. Eşim bir köşeyi dönmek üzereyken koşmaya başladı. Arkasından silahlı kişiler ateş etmeye başladı. Eşim kendisini yere attı. Aynı kişiler eşimin ceketini çıkarıp kafasına sardılar. Orada bulunan bir binanın içine soktular. 10 dakika sonra beyaz bir minibüs geldi. Minibüse bindirip, çevik kuvvet yönünde hareket ettiler."
'Bir daha buraya gelme dediler'
Adnan, o dönemde Ali'nin eşinin Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne başvuruda bulunduğunu aktararak, anlatımını şöyle sürdürdü: "Ertesi gün DGM savcılığına dilekçe ile başvurdum, 'Bu olay yenidir sonra gel' dediler. Ben bir hafta beklemeden, 3 gün sonra tekrar gittim. Ondan sonra her gün gittim. Yaklaşık 2 ay sonra, kapıdaki polis her gün gelmeme kızarak, bir gün beni savcılığa çıkardı. Savcı 'Bana şahit göster' dedi. Ben de 'Şahit benim' dedim. Kızımı ve beni, odadan dışarı çıkardı. Bir yere telefon etti ve tekrar bizi odaya çağırdı. 'Telefon ettim bizde değilmiş' dedi. Aynı sıralarda Diyarbakır cezaevinde tutuklu bulunan Seyfettin Demir, Özgür Gündem Gazetesi'ne 'Ben Ali Tekdağ ile birlikte gözaltındaydım. Ali, beni öldürecekler aileme söyleyin, diye bağırıyordu' şeklinde bir açıklama yapmış. Bunun üzerine tekrar savcıya gittik. Savcı 'Burada Seyfettin Demir'in dosyası var, ama Ali Tekdağ diye birine ait dosya yok' dedi. Bu girişimden sonra ev adresimi aldılar ve 'Bir daha buraya gelme' dediler. O zamandan bu yana hiç bilgi alamadım."
Açıklama, beş dakikalık oturma eyleminin ardından son buldu.