
Sahada hem kadın hem de gazeteci olarak var olmak
- 09:01 7 Temmuz 2018
- Güncel
URFA - Urfa'da sahada çalışan tek kadın gazeteci olan Arjin Dilek Öncel, gazeteciliğin başlı başına zor bir meslek olduğunu, buna bir de kadın kimliği eklenince işin daha da zorlaştığını belirtti. Sahada zaman zaman eril ve cinsiyetçi söylemlere ve tehditlere maruz kalan Arjin, renk ve cesaretleriyle sokaklarda var olan kadınlardan güç aldığını söyledi.
Türkiye'de kadın gazeteci olarak sahada olmak, ayrıca eril zihniyetle mücadele etmeyi gerektiriyor. Kadın gazetecilerin önünde iki seçenek bulunuyor. Ya kendini eril zihniyetten korumak ve benzeşmemek için içeride kaleminde mücadele etmeyi sürdüreceksin ya da daha çetin bir mücadeleyi göze alarak sahaya çıkacaksın. Bu mücadeleyi göz alan kadın gazetecilerden biri Mezopotamya Ajansı Muhabiri Arjin Dilek Öncel. Urfa'da çalışma yürüten Arjin, ana akım da dahil 3 yıldır sahada çalışan tek kadın gazeteci. Urfa'da sahada çalışan tek kadın gazeteci olmanın zorluklarını anlatan Arjin, deneyimlerini de paylaştı.
Gazeteciliğin başlı başına zor bir meslek olduğunu belirten Arjin, bunun yanına kadın kimliği de eklenince işin çok daha zorlaştığını söyledi. Türkiye'de gazetecilik yapmanın büyük bir cesaret işi olduğunu vurgulayan Arjin, "Özellikle muhalif gazetecilik yapmak cesaret ister. Bunun yanında bir de bölgede çalışıyorsanız iki kat bedel ödemek zorunda kalıyorsunuz. Bölgenin biraz feodal yapısı, iktidarın tüm gücüyle muhaliflere yönelmesi bizim işimizi biraz daha zorlaştırıyor aslında" dedi.
'Yaptığımız haberler yönelim gerekçesi olabiliyor'
3 yıldır Urfa'da gazetecilik yaptığını kaydeden Arjin,"Habere gittiğimiz vakit, habere değil de savaşa gidermiş gibi evden çıkıyoruz. Ayakkabı bağcıklarınızı sıkı sıkıya bağlıyorsunuz. Saçlarınızı toplayıp rahat hareket edeceğiniz kıyafetler giyiyorsunuz. Sokakta sizi neyin beklediğini bilmiyorsunuz. Her an bir saldırıyla karşıya karşıya kalabilirsiniz. Yazdıklarınızın hoşlarına gitmemeleri size yönelik bir müdahale nedeni olabilir. Yine bir iktidar faktörü var. Yazdığınız hiçbir şeyden hoşlanmayan bir iktidar var. Sizi her an gözaltına alabilir, tutuklayabilirler" diye konuştu.
Gazetecilerin her dönem gözaltına alındığını ve tutuklandığının altını çizen Arjin, iktidarın özellikle kadınlardan korktuğunu vurguladı. Birçok kadın gazetecinin gözaltına alındığını, işkence gördüğünü, tutuklandığını ifade eden Arjin, buna rağmen hala sahada çalışan kadın gazeteciler olduğuna dikkat çekti.
'Sırf kadın olduğum için...'
