
Cumartesi Anneleri polis ablukasında kayıplarının akıbetini sordu
- 13:33 13 Ekim 2018
- Güncel
İSTANBUL - Cumartesi Anneleri’nin Galatasaray Meydanı'nda gerçekleştirmek istedikleri eylem 707’inci haftasında polis engeli ile karşılaştı. Engele rağmen açıklama yapan Cumartesi Anneleri,1995 yılında Ağaçlı köyünde kayıp edilen Abdulkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ın akıbetini sordu.
Cumartesi Anneleri'nin Galatasaray Meydanı’nda her hafta "Kayıplar bulunsun, failler yargılansın" sloganıyla gerçekleştirdiği oturma eyleminin 707'nci haftasını gerçekleştirmek için İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul şubesi önünde bir araya geldi. Eyleme saatler kala polis İHD İstanbul Şubesi binasının bulunduğu sokağı ve İHD binasını ablukaya aldı. Cumartesi Anneleri'nin İHD önünden çıkmasına izin verilmemesi üzerine açıklama İHD binası önünde gerçekleşti. Açıklamaya HDP milletvekilleri Hüda Kaya, Garo Paylan, DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, KESK, TMMOB yöneticileri ve çok sayıda kişi katıldı. Kayıp yakınları, kayıplarının fotoğraflarının bulunduğu tişörtler giydi.
'Adalet talebi karşılıksız kaldı'
Eylemde açıklamayı İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu üyesi Besna Tosun yaptı. Besna, tüm dünyada yargının ve yargıçların görevinin hak ihlallerine uğrayan bireylerin hakkını teslim etmek olduğunu söyledi. Besna, Türkiye’de bağımsız, tarafsız ve verimli adalet dağıtan bir yargı sistemi olmadığı için hak ihlaline uğrayanların adalet talebinin karşılıksız kaldığının altını çizdi.
'Haksızlığa uğrayanların hakkı teslim edilmeli'
Haksızlığa uğrayanların hakkını teslim edebilmesinin ancak iktidarın hukuk kurallarıyla sınırlandığı durumlarda mümkün olduğunu belirten Besna, "Türkiye bugün hukukun üstünlüğü ile bağlı olmayan iktidar ve yargı gücünün yarattığı bir hukuksuzluk felaketini yaşamaktadır. Bizim adalet talebimizin 8 haftadır polis baskısı ve şiddeti ile engellenmesi bu felaket ortamının sonucudur. 707. haftamızda hukuk ve adaletin bu topraklara ne kadar uzak olduğunu gösteren bir kaybedilme davasını hatırlatmak için buluştuk" dedi.
Besna, devamında, 1995 yılında Hakkari’nin Yüksekova ilçesine bağlı Ağaçlı köyünde Abdulkerim Yurtseven, 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ın kaybedilişini anlattı. Besna, 27 Ekim 1995 yılında Binbaşı Mehmet Emin Yurdakul komutasındaki Yüksekova Komando Taburuna bağlı askerlerin, Yüksekova’nın Ağaçlı Köyü'ne baskın yaptığını söyledi. Besna şöyle devam etti: "Baskın sırasında köylülere ağır şiddet uygulandı. Askerler köyden ayrılırken işkenceden ayakta duramayan 73 yaşındaki Abdulkerim ( Şemsettin) Yurtseven, köye odun toplamak için gelen 18 yaşındaki Mikdat Özeken ve 13 yaşındaki Münür Sarıtaş’ı gözaltına alarak askeri araçla Yüksekova İlçe Jandarma Taburuna götürdü.
Delil yetersizliğinden beraat
Olay, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi kayıtlarında şu şekilde yer aldı: 'Sanık Yurdakul’un komutasındaki birlik, Ağaçlı köyünden Şemsettin Yurtseven, Mikdat Özeken ve Münür Sarıtaş adlı köylüleri dövmüş, yaşlı olan Yurtseven yediği tekmeler sonucu ölmüştür. Bunu gören Yurdakul, diğer iki köylünün tanıklık edeceğini düşünerek öldürülmesi kararı vermiştir. İki köylü daha sonra tabura ait eğitim sahasında bir çukur içinde tarandıktan sonra benzin dökülerek yakılmıştır. Aynı çukura gömülen köylülerin cesedi köpekler tarafından çıkarılınca, köylülerin cesetleri bu kez taburun yakınlarından geçen çaya atılmıştır.' Tanık beyanlarına rağmen, suça iştirak edenlerin itiraflarına rağmen, olayın geçtiği TBMM Susurluk Raporu’na rağmen açılan dava 12 Kasım 1999 tarihinde delil yetersizliği gerekçesiyle kesin beraat hükmü ile sonuçlandı."
Ailelerin yaptığı temyiz başvurusunun Yargıtay tarafından reddedildiğini ve 2 Nisan 2001 tarihinde beraat kararının onaylandığını dile getiren Besna, AİHM‘e taşınan davada, AKP hükümetinin AİHM’e yaptığı savunmada suçu kabul ederek, tazminat ödeme yoluna gittiğini vurguladı.
‘Özgür Gündem’in 28 muhabiri kayıp’
Ardından gözaltında katledilen gazeteci Ferhat Tepe'nin annesi Zübeyde Tepe konuştu. Ferhat’ın gözaltında işkence edilerek katledildiğini ifade eden Zübeyde, "Süleyman Soylu'ya diyorum biraz utan utan. 28 Özgür Gündem muhabiri kayıp oldu. Bunların hepsini PKK mi? götürdü. Peki şimdi bu polisleri burada toplatmışsın, o zaman kayıp oldukları zaman neden aramadınız? Bulmadınız bizim çocuklarımızı. Artık yeter. Tansu Çiller zamanında bir sivil polis bana 'Allah bunların belasını versin. Bir cop bizim elimize vermişler. Bir pankart sizin elinize vermişler. Yeter artık bizde bıktık' dedi. Size de sesleniyorum, sizde gençsiniz biz artık barış istiyoruz. Artık insanların kayıp olmasını istemiyoruz. Biz çocuklarımızın katillerinin yargılanmasını istiyoruz. Başka bir şey istemedik. Ben dedim belki benim çocuğum son kayıp olur. Bugün son kayıp kim oldu. Kaşıkçı oldu. Bak şimdi Kaşıkçı kayıp oldu. Bir insan konsoloslukta nasıl kayıp olur" diye sordu.
Açıklamanın ardından eylem sona erdi.