Kayıp yakınlarından operasyonlara tepki: Asıl amaç yerel seçimlere hazırlık

  • 14:03 13 Ekim 2018
  • Güncel
DİYARBAKIR - İHD ve kayıp yakınları 505’inci haftada, Diyarbakır merkezli yapılan operasyonlara dikkat çekerek, bu operasyonların asıl amacının yerel yönetimlerde çalışacak olan kişilerin çalışmalarını engellemek olduğunu ifade etti.
 
İHD Diyarbakır Şubesi ve kayıp yakınları, “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” sloganıyla her hafta düzenledikleri oturma eylemi 505’inci haftasında İHD Diyarbakır Şubesi’nde devam etti. İHD üye ve yöneticileri, KESK’e bağlı sendikaların temsilcileri, CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Fatma Köse, CHP Urfa milletvekili Aziz Aydınlık, CHP Adıyaman milletvekili Abdurrahman Tulpdere ve çok sayıda kayıp yakınının katıldığı oturma eyleminde, katılımcılar faili meçhul kayıplarının  fotoğraflarını taşıdı.
 
‘Mahkeme bizlere nasıl siyasallaştığını göstermiştir’
 
Oturma eylemi öncesi bir konuşma yapan  Yüksel Aslan Acer, konuşmasına Diyarbakır merkezli yapılan siyasi operasyonları kınayarak başladı. Yüksel, mahkemenin tutuklama kararına tepki göstererek, “Mahkeme bu tutuklama kararları ile aslında neye hizmet ettiğinin ve nasıl siyasallaştığını bizlere açık bir şekilde  göstermiştir” ifadelerini kullandı.
 
‘Devlet annelerden özür dilemelidir”
 
Tüm engellemelere karşı kayıp yakınlarının akıbetini sormaktan vazgeçmeyeceklerini belirten Yüksel, “Bizler, hakikati ortaya çıkaracak, hesap soracak bir yargı sisteminden çok uzak bir noktadayız. Buna rağmen kayıp yakınlarımızın akıbetini sormaktan ve bunu talep etmekten asla vazgeçmeyeceğiz. Doğru olan geçmişte işlenen bu ağır insanlık suçuyla yüzleşmektir. Devlet bu insanlık suçu ile yüzleşirse, kaybolan yargı itibarını yeniden tesis edebilir. Devlet bu insanlık suçları ile yüzleşmeli ve annelerden derhal özür dilemelidir” diye konuştu.
 
Kaybedilen Muhsin Taş’ın hikayesi anlatıldı
 
Daha sonra söz alan İHD Diyarbakır yöneticisi İrfan Ekinci, 14 Ekim 1993 tarihinde yapılan bir operasyonda bacağından vurulduktan sonra gözaltına alınan ve kendisinden bir daha haber alınamayan Muhsin Taş’ın kaybediliş hikayesini anlattı. 14 Ekim 1993 tarihinde sabah saatlerinde Cudi bölgesinde polis ve jandarmalar tarafından yürütülen bir operasyon sırasında, Muhsin Taş’ın dizinden vurulduğunu kaydeden İrfan, saat 05.00 sıralarında Jandarma Binbaşı Cemal Temizöz’ün emrindeki jandarmalar tarafından Muhsin’in gözaltına alındığını kaydetti. 
 
Muhsin’in kaybediliş hikayesi şu şekilde: “Muhsin Taş saat 05.50 sıralarında Cizre Devlet Hastanesi'ne götürüldü. Burada muayenesini yapan yetkili doktor tıbbi teçhizat bulunmadığı ve ortopedi uzmanı olmadığı gerekçesiyle Taş’ın Mardin'e gönderilmesi gerektiğini söyledi.  Aynı gün, Muhsin Taş, Şırnak İl Jandarma Komutanlığı'ndan Binbaşı Erol Tuna tarafından teslim alınarak Şırnak'a getirildi. Şırnak Askeri Hastanesi poliklinik kayıtlarına göre yetkili doktorlar tarafından muayenesi yapıldı. 9 Kasım 1993 tarihinde saat 16.30’da el yazısı ile yazılıp jandarma grup komutanı Şeyhmus Kara ve her ikisi de grup komutanı olan jandarma üsteğmen Burak Buğra ve Tarık Göktürk tarafından imzalanan olay tespit tutanağında, Muhsin Taş’ın PKK sığınaklarını bulmak için yürütülen bir operasyonda kaçtığı ileri sürüldü. 
 
Yetkililer, Muhsin Taş Ailesi’nin koltuk değneksiz yürüyemeyen oğullarının engebelerle dolu dağlık bir alanda kaçtığına inanmalarını istediler. Ailenin tüm yasal başvuruları sonuçsuz kaldı ve Muhsin Taş’tan bir daha haber alınamadı. Muhsin Taş’ın AHİM’de görülen davasında Türkiye Muhsin Taş’ı kaybetmekten mahkûm edildi.”
 
Yapılan konuşmaların ardından kayıp yakınları 5 dakikalık oturma eylemi yaparak eylemlerini sonlandırdı.