Olağanüstü Hâl (OHAL) nedeniyle rutin haberler sayısında ciddi bir azalma olduğunu da söyleyen Arjin, toplu olarak tüm basının takip ettiği haberlerde erkek muhabirlerle ayrıca mücadele etmek zorunda kaldığını aktardı. Sahada yaşadığı zorlanmaları anlatan Arjin, şöyle dedi: "İlk başladığımda gazeteciler için biraz daha iyi bir ortam vardı. Kürt gazeteciler için ortam hiç değişmiyor hep aynı. Sisteme biraz daha yakın olan gazeteciler için biraz daha iyi bir ortam vardı. Gittiğim bütün basın açıklamalarında bütün muhabirler orada oluyordu. 20 erkek ben yalnız kadındım. Onlar şunu düşünüyorlardı; 'Kadındır, kamerayı tutamaz. Çekim yapamaz, fotoğraf çekemez. Soru bile soramaz. Basın açıklamasını yapandan metni isteme cesaretini gösteremez.' Düşüncelerini hissedebiliyordum, hissettiriyorlardı. Sırf kadın olduğum için ince bir kibarlık, yumuşak yaklaşımları vardı. Bunun altında güçsüz görme gibi çok çirkin bir neden görüyorum."
İlk haber deneyimi
Muhabirliğe başladığı gün gittiği ilk basın açıklamasını hiç unutmadığını anlatan Arjin, o günü şu sözlerle anlattı: "İlk defa haber için sokağa çıktım. Kameram elimde, basın açıklamasına gittim. 10'a yakın erkek gazeteci meslektaşımız oradaydı. Bir anda kendimi hepsinin arkasında buldum. Aralara sıkışmaya çalışıyorum. Sağdan soldan girmeye çalışıyorum. Hepsinin boyu benden uzun. Arkada kaldım. Bunun böyle olmayacağını aslında ilk gün anladım. Bir şekilde onları yarıp en öne geçtim. Açıklamayı durdurdum orada. Onlara dönüp yüksek sesle, 'Böyle olmaz biraz geriye gideceğiz' dedim. O an yüzlerindeki o ifadeyi açıkçası hiç unutamıyorum. Çok şaşırmışlardı. Onlara tepki göstermem, onları yarıp açıklamayı durdurmam hem şaşırtmış hem de korkutmuştu bence. Devamında açıklamayı okuyacak olan kadın avukat da bana destek oldu. Ben yerimi yapmadan, hazır olmadan açıklamayı okumayacaklarını söylemişti. Bu çok hoşuma gitmişti. Dedimki; Aslında sahada, kadın gazeteciler olmasa da ben yalnız değilim. Bir şeklide arkamda bir kadın ordusu var. Güç almıştım. Çünkü Urfa'da ilk defa sahada bir kadın görüyorlardı kamerasıyla birlikte. Urfa biraz daha uzak, yabancı böyle manzaralara. Tabi ki batı da arkadaşlarımız buna alışkın ama burası değil."
'Kadınlar kapalı kapılar ardında çalışmaya zorlanıyor'
Kadın gazetecilerin kapalı kapılar ardından çalışmaya zorlandıklarını ifade eden Arjin, "İçeride çalışmaya mecbur bırakılıyorlar. Biraz derine inince, erkeklerin sahada kendi iktidarını koruması için kadını nasıl içeriye hapsettiğini göreceğiz. Kadın, yaşamın her alanında kapalı kapılar ardında çalışmaya zorlanıyor. Bu normal hayatımızda da böyledir. Basın çok daha farklı olduğu, biraz daha göz önünde olduğu için erkek bunu asla kabul etmiyor" ifadelerini kullandı.
'Kadınların sokakta olmalarından güç alıyorum'
Erkek gazetecilerin kendi aralarında sohbet ederken son derece eril bir dil kullandıklarını ve kimi zaman cinsiyetçi söylemlerde bulunduklarını kaydeden Arjin, "Bununla karşılaştığımda nasıl müdahale edeceğimi bilmiyorum. Bunun yanında şöyle bir şey var. Sokakta, bakkaldan temizlik personeline kadar herkese karşı güler yüzlüsünüz. Ancak kadına yönelik bakış açısından kaynaklı bir süre sonra kendinizi savunmaya alıyorsunuz. Kadın kimliğinden ödün vermeden savunma mekanizması geliştiriyoruz. Bir yerden sonra asık suratlı bir insana dönebiliyorsunuz. Sizi bu noktaya getiriyorlar. Doğru mudur? Asla" diye belirtti.
Arjin, Kürt kadın gazeteciler olarak hem kadın kimliklerini koruduklarını hem de erilleşmeden sahada olma mücadelesi verdiklerini dile getirdi. Bütün bunların yanında mücadele eden kadınların da varlığına değinen Arjin, bu kadınların renkleri ve cesaretleriyle sokakta olmalarından güç aldığını söyledi.
'AKP'liler tehdit etti, polis izledi'
Yaşadığı bir saha deneyimini de paylaşan Arjin, 24 Haziran günü Suruç'ta blok oy kullanımını telefonuyla çektiği sırada AKP'li erkelerin fiziki ve cinsiyetçi saldırısına maruz kaldığını belirtti. Arjin, "Suruç'ta seçim öncesi yaşanan olay vardı. AKP'li İbrahim Halil Yıldız'ın korumaları ve akrabalarının esnafa saldırması sonucu esnaf olan baba ve iki oğlu katledilmişti. Bu gerginliğin aslında seçim gününe yansıyacağını herkes görebiliyordu. Bu üç insan katledilirken polis, asker gerekeni yapmadı. Tüm Suruçluların, polislerin gözü önünde yaşandı bu katliam. Seçim günü sabah saatlerinde oylar kullanılmıştı. Birileri birileri adına imzalar atmıştı. Sandıktan seçmen sayısından çok oy çıktı. İbrahim Halil Yıldız'ın akrabaları sabah saatlerinde 20 kişilik gruplarla okulları tek tek gezerek kendilerinden olmayan sandık görevlilerini tehdit ettiler. Hatta alıkoyarak, oy kullandılar. Alıkonulanlardan bir tanesi de bendim. Blok oy kullanılacağına dair seçim kriz masasına telefon geldi. Ben de okulu bilmediğim için Suruçlu 3 gençle söylenen okula gittim. Başımıza gelecekleri tahmin ettiğim için kameramı götürmedim. Okula girdiğim gibi telefonumu açtım ve kayıt aldım. Birkaç erkek beni uzaktan fark etti. Okulun içinde AKP'li milletvekilinin 40'a yakın yakını vardı. Beni fark eder etmez, 'Senin kim olduğunu biliyoruz. Seni sosyal medyadan takip ediyoruz. Burada ne amaçla bulunduğunu biliyoruz' diyerek cinsiyetçi küfür ve hakaret ettiler. Üzerime gelip telefonu almaya çalıştılar. Bir yandan çantamı çekiştiriyorlardı. Yanımızda 40'a yakın polis vardı ama müdahale etmediler. Ben defalarca polisi uyardım, 'Siz bir şey yapmasanız beni öldürecekler' dedim. Hiçbir müdahalede bulunmadılar. Son derece sakin, durmuş bakıyorlardı. Bir iki polis, 'Size bir şey yapamazlar biz buradayız' dedi. Ama o an yapıyorlardı zaten. Biri çantamı çekiştiriyor, biri beni" diye konuştu.
'AKP'li Halil Yıldız'ın kuzeni ölümle tehdit etti'
Bölgede ciddi anlamda adaletsizlik olduğunu vurgulayan Arjin, şöyle devam etti: "Yolunda gitmeyen bir şeyler var. Bir an gözümün önüne linç edilen Esvet Şenyaşar canlandı. Biz onun nasıl katledildiğini biliyoruz. Tarım Bakanı Fakıbaba'nın gözü önünde linç edildi. Onların gözü önünde bir yurttaş katledildi. Celal ve Adil gözümde canlandı. Orada özellikle sesi çok yüksek çıkan bir erkek vardı. Daha sonra bu kişinin İbrahim Halil Yıldız'ın kuzeni olduğunu öğrendim. Kulağımın dibinde herkesin duyabileceği bir şekilde, 'Seni öldüreceğim' diyerek parmak sallıyordu. O an soğukkanlı bir şekilde onların arasından çıkmasaydık, açıkçası belki linç edilecektim. Ya da gasp edeceklerdi. Orada 3 kişi yaralandı. Ama tek kişi dahi gözaltına alınmadı